HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Eşin: İşgal rejimi ile normalleşme kabul edilemez
Siyonistlerle yapılan normalleşme anlaşmalarına ilişkin konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Eşin, siyonistlerin devlet değil işgal rejimi olduğunu, bu sebeple normalleşme adımlarının atılmasının doğru olmadığını söyledi.
1948 yılından bu yana Filistin topraklarını peyderpey işgal eden siyonistler, her geçen gün işgallerini arttırarak sürdürmeye ve Filistinli Müslümanları katletmeye, yerinden etmeye devam ediyor.
Her geçen gün farklı ülkelerden Yahudileri Filistin topraklarına getirerek yerleştiren ve yeni mağduriyetlere yol açan işgal rejimi, ABD başta olmak üzere batı ülkelerinden aldığı destekle Kudüs başta olmak üzere Filistin'in birçok bölgesinde şiddet olaylarını arttırmaya, Mescid-i Aksa'ya pervasızca saldırmaya devam ediyor.
Yaşanan bunca hukuksuzluğa rağmen Filistin halkının yanında durması gereken İslam ülkelerinin birçoğu maalesef siyonist işgalcilerle normalleşme adımları adı altında yeni anlaşmalara imza atıyor. Kuruluş amacı Filistin ve Kudüs'ün özgürlüğü olan İslam İşbirliği teşkilatı ise yaşananlara karşı sessiz kalmayı tercih ediyor. Uluslararası kuruluşlar ve Birleşmiş Milletler de yaşananlara karşı 3 maymunu oynuyor.
Arap ülkeleri başta olmak üzere birçok İslam ülkesinin yöneticileri tarafından işgalci siyonistlerle yapılan anlaşmalar ve atılan normalleşme adımları hakkında İLKHA muhabirine konuşan HÜDA PAR Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Eşin, işgal rejimi ile normalleşmenin kabul edilemeyeceğini, siyonistlerle her türlü ilişkinin sonlandırılarak Filistin davasının yanında durulması gerektiğini söyledi.
"Sadece Filistinliler için değil tüm İslam ülkeleri için bir tehdit olan siyonistlerle ilişkiler sonlandırılmalı"
Eşin, "Şunun net olarak tanımlanması gerekiyor. Siyonist işgal rejimi bir devlet değil bir çetedir ve böyle muamele görmelidir. Kadın ve çocukları öldüren, Filistinlilerin evlerini yıkan, topraklarını işgal eden, onlara karşı soykırım uygulayan bu çete bir terör rejimidir. Bunun böyle kabul edilmesi lazım. Tabi bunun yanında siyonist işgal rejimi ile isteyerek ilişki kuran yöneticiler var. Bunun yanında ülkelerinin menfaati, ulusal çıkarları için, ekonomik manada sıkışmışlıktan kurtulmak için ilişkiye geçmek zorunda kalan ülke yöneticileri var. Bunun ayırımını yapmak lazım fakat sonuçta her ne olursa olsun hiçbir İslam ülkesinin siyonist işgal rejimi ile ilişkileri normalleştirmemelidir. Çünkü bu işgal rejimi sadece Filistinliler için değil tüm İslam ülkeleri için bir tehdittir. Şu anda Türkiye'yi de ekonomik ve siyasi noktada zorlayan, sıkıştıran ve siyonist işgal ile ilişki kurmak zorundan bırakan yine perde arkasında yine siyonist işgal rejimidir. Bunu görmek lazım. Bu noktada tüm ülkelerin siyonist işgal rejimi ile ilişkilerini sonlandırması, Filistin ve Kudüs davasının yanında durmalıdır." dedi.
"Siyonistlerle normalleşme Kudüs davasını yalnız bırakır"
Bazı ülkelerin Filistin davası ve işgal rejimini ile ilişkilerin bir arada götürülebileceği gibi bir yanılgının oluşabileceği ancak bunun mümkün olmadığını kaydeden Eşin, "Çünkü işgal rejimi ile yapılacak her anlaşma, her normalleşme Filistin ve Kudüs davasını yalnız bırakacak, oradaki işgali daha ileri boyuta taşıyacaktır. Son dönemde siyonist işgal rejimini pervasızlaştıran bu normalleşme adımları olduğunu görüyoruz. " diye konuştu.
"Yahudi göçü oradaki işgali daha da ileri boyuta taşınmasına sebep olur"
Son dönemde farklı ülkelerden Yahudilerin Filistin topraklarına yerleştirilmesi ile ilgili de konuşan Eşin, "Filistin topraklarına dışarıdan gelen her siyonist oradaki işgalin daha da ileri boyuta taşınması demektir. Sonuçta oraya gelen Yahudiler, Filistinlilerin arazilerini, tarlalarını, evlerini, köylerini işgal ederek oraya yerleşecekledir. Ukrayna'da yıllardan beri oradaki Yahudilerin Filistin'e taşınması için işgal rejiminin büyük çabası vardı. Şu anda 150-200 bin arasında Yahudi'nin Ukrayna'da yaşadığı tahmin ediliyor. Bunların taşınması için çokça çaba gösterilmesine rağmen Filistin topraklarına taşınmadılar. Özellikle son dönemde Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte oradaki Yahudilerin peyderpey Filistin topraklarına taşınması söz konusudur. Dolayısıyla her gelen Yahudi göçü oradaki işgali daha da ileri boyuta taşınmasına sebep olur. Bu noktada gerek Filistin halkı gerekse de İslam ülkelerinin tepki göstermeleri gerekir. Bu işgal ve talana dur demeliler." şeklinde konuştu.
"Siyonistleri pervasızlaştıran İslam ülkelerinin sessizliğidir"
"Bu işgali, zulmü, soykırımı ileri götüren esas nokta İslam ülkelerinin yaşananlara sessiz kalmalarıdır." diyen Eşin, son olarak şu ifadeleri kullandı:
Siyonist işgal rejimi sadece Filistin'deki 3-5 milyon Yahudi'den ibaret değildir. Şu anda Amerika başta olmak üzere birçok ülkeyi, birçok gücü kendi hegemonyasına alan, ekonomik, siyasi, askeri, basını, medyası, filmi ile her alanda desteklenen bir işgal rejiminden bahsediyoruz. Dolayısıyla sadece Filistin halkının buna karşı durması yeterli değildir. Eğer İslam ülkeleri, direnişi desteklerse, işgal rejimine karşı durursa siyonistler bu adımları atamayacaklardır. Onu pervasızlaştıran, bu adımları attıran İslam ümmetinin, İslam ülkelerinin sessizliğidir. Bu noktada direnişi desteklemeleri, Kudüs davasının yanında durmaları ve özellikle bu işgali bitirecek somut adımlar, somut planların devreye konulması gerekir. Kuruluş amacı Kudüs ve Filistin'i korumak olan İslam İşbirliği Teşkilatı maalesef artık bırakın somut adım atmayı bir açıklama dahi yapamayacak durumda. Temennimiz, umudumuz İslam ümmetinin bu noktada uyanmaları, bu işgale, zulme, talana dur demeleri ve tüm çabalarını Kudüs'ün özgürlüğüne kavuşması için göstermeleridir." (İLKHA)