Bir Direniş Hikayesi
Karşı koymaya çalışıyordu Filistinliler. Ellerindeki sapanlarla, taşlarla taramalı tüfekleri eziyorlardı.
Karşı koymaya çalışıyordu Filistinliler. Ellerindeki sapanlarla, taşlarla taramalı tüfekleri eziyorlardı. İslamı korumak adına. Aksa’yı korumak adına direniyorlardı. Canlarını hiçe sayarak topraklarını savunuyorlardı. Ama şikayet ediyordu kardeşlerimiz. Müslümanların suskunluğunu, aczini şikayet ediyorlardı. Bir yardım bekliyorlardı. Şeyh Ahmet Yasinleri, Selahaddin Eyyubileri, Abdulaziz Rantisileri… Tekrar bekliyorlardı. Zulme dur diyecek bir el arıyorlardı.
Ve dünyanın dört bir yanından eller uzandı, zulme dur demek için. Bir yürüyüş başladı. Zalimlere karşı mazlumlara kalkan olmak için. İlk önce özgürlük adına bir renk seçildi. Sonra yardım için bir araç… Mavi’yi bulduk, çalınan gökyüzünün rengini geri getirmek, gökyüzü kadar geniş bir özgürlük için. Sabırların tükendiği, duaların arttığı bir anda yola çıkan umudun adı Mavi Marmara çıktı karşımıza, gidecek yardımları taşımak için. Allah rızası için çabalayan mücahitleri gördük daha sonra. Gemiye binmek için sıraya giren insanları…
Ve gemiye binecekler için hazırlıklar başladı. Filistinli çocukların, Ahmet Yasin’in âhını sormak için… Tek bir azık alındı: Kardeşlik. Gemimiz kardeşlerimiz için doldu. Kalplerimiz kardeşlerimiz için attı. Yüreği kardeşlik için atan mücahitler, kardeşlerine özgürlük götürebilmek için doldurdu Mavi’yi. Masum bebeklerden gencecik fidanlara, sanatçılardan din adamlarına kadar birçok insan katıldı bu kardeşlik yürüyüşüne… Aktivist§ler can atıyordu insanlık adına bir şey yapabilmek için…
Kuran okunuyordu gemimizde. Özgürlüğe adanmış marşlar söyleniyordu. Cemaatle namaz kılınıyor, sohbet ediliyordu. Farklı dilden insanlar tek bir amaç uğruna kaynaşıyorlardı. Farklı din, dil, ırk araya ayrılık sokamıyordu.
İsrail göstermişti yine kendini. Kanlı elleri Mavi’ye değmişti bu sefer. Üstelik uluslar arası sularda, rotamız Mısır’ayken… Müdahele etmeye hakkı yokken… Tıpkı şımarık bir çocuk gibi haddini aşıyordu İsrail. Onu şımartanlar ise sadece susuyordu. Ama bilmiyordu ki Ashab-ı Sefine ölüme gülümsüyordu. Filistinli bir çocuk gibi sapanlarını almıştı eline. Tepesinde uçan helikoptere taş atacak kadar cesurdu.
Ve şehadete âşık bir genç “Rabbim! Şehadetimi kabul et!” diyerek kavuşmuştu Rabbine. Sonra artarda şehit kanı aktı özgürlük adına. Bir anda sesler yükseldi karadan. Susması istenen tekbirler bir kat daha arttı. Öfkeli kalabalık ayak sesleriyle birlikte lanet yağdırdı siyonistlere. Mavi Marmara’ya saldırı insanları durdurmadı. Tam tersine özgürlük için hareketlenmeyi artırdı.
Bir ümmetin uyanışı oldu Mavi Marmara… Müslümanları derin uykusundan uyandıran özgürlük rengi: Mavi… Ve artık Mavi, diriliş ve direnişin sembolü…
Kanadı kırılmaya çalışılan güvercinimiz oldu Mavi Marmara. Ama o belirlediği rotasında uçmaya devam ediyor… Ve devam edecek Allah’ın izniyle…
Süheyb Şengül / Mardin (Dargeçit) - Yaş: 15