Hizb-ut Tahrir yargılamalarındaki hukuksuzluklar düzenlenen basın toplantısıyla ele alındı
Yıllardır farklı gerekçelerle farklı illerde çok sayıda Hizb-ut Tahrir üyesi için verilen hukuksuz yargılamalar ve ardından verilen cezalar, düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu.
MAZLUMDER Genel Merkezi'nde düzenlenen toplantıya, MAZLUMDER Genel Başkanı Av. Kaya Kartal, Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar ve Av. Mustafa Kocamanbaş konuşmacı olarak katıldı.
Düzenlenen toplantıda Anayasa Mahkemesi'nin 9 ayrı hak ihlali kararına rağmen Hizb-ut Tahrir'e yönelik sürdürülen hukuksuz yargılamalar ele alındı.
Yargının çok büyük bir kriz içerisinde olduğunu ve bu krizin de bilinçli yapıldığını belirten MAZLUMDER Genel Başkanı Av. Kaya Kartal, özellikle siyasi muhalifler söz konusu olduğunda yargının bir sopa olarak kullanıldığını, hatta adli dosyalar ve alacak verecek meseleleri için dahi bu sopanın kullanıldığını söyledi.
Anayasa Mahkemesi'nin biri genel kurul 8 tanesi de daire kararı olmak üzere Hizb-ut Tahrir'e yönelik toplamda 9 hak ihlali kararının olduğunu hatırlatarak konuşmasına başlayan Hizb-ut Tahrir dava avukatlarından Mustafa Kocamanbaş, Anayasa Mahkemesi'nin mevcut Türk Hukuk Mevzuatına göre Hizb-ut Tahrir'in terör örgütü sayılmasının mümkün olmadığına ilişkin değerlendirmesine rağmen yapılan yargılamaların bazılarının keyfi, bazılarının siyasi bazılarının ise ideolojik olduğunu ifade etti.
"Yargılamalar keyfi, siyasi ve ideolojiktir"
Kocamanbaş, "İstanbul 21'inci ağır Ceza Mahkemesi'nde bir yargılama yapıldı. Yargılamayı yapan mahkeme Anayasa'nın ihlal kararına rağmen ceza verdi. Ceza gerekçesine 2005 yılında yaşanan bir mahkûmiyeti hükmünün gerekçesini değil İstanbul 30'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan bir Hizb-ut Tahrir yargılamasını gerekçe olarak gösterdi. Bu bir vurdumduymazlık, bir keyfiliktir. Bir mahkeme heyeti yargıladığı bir örgüt faaliyeti hakkında gerekçe oluşturmadan veya oluşturamadan başkasının oluşturduğu gerekçe üzerinden hareket ediyor. Bu şekilde bir yargılama olmamalıdır. Siyasi yargılamaların da olduğunu düşünüyorum. İstanbul 30'uncu Ağır Ceza mahkemesi, Ankara 6'ncı ve 7'nci Ağır Ceza Mahkemeleri, 'dosyamız bir istinaf görsün, Yargıtay bu dosyayı elden geçirsin' diye topu kendi üzerlerinden attılar. İşin esasına girmediler. Bu mahkemelerin siyasi davrandıklarını düşünüyorum. İdeolojik olarak yaklaşan mahkemeler var. Bazı mahkemeler, biz savunmamızı yaptıktan sonra müzakere odasına girip çıktıktan sonra düşünüp taşındıklarını ve Hizb-ut Tahrir'in terör örgütü olduğuna karar vererek ceza verdiklerini söylüyorlar. Bu bariz bir şekilde ideolojik bir bakış açısıdır. Biz onlardan hukuki bir değerlendirme beklerken onlar ideolojik bakış açısıyla bu cezaları verdiler." dedi.
Avrupa Birliği Uyum Süreci kapsamında özellikle 2003 yılında terörle mücadelede yapılan değişiklik öncesinde çok sayıda davada yüzlerce Müslümanın ceza aldığını ve cezalarını tamamladıklarını belirten Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar, 2005'ten sonra yapılan yargılamalardaki çelişkilere dikkat çekti.
"Yargıtay'ın hak ihlali kararına rağmen yeniden yargılamalarda 10 dosyada eski cezalar tekrar onandı"
Kar, "Yargıtay, 2017 ve 2018'de 23 ayrı Hizb-ut tahrir dosyasında 137 kişi hakkında 715 yıl ceza onaması verdi. Ardından gözaltılar, tutuklamalar, infaz süreçleri başladı. Birçok kardeşimiz tutuklandı, cezaevine girdi. 2018 yılında Anayasa Mahkemesi Yılmaz Çelik hakkında hak ihlali kararı verdi. Bu karar birçok dosyada emsal kabul edilerek 8 dosyada daha yeniden yargılama süreçleri başladı. Bu süreçlerden sonra ağırlıklı olarak dosyalarda beraat kararları çıktı ancak şu anda Yargıtay'da verilen ihlal kararını tanımayan, eski cezaları onanmış toplamda 10 ayrı dosya var. 33 kişi hakkında 140 yıla kadar ceza ile yargılanıyorlar." diye konuştu.
"Sözün bittiği ortamdayız"
Cumhuriyetin kuruluşundan beri sistematik olarak devam eden hukuksuzlukların olduğunu ve günümüze kadar devam ettiğine dikkat çeken Özgür-Der genel Başkanı Rıdvan Kaya, "Hizb-ut Tahrir bu hukuksuzlukların somut olarak ete kemiğe büründüğü olaylardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Sözün bitirildiği ortamdayız. Açık bir şekilde bir keşmekeş var. Adalet anlamında ya da inandığımız çerçevede ilahi emirlere uygun bir ortamın olmadığını zaten biliyoruz. En azından kendi hukukunuza uyun diyoruz ama maalesef sözümüz karşılık bulmuyor." şeklinde konuştu. (İLKHA)