Medya Uzmanı Kurtuluş Kılınç: Medya hem bir tehdit hem de bir fırsattır
Sosyal medyanın hayatımıza bu kadar çok girmesinin, bu gücü daha anlamlı bir hale getirdiğini belirten Medya Uzmanı Kurtuluş Kılınç, kiminin elinde bir yalan makinesine dönüşüp algıları ve toplumları yönlendirebildiğini söyledi.
İyi ile kötünün ve hakla batılın mücadelesinin yeni başlamadığının altını çizen Medya Uzmanı Kurtuluş Kılınç, insanlık var olduğundan bugüne kadar, bu mücadelenin devam ettiğini belirtti.
Bu mücadelenin geçmişte farklı olup yarınlarda da daha farklı şekillerde tezahür edebileceğini ancak ne olursa olsun hakla batılın, iyi ile kötünün mücadelesinin hep devam edeceğini vurgulayan Kılınç, kişinin nerde hangi tarafta durduğunun ve durduğu taraf hak ise gerekli gayretin gösterilmesi gerektiğini söyledi.
Medya önemli bir güç olarak hem bir tehdit hem de bir fırsat unsuru olarak görülmesi gerektiğini belirten Medya Uzmanı Kurtuluş Kılınç İLKHA’ya önemli değerlendirmelerde bulundu.
Kılınç, bir kötülüğün düzeltilmesinde el, dil ve kalp ile buğzetmenin hakikatini hatırlatarak, “Eğer böyle yapılmazsa algılara, manipülasyonlara ve toplumun, insanların yönlendirilmesine müsaade edilmiş olur. Uçurumdan atlayan koyunlar gibi hemen onların peşinden atlanılır. Bu nedenle sürü psikolojisinden kurtulmak gerekir.” dedi.
Necip Fazıl’ın Gençliğe Hitabesi’nde: “Kim var! denildiğinde, sağına soluna bakmadan, ben varım!” sözünü hatırlatan Kılınç, “Ben diyebilecek doğru insanları yetiştirmemiz -daha doğrusu öncelikle doğru insan olmamız- ondan sonra doğru insanları yetiştirmemiz lazım. Bunu yaptığımız -surda o deliği açtığımız- zaman, rüzgârın ne taraftan estiğine bakmayız. Ama bunu yapamıyorsak, eğer bir rızık endişeniz varsa ne derler diye; ailem, toplum beni dışlar mı, kötüler mi? İşte o zaman inanın bu oyunlara mağlup oluruz, insanların ya da toplumun yönlendirdiği tarafa kanalize edilmiş oluruz ki o zaman da heba edilmiş bir ömrü yaşarız.” ifadelerini kullandı.
“Medyayı aslında hem bir tehdit hem de bir fırsat olarak değerlendirebiliriz”
Medyayı aslında hem bir tehdit hem de bir fırsat olarak değerlendirebiliriz. Çünkü medya çok önemli bir güç diyen Kılınç, “Geçmişten gelen ifadeyle söyleyelim, dördüncü kuvvet ama bugün özellikle ülkemizdeki sistem değişikliğinin ardından medyanın ikinci kuvvet olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.
Kılınç, “Sosyal medyanın hayatımıza bu kadar çok girmesi ve hepimizin ceplerinde artık o dünyayı taşıyor olması, bu gücü daha anlamlı bir hale getiriyor. Kimisinin elinde tabir yerindeyse kitleleri katledebilecek çok güçlü bir silah olabiliyor. Kimisinin elinde de bir yalan makinesine dönüşebiliyor ve algıları, toplumları yönlendirebiliyor. Bunu, bu şekilde bir silah, tehdit olarak da değerlendirebiliriz ama bir fırsat olarak da değerlendirebiliriz. Bugün sosyal medya üzerinden maddi anlamda baktığımızda milyonlarca lira para kazanan insanlar olduğu gibi aynı zamanda özellikle kendi ideolojisi uğruna çok önemli hizmetlerde bulunan muhteşem bir fırsat aracı da oluyor. Yani hem maddi ve manevi anlamda bir fırsat aracı ama aynı zamanda bir tehdit aracıdır.” diye konuştu.
“Benim bu ahlaksız ortamda işim yok deyip de geriye çekilirseniz, o ortam daha da ahlaksız insanların olduğu bir ortama dönüşecektir”
Medya Uzmanı Kurtuluş Kılınç
Yeni nesil medya ortamında insanların bilgiye daha rahat ve hızlı bir şekilde ulaşabildiğini belirten Kılınç, “Geçmiş yıllarda, bir haberi birkaç gün sonra da yapsan oluyordu ama şimdi bir saat sonrası için bile geç kalmış, bayatlamış bir haberi servis etmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla bunu bir an önce insanlarla, kamuoyu ile paylaşmamız gerekiyor. Aslında yeni nesil medya dediğimiz, yeni medya biraz da bizim beynimizi, tırnak içinde söylüyorum çöplüğe dönüştürdü. O kadar çok bilgi yoğunluğumuz var ki hani ‘kitap yüklü merkepler’ diye bir tabir var Kur’an’da. Hemen her konuda bilgisi olan ama uygulama noktasında hiçbir şekilde, konforundan ve hazzından ödün vermeyen, bildiklerimizi hayatımızda uygulamayan varlıklar haline geldik. Hız ve haz çağı dediğimiz bu dönem, hepimiz için gerçekten de büyük sorunlar barındırıyor. Bunun önüne geçebilmek için, özellikle duyarlı insanlara çok önemli görevler düşüyor. Daha önceki zamanlarda gazetelere, sonra radyolara ardından da televizyonlara şeytan işi denildi. Şimdi yeni nesil medyaya da diyorlar. Evet, burada bir doğruluk payı var ama bunun içerisinde sağduyulu insanlar yoksa bunu bir şeytan işi olarak görebiliriz. Çünkü sizin olmadığınız yerde o boşluğu birileri mutlaka dolduruyor. Bunu şuna benzetiyorum: Bir mütefekkire hâkim sorar: ‘Senin yazdıklarından insanlar etkilenip silahlı eylemlerde bulunuyorlar. Buna ne diyorsun’ dediğinde, o mütefekkir şunu söyler, ‘Hâkim Bey ben bıçak yapıp satarım. Kimisi bununla ekmek keser kimisi adam. Buna ben karışamam.’ dolayısıyla eğer siz olmazsanız, adam kesecek insanlar o yeni medya içerisinde ya da geleneksel medya içerisinde yer alacak. Ama oradaki o boşluğu siz doldurursanız, o toplu intiharlar dediğimiz olaylar olmayacak. Yalan ya da dezenformasyon dediğimiz alanlar kendisine daha az yer bulacak. Siz doğruyu söylediğiniz zaman, insanlar size güvenecek ve ardınızdan daha sağlam bir şekilde gelebilecek ama eğer ortamda siz yoksanız ya da ‘bu şeytan işi; bu ahlakımızı, toplumu ve gençlerimizi bozuyor, benim bu ahlaksız ortamda işim yok’ deyip de geriye çekilirseniz, o ortam daha da ahlaksız insanların olduğu bir ortama dönüşecektir.” şeklinde konuştu.
“Eğer bu gençlerin bozulmasından dem vuruyorsak, yakınıyorsak önce kendimize bakacağız”
Gençlere tavsiyeden önce büyüklere tavsiyelerde bulunmak gerektiğini ifade eden Kılınç, “İçerisinde bulunduğumuz şehirle ilgili söyleyecek olursak geçtiğimiz günlerde bir festival vardı. Duyarlı insanlar buna karşı çıkıp olmaması gerektiğini ifade etti. Ama dikkat edin biz hep buna itiraz eden, bunlara karşı duran insanlar konumundayız. Neden? Çünkü yerine bir şey koyamıyoruz. Koyamadığımız zaman, işte başkalarının doldurduğu o boşluklarda insanın fıtratında var olan eğlenme, deşarj olma, günün sesinden, yorgunluğundan arınma ihtiyacını siz karşılayamazsanız bu sefer de sizin karşı çıktığınız bu kesimler mutlaka karşılayacaklardır. Bu konuda gençlerden ziyade öncelikle büyüklere iş düşüyor. Çünkü gençler -geleceğin aynası- diyoruz ya işte onları geleceğe ayna olarak gösterecek kişiler yine biziz. Sürekli gençliğin, toplumun bozulduğundan dem vuruyoruz. Eyvallah kabul ediyorum. Ancak bu gençleri kim yetiştiriyor? Aile olarak bakalım, hep suçu başkalarına atmayalım. Bugün bozuldu dediğimiz bu gençliği, benim yaşımdaki ya da benim hemen bir üst kuşağımda 50 yaşlarındaki insanlar yetiştirdi. Eğer bu gençlerin bozulmasından dem vuruyorsak, yakınıyorsak önce kendimize bakacağız. Bu gençleri yetiştirmek, eğitmek ve doğru yola kanalize etmek için ne yaptık? ‘İyilerin yoluna, yani yoldan çıkmış sapkınların yolundan bizi uzak tut’ diye Allah'a hep dua ediyoruz, yalvarıyoruz, yakarıyoruz değil mi? Peki, yine halk deyimiyle söyleyeyim: 'Saldım çayıra Mevla’m kayıra' mantığıyla nereye kadar gidebiliriz ki? Allah'ın, toplumumuzu değiştirmesini, düzeltmesini istiyor ve bekliyorsak önce kendimizden başlayacağız. Bakın bu Nebevi bir metottur. Peygamberlik geldiğinde, hemen ilk başta en yakınındaki insanlara, eşine, akrabalarına anlattı. Çoluk çocuk, kadın demeden, ötekileştirmeden, ayrıştırmadan, önce kendisinden ve etrafından başladı. Sonra dalga dalga büyüdü. Hareket bütün dünyaya yayıldı. Peki biz ne yapıyoruz, kendimizi ne kadar değiştiriyoruz ki gençlerimizi ne kadar değiştirebilelim?” diye konuştu.
“Gençler, doğru ve fıtratlarında olan o temize doğru kanalize olmalı”
Medya Uzmanı Kurtuluş Kılınç
Toplumun güzelleşmesine, gençlerin de kendilerini doğru yola kanalize edecek kişilerle olmasının katkı sunacağını belirten Kılınç, “Bugün itiraz ettikleri ne varsa, mutlaka bunları yüksek sesle dile getirsinler ama bu itirazlarının sadece konuşmakla çözülmeyeceğini de bilsinler. Harekete geçmeden herhangi bir şekilde bu aktivitelerinin, konuşmalarının işe yaramayacağını düşünsünler. Birkaç hafta önce, yine yaşadığımız şehirde bir seri konserler vardı. Bir gecede binlerce gencimiz yolun kenarında, -bizzat şahit olduğum için söylüyorum- oturmuşlar ellerinde alkol şişeleri muhabbet ediyorlar. Toplumun ne örfüne ne ahlakına ne ananesine uygun bir tavır sergiliyorlardı ama hepimiz o kadar alıştık ki bu tür şeyler; çok sıradan gelmeye başladı. Aslında bunlar sıradan değil, sıradanlaştırmamamız lazım.” dedi.
“Gençler medya üzerinden açık bir yönlendirme ve manipülasyona maruz kalmaktadır”
Gençlerin son dönemlerde medya üzerinden açık bir yönlendirme ve manipülasyona maruz kaldığını vurgulayan Kılınç, “Lütfen sosyal medya veya yeni nesil medya üzerinden gördüğünüz, duyduğunuz her şeye inanmayın. Videolarla ve seslerle oynamak o kadar kolay ki. Son zamanlarda teknoloji, ses ve video editleme üzerine o kadar gelişti ki sizin arkadaşlarınızla normal zamanlarda ki konuşmalarınızı, oradan alıp kelime ekleyerek, bugün sosyal medya da mizah konusu yapabiliyorlar. Cumhurbaşkanından tutun da diğer gündemdeki insanlara kadar, her birinin değişik ortamlarda konuştuklarını alıyorlar ve bunun üzerine şarkı yapabiliyorlar, konuşmalar çıkartabiliyorlar. Bu noktada bizim bakış açımız, duruşumuz çok çok önemli. Hepimize çok önemli görevler düşüyor. Bir haber gördüğümüzde önce inanmayacağız. Doğru olmadığını bileceğiz, öyle düşüneceğiz. İyi niyetle, hüsnü zanla yaklaşacağız ve sonrasında araştıracağız. Bu görüntüler ya da bu sesler eğer doğruysa ona göre tavrımızı ortaya koyacağız ama doğru değilse bunun yayılmasına asla aracılık etmeyeceğiz. Bir deyim var: ‘Yalan dünyayı üç kez dolaşır, doğru henüz ayakkabısını giyemezmiş’ derler. Çünkü günah olarak da bu bize yeter. Ama araştıracağız, soracağız, soruşturacağız ve sonrasında eğer buradan ortaya çıkan bilgiler gerçekse, işte ona göre tavrımızı alacağız.” şeklinde konuştu.
“Eğer bir ürün ücretsizse orada ürün sizsiniz”
Medya Uzmanı Kurtuluş Kılınç
Kullanılan medya araçlarının ücretsiz sunulan hizmetlerinin bir hediye olmadığına ve bu mecradan milyon dolarlar kazanan firmaların bu tür hizmetlerine şüpheyle yaklaşılması gerektiğini söyleyen Kılınç, “Çok klasik bir söylemdir, ‘Eğer bir ürün ücretsizse orada ürün sizsinizdir’. Dolayısıyla size ücretsiz olarak sunulan herhangi bir ürüne biraz daha şüpheyle yaklaşmanız gerekiyor. Çünkü bir yerden sonra, sizin mesela cep telefonlarınızdan mikrofonların kullanabilme, fotoğraflarınıza, videolarınıza erişebilme izni istiyor, izin veriyorsunuz. Bakın belki evliyseniz, eşinize dahi gösteremeyeceğiniz bir fotoğrafı veya videoyu hiç tanımadığın insanlar senin telefonundan izleyebiliyor, görebiliyor. Bu noktada hepimizin üzerine düşen çok önemli görevler var. Eğer mahremiyet ile ilgili sıkıntılarımız ve sorunlarımız varsa, buna göre dikkat etmemiz lazım.” ifadelerini kullandı.
“Her şeyin bir bedeli olduğunu unutmayın.”
Katıldığı konferanslarda gençler ile bir arada olduğunu ve sıkıntılarını dinleyip onlara yardımcı olmaya çalıştığını belirten Kılınç son olarak şunları söyledi: “Bana bir şey sorulduğunda, ne yapalım denildiğinde; ‘Utanmayacağın her şeyi yapabilirsin’. Bu iş ortaya çıktığında, insanlara yayıldığında, Allah’ın karşısına bir gün çıktığında boynunu büktürmeyeceğini, seni utandırmayacağını, seni rezil etmeyeceğini düşündüğün her şeyi yapabilirsin.’ diyorum. Ama her şeyin bir bedeli olduğunu unutmayın. Çünkü bizim ülkemizde de dünyanın genelinde de böyledir. Attığımız her bir tweet’in, paylaştığınız her bir iletinin, bir videonun, çektiğiniz her bir fotoğrafın, mutlaka ama mutlaka günü gelip size karşı silah olarak kullanılabileceğini unutmamanız lazım. Bu noktada kendi mahremiyetinize çok önem göstermelisiniz.” (İLKHA)