Peygamberin toplumla ilişkisinde örfün ve geleneğin boyutu
Bismillahirrahmanirrahim. Allah’a hamd, efendimiz Muhammed’e, aline ve ashabına salat ve selam olsun.
Dostlar! Konumuza kısa bir hatırlatma ile başlıyoruz:
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) her hususta Allah’ın emriyle hareket ederdi. Bazen içtihad da yapardı. İçtihatta hata ettiğinde Allah Teala düzeltirdi. Bundan dolayı her hususta bizim için örnek ve rehberdir. Zira örneklik ve güzel model olarak, Allah Teala, Onu bize tayin etmiştir. Bizden razı olabilmesi için de Ona (sallallahu aleyhi ve sellem) tabi olmamızı şart koşmuştur.
“And olsun ki, sizden Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çokça zikredenler için, Allah’ın Resul’ünde iyi bir örnek vardır.” (Ahzap:21)
“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız Bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Al-i İmran:31)
Biz insanlar bu dünyada mükellef ve imtihanda olduğumuz için Rabbimizin rızasını kazanmak zorundayız. Aksi takdirde hesap gününde perişan oluruz.
Ayrıca hayatımızda sağlam bir ipi tutmaz isek ve kendimize mükemmel bir örnek seçmezsek her gelen rüzgarın önünde savrulup uçarız. Şeytanların oyuncağı oluruz.
Şimdi de sadede geçelim. Şöyle ki:
Başta; Peygamberimizin içinde yaşadığı cahili toplumun iki kısım gelenekleri vardı.
Bir kısmı fıtri veya Hz. İbrahim ve İsmail gibi önceki Allah’ın elçi ve peygamberlerinden kalan müspet ve doğru geleneklerdi.
Örneğin: Araplar içinde ve özellikle de Mekke halkında yaygın bulunan Allah’a inanmak, Kâbe’ye saygı duymak, zayıfları himaye etmek, misafir barındırmak, verilen ahde sadık kalmak, hür insanların zinaya tenezzül etmemesi, haram aylarda savaşmamak, Mekke hareminde kimseyi öldürmemek, hacca gelenlere yardımcı olmak ve daha nice güzel gelenekler gibi…
Bir kısmı da, nefis ve şeytanların dayatmasıyla fıtrattan uzaklaşmanın eseri olan menfi geleneklerdi.
Örneğin: Allah’a ortak koşmak, putlara tapmak, putlar için kurban kesmek, ırkçılık yapmak, yeni doğan kızlarını diri diri toprağa gömmek, köle ve fakirleri hor görmek, kadınları mirastan mahrum bırakmak, yetimlere zulüm etmek, içki içmek, faiz yemek ve daha nice fıtrata ters düşen menfi gelenekler gibi.
Peygamber efendimizin bu geleneklere karşı olan tutumu şöyle idi: fıtrata uygun olana uyardı ve desteklerdi. Fıtrata ters düşene uymazdı. Hatta peygamberlikten önce de ahlakı ve tutumu böyleydi. Ancak Allah Teala tarafından bu menfi geleneklere yasaklama gelmeden Efendimiz, onlara karşı çıkmazdı. Yasak geldiği zaman hikmete uygun bir şekilde karşı çıkardı ve düzeltmeye çalışırdı.
Zaten Allah Teala yeni gönderdiği İslam dininde fıtrata ters düşenleri yavaş yavaş hikmete uygun bir şekilde yasaklamıştır. Uygun olanlarını da destekleyerek geliştirilmesini sağlamış ve düzene koymuştur.
فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا ۚ فِطْرَتَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا ۚ لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ۚ ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ (الروم: 30)
“(Resûlüm!) Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rum: 30)
قال رسول الله صلى الله عليه وسلم (كُلّ موْلودٍ يُولدُ على الفِطرَة فأبواه يُهَوِّدانه أو يُنصِّرانه أو يُمجسّانه) رواه البخاري.
“Her çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra ana babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecûsî yapar” (Buhârî, “Cenâiz”, 80, 93; Müslim, “Kader”, 22-25)
İşte Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), Allah tarafından kendisine gönderilen dini tebliğ ederken bu ölçüyü esas alırdı ve bu temel üzerine toplumla ilişki kurardı.
Örneğin: Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) peygamberlikten önce putlara tapmazdı. Putlar için kesilen hayvanların etinden yemezdi. Yalan konuşmazdı. Zina etmezdi. İçki içmezdi. Faiz yemezdi. İhanet etmezdi. Ancak toplumun yaptıklarına da karışmazdı. Peygamberlik kendisine geldikten sonra ise ilahi talimata göre hareket ederdi.
Ehl-i Kitap gibi topluluklarda bulunan (Aşura orucu gibi) fıtrata uygun bazı güzel gelenekleri gördüğü zaman sahip çıkardı. Ancak menfi kişilere tabi olma görüntüsüne girmemesi için biraz değişiklik yapardı. Böylece hem doğru olanı sahiplenmiş oluyordu hem de menfilerin safında yer almamış oluyordu.
Biz bu konuda nasıl hareket etmeliyiz:
Malumunuzdur, bizim iki temel ölçümüz vardır: biri Allah’ın kitabı diğeri ise Peygamberin sünnetidir. Hayatımızda karşılaştığımız her konuyu bu ölçüyle ölçmeliyiz. Uyanı kabul eder ve uymayanı reddederiz.
{وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبِينًا} [الأحزاب 36]
“Allah ve Peygamber’i bir şeye hükmettiği zaman inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allah’a ve Peygamber’e baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur” (Ahzap: 36)
وَمَاۤ ءَاتَىٰكُمُ ٱلرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَىٰكُمۡ عَنۡهُ فَٱنتَهُوا۟ۚ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَۖ إِنَّ ٱللَّهَ شَدِیدُ ٱلۡعِقَابِ﴾ [الحشر ٧]
“Peygamber size ne verirse onu alın sizi neden menederse ondan geri durun; Allah’tan sakının doğrusu Allah’ın cezalandırması çetindir” (Haşir: 7)
{ عن أبي هريرة رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: تركت فيكم شيئين لن تضلوا بعدهما ما تمسكتم بهما، كتاب الله وسنتي، ولن يتفرّقا حتى يردا على الحوض. أخرجه مالك مرسلاً، والحاكم مسنداً وصححه }
“Size iki şey bırakıyorum. (Bunlara tutunursanız) asla delalete düşmezsiniz: Allah’ın kitabı ve sünnetim. Bu ikisi (kıyamette) havza kadar ayrılmadan beraberce geleceklerdir.” (Hâkim, 1/93).
Yine malumunuzdur ki, İslam dinimizde emirler var. Biz onlara uyarız. Yasaklar var. Onlardan uzak dururuz. İkisinin arasında çok geniş bir alan vardır ki o da helal alandır. Bu helal alana giren ne varsa (harama alet olmadığı müddetçe) bize serbesttir. İstediğimiz kadar istifade edebiliriz.
Bu çerçevede başkalarda var olan gelenekleri, alîmlerimiz bizim bu iki esas ölçüye mukayese eder. Ölçüye uyan kabul edilir. Uymayan red edilir. Kabul edilen gelenekleri uygulamada kendimiz ona özel bir şekil vererek uygularız. Bizden olmayanların saffında yer alamayız. Onlara tabi olduğumuzun görüntüsünü veremeyiz. Zira Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“الإِسْلاَمُ يَعْلُو وَلاَ يُعْلَى”. ( الطبراني في الاوسط و البيهقي في الدلائل و الدارقطني )
“İslâm üstündür, O’na üstün gelinemez!” [ed-Darukutni, et-Taberani ve el-Beyhakı]
” مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ “. (حكم الحديث: حسن صحيح)
“Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” (Ebû Dâvud, Libâs, 4/4031)
Her şeye İslam şekil verir. Hiç bir şekle tabi olmaz. Zira Allah Teala’nın evrensel dini ve nizamıdır.
Müslümanlar da hep merkez olmalıdırlar. Başkaların saffında yer alamazlar ve tabi olamazlar. Zira Allah’ın halifesi ve her güzelliğin öncüleri Müslümanlardır.
Bu pencereden İslam’dan önce cahiliyetten kalan Nevrûz bayram geleneğinin hükmü hakkında araştırma yaptım. Ancak cevazına dair hiç bir hüküm bulamadım. Deliller hep haram olduğuna dairdir. Zira hakkında şu sahih hadis vardır:
قَدِمَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمَدِينَةَ وَلَهُمْ يَوْمَانِ يَلْعَبُونَ فِيهِمَا، فَقَالَ: مَا هَذَانِ الْيَوْمَانِ؟ قَالُوا: كُنَّا نَلْعَبُ فِيهِمَا فِي الْجَاهِلِيَّةِ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللَّهَ قَدْ أَبْدَلَكُمْ بِهِمَا خَيْرًا مِنْهُمَا: يَوْمَ الْأَضْحَى وَيَوْمَ الْفِطْرِ.
“Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye geldiklerinde, Medinelilerin (Nevruz günü ile Mehricân günü diye) eğlendikleri iki günleri vardı.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
– Bu günler nedir? Diye sordu.
Medineliler:
– Biz (İslâm’dan önce), câhiliyet devrinden beri bu günlerde eğleniriz, dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu;
– Şüphesiz Allah size, o iki günün yerine daha hayırlı olan iki bayramı: Kurban bayramı ile Ramazan bayramını vermiştir.” (Ebu Davud; hadis no: 1134. Nesâî; hadis no: 1556.)
[عن أبي المغيرة:] عن عبدِ اللهِ بنِ عمرٍو قال: من مرَّ ببلادِ الأعاجمِ فصنع نَيروزَهم ومهرجانَهم وتشبَّه بهم حتّى يموتَ وهو كذلك حُشِرَ معهم يومَ القيامةِ
ابن القيم (ت ٧٥١)، أحكام أهل الذمة ١٢٤٨/٣ • إسناده صحيح. و روي البيهقي ايضا بإسناد جيد.
“Her kim, Acemlerin ülkesinden geçerse, onlarla beraber onların Nevruz ve Mihricân bayramlarını kutlar ve ölünceye kadar bu hâl üzere onlara benzerse, kıyâmet günü onlarla beraber haşrolur.” (İsnadı sahihtir)
Allah, her şeyi daha iyi bilir.
Selam ve dua ile sizi Allah’a emanet ediyorum.