ÖĞ-DER Genel Başkanı Sürücü, eğitimde fırsat eşitliğinin coğrafi ve ekonomik etkilerini konuştu
Eğitimde fırsat eşitliğine coğrafya ve ekonominin etkisinin fazla olduğunu belirten ÖĞ-DER Genel Başkanı Hamdi Sürücü, herkesin kendi yurdunda, kendi memleketinde, doğduğu, büyüdüğü ve yaşadığı yerde doymasını sağlamak gerektiğini söyledi.
Eğitimde fırsat eşitliği ve Millî Eğitim Bakanlığının öğrencilere yönelik verdiği yardımcı kitaplar hakkında önemli değerlendirmelerde bulunan Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) Başkanı Hamdi Sürücü, ekonomik sıkıntılar sebebiyle ailece gurbette çalışan öğrencilerin eğitimlerinden geri kalmalarının eğitimde fırsat eşitliğini ortadan kaldıran bir durum olduğunu, herkesin kendi yurdunda yaşaması ve doyması gerektiğini belirtti.
Mevsimlik işçi olarak gurbete çalışmaya giden öğrenciler için eğitimden uzak kaldığını söyleyen Sürücü, bu sorun ile ilgili bir çözüm yoluna gidilmesi gerektiğini söyleyen mevsimlik işçilerin eğitimlerinden geri kalmaması gerektiğini dile getirdi.
Millî Eğitim Bakanlığının kaynak kitaplar konusunda kural koyma çabası işe yaramadığını ve Bakanlığın artık yardımcı kaynaklar da bastığını ve Bakanlık tarafından basılan kitaplar yeterli oluyorsa yardımcı kaynaklar neden yayınlanıyor diye sordu.
Günübirlik çözümlerin gelecekte işleri daha da zorlaştırdığını söyleyen Sürücü, bunun yanlış olduğunu ve ileriye dönük iyi planlanmış çözümlerin üretilmesi gerektiğini ifade etti.
"Gurbette çalışan öğrencilerin eğitimlerinden geri kalması, eğitimde fırsat eşitliğini ortadan kaldıran bir durumdur"
Eğitimde fırsat eşitliğinde coğrafyanın ve ekonominin etkisinin fazla olduğunu aktaran Sürücü, "Yani hem yapı olarak coğrafyanın ve ekonomin etkisi var, hem de kişilerin bulundukları coğrafyanın içinde yaşadıkları ekonomik şartların eğitimde fırsat eşitliğine mutlaka olumlu ve olumsuz etkisi oluyor. Bugün ekonomik olarak zor durumda olan insanların okullar açılırken halen kendi bulundukları bölgelerinden, beldelerinden başka yerlerde çalışmaya gitmiş olması, gurbette olması, çocukların gurbette olmasından dolayı eğitime ulaşamaması gibi bir şey mümkün. Bu yaşanabiliyor. Bunun yanında yani onları ekonomik olarak bu güçsüzlükleri ya da ekonomik olarak zayıflıkları, kendi geçimlerini derdine düşmüş olması, onların çocuklarını okul çağındaki öğrencilerini okula ulaşmakta, eğitime ulaşmakta alıkoyuyor belli bir süre. Bu mutlaka fırsat eşitliğini ortadan kaldıran bir durumdur. Buradaki mesele önce herkesin kendi yurdunda, kendi memleketinde, kendi yaşadığı, doğduğu, büyüdüğü ve yaşadığı yerde doymasını sağlamak olmalıdır. Yani insanlar mevsimlik işçi olarak oradan oraya taşınmaması ya da buna ihtiyaç duyulmalı. Herkes kendi bulunduğu yerde doyabilmeli." dedi.
"Mevsimlik işçilerin gidiş gelişlerinin eğitime göre düzenlenebilmesi gerekir"
Sürücü, "Üretim yapan insanlar ihtiyaç duyduğu zaman mutlaka mevsimlik olarak ya da çalışacak insan aradıklarında bulabilecekleri ve bu mevsimlik işçilerin gidiş gelişlerinin eğitime göre düzenlenebilmesi gerekir. Veya şunun olması gerekir. Mevsimlik işçi olarak insanlar kendi yaşadıkları yerden bir başka beldeye gidip çalışırlarken oradaki çocuklarının okulların açıldığı dönemlerde eğitimden uzak kalmaması için mutlaka bir çözüm bulunması gerekir. Geçici çözümler üretilmesi gerekir işte orada zaten en fazla bir ve bir buçuk aylık bir süredir. Bakanlığın bu bir ayda bir buçuk aylık süre içerisinde gurbette olan insanların geçici işçi olarak çalışan, mevsimlik işçi olarak çalışan bu insanların dertlerine çözüm üretmesi gerekir. Bu da başarılamayacak bir çalışma değildir." ifadelerine yer verdi.
"Millî Eğitim Bakanlığı'nın kaynak kitaplar konusunda kural koyma çabası tutmadı ve işe yaramadı"
ÖĞ-DER Genel Başkanı Hamdi Sürücü
Öğretmenlerin Millî Eğitim Bakanlığının verdiği kitapları her zaman yetersiz gördüklerinin altını çizen Sürücü, şunları aktardı:
"Millî Eğitim Bakanlığı'nın kitapları ücretsiz dağıtmaya başlamadan önceki dönemde de kitapların bir kısmını özel sektör basıyordu. O günlerde öğretmenler yardımcı kaynak arama ihtiyacı içinde oluyordu. Daha sonra Millî Eğitim Bakanlığı ders kitaplarını kendisi basmaya ve ücretsiz olarak dağıtmaya başladı. Bu süreçten sonra Millî Eğitim Bakanlığı, 'Biz kitapları size veriyoruz, yardımcı kaynak aramayınız kesinlikle bu yasaktır.' diye kural koymaya çalıştı. Millî Eğitim Bakanlığının bu kuralı koyma çabası tutmadı ve işe yaramadı. Öğretmenler yine yardımcı kaynak arama işine girdiler. Yine öğrencilere kaynak aldırdılar. Bu sefer işte mecburen şu kitabı kaynak olarak alacaksınız, yardımcı kitap olarak alacaksınız diyemediler. Ama şu kitapları alırsanız iyi olur sözü bile veliler için mutlaka alın. Yapılması gereken bir iş olarak kabul edilip uygulama devam etti. Böyle olunca bu sene Millî Eğitim Bakanlığı yeni bir uygulama başlatıyor. Nedir bu? Yardımcı ders kitapları da ders kitaplarıyla beraber yardımcı kaynaklar da basıp ders kitaplarıyla beraber öğrencinin önüne koyacak. Bu ne demek şimdi? Bundan 5 sene önce Millî Eğitim Bakanlığı 'Biz yeterli kaynak üretiyoruz. Size verdiğimiz ders kitapları yeterlidir'. 'Yardımcı kaynak aramayın'. Bunu öğrencileri yönlendirmeyi, velileri yönlendirmemiz derken bugün Millî Eğitim Bakanlığı kendisi yardımcı kaynak yayınlama ihtiyacı hissediyor." ifadelerini kullandı.
"Ders kitapları gerçekten yeterli oluyorsa neden yardımcı kaynak yayınlanıyor?
Konuşmanın devamında Millî Eğitim Bakanlığının önceden söyledikleriyle çelişen bir tavır sergilediklerini söyleyen Sürücü, "Eğer ders kitapları gerçekten yeterli oluyorsa neden yardımcı kaynak yayınlanıyor? Niye bakanlık bunu tekrar kendi üzerine alıp da milyarlarca lira ödüyor? Demek ki bu ihtiyaçmış. O zaman bu ihtiyacın giderilmesi gerekir. Burada şunu da sormak gerekir. Madem Millî Eğitim Bakanlığı her şey kendi tekelinde tutup ders kitabını da kendisi hazırlatıyor, kendisi bastırıyor, kendisi dağıtıyor, ücretsiz olarak veriyor. Bu süreç içerisinde bu çalışmaları yaparken yardımcı kaynağa ihtiyaç hissetmeyecek kadar açık, net gelişmiş ders kitabı üretse, ikinci bir kitabı basıp, ikinci bir kaynağı üretip hem üretimde hem basımında dağıtımında ek bir masraf yapmasına gerek kalmayacak. Ek işler yapmasına gerek kalmayacak. Burada planlamanın ve çalışmanın eksik yapıldığını düşünüyoruz. Bu eksikliği kapatmak için de bu sene yardımcı ders kitapları da basılmış oluyor." şeklinde belirtti.
"Günübirlik çözümler gelecekte işleri daha da zorlaştırıyor"
Son olarak Sürücü, "Öğrencilerin faydasına olacak bir şey ama iki kitap taşıyacak öğrenci geçmişte bundan şikâyet ediliyordu. Bu sefer yardımcı ders kitaplarıyla beraber öğrenci dün eğer on ders özellikle ortaokul ve lisede düşündüğümüz zaman 14-15 ders okuyan öğrenci bu 14-15 dersin en azından 5 tanesini yardımcı kaynağında taşısa sırtında çantasının içerisinde bu sefer 10-12 kilo ağırlığındaki ders çantaları biraz daha ağırlaşmış olacak çocuktan sırtında. Öğrencilerimiz biraz daha çantanın ağırlığı altında ezilmiş olacak. Yani burada akademik, başarılı, düşük başarı düşünülürken, akademik başarıya giden yol düşünülürken, düzenlenirken öğrencinin sırtına yüklenen çantanın ağırlığının da hesap edilip akademik başarıya giden yolun iyi düzenlenmesi gerekir. Bu da şu anda yapılan şey, ileriye dönük iyi planlanmış ve düzenlenmiş çözüm üretmek yerine günübirlik çözüm üretmek gibi görünüyor. Yanlış olan da günübirlik çözüm üretmektir. Çünkü günübirlik çözümler gelecekte işleri daha da zorlaştırıyor. Alışkanlıklar haline geldikten sonra geri dönüşü zor oluyor. O zaman bugün yardımcı kaynak üretmek bakanlık için evet övünüyor, övünülecek bir şeydir. Öyle görüyor. Fakat gelecekte karşımıza ne çıkaracak? Şunu şimdiden hesap edildiğini zannetmiyorum. O zaman öğrencimizin üstüne taşıyacağı yük olarak ne yüklendiğinde hesap edilmezse. Evet, velileri ekonomik bir yükten kurtarıyor bu güzel ama öğrencinin çantasına yeni bir ağırlık ekleniyor. Bunun iyi hesap edilmesi gerekir." şeklinde konuştu. (İLKHA)