Hizbullah Çözüm Sürecinin Neresinde?
Kemalist rejimin zulmü, halkımıza çok pahalıya mal oldu. Sayılarını bile bilmediğimiz çok sayıda insanımızın hayatını kaybetmesine yol açtı.
M. Edip Altun/ DOĞRUHABER
Şeyh Said Hazretlerinin kıyamının ardından gerçekleştirilen katliamlar, Dersim ve Geliyé Zilan katliamları, ortalığı kâbusa çeviren askeri darbeler, sağ sol çatışmaları ve en son PKK vakası neticesinde yüzbinlerce insanımız hayatını kaybetti.
Bütün bu tablolardan sonra hükümet, zulmü sona erdirme ve akan kanı durdurma adına “Çözüm Süreci”ni başlattığını açıkladı. Güzel bir adımdı, ancak eksikti. Eksik olmasının nedeni, doksan yıldır zulmün her türlüsüne maruz kalmış Müslümanların her zamanki gibi görmezden gelinmesiydi. Dolayısıyla Müslümanların hak ve hukukunun da görmezden gelineceği tehlikesi büsbütün kendini gösteriyordu. Bütün bunlara rağmen bölgenin önemli bir gücü olan Hizbullah Cemaati, akan kanı durdurma ve halkın mağduriyetini sona erdirmeye yol açacaksa “Çözüm Süreci”ni destekleyeceğini duyurdu.
Bazı endişelerini dile getirmekle birlikte Hizbullah Cemaati “Çözüm Süreci”ne yönelik desteğini öteden beri dile getirmektedir. Bugüne kadar hiçbir açıklamada “Çözüm sürecine” aykırı bir tavır sergilenmedi. Hizbullah Cemaati Rehberi Muhterem Edip Gümüş gerek basın açıklamalarında gerekse de kendisiyle yapılan röportajlarda “Çözüm Süreci” ile ilgili desteği birinci ağızdan açıkladı. Hizbullah Cemaati’ne yakın hiçbir kurum ve kuruluş bugüne kadar çözüm süreci aleyhinde herhangi bir beyanatta bulunmadı.
En son Gazeteci Ruşen Çakır’ın 1 Mayıs 2013’te Vatan Gazetesi’nde Hizbullah Cemaati Rehberi Muhterem Edip Gümüş ile bir söyleşisi yayınlandı. Kendisine sorulan “Hükümetin başlattığı son ‘Çözüm Süreci’ne nasıl bakıyorsunuz? Destekliyor musunuz? Buradan sonuç alınmasını bekliyor musunuz?” sorusuna karşılık Hizbullah Cemaati Rehberi Muhterem Edip Gümüş şu cevabı vermişti: “Çözüm sürecini destekliyoruz. Ancak bunun yol, yöntem ve içeriği hususunda birtakım eleştiri ve endişelerimiz var. Müslüman Kürtleri dışlayacak ve Müslüman Kürd halkının İslami ve insani haklarını garantilemeyecek bir çözümden sonuç alınacağını beklemiyoruz.”
Durum bu iken, Hizbullah Cemaati bizzat rehberinin dilinden “Çözüm Sürecine” yönelik desteğini deklare etmişken kimin hesabına ve ne yapmaya çalıştıkları belli olmayan birilerinin bunu farklı bir şekilde yansıtmaya çalışmaları, aslı astarı olmayan yanlış ve dayanaksız beyanatlarla çarpıtmak için uğraşmaları dikkat çekicidir.
Bir zamanlar medyanın köşe başlarına kurulmuş birilerinin “minik kuşun getirdiği haberler” cinsinden yalan ve uydurmalarla insanlara saldırmaları ve ortalığı karıştırmaları gibi, İslami kimliğe sahip olduklarını iddia eden bazılarının hak ve hukuk tanımaksızın ve ahiret hesabı yapmaksızın iftira ve töhmetlerle İslami bir camiaya ve bu camianın muhterem rehberine iftira ettiklerine şahit oluyoruz. 16 Mayıs 2013 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’ndeki köşesinde Abdulkadir Selvi “Reyhanlı’da Espiyonaj Savaşı” adıyla yazdığı makalesinin bir bölümünde şunlara yer vermektedir: “Cezaevinden çıktıktan sonra sırra kadem basan Hizbullah liderlerinden Edip Gümüş neredeydi? Geçen hafta Urumiye’de İslamcı Kürtlerle toplantı yaptı. Tabii sürece karşı…”
Yalan ve iftira, onursuzluktur. Özellikle İslami kimlik taşıyan insanların hiçbir şekilde sıfatı bu olamaz. Allah’tan korkan ve ahiret hesabı yapanların büyük bir kitleye ve bu kitlenin muhterem rehberine iftira atma gibi çirkin bir fiile bulaşmalarını anlamak mümkün değildir.
Yalan ve iftiraya dayalı haberler, Allah korkusu taşımayan ve kul hakkı gibi kaygıları bulunmayan İslam düşmanlarının yöntemidir. İslami kaygı taşıyan insanların bu konuda izleyecekleri yöntem ve takip edecekleri yol bellidir. İnsanları tanımanın ve haklarında karar vermenin en güzel yolu onları kendi söz, ifade ve yazılarıyla değerlendirmektir. Başkalarının fiskoslarla, iftira ve yalanlarla verdikleri haberler hiçbir şekilde doğruyu yansıtmaz. İçinde kasıt olduğundan temelleri yalan ve iftira üzerine bina edilmiştir.
En büyük sıkıntı, sözüm ona İslami yazar ve aydın olarak bilinen bazı şahısların Hizbullah’ı tanımamaları ve tanımak için de herhangi bir çaba göstermemelerinden kaynaklanmaktadır. Hizbullah’ı tanımayınca, düşünce ve fikirlerinden haberdar olmayınca “minik kuşlarının” ellerine verdiği maksatlı ve yalana dayalı haberlerle zihinleri bulandırma işlevlerini yerine getiriyorlar.
Farkında olarak ya da olmayarak Müslüman bir kitlenin bedduasına mazhar oluyorlar. Allah Teâlâ, Kur’an–ı Kerim’de Müslümanları açıkça uyarmaktadır. “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz” (Hucurat 6)
Biz de diyoruz ki eğer Müslüman iseniz, ahirete inanıyor ve bunları ahiret hesabına yapıyorsanız yalancıların, müfterilerin ve fasıkların Müslümanlar hakkında getirdikleri haberleri araştırmadan kabul etmeyin. Aksi takdirde Müslüman bir kitleye zulmetmiş olursunuz ve Cenab-ı Allah yaptığınız zulmün hesabını sizden soracaktır. Gidin, Müslümanları bizzat kendilerinden öğrenin.