• DOLAR 34.614
  • EURO 36.38
  • ALTIN 2922.887
  • ...
Kaygı bozukluğu nedir? Kimlerde görülür? Nelere dikkat etmeliyiz?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cemil Çelik konu hakkında şu bilgileri verdi:  

"Kaygı her türlü durumda herkeste ortaya çıkabilir. Durum aynı olsa bile ortaya çıkan kaygı ve kaygının şiddeti kişiden kişiye değişir. Bu durum birinde kaygı ortaya çıkartırken başka birinde çıkarmaz. Kaygı olayın nitelik ve niceliğine göre ve kişinin baş etme becerilerine göre kendiliğinden ortadan kalkar. Bu durum tamamen normal bir süreçtir. Normal kaygı kişinin hayatını kolaylaştırır, başarı ve motivasyon sağlar, kişinin kendini güvende hissetmesini sağlayacak önlemler almasını sağlar.

Önemli olan kaygının patolojik hale gelmesi durumudur. Biz buna anormal kaygı diyoruz. Uyaran olmadan kaygı ortaya çıkması, uyarandan uyumsuz şiddette kaygının hissedilmesi, uyaran ortadan kalkmasına rağmen kaygının azalmaması veya artarak devam etmesi anormal kaygı varlığını gösterir. Aynı zamanda kaygı durumu bedensel belirtilere sebep oluyorsa, kişinin işlevselliğini bozuyorsa ve kişi bu durumun farkına varıp kendi kendine yardım arayışları içine giriyorsa kaygının yine anormal boyuta ulaştığı fikrine varılır.

Kişi belli bir durumdan ötürü kaygı ve endişeye düşer. Bu durum ise onda birtakım düşüncelerin tekrarlanarak oluşmasına neden olur. Bu oluşum doğrudan o kişinin davranışına da yansır. İşte tüm bunlar genel olarak kaygı ile ilişkili hastalıkların oluşmasına neden olur. Bu hastalıkların hepsi tedavisi mümkün olan hastalıklardır.

Bu hastalıklar hem biyolojik hem psikolojik hem de sosyal faktörlere bağlı ortaya çıkar. Genellikle de günümüzde yaşam çok stresli olduğu için bu hastalıkların oranı gün geçtikce artmaya başlamıştır. Bu gibi durumlarda kişi çoğu zaman kafasına takmayacağı şeyleri bile takar. Yani kişi hiç olmamış şeyleri bile sanki olmuş gibi düşünür. Burada fazla düşünme ve bir şeyi fazla takıntı haline getirme vardır. Özellikle olay çok küçük ve hiç etkisi yoksa bile kişi bu olay büyükmüş gibi davranır. Yani sonu olumlu olsa bile bunu olumsuz olacak şekilde düşünür.

Kaygı bozukluğu toplumda insanların yaşamlarının bir döneminde her 100 kişinin 30’unda görülebilir. Kadın/erkek oranı kadınlar lehine 2-3 kat fazladır. Hastaların bir kısmı çocukluk ve erişkinliğe geçiş döneminde başlamaktadır. Günlük yaşamda çok sık karşılaştığımız stresler, kaygı gelişiminde önemli rol oynar. Kaygı, evham, endişe, korku Adrenalin ve Kortizol gibi stres hormonlarının salgılanmasına yol açar. Böylelikle kalbimiz daha hızlı çarpar, tansiyonumuz yükselir, titreme, bunaltı, terleme, nefes alamama hissi, boğuluyormuş gibi hissetme vb yakınmalara sebep olur. Adrenalin ve kortizol gereğinden çok ve/veya uzun süreli salgılandığında damarlarımızın iç duvarı dahil bütün sistemlerimizi etkileyip uzun vadede kronik hastalıkların oluşmasına yol açabilir.

Kaygı bozuklukları (anksiyete) belirtileri nelerdir?

Kaygı bozuklukları başta kardiyovasküler sistem olmak üzere bütün sistemlerimizi tutan belirtiler verebilirler. O yüzden çoğu kişi ilk olarak sanki fiziksel, bedensel bir hastalığı varmış gibi hissedebilir. Çoğu kaygı bozukluğu hastasının ilk müracaat ettiği yerler psikiyatri dışı polikliniklerdir.

Başlıca belirtiler şunlardır;

* Sürekli gerginlik, mutsuzluk ve huzursuz hissi

* Kişi gün içinde yoğun terleme hissedebilir

* Devamlı olumsuz düşünce durumu

* Özellikle yaptığı işi etkileyecek şekilde dikkat, konsantrasyon ve odaklanma sorunu yaşanması

* Uykuya dalmakta, sürdürmekte sorun, sık sık uyanma

* Başta kalp olmak üzere, mide bağırsak vb organlarda meydana gelen sorunlar (Hazımsızlık, kabızlık vs)

* Genellikle ellerde olmak üzere vücudun genelinde ortaya çıkan titreme, yerinde duramama vb belirtiler

Kaygı bozuklukları (anksiyete) nelerdir?

Kaygı bozukluğu tanısı konulması için belli kriterler vardır. Bu kriterler arasında her kaygı bozukluğuna spesifik belirtilerin belli sayıda olması gerekir. Sonrasında bu durumun günlük hayatı etkilemesi, sıkıntıya sebep olması ve baş edememesi, alkol, madde, ilaç vb kullanımına bağlı olmaması ve belli bir süreden uzun sürmesi gerekmektedir." (İLKHA)



Bu haberler de ilginizi çekebilir

Kategorinin Öne Çıkan Haberleri