• DOLAR 34.592
  • EURO 36.282
  • ALTIN 2989.333
  • ...
Şeyh Said, Said-i Nursi, Seyid Rıza... MEZAR YERLERİNİ AÇIKLAYIN!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mehmet Erkan Yavuz-DOĞRUHABER

Türkiye’nin büyük ayıplarından biri olan Kürd alimleri ve önderlerinin mezar yerinin açıklanmaması kamuoyunda tepki çekmeye devam ediyor. Şeyh Said, Bediüzzaman Said Kürdi ve Seyit Rıza gibi liderler Kürd halkı için çok önemli bir yere sahip. Mezar yerlerinin açıklanmaması Kürd meselesinde adımların atılması yönünde en büyük engellerden biri olduğu görülüyor.

1925 yılında Şeyh Said ve 46 arkadaşı Kemalist rejimin Diyarbakır’da kurduğu İstiklal Mahkemesi tarafından idam edilmiş ve mezar yerleri gizli tutulmuştu.

Şeyh Said, Bediüzzaman Said Nursi ve Seyit Rıza gibi önemli şahsiyetlerin mezar yerinin açıklanması ile ilgili gazetemize önemli değerlendirmelerde bulunan HÜDA Genel Başkan Yardımcısı Avukat Mahmut Şahin, “Devletin çok temel bir politikası var Kürtlere karşı, Kürt önderlerine karşı inkar ve asimilasyon politikasıyla birlikte bunları itibarsızlaştırma ve halkın nazarından düşürmek, tarihsel ve toplumsal hafızadan silmek şeklinde bir siyaset var ortada.” dedi.

“ŞEYH SAİD’İN ŞAHADETİNİN ÜZERİNDEN 97 YIL GEÇMİŞ OLMASINA RAĞMEN MEZAR YERİ AÇIKLANMADI”

Şeyh Said ve dava arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması için harekete geçilmesi çağrısında bulunan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Şahin, “Bugün Şeyh Said’in şahadetinin üzerinden 97 yıl geçmiş olmasına rağmen hala mezar yerinin açıklanmamış olması, devlet arşivlerinde mezar yerine ilişkin bilgilerin paylaşılmaması özellikle de ailesi ile kamuoyuyla paylaşılmamış olması bir hukuksal dava üzerinden tartışılmaya başlandı.  Aslında uzun bir süredir Şeyh Said hadisesi arasında gerçekleşmiş olan mezalimler, katliamlar, infazlar ve hem de en önemlisi büyük bir şahsiyet olan Kürtlerin önderi olarak kabul edilen Şeyh Said’in mezar yerinin açıklanmamış olması bugün hukuksal bir dava üzerinden tekrar tartışmaya başlandı. Malumunuz daha önce Şeyh Said’in ailesi içişleri Bakanlığı’na kurmuş olduğu bir dernek üzerinden başvuru yapıp    mezar yerinin açıklanması için başvuruda bulundu. Bakanlık tarafından bu talebe cevap verilmedi. Ailesi tarafından İdare Mahkemesi’nde dava açılmış bu dava ya ilişkin olarak da içişleri Bakanlığı’ndan dava dilekçesine karşı idareden savunma, yani devleti temsilen içişleri Bakanlığından bir savunma istemiş ve savunma ile birlikte aynı zamanda bu hadise ilişkin olarak Şeyh Said’in mezar yerine ilişkin olarak ellerindeki bütün bilgi belgelerin mahkeme ile paylaşılması istenmiştir.  Ancak İçişleri Bakanlığı, vermiş olduğu cevapta yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olarak yürütüldüğünü dolayısıyla mevcut davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Bundan dolayı Şeyh Said’in mezarının bulunduğu yerle ilgili herhangi bir bilgi belge paylaşımı mahkemeyle yapılmamıştır. Bu aşamadan sonra mahkeme kanaatimce tekrardan devletin yetkili organı davalı olarak gösterilen içişleri Bakanlığı’na tekrardan bir müzekkere yazacak ve bu bilgi ve belgelerin paylaşımını isteyecektir, muhtemelen ya yok delinecektir ya da işte devlet sırrı şeklinde bir savunma refleksi gösterecektir. Ama neticede dava önemlidir, çünkü bu dava eğer red edilirse daha sonra bölge İdare Mahkemesi’nde, Danıştay’da, Anayasa Mahkemesi’nde en önemlisi de Avrupa insan hakları Mahkemesi nezdinde hukuksal birtakım girişimler üzerinden sonuç alınabileceğini düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

 

“KÜRD’LERE KARŞI AYRIMCILIK KOKAN BİRTAKIM SÖYLEMLERE KARŞI YÜRÜTÜLEN BİR CEZASIZLIK POLİTİKASI VAR”

“Şeyh Said’in mezar yerinin saklanması aslında devletin uzun zamandır belki de kuruluş itibari ile izlemiş olduğu temel bazı parametrelerde bazı siyasi politikalarda aramak gerekir.” Diyen Şahin, sözlerine şöyle devam etti: “Devletin çok temel bir politikası var Kürtlere karşı, Kürt önderlerine karşı inkar ve asimilasyon politikasıyla birlikte bunları itibarsızlaştırma ve halkın nazarından düşürmek, tarihsel ve toplumsal hafızadan silmek şeklinde bir siyaset var ortada. Yani bir taraftan red, inkar ve asimilasyon politikası ortaya konulurken, diğer taraftan da bu önderlerin bu liderlerin yargısız infaza tabi tutulması ve arkasından da mezarsızlık siyaseti var. Aslında en önemlisi de Kürtlere yönelik olarak gerek nefret gerek ayrımcılık kokan birtakım söylemlere karşı yürütülen bir cezasızlık politikası da var. Dolayısıyla bütün bunları birlikte değerlendirmek gerekiyor.

1950’lerde bir gazeteye röportaj veren o dönemin istiklal Mahkemesi’nde savcılık yapmış olan bir şahsiyetin, Şeyh Said’in vasiyetine ilişkin bir açıklaması vardı. Burada Şeyh Said’in vasiyetinde kendisinin parasının bir kısmıyla mezarının yapılması kalan kısmının da ailesine verilsin şeklinde bir vasiyetinden bahsediyordu, bu vasiyetin yerine getirilmesi önemlidir. Aileye yönelik bu vasiyetin yerine getirilmesinde ve aynı zamanda Şeyh Said’in özel eşyalarının da aileye teslim edilmesi önemlidir.”

“DEVLET HEM MEZAR YERLERİNİ AÇIKLAMALI HEM DE ÖZÜR DİLEMELİDİR”

Kürd toplumu için çok önemli yerlere sahip olan bu kişilerin, mezar yerlerinin açıklanmasının ülkeye ve Kürd meselesinin çözülmesi noktasında önemli bir katkı sağlayacağına vurgu yapan Şahin, “HÜDA PAR olarak özellikle Şeyh Said, Bediüzzaman Said Kürdi ve Seyit Rıza gibi önemli şahsiyetlerin mezar yerlerinin açıklanması hem Kürt meselesinin çözümüne önemli bir katkı sağlayacağını ve ülkenin barışına önemli bir katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Bu minvalde zaten parti programımızda bu şahsiyetlerin mezar yerlerinin tespiti, açıklanması ve iadeyi itibarlarının verilmesi noktasında bir özür borcunun olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda Şeyh Said, Bediüzzaman Said Kürdi ve Seyit Rıza gibi önemli şahsiyetlerin mezar yerinin açıklanması, Kürd meselesinin de çözülmesi noktasında atılacak önemli adımlardan birisidir.” ifadelerini kullandı.

Bu haberler de ilginizi çekebilir