Fikret Bayram yaşadıklarını anlattı
Vücut fonksiyonlarının yüzde 92`sini kullanamayan Fikret Bayram, İslami davadan girdiği zindanda kaldığı 14 yıl boyunca yaşadığı sıkıntıları ve tahliye sürecini anlattı.
BATMAN- Vücut fonksiyonlarının yüzde 92`sini kullanamayan Fikret Bayram 14 yıl boyunca yusufi arkadaşlarının yardımıyla hayatını devam ettirebildi. Zindanın soğuk duvarları arasında ağır hastalığı ile adeta sabır destanı yazan Bayram, nihayet dün tahliye edildi.
Biraz vicdanı olan herkesin tahliyesine çok sevindiği Bayram, tahliye sürecini ve hukuk mücadelesini anlattı.
ADLİ TIP`IN YAKLAŞIMI BİLİMSEL BİR YAKLAŞIM DEĞİLDİR
2009 yılının Mart ayında cezasının Yargıtay`da onaylanmasından sonra tutuklanıp cezaevine konulduğunu ve 20 yıldan bu yana da vücudunun yüzde 92`sinin felçli olduğunu belirten Bayram, "1992 yılında cezaevine girmiştim. 1997 yılında zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel kendi af yetkisini kullanarak benim cezamı kaldırdı. O zamanda Adli Tıp şöyle bir rapor verdi; `Fikret Bayram uğramış olduğu ağır hastalık ve sakatlık nedeniyle durumu anayasanın 104 B Maddesi olan Cumhurbaşkanının affına uygundur` diye bir rapor verildi. Dicle Hastanesinin verdiği raporda `yüzde 92`si felçlidir` denildi. Adli Tıp rapor verirken oran belirtmiyor, sadece aftan yararlanıp yaralanmadığına kendisi karar veriyor. Bu bilimsel bir yaklaşım değildir. Bu siyasi ve politik bir yaklaşımdır. Adli Tıp bir hastaya müdahale ederek rapor hazırlamalı ve Cumhurbaşkanlığına göndermelidir. Fakat adeta Adli Tıp Cumhurbaşkanlığının yetkisini kendisi kullanıyor." dedi.
2009 yılında cezaevine konulduktan sonra Cumhuriyet Başsavcılığına bir dilekçe yazarak durunu belirttiğini ve Cumhurbaşkanlığının affından faydalanmak istediğini ancak sıkıntılarla karşılaştığını anlatan Bayram, "Bir dilekçenin cevabı normalde 15 günde verilmesi gerekirken 5-6 ay sürebiliyor. 2009 yılının Mayıs ayında bu haktan faydalanmak istedim. Yazışmalar ise 2010 yılının Ocak ayında tamamlandı ve Adli Tıpa götürüldüm. Burada sadece bir doktor gelip beni muayene etti ve çekip gitti. Bu tür olaylara ciddiyetle bakmaları gerekirken beni herhangi bir heyetin karşısına çıkarmadılar. Beni kontrol eden doktor da yerine oturarak başkaların isteklerine göre mi karar veriyor? Neye göre bu kararı veriyorlar onu bilemiyorum. 6 ay sonra Adli Tıp raporu geldi. Rapor da `Şu şahıs göğüs hizasından aşağısını hissetmiyor, hareket ettiremiyor. Tekerlekli sandalyeye mahkûmudur fakat reviri ve doktoru cezaevi olan ortamda cezasını çekmesi uygundur` şeklinde kendilerini hukuk mercii olarak görüp mahkeme yerine koyarak rapor verdiler" ifadelerini kullandı.
Çıkarılan Adli Tıp raporuna itiraz ederek durumunu tekrar Adli Tıp`ın genel kurulunda görüşülmesi için dilekçe gönderdiğine işaret eden Bayram, "Adli Tıp Genel Kurulu normalde 40 kişiden oluşmaktadır. Adli Tıp durumu değerlendirdi ve 26 tanesi şöyle bir karara vardılar; `bu şahıs ağır hastadır, sakattır, cezaevi ortamında hayatını sürdüremez ve hastane ortamında cezasını çekmesi uygundur` dedi. Geriye kalan 14 tanesi de şerh koyarak itiraz ettiler bu karara. Dediler ki; `bu durumda olan hastaların hijyenik durumlarının dikkat edilmesi gerekiyor, enfeksiyon kapmamaları için ev ortamında kalması uygundur ve hastane ortamında dahi ölüm riski vardır` dediler. Fakat 26 tane doktor hastane ortamında `yatabilir` diye karar verdiler. Böyle bir karar çıktığında yapacak bir şey kalmadı." şeklinde konuştu.
Daha sonra Ocak ayında yeni yargı paketleri ve 6411 Sayılı yasanın çıkarıldığına dikkat çeken Bayram, "Bu yasa ile 5275 Sayılı İnfaz Kanununun 16.maddesine 6.bir fıkra eklediler. Fıkrada, `ağır bir hastalık ve sakatlık nedeniyle cezaevi ortamında hayatını kendi başına sürdüremeyen mahkûmların cezaları iyileşinceye kadar ertelenebilir` denildi. Fakat bu maddenin sonuna ise, `Toplum için sakıncalı olan mahkûmlar bundan faydalanamaz` diye bir ibare eklediler. Bu yasa çıktıktan sonra tekrar bundan faydalanmak için başvuruda bulundum. Daha önceki Adli Tıp raporumda şöyle bir ibare var; `bu şahıs maruz kaldığı ağır hastalık nedeniyle hayatını kendi başına sürdüremez ve sürekli başkasının yardımına muhtaçtır` diye rapor vermişlerdi. Bu yasadan sonra raporu savcıya verdim beni bırakması için savcı ise, `seni bırakamam. Çünkü bu rapor eskidir. Yasa Ocak ayında çıkmıştır, rapor ise 2012 yılının Aralık ayına aittir. Fakat yeni rapor isteyeceğim ve yeni raporda olumlu bir sonuç çıksa o zaman üstüme düşeni yapacağım` diye cevap verdi. Daha sonra çıkan olumlu karardan sonra savcı beni tahliye etti" dedi.
"CUMHURBAŞKANI AFFI ÇIKMAZSA EZİYETİM DEVAM EDECEK"
Cezaevindeyken kendisinin serbest bırakılması için sosyal medyada 22 bin imza toplandığını ve bu imzaların toplandıktan sonra Cumhurbaşkanlığına sunulduğunu hatırlatan Bayram, "Aylarca Cumhurbaşkanlığında beklenen imzalardan bir ses çıkmadı. Bunun üzerine Cumhurbaşkanlığına bir dilekçe yazarak şunu sordum; kamuoyunun sesini yansıtan bu 22 bin tane imzaya karşı sizin tepkiniz nedir? Buna ne cevap verdiniz? Ne yapacaksınız? Diye dilekçe yazıp gönderdim. Cumhurbaşkanlığı makamı cevap vermeye gerek görmedi. Dilekçemi Ceza işleri Müdürlüğüne göndermişler. Ceza işleri Müdürlüğü bana bir yazı yazarak, `senin Cumhurbaşkanlığına yazdığın dilekçe gelmiş ve şuan elimizdedir. Biz senin dosyan üzerinde geniş bir araştırma başlattık ve ileride bu araştırmanın neticesini sana ileteceğiz` diye bir yazı geldi" bilgisini verdi.
Araştırmadan sonra 15 Nisan`da tekrar Adli Tıp merkezine götürdüğüne değinen Bayram, "Gitmemizin sebebi Cumhurbaşkanlığının affından faydalanmak içindi. Adli Tıpa girdim ve yapılan kontrollerden sonra geri gönderildim. Şuan benim müracaatım devam ediyor. Bu hakkımı sonuna kadar savunmaya kararlıyım. 1997 yılında verilen raporla durumumun anayasanın 104 B maddesi Cumhurbaşkanlığının özel affına uygundur` diye rapor verilmiştir. Ben o raporumu ve bana verilmiş olan hakkımı tekrar almak için mücadeleme devam edeceğim ve ne gerekiyorsa yapacağım. İnşallah olumlu bir sonuç olur ve bu mesele kapanmış olur. Çünkü rapor olumsuz gelirse eve gelmekle mağduriyetim bitmiş olmayacak. Her 3 ayda bir savcılığa gidip imza atmam, her yıl Adli Tıptan rapor almam gerekiyor. Normal bir insan olmadığım için bütün bunlar benim için eziyettir. Bu gerçekten büyük bir sorundur benim için" ifadelerine yer verdi.
^
İMZA KAMPANYASI DÜZENLEYENLERE TEŞEKKÜR
Son olarak cezaevindeyken kendisinin serbest bırakılması için sosyal medyada 22 bin imza toplandığını belirten Fikret Bayram, "Benim için sosyal medyada imza kampanyası başlatan Zeynep Bozdaş bacıma ve bu kampanyaya katılarak imza atan bütün Müslüman kardeşlerime, süreçte destek olan ve emeği geçen başta avukatlarım olmak üzere herkese teşekkür ediyorum" dedi.
Fikret Bayram`ın tahliyesi sonrası görüşünü aldığımız Fikret Bayram`ın avukatı Serkan Ramanlı ise, Fikret Bayram`ın 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı 16.maddesine eklenen 6.fıkraya getirilen düzenleme ile tahliye edildiğini söyledi.
(M.Fatih Akgül-İLKHA)