İşlenmiş gıdalarda helal ve haram nasıl anlaşılır? Kimyevi ürünlerin sağlığa zararı nedir?
Gıda, temizlik, kozmetik ve daha birçok sektörde kullanılan katkı maddelerinin helal ve haramlığının yanında sağlığa zararlarını anlatan Kimyager Ali Rıza Kurum, maddi kazanç sağlamak için kullanılan ürünlerin tehlikelerine dikkat çekti.
Küresel anlamda yaşanan gıda alışverişi, ithalat ve ihracatın artması sebebiyle üretilen ürünlerin raf ömürlerinin uzatılması, daha cazip hale getirilerek tüketicilere ulaştırılması adına ürünlerde kullanılan katkı maddelerinin çoğu haram olmakla birlikte sağlık açısından da ciddi zararları içerisinde barındırıyor.
Et ve et ürünleri başta olmak üzere işlenmiş gıdalarda kullanılan katkı maddeleri hakkında İLKHA muhabirine konuşan GİMDES Baş Denetçisi Kimyager Ali Rıza Kurum, işlenmiş gıdalarda kullanılan maddelerin haram ve sağlığa zararlı olmak üzere 2 madde altında incelenmesi gerektiğini, haram olarak kullanılabilecek maddelerin günümüzde ilaç, kozmetik, gıda ve çok sayıda temizlik ürününde karşımıza çıktığını söyledi.
"Kozmetik sektöründe domuz yağı ve insan plasentası kullanılıyor"
Kurum, "Temizlik ve kozmetik sektöründen konuşacak olursak bu sektörde direkt olarak domuz yağı karşımıza çıktığı gibi domuz yağından elde edilmiş yağ asitlerinin çeşitli türevleri de karşımıza çıkabiliyor. İnsandan elde edilen, plasentadan elde edilen ve kremlerde kullanılan 'yaşlanma karşıtı' dedikleri ürünlerde kullanılan katkı maddeleriyle de karşılaşıyoruz. Bunları zaman zaman gerek analizlerle gerekse de helal belgeleri teyit etmekte takip ediyoruz." dedi.
"Bakanlığa göre binde 3 alkol içeren ürünler alkolsüz kabul edildiği için 'alkolsüzdür' ibaresiyle satılıyor"
Gıdalarda da tağşiş maksadıyla helal olmayan bazı ürünlerin helal ürünlere katılabildiğini hatırlatan Kurum, "Özellikle et sektöründe sucuk, salam gibi ürünlerde bu tarz şeylerle karşılaşıyoruz. Bakanlığımız da bunları zaman zaman ifşa ettiği gibi GİMDES'te bunları ifşa edebiliyor. Bu durumda firmaların sertifikalarını iptal ediyoruz. Türkiye'de sertifika iptal eden fazla kurum yok. Çoğu maddi kaygılardan dolayı iptal etmeye yanaşmıyor. Çünkü oradan bir geliri var. Biz bunu bir vebal olarak gördüğümüz için Türkiye'nin en büyük firması veya en küçük firması da olsa standartlarımıza aykırı bir durum varsa sertifika belgelerini iptal ediyoruz. Alkollü içecekleri zaten haram olarak biliyoruz ama alkolsüz olan ancak üründen binde 3'ün altında alkol varsa 'alkolsüzdür' ibaresinin etikette yer almasına izin veriliyor. Bakanlığa göre alkolsüz içecekler tebliğine uygun olarak üretildiği için alkolsüz olarak kabul ediliyor. Bu ibareyi gören Müslüman da 'ürün alkolsüzmüş' diyerek tüketiyor. Bu durumları da dikkate alıyoruz. Bizim için alkolün zerresi bile olmamalı. Temizlik sektöründe, parfümlerde yine alkol karşımıza çıkıyor. Domuz yağı ve türevleri direkt olarak domuz eti veya yağı olarak gelmese de yağ asitleri mono digiliseritleri, emülgatörler dediğimiz bazı katkı maddeleriyle yine karşımıza çıkabiliyor." diye konuştu.
"Sucuk, salam, sosis gibi et ürünlerinde koruyucu amaçlı kullanılan sodyum nitrit ve sodyum nitrat kansere sebep olabiliyor"
Gıdalarda kullanılan katkı maddelerinin sağlık boyutunun da büyük önem arz ettiğini vurgulayan Kurum, "Sağlıksız olan pek çok ürün bugün gıdalarda karşımıza çıkıyor. Örneğin ileri işlem gören sucuk, salam, sosis gibi et ürünlerinde koruyucu amaçlı sodyum nitrit, sodyum nitrat karşımıza çıkıyor. Bunların kanserojen olduğu Dünya Sağlık Örgütü tarafından dahi açıklandı. Bunların çoğu gıdalarda kullanılıyor. Hatta Türkiye'nin önde gelen firmaları dahi sertifika almak için başvurduklarında, sodyum nitrit ve sodyum nitrat kullanıyorlarsa sertifika vermeyeceğimizi söylüyoruz. Onlar da teşekkür edip yollarına devam ediyorlar. Bu öyle bir madde ki, maalesef tüm ek sektöründe 'bunsuz olmaz' gibi bir algı var. Hatta etiketlerinde de bunlarla ilgili uyarıcı ifadeler kullanıyorlar. Etiket tebliğlerinde bazı şeyler beyan ediliyor. Ancak bazı ürünlerde helal logosu var ama bunlar yetersiz. Biz sürekli baskın denetimlerle, ara denetimlerle kontrol ettiğimiz halde firmalar bizden bile bir şeyler kaçırmaya çalışıyorlar. Kaldı ki denetim mekanizması zayıf olan kurumların helal belgesine nasıl güvenecekler? Biz, olabildiğince sıkı denetimlerle işi kontrol altında tutmaya çalışıyoruz. Yıllarını bu işe vermiş ve hasbelkader bu işte teknik bilgim olmasına rağmen dışarıda bir ürünü elime aldığımda, etiketini okuyarak onun helal mi? haram mı? Olduğunu anlayamıyorum. Tüketici GİMDES'in helal logosunu görürse veya o firmayı gimdes.com adresine yazarsa sertifikasının olup olmadığını görebilir." şeklinde konuştu.
Bazı firmaların sertifikalı olmasına rağmen ürünlerde logo kullanmadığını, vatandaşın bu ürünlere yönelik helal veya haram mı? Olduğunu merak ederek kendilerini aradığını kaydeden Kurum, ürünlerin sertifikalı olup olmadığının daha rahat anlaşılması adına gimdes.com adresinde ürünler hakkında bilgi verildiğini, ürün ismiyle bile söz konusu ürün hakkında bilgiye ulaşılabileceğini ifade etti.
"Köylerde üretilen pekmez ve salçalar sağlıklı mı? Endüstriyel üretimde ne gibi hileler var?"
Köylerde yapılan pekmez, salça gibi ürünlerin doğal ve sağlıklı olduğunun bilindiğini ancak bilinenin aksine ürünlerin yüksek ısıl işleme maruz kaldıkları için sanıldığı gibi sağlıklı olmadığını ifade eden Kurum, "Ürünün içerisinde şeker var. Yüksek derecede kaynatıldığında ürünün HMF (Hidroksimetilfurfural) oranı yükseliyor. Dolayısıyla artık o ürün zararlı bir hal alıyor. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte makinalar vasıtasıyla basınç düşürülerek, kaynama derecesi düşürülüyor ve daha kısa sürede salça, pekmez yapılıyor. Dolayısıyla ürünler, faydalı olan şeyleri kaybetmemiş veya çok daha az kaybetmiş oluyor. Ancak bunun yanında hile, hurda karşımıza çıkıyor. Salçada renk vermek için boya koyuyorlar. Pekmezin içerisine başka pekmezler atılıyor." dedi.
"Bakanlığın birçok üründe standartının olmaması büyük eksiklik"
Kurum, "Şu anda Türkiye'de sadece üzüm pekmezinin tebliği var. Bu demek oluyor ki, keçiboynuzu yapan birisi dışarıdan aldığı üzüm pekmezine biraz keçiboynuzu pekmezi atıp dışarıda 'keçiboynuzu pekmezi' olarak satsa bakanlık ceza yazamaz. Çünkü bu ürünün tebliği yok. Bakanlık üründen numune bile alamaz. Neye göre analiz yapacak? Standartı yok. Bu ciddi bir eksiklik. Her yağın standartı yok. Mesela hindistan cevizi yağı, argan yağı gibi yağlar duyarsınız. Böyle yağlarda ucuz yağların üzerine satmak istediği yağdan koyarak direkt olarak falanca yağ diyerek satıyor." diye konuştu.
HMF ve sodyum nitrit, sodyum nitratlar kansere sebebiyet verdiğini, şeker hastalığı, tansiyon gibi çok sayıda hastalığa davetiye çıkardığını vurgulayan Kurum, gıdaların türüne göre sağlığa çok fazla zarar veren maddelerin kullanıldığını, ürünlerde katkı maddelerine göre yan etkilerinin olabildiğini hatırlattı.
"Sodyum glutamat Alzheimer'e trans yağlar kalp krizine sebebiyet verir"
Cips, soslu mısır, bulyon ve çiğköftede kullanılan sodyum glutamat gibi bazı katkı maddelerinin Alzheimer gibi hastalıklara sebebiyet verdiğini aktaran Kurum, son olarak şu ifadeleri kullandı:
"Çiğköfteciler bu maddeyi kullandıklarında bakanlık ceza yazar. Öyle bir hale gelmiş ki, kişi bunu kullanıp sattığı ürün cezadan fazla ise bakanlığa cezasını öder ve ürünü kullanmaya devam eder. Margarinler hakeza kalp ve damar sıkıntılarına sebebiyet veriyor. Hem haramlık yönünden sıkıntılı hem de içerisinde barındırdığı trans yağlar sebebiyle vücut sıcaklığı bu yağa soğuk geldiği için zamanla donmaya başlar ve damarı tıkayarak kalp krizine sebep olur. Burada itidalli olmak gerekir. Vasat bir tüketim tarzı benimsemek faydalıdır. Mümkün olduğunca yapay tatlandırıcıların, renklendiricilerin, aromaların olmadığı gıdalar tercih etmekte fayda var. Vatandaş haklı olarak neyin helal neyin sağlıklı veya sağlıksız olduğunu bilmekte zorlanır. Biz, işi bilenler dahi zorlandığımız halde tüketiciler illa ki zorlanacaklar. Bunun için Müslümanların önem verdikleri GİMDES'i takip etmelerinde fayda olacaktır. Bu şekilde yavaş yavaş sofralarımız daha çok helal ve sağlıklı ürünlere doğru hayatını değiştirmiş olur." (İLKHA)