GENÇLER İÇİN EVLİLİK FONU OLUŞTURULMALI
Özellikle ekonomik krizin yaşandığı bu dönemde evlenmek isteyip de evlenemeyen gençlerin mutlaka desteklenmesinin vurgulandığı HÜDA PAR’ın haftalık gündem değerlendirmesinde, devletin bu doğrultuda genel bütçeden evlilik fonu oluşturarak teşvik paketleri hazırlaması gerektiğinin altı çizildi.
Adem Yalçin / DOĞRUHABER
HÜDA PAR Genel Merkezinden yapılan haftalık gündem değerlendirmesinde yaşanan ekonomik krize dikkat çekilirken bu ortamda evlilik yapamayan gençlerin desteklenmesi ve devlet tarafından “gençler için evlilik fonu oluşturulması” gerektiği vurgulandı. Değerlendirmede şu başlıklara yer verildi:
GENÇLER İÇİN EVLİLİK FONU OLUŞTURULMALI
TÜİK verilerine göre ülkemizde son yıllarda evlilik oranları azalırken boşanma oranları artmaktadır. Buna paralel olarak evlilik yaşı yükselirken doğurganlık hızı ise düşmekte ve artan yaşlı nüfusa oranla genç nüfus giderek erimektedir. Yaşanan bu durum toplumun geleceği açısından endişe vericidir.
Aile kurumunun çözülmesine neden olan etkenler arasında; ekonomik sıkıntılar, bireyselcilik ve ailesiz toplum modeli dayatmaları ilk sırada yer almaktadır.
Aileye yüklenen anlamın algı operasyonları ile karalanması ve evliliklerin büyük bir külfete dönüştürülmesi, buna karşın nikâhsız gayrimeşru birliktelikler ve gayri ahlakî hayat tarzının cazip gösterilmesi evlilik oranlarını azaltmakta ve aile kurumunu zayıflatmaktadır.
Söz konusu tehlikelere karşın bazı tedbirlerin alınması artık elzem olmuştur. Bu tedbirlerin başında ise sosyal devlet olmanın doğal bir gereği olarak gençlerin evliliğe özendirilmesi ve hem maddi hem de manevi açıdan desteklenmesi gelmektedir.
Özellikle de ekonomik krizin yaşandığı bu dönemde evlenmek isteyip de evlenemeyen gençler mutlaka desteklenmelidir. Bu doğrultuda genel bütçeden evlilik fonu oluşturmalı, teşvik paketleri hazırlanmalıdır. Aile kurumunun korunması, yeni evliliklerin teşvik edilip desteklenmesi ve evlilik fonunun oluşturulması için gerekli yasal düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir.
FAİZE DAYALI EKONOMİ MODELİ TERK EDİLMELİDİR
Merkez Bankası beklenmeyen bir hamle yaparak politika faizini 100 baz puan düşürdü. Yaşanan yüksek enflasyon ortamında çok fazla bir anlam ifade etmese de istikameti işaret etmesi açısından önemli bir adımdır.
Firmaların, sanayicilerin, yatırımcıların finansa ulaşımında yaşanan sıkıntılar devam etmektedir. Bu konuda ilgili kesimlerden gelen şikâyetler devam ederken sorunun çözümü için gereken etkili adımlar atılmamaktadır.
Yatırım, üretim, istihdam ve ihracat gibi çok önemli makro hedefler belirleyen hükümet bu konuda pratikte ciddi adımlar atmamaktadır. Politika faizinin %13, banka kredi faizlerinin %35-40’larda olduğu bir ekonomi pratiğinin izahı olamaz. Bu konuda firmaların ve üreticilerin finansa olan ulaşımı kolaylaştırılmalı, banka tekelinin üretimi engelleyici yapısına bir neşter vurulmalıdır.
HÜDA PAR olarak haksız sermaye transferine itiraz ediyor ve faize dayalı ekonomi sisteminin terk edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Sermaye tekellerinin haksız servet transferinin önüne geçilmeli, faize bulaşmak istemeyen kesimler için meşru ve kolay ulaşılabilir seçenekler artırılmalıdır.
Pansuman tedbirler yerine sorunun kökenine inilmeli ve yapısal sorunların çözümüne odaklanılmalıdır. Bu bağlamda alın terinin ve emeğin sömürüsü anlamına gelen faize ve doların egemenliğine dayalı kapitalist ekonomi modeli bir an önce terk edilmelidir.
ŞEYH SAİD EFENDİ’YE YÖNELİK HAKARETLER KABUL EDİLEMEZ
Resmî ideolojinin çarpıtılmış tarih anlayışı ile karalanan kahramanlarımızdan biri de kuşkusuz Şeyh Said Hazretleridir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Müslüman halkımıza dayatılan gayri İslamî uygulamalar, ülke genelinde büyük ve haklı tepkilere neden olmuştur. Gelişen bu tepkileri bastırmak için dönemin hükümeti tarafından infaz komiteleri kurulmuştur. İstiklal Mahkemeleri denilen bu komitelerin eliyle binlerce İslam âlimi ve Müslüman, tıpkı Şeyh Said Hazretleri gibi haksız şekilde darağaçlarına çıkarılıp idam edilmiştir.
Hal bu iken günümüzde kirli siyaseti kendine meslek edinenlerce Şeyh Said Hazretlerinin hatırasına dil uzatılmasını kınıyoruz. Suç teşkil eden bu sözlerin cezasız kalmaması için yargının derhal harekete geçmesi gerektiğini de ayrıca hatırlatıyoruz. Toplumsal fay hatlarını derinleştirmek ve ortaya çıkacak düşmanlıktan nemalanmak için önce ekonomik kriz üzerinden mültecilere, şimdi de Şeyh Said Hazretleri üzerinden Kürt halkına yönelik düşmanca bir söylem geliştirenlerin, faşist bir anlayışla ve oy avcılığı uğruna halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği açıktır. Toplumu ayrıştırıp, kutuplaştırıp, düşmanlaştırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Bunu yapan her kim olursa olsun hukuk önünde hesabını vermelidir.
Şeyh Said Hazretleri tıpkı İskilipli Atıf Hoca ve Esad Erbilî Hazretleri gibi bir İslam kahramanıdır. Konuştukları dil dışında aralarında hiçbir fark yoktur. Tıpkı İskilipli Atıf Hoca gibi Şeyh Said Hazretlerinin de mezar yerinin açıklanması talebimizi bu vesile ile bir kez daha yineliyoruz.
SİYONİST REJİMLE BÜYÜKELÇİLERİN KARŞILIKLI ATANMASI
2018 yılında ABD’nin Kudüs'ü Siyonist rejimin sözde başkenti olarak tanıma ve büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı sonrası Türkiye, haklı bir duruş sergileyerek Tel Aviv büyükelçisini Ankara’ya çağırmıştı. O tarihten itibaren ilişkiler sadece maslahatgüzar seviyesinde sürdürülmekteydi. Ancak son dönemlerde işgal rejimiyle ilişkilerin tekrar canlandırılmasının sonucu olarak karşılıklı büyükelçi ve başkonsolos atama kararı alındı. Böylece Siyonist rejim ile olan ilişkiler tam diplomatik temsil seviyesine yükseltildi.
Siyonist rejim, Filistinlileri katlederek ve onların topraklarını işgal ederek hayat bulan ve bunu sürdüren bir çetedir. Saygın bir devlet ve ülke asla değildir. Hiçbir alan ve platformda böyle bir muamele görmemelidir. Bu rejimle kurulacak her ilişki ve atılacak her adım, Kudüs davasını zayıflatacak, yalnızlaştıracak, yapılan işgali meşrulaştıracak ve beraberinde yeni işgal ve katliamları getirecektir.
Siyonist rejim, sadece Filistin için değil, Türkiye de dâhil bütün coğrafyamız için bir güvenlik tehdididir. Kurulacak ilişkiler halkımızın ve ülkemizin menfaatine değil, aksine aleyhine olacaktır. Kudüs davasını ve Filistinlilerin hakkını savunmak ile işgal rejimiyle ilişkiler birlikte sürdürülemez. Kudüs davasını savunmak, işgal ve katliamlarla ismi özdeşleşen işgal rejimini tanımamaktan geçmektedir.
Hiçbir vaat ve ulusal çıkar Kudüs davasından ve hakkı ayakta tutmaktan daha önemli ve kıymetli değildir. Hükümet ve devlet yetkililerini bu yanlıştan dönmeye ve işgal rejimiyle bütün ilişkileri kesmeye davet ediyoruz.
SURİYE’DE BARIŞ ORTAMI SAĞLANMALIDIR
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun muhalifler ile Suriye rejiminin barışması gerektiğine, aksi halde Suriye’de kalıcı bir barışın mümkün olmayacağına dair açıklaması önemlidir. 11 yıldır devam eden iç savaş bugüne kadar yüzbinlerce sivilin hayatını kaybetmesine, milyonlarca sivilin mülteci konumuna düşmesine sebebiyet vermiştir.
Bütün bölgeyi olumsuz yönde etkileyen ve ihtilafları derinleştiren bu iç savaşın sonlanması için ivedilikle harekete geçilmelidir. Türkiye ve İran başta olmak üzere bölge ülkeleri, tarafların ön koşulsuz bir araya gelmesini sağlamalıdır. Türkiye, akan kanın durması, mültecilerin güvenli geri dönüşü ve muhaliflere yönelik baskının sona ermesi şartıyla Suriye rejimi ile doğrudan görüşmeleri başlatmalıdır. Ülkede tüm unsurların dâhil edildiği yeni siyasi süreç ivedilikle başlatılmalı, ülkenin yeniden inşası için tüm bölge ülkeleri katkı sunmalıdır.