• DOLAR 32.641
  • EURO 35.353
  • ALTIN 2473.717
  • ...
Prof. Dr. Tarhan: Psikiyatri camiası olarak bağımlılığa çare arıyoruz
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Dikkat Eksikliği ve Hiperakitivite Bozukluğu (DEHB) ile bağımlılık ve nedenlerine ilişkin dikkat çekici değerlendirmede bulundu.

DEHB’nin üç alanı olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bunları dikkat eksikliği, dürtüsellik ve hiperaktivite olarak sıraladı. Tarhan, "DEHB’de bazen hiperaktivite baskın oluyor, bazen dürtüsellik baskın oluyor, bazen ikisi birleşik olabiliyor. Ama dikkat eksikliği ve hiperakvitie çoğu zaman beraber görülüyor. Dikkat eksikliği olan kişi aynı zamanda kıpır kıpır da oluyor." dedi.

DEHB temelinde dopamin eksikliği yatıyor

DEHB ile ilgili yapılan araştırmalarda beynin dikkat ile ilgili ön bölgesinde dopamin eksikliği tespit edildiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Dopamin maddesi az oluyor. Bu kişi bir şeye dikkatini verdiği zaman beyindeki dopamin bitiyor. Dopamin bitince beynin diğer kısımları veya diğer motor alanları harekete geçiyor. Kişi de onu yapmak istiyor. Kıpır kıpır oluyor. Eli ayağı, kolu, bacağı oynamaya başlıyor. Dikkatini veremediği için hiperaktivite çıkıyor." dedi.

İlgi duyulan alana odaklanılabiliyor

Bu kişilerin sevdikleri, ilgi duydukları şeye dikkatini verirken sevmediği konuya odaklanamadığını ifade eden Tarhan, "Bazı anne ve babalar çocuğu getiriyor. ‘Bilgisayar başında saatlerce oturuyor ama ders çalışma esnasında oturamıyor’ diye yakınıyorlar. Çocuk aslında sevdiği, zevk aldığı konuda dikkatini sürdürebiliyor. O anda beyin dopamin üretiyor. Ama asıl olan sevmediği konuda da dikkatini verebilmesi. Dikkat eksikliği de esasen orada ortaya çıkıyor." diye konuştu.

Özdisiplin gerekir…

İnsanın hayat boyunca hep sevdiği şeyleri yapamayacağını kimi zaman sevmediği şeyleri de yapmak zorunda kalabileceğini belirten Tarhan, "İnsan hayatta hep sevdiği işi yapamaz ki… Örneğin matematiği sevmezsin ama mecbursun çalışmaya. Kişi hep sevdiği ya da hoşuna giden şeyi yaptığı zaman olaylar kişiyi sürüklemeye başlar.  Hâlbuki insanın bir hedefi vardır, hedefe giderken bazen sevmediği işi hatta bazen nefret ettiği işi de yapması gerekir. Öz disiplin, iş disiplini için gereklidir o. Kişinin hep canının istediği ya da hoşuma giden şeyleri yapmayı istemesi çocuksuluktur." ifadelerini kullandı. 

Modernizm insanları çocuksuluğa doğru geriletti

Şu anda modernizm maalesef insanları çocuksuluğa doğru gerilettiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Hedonist yaklaşım, zevk peşinde koşmayı yaşam amacı görüyor. Bu da dikkat eksikliği, hiperaktivitenin sahte bir şekilde artmasına sebep oldu. Özellikle Amerika da... Gerçek dikkat eksikliği, hiperaktivite yok. Yaşam felsefesi olarak iç disiplin eksik. Hatta bununla ilgili 70’li yıllarda açık sınıf politikaları uygulandı. Açık sınıf politikalarında öğrenci istediği zaman derse girer, istediği zaman çıkar. Ayağını istediği zaman uzatır, istediği zaman uzatmaz. Hocaya sakız atıyor mesela… Bu sistem ‘Öğrenciye kızmayacaksınız’ diyor. ‘Öğrenciye teşekkür etme sorumluluğu bile öğretmeyeceksiniz’ diyen, aşırı özgürlüğü yücelten açık liseler açıldı. Şu anda yavaş yavaş kapandı ama bazı yerlerde devam ediyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Ne kadar özgürlük, o kadar başarı" tezi çöktü

Açık lise uygulamasının paralel olarak 70’li yıllarda açık evlilik şeklinde uygulandığını, iki tarafın da evli olmasına karşın sevgilisi olduğunu belirten Tarhan, "Bu yaklaşımlarda yani açık evlilik ve açık sınıf politikalarında bir çocuğun disiplinli olmayı istemedikçe o çocuğun disiplinli olmadığı anlaşıldı.  Çocuk gelişimi alanında yaptığı çalışmalarla bilinen İsviçreli psikolog Jean Piaget’in bir tezi vardı: 'Ne kadar özgürlük o kadar başarı.' Yok öyle bir şey. Özgürlük ve sorumluluk dengesi lazım. İçinde sevgi olan disiplin olacak. İçinde sevgi olan disiplin çocuğu hayata hazırlar." diye konuştu.  

Bağımlılık salgını tesadüf değil… 

İç disiplini olmayan bir kimsenin zevk tuzaklarına kolayca düştüğünü belirten Tarhan, "Zevk tuzaklarından en önemlisi ise maddedir. Şu anda bütün dünyada, gelişmiş ülkelerde özellikle bağımlılığın salgın derecesinde olması bir tesadüf değildir. Amerika’da düzenlenen kongrelerde 100 tane bildiri varsa 60-70’i bağımlılıkla ilgili. Bağımlılık o kadar yaygın ki artık bütün psikiyatri camiası bağımlılığa çare arıyor." şeklinde konuştu. 

"Ben oturuyorum ama içim oturmuyor…" 

Dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin de bağımlılıkla ilgisi olduğunun altını çizen Tarhan, "Çünkü bu kişiler dürtü kontrolü yapamıyorlar. Birincisi, dikkat ve odaklanma sorunları var. Mesela 4 yaşında bir kız çocuğu ile ilgili bir örnek var. Hiperaktivite diye öğretmeni veyahut da psikolog ödev veriyor. Çok hareketli bir çocuk, her şeyi çok karıştırıyor ve yerinde duramıyor.  ‘4 dakika oturma cezası verin’ diyorlar. Annesi 4 dakika boyunca oturmasını istiyor. Çocuk oturuyor. ‘Anne ben oturuyorum ama içim oturmuyor. Ceza oluyor mu?’ diyor çocuk. İçi kıpır kıpır çocuğun." dedi.

Erişkinlerde ‘içten acelecilik’ şeklinde görülüyor 

Benzer durumun erişkinlerde de görüldüğünü ifade eden Tarhan, "Erişkinlerde bu ‘içten acelecilik’ diye geçiyor. Erişkinlerde dıştan acelecilik pek yoktur. İçten vardır. Kıpır kıpırdırlar ama dışarı pek belli etmezler. Büyüdükçe olgunlaştıkları için içten acelecidirler." diye belirtti. 

Hiperaktivite tanısı için birçok test uygulanıyor 

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun çocuklarda görülme sıklığının yüzde 5-7 olduğunu ifade eden Tarhan, "Overdose hipnoz dediğimiz aşırı tanı alıyor yani birçok meslektaşım her gelene hemen hiperaktivite tanısı koyuyor. Hâlbuki hiperaktivite tanısı bir kere görüşmeyle koyulmaz ki. Çocuk evde nasıl, okulda nasıl? Yaş grup öğretmen bilgi formunu alıyoruz. Birçok dikkat testleri yapılıyor. Çocuğun ya da kişinin hem dikkatini ölçüyor hem de zamanlaması ölçülüyor. Yani zaman yönetimi nasıl? Zamanı iyi kullanıyor mu? Aceleci mi? Sabırsız mı? Bunu belirlemeye çalışıyor." dedi. 

Karmaşık ve amaçsız hareketllilik dikkat eksikliği belirtisi 

Sözkonusu testlerle bir yandan da kişide çeşitli davranış bozuklukları olup olmadığının tespitine çalışıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Sonunu düşünmeden hareket etme, devamlı aklına ilk gelen şeyi yapma, son duyduğuna inanma şeklinde davranışları araştırılır. Erişkin hiperaktiviteleri de vardır. Bunları yaparlar. Burada hareketliliği şuradan ayırıyoruz; karmaşık ve amaçsız hareketlilik olursa dikkat eksikliği oluyor. Fakat amaca yönelik hareket olursa o normal değerlendiriliyor. Örneğin çocuk amaçsız sınıfta sıralar arasında dolaşıyor. Arkadaşlarına silgi fırlatıyor, çok konuşuyor, herkese müdahale ediyor ve gürültücü. Bu hiperaktivite olarak değerlendirilebilir." şeklinde konuştu. (İLKHA)



Bu haberler de ilginizi çekebilir