Doğu Türkistan'daki zulmün duyurulması için uluslararası basına ve İslam dünyasına çağrı
Doğu Türkistan'da yaşanan zulümlerin basına yansımaması için Çin'in baskı uyguladığını belirten Türkistan TV Yayın Koordinatörü Muhammed Ali Atayurt, zulmün duyurulması için uluslararası basına, kamuoyuna ve İslam dünyasına çağrıda bulundu.
Çin yönetimi tarafından özellikle 2016 yılından bu yana Doğu Türkistan'da uygulanan asimilasyon politikaları aralıksız olarak devam ediyor. 7'den 70'e her yaştan milyonlarca insanın zorla tutulduğu ve adına eğitim kampları denilen toplama kamplarında yaşananlar ise Çin'in baskıcı yönetimi tarafından basına yansıtılmaması için ciddi çaba sarf ediliyor.
2022 yılının 23-28 Mayıs tarihleri arasında kamplarda yaşananları bizzat görmek için Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet ve beraberindeki heyet Doğu Türkistan'a giderek yaşananları yerinde gördü. Ziyaret sırasında bazı gizli belgelerin basına sızdırılmasıyla kamplarda yaşanan zulümlerin bir kısmı ortaya çıkmasına rağmen BM heyeti ziyaret sonrasında Çin'in lehine açıklamalarda bulunarak orada yaşananları gizlemeye çalıştı.
Doğu Türkistan'da yaşanan zulümlerin uluslararası basında yeterince yer almadığını belirten Türkistan TV Yayın Koordinatörü Muhammed Ali Atayurt, İLKHA muhabirine yaptığı açıklamada yaşananların kamuoyuna duyurulması için uluslararası basın kuruluşları ve İslam dünyasına çağrıda bulundu.
"Uluslararası medya bunca delile rağmen yaşananların basına yansıtılmasına katkı sunmuyor"
Son dönemde Doğu Türkistan ile ilgili uluslararası kamuoyunda tepkilerin yükselmeye başladığını, bunun da Çin'de ortaya çıkan bazı belgeler sayesinde olduğunu belirten Atayurt, "Konşehir listesi diye Doğu Türkistan'da Sincan Polis Teşkilatı'nın arşivlerinden ele geçirilmiş bir belge basına sızdırıldı. Bu belgede 30 bin kişiyi ilgilendiren, hapse atılma anlarına ilişkin yazılı ve görsel belgeler var. Bunca delile rağmen uluslararası medya bir türlü Doğu Türkistan'daki yaşanan soykırımı açık bir şekilde basına yansıtmıyor, orada yaşananların duyurulması için katkı sağlamıyor. Doğu Türkistan adına faaliyet gösteren basın kuruluşları uluslararası bazı basın kuruluşlarının ortaya çıkardığı belgeleri elinden geleni yaymaya çalışıyor." dedi.
"Çin'in resmi kanalları insanları zoraki ifadelere zorluyor, mutlu aile tablosu çizmeye çalışıyor"
Çin'in uluslararası basın üzerinde ciddi etkisinin olduğunu ve kendi basını ile de orada yaşananları yalanladığını belirten Atayurt, "Çeşitli ülkelerde Çin adına çalışan basın kuruluşları var. Bir yandan Doğu Türkistan'da yaşanan zulmü dillendiriyoruz ama diğer yandan Çin'i savunan medya ise Doğu Türkistan'da yaşayanların mutlu olduğunu dile getiriyor. Toplumda mutlu Uygur tablosu yaymaya çalışıyor. Çin'in resmi kanalları da insanları zoraki ifade yöntemleriyle veya herhangi bir kişiyi getirerek toplama kampı mağduru olarak tanıtıp orada yaşana zulmü sürekli olarak yalanlamaya çalışıyor. Bu da insanların aklına 'acaba gerçekten orada zulüm yok mu?' sorusunu getiriyor." diye konuştu.
"BM heyeti üyesinin açıklamaları Çin'in hoşuna gidecek türdendi"
Daha önceden demokrat Çinli gazetecilerin kimliklerini gizleyerek Çin'den bilgi aktardıklarını ancak son dönemde bu yolun da kesildiğini ve hiçbir şekilde Doğu Türkistan ile ilgili sağlıklı haberlerin servis edilemediğini hatırlatan Atayurt, "En son Birleşmiş Milletler'den bir heyet 23-28 Mayıs tarihleri arasında Doğu Türkistan'ı ziyaret etti. O ziyaretten beklentimiz yıllardır dillendirdiğimiz soykırımın ortaya çıkarılmasıydı. Bununla birlikte bir raporun da yayımlanmasıydı. Ancak Çin'in yalanlama ve yaşananları örtbas etme propagandalarına alet olurcasına BM heyeti üyesinin açıklamaları Çin'in hoşuna gidecek türdendi. Çin'in terimlerini kullanan, onların diliyle konuşan bir açıklamanın yapılması üzücü bir hadisedir." şeklinde konuştu.
"BM'den özel bir sözcünün Çin'in Sincan propagandasını yapmak 200 bin dolar para aldığı ortaya çıktı"
Çin'in yoksulluktan kurtarma, terörle mücadele, aşırıcılığı ortadan kaldırma politikası adıyla Müslümanların ibadetlerini yapmaya engel olduğunu hatırlatan Atayurt, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
Yıllardır neyin aşırıcılığını ortadan kaldırıyor? Namaz kılmak mı oruç tutmak mı aşırıcılık? Dünyanın geri kalanında suç sayılmayan insanların inanç özgürlüklerine dair eylemler Doğu Türkistan'da Müslüman Uygurlara yasaklanmış durumda. Niye hiç kimse Uygurların yanında durup savunmuyor? İnsan istiyorlarsa Doğu Türkistan'dakilerin hepsi insan. Müslümanlık derseniz hepsi Müslüman. Türklük derseniz hepsi Türk, Kazak, Kırgız ve çeşitli etnik kimliklerde. Orada tek istekleri sadece yaşamak. Buna dahi izin verilmiyor ve yapılan tüm zulümleri de yalanlamaya çalışıyorlar. Uluslararası basında Çin'e çalışan birçok gazeteci olabilir. En son yaşanan bir olayda diasporada Uygurların sesine ses olmak isteyenlerin isimlerinin Çin'e verildiği yönünde haberler çıktı. 2 hafta önce de Birleşmiş Milletler'den özel bir sözcünün Çin'in Sincan propagandasını yapmak 200 bin dolar para aldığı ortaya çıktı. Çin'in bu tarz propaganda amaçlı toplantılarına katılarak orada hiç zulüm yapılmıyormuş gibi göstermeye çalışıyorlar.
"İslam dünyasının yaşananları soykırım olarak tanıyıp bize sahip çıkmasını bekliyoruz"
Türkiye'de Uygurlara yönelik ciddi bir sahiplenme olduğunu belirten Atayurt, "2020 yılının mart ayında Türkiye dâhil 43 ülkeden Doğu Türkistan'daki zulmün durdurulması için Birleşmiş Milletlere çağrı yapılmıştı. Türkiye'deki STK'ların çoğunluğu Doğu Türkistan'ı destekliyor ancak konunun daha çok gündeme gelmemesi üzücü bir olay. Bu konu zaman zaman gündeme getirilecek bir konu değildir. 2016'dan itibaren şuana kadar resmi olan, Çin'in çok gizli dediği ve basına sızan belgelere bakıldığında neredeyse 8 milyon insanın dönüşümlü olarak Çin'in 13'üncü 5 yıllık plan kapsamında toplama kamplarına alındığını biliyoruz. 14'üncü 5 yıllık plan kapsamında da yine 8 milyon insanın sözde eğitim kamplarına, daha önce kapattıklarını iddia ettikleri kamplara almaları gibi bir planları var. O yüzden bizim İslam dünyası ve Türk dünyasından beklentimiz var. Batı'nın ne amaçla bize sahip çıktığını, çıkarları bitince de bizi bırakacaklarını da biliyoruz. Kendi çıkarları için olabilir ama bizi genel olarak savunanlar genelde batı. Zulmü soykırım olarak tanıyan batı. Biz de batı yerine Türk devletlerinden, İslam ülkelerinden emsal teşkil eden bir soykırım kararının çıkmasını bekliyoruz." ifadelerini kullandı. (İLKHA)