`Önemli olan risalelerin anlaşılmasıdır`
Türkiye`de bir ilki gerçekleştirerek Bediüzzaman Said Nursi`nin eserlerini sadeleştirip açıklayan ve bu nedenle yıllardır çeşitli eleştirilere maruz kalan yazar İsmail Mutlu, risaleleri sadeleştirmedeki amacını İLKHA`ya anlattı.
VAN – 1. Van Kitap Fuarındaki Mutlu Yayıncılık standında sevenlerine kitaplarını imzalayan yazar İsmail Mutlu ile Risale-i Nur kitapları hakkında bir röportaj gerçekleştirdik.
Bediüzzaman’ın her şeyden önce tıpkı diğer insanlar gibi bir beşer olduğunun unutulmaması gerektiğini söyleyen yazar İsmail Mutlu, Bediüzzaman’ın hayali olarak değil; hakiki olarak sevilmesi gerektiğini belirtti.
“Bediüzzaman’ı beşeriyetten sıyırmayalım”
Kur’an’da Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’i beşeriyetine vurgu yapıldığına dikkat çeken Mutlu, “Bediüzzaman’ı bize Allah’ı tanıttırdığı için, bize Resulü tanıttırdığı için, bize Kur’an-ı tanıttırdığı için sevmemiz lazım. Bediüzzaman bir beşerdir. Kur’an’da rabbimiz ısrarla Peygamberimizin beşer olduğunu vurguluyor. Kur’an’da Peygamberimize buyruluyor ki, ‘Âmâya niye yüzünü ekşittin?’ Hâlbuki bunu hiç söylemeyebilir, kimsenin haberi olmaz bundan. Peki, bu vurgular niçin? Biz de Peygamberimizi, Hıristiyanların Hz. İsa’ya yaptığı gibi, Rafızilerin Hz. Ali’ye yaptığı gibi beşeriyetten sıyırmayalım. Hem de ondan sonra İslam’ı yenilemeye çalışan âlimlerimizi o derece yüceltmeyelim. Her şey kendi yerinde değerlidir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle konuşursak. ‘Mübalağa zemm-i zımnidir.’ (Abartma gizli kötülemedir). Mübalağa ihtilalcıdır der. Siz, şimdi Bediüzzaman’ı çok çok yüceltirseniz başka birileri Bediüzzaman’ı yerer. Peygamberimiz için aynı durum olmuştur. Peygamberimizi beşer üstü gösteren anlayışlar vardır. Bu anlayışa karşı ters anlayışlar vardır. Bir yerde ifrat varsa mutlak tefrit vardır. Bediüzzaman mutlaka çok çok değerli bir âlimdir. Amenna. Ama sonuçta bir beşerdir. Bediüzzaman yanılabilir. Bediüzzaman bunu defalarca ifade etmiştir. Eğer biz bunu kabul etmezsek 12 imamın masum olduğunu söyleyen Şiilere hiçbir şey söylemememiz lazım” dedi.
“Bediüzzaman’ın görüşlerine katılmamak İslam’dan çıkarmaz”
Bediüzzaman Said Nursi’nin, risaleleri ilhamla yazdığı yönündeki ifadelerine karşılık İlhami ve kesbi ilimlerin varlığından bahseden Mutlu, “Risale nurların yazılması noktasında da bazı şeyler var. Bir yandan ilhamla yazılan bir ilim var, bir yandan da kesbi olan ilim vardır. Bediüzzaman’ın eski eserleri bir ölçüde kesbidir. Ama Risale-i Nuru yazdığı Vehbi bir ilimdir. Yani ilhama dayalı bir ilim. Bediüzzaman bunu ilhamla yazdı. Bu demek yanlış olmaz. İlham kesin ilim ifade etmez. Ama şu var. Ayetü’l Kübra’yı tefekkürî olarak ilhamla yazmış. Aynı Bediüzzaman fıkıh ile ilgili bir soru sorulduğunda der ki ‘Yanımda fıkıh kitapları olmadığından ben bunu bilmiyorum.’ Bu bir tevazuu değildir; bu bir hakikattir. Üstad Bediüzzaman’ın görüşlerine katılmadığım yerlerde yazdığım kitaplarda şerh düşüyorum. Bazen tefsirle ilgili olabiliyor, bazen hadisle ilgili olabiliyor; ama bunu haşa ben Bediüzzaman’ dan daha büyük değilim. Ben buradaysam bir manada Bediüzzaman’ın vesilesi ile buradayım. Bediüzzaman da bir yerlerdeyse o da Kur’an’ın, İslam’ın sayesindedir. Onun düşüncelerine katılmamakla ne ben İslam’dan çıkarım ne de nur talebeliğinde çıkarım” ifadelerini kullandı.
“Bediüzzaman ne diyor diye okumayın risaleleri…”
Yazar Mutlu, Bediüzzaman’ın eserlerinin aşırı yüceltildiği iddiaları hakkında ise şöyle konuştu; “Nur talebelerinin Risale-i Nurlara Kur’an’dan daha çok önem veriyorlar gibi ithamlar yıllardır var. Haşir Risalesini Yazar Bediüzzaman, der ki: ‘Ben buraya kadar Kur’an’a zemin hazırladım. Asıl söz Kur’anın’dır der. Ondan sonra ayetlerden bir başlar, Kur’an ayna iste’ der. Gölge istemez der. Bediüzzaman Sünuhat adlı eserinde ‘Kur’an’ın hâkimiyeti mutlakası’ diye harika bir bahis vardır. Orada; ‘Fıkıh kitapları Kur’an’a ayna olması lazımken zamanın geçmesiyle ve müntesiplerin hatası yüzünden Kur’an’a gölge oldu.’ Yeniden Kur’an’ı göstermek lazım. Bir İbn-i Hacer’i okuyan. İbn-i Hacer ne demiş diye okumamalı. İbn-i Hacer Kur’an’ı nasıl anlamış diye okumalıdır. Birçok fuarda rastladım. Risale-i nur hediye etmek istediğim insanlar bazen diyor ki ‘Hayır hayır ben istemem. Kur’an ile arama hiçbir şey koymam.’ Ben de o zaman şu Risale-i vereyim şu ayetleri tefsir ediyor diyorum. Siz şimdi Bediüzzaman ne diyor diye okumayın bu kitapları. Bediüzzaman bu kitapları nasıl tefsir etmiş diye okuyun.”
“ İnsanlar risale okumak istiyor; ama anlamıyor”
Risale-i Nurları sadeleştirip açıklamasını yaptığı için birçok camia tarafından eleştirildiğini hatırlatan Mutlu, risaleleri sadeleştirip açıklamasındaki amacını anlattı. Karşılaştığı birçok kişinin kendisine risaleleri anlamadığından dolayı şikâyette bulunduğunu aktaran Mutlu, “Benim iki hedefim var. Biri, doğru İslam’ı ortaya koymaya karınca kararınca çalışmak, bir de doğru imanı ortaya koymak. Doğru iman için Bediüzzaman bunu çok çok güzel yapmış. Öyleyse bunu anlaşılır hâle getirirsek birinci maksadımız hâsıl olur. Bunu yaparken de bir tarafının orijinalini koyalım karşısına, sadeleştirme koyalım, aşağıya açıklama koyalım. Öyle yaptık. Orijinal metni koruduk. Ayrıca üstadın cümlelerini de değiştirmedik. Bize hep derler, Rububiyet, vahidiyeti nasıl sadeleştirdiniz. Biz onları zaten sadeleştirmedik ki. Biz onları olduğu gibi bıraktık. Bıraktık ama aşağıda açıkladık. Pek çok nur talebesi benden Risale-i Nuru sadeleştirmiş halini alıp gidiyor. Binlerce insan Risale-i Nuru okumak istiyor. Anlamadığı için bırakan, yemin eden yüzlerce insanla karşılaşıyoruz. Risale-i Nur sadece nur talebelerin kitabı olacaksa böyle bir şeye gerek yok. Ama Risale-i Nur umumun kitabı olacaksa bunun bir yolunu bulmak lazım. Biz de bu yolu bulduk” şeklinde konuştu. (Fikret Özkan/Fırat Arslan-İLKHA)