BAE'nin yeni devlet başkanı belli oldu
BAE Federal Yüksek Konseyi, Devlet Başkanı olarak Muhammed bin Zayed'i seçti.
BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed, uzun bir süredir ülkeyi fiili olarak yönetiyordu ancak resmi olarak Devlet Başkanı değildi. Ağabeyinin ölümünün ardından Muhammed bin Zayed resmen devlet başkanı oldu.
Dubai Emiri biat etti
Dubai Emiri Muhammed bin Raşid Al Maktum, "Bugün, Yüksek Konsey, kardeşim Al Nahyan'ı devlet başkanı olarak seçti. Kendisini tebrik ederim." açıklamasında bulundu.
Al Maktum, mesajında ayrıca, 61 yaşındaki Al Nahyan'a bağlılığını ifade etti.
Muhammed bin Zayed kimdir?
Bin Zayed, 11 Mart 1961’de Abu Dabi’ye bağlı Ayn kentinde doğdu.
BAE’nin resmi kaynaklarına göre, 1979’da İngiliz Kraliyet Askeri Akademisi Sandhurst’tan mezun oldu. Orada, özellikle zırhlı silahlar, helikopterler, taktiksel uçuş ve paraşütçülük konularında eğitim aldı.
Batı medyasında "MBZ" ismiyle da tanınan Muhammed bin Zayed, hem askeri hem sivil alanlarda çok sayıda görev üstlendi. Sırasıyla BAE Hava Kuvvetleri komutanı, genelkurmay başkan yardımcısı, 1993’te ise genelkurmay başkanı olarak atandı.
Bundan yaklaşık 1 ay sonra Abu Dabi Emirliği Yürütme Konseyinin başkanlık koltuğuna oturdu. 2005’in ocak ayında ise BAE başkomutan yardımcılığına getirildi.
Bu görevlerin yanı sıra MBZ ayrıca, Abu Dabi Eğitim Konseyi başkanlığını, varlık fonu statüsüne yakın olan, devlete ait yatırım ve kalkınma şirketi "Mubadala" Yönetim Kurulu başkanlığını, Tawazun (denge) Ekonomi Program Bürosu (Offset) başkanlığını ve Petrol Yüksek Konseyi üyeliği görevini yürütüyor.
Muhammed bin Zayed’in ağabeyi Halife bin Zayed, hiçbir zaman ülkenin gerçek yöneticisi olmadı. 2014’te geçirdiği beyniyle ilgili yaşadığı ciddi sağlık sorunlarından sonra MBZ’nin yönetici rolü daha da görünür hale geldi. Ağabeyinin ölümüyle birlikte ise resmen devlet başkanı oldu.
BAE’de MBZ dönemi
İç siyasetteki taraftarları, MBZ’yi BAE’de güvenliği ve büyümeyi destekleyen inisiyatiflerin mimarı olarak sunmaya çalışıyor. Ancak diğer yandan halkın bir başka kesimi, MBZ’nin kendi halkına baskı uygulayan, bölgede ateş eken bir polis devleti yarattığını savunuyor.
Babası Şey Zayed bin Sultan döneminde BAE her ne kadar Arap ve Müslüman dünyasında iyilik, yardımseverlik ve iç işlere karışmaktan uzak tavrıyla bilinse de Muhammed bin Zayed’in döneminde BAE farklı bir yola sokuldu.
Askeri eğitimi dolayısıyla silahlı kuvvetlere büyük önem veren Muhammed bin Zayed, bir taraftan ülkesinin askeri imkanlarını genişletirken, diğer yandan bölgede birçok ülkeye gerek siyasi gerek askeri müdahalelerde bulundu.
New York Times Magazin’de Robert F. Worth kalemiyle yayımlanan MBZ portresine göre, 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi ve ABD Savunma Bakanlığına (Pentagon) düzenlenen saldırılar ve 19 saldırgandan 2’sinin BAE vatandaşı olması, MBZ için de bir dönüm noktası oldu.
MBZ’nin, "Dünyanın merkezi New York bile saldırıya uğruyorsa bizim ne kadar savunmasız olduğumuzu görün" dediğini aktaran Worth, eğitimden finansa kadar ülkesinin tüm güvenlik açıklarını aşağıdan yukarıya gözden geçirdiğini anlatıyor.
Worth, "1,3 trilyon dolarlık devlet varlık fonlarını kontrol eden bin Zayed'in radikal örgütler ve siyasi İslami oluşumlara karşı büyük bir savaş başlattığını" belirtti.
Orta Doğu'da karşı devrimlerin sponsoru: MBZ
"Arap Baharı" adıyla bilinen 2011’de Orta Doğu'daki ayaklanmalar süreci, MBZ için ayrı bir kırılma noktası oldu.
Sokaklara dökülen halkların reform taleplerinin ülkesine sıçramasından endişe duyan Muhammed bin Zayed, karşı devrim güçlerine her türlü destek vererek ayaklanmaların amaçlarına ulaşmaması için var gücüyle çalıştı.
Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra ülkede yapılan ilk seçimle Cumhurbaşkanlığı koltuğuna gelen Muhammed Mursi’nin 2013’te darbe ile görevden uzaklaştırılmasının arkasında da MBZ’nin önemli bir rolü vardı.
Kendisiyle yakın ilişkisi bulunan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile beraber bin Zayed, Mısır’da askeri darbeye liderlik yapan General Abdülfettah Sisi’ye siyasi ve finansal desteği sağlarken, hapse atılarak farklı suçlamalarla yargı önüne çıkarılan Mursi, 2019’da mahkeme salonunda hayatını kaybetti.
MBZ’nin liderliğindeki BAE, ülkedeki monarşilere tehlike olarak gördüğü Müslüman Kardeşler teşkilatını 2014’ün kasım ayında terör listesine alarak örgütle var olan mücadelesini hızlı bir şekilde tırmandırdı. Hem ülke içinde hem bölgede teşkilata karşı fiziki ve perde arkasında savaş açtı.
MBZ, Libya’da karşı devrime liderlik yapan darbeci General Halife Hafter’e askeri ve finansal destek verirken, Yemen’de Suudi Arabistan’ın liderliğindeki koalisyonun çatısı altında 2015’ten bu yana savaş yürütüyor.
Yemen’in güneyindeki Güney Hareketi’ni de destekleyen MBZ, Suudi Arabistan destekli hükümetin güç kaybına uğraması ve Husilerle mücadelede etkinliğini kaybetmesine neden oldu.
MBZ döneminde insan hakları ihlalleri
Uluslararası insan hakları örgütleri, devleti eleştiren ve reform taleplerini dile getiren vatandaşları hapse atan BAE’yi halkına baskı uygulamakla suçluyor.
Sosyal medya platformlarını da sıkı bir denetim altında tutan BAE’ye, ifade özgürlüğünü kısıtlama eleştirileri yöneltiliyor.
Bu arada, 2012’den bu yana Abu Dabi'deki tutukluluğu devam eden insan hakları savunucusu avukat Muhammed Abdullah Rukun, 2017’de Ludovic-Trarieux uluslararası insan hakları ödülüne layık görüldü.
Körfez bölgesinde gerginlik rüzgarları
MBZ döneminde BAE komşu Körfez ülkeleriyle de krizler yaşadı. 2011’de Umman’ın BAE’ye bağlı casusluk şebekesini çökertmesinden sonra iki ülke arasındaki ilişkiler gergin bir dönem geçirdi.
Umman, şebekenin ülkedeki yönetimi, orduyu ve hükümeti hedef aldığını iddia ederken, BAE tüm iddiaları reddetti.
2017’de BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır'ın Katar ile ilişkilerini kesmesi, Körfez bölgesinde tansiyonu yükseltti.
Söz konusu ülkeler, Katar ile kara, deniz ve hava yollarını da keserken BAE, sosyal medya platformlarında Katar ile dayanışma gösteren vatandaşlarına 15 yıl hapis cezası vereceğini açıkladı.
Katar, BAE’yi Washington’daki büyükelçisi Yusuf Utayba’nın üzerinden Batı'da Doha’ya karşı karalama kampanyası yürütmekle de suçladı.
Medyaya sızdırılan Utayba’nın e-postaları, Katar’ın terörle ilişkilendirilmesi için çabalarını ortaya koydu.
BAE’nin liman kapma yarışı
BAE’nin ulusal liman işletme şirketi “DP World”, petrol gelirine bağlı ülke ekonomisinde çeşitliliği artırmak amacıyla deniz ticaretinde öncü olma hedefini yıllar önce benimsedi.
MBZ döneminde BAE’nin jeopolitik alanda genişlemesinden faydalanarak liman kapma yarışını hızlandıran şirket, özellikle Yemen ve Mısır’daki bazı limanları ele geçirdi.
MBZ 2015’ten bu yana savaş yürüttüğü Yemen’de en baştan beri limanlara odaklandı. Aden Körfezi'ne hakim konumundan dolayı stratejik öneme sahip olan Aden Limanı'nın yanı sıra, Muha ve Mukella limanlarını ele geçirdi.
Mısır’da darbeci rejimi destekleyen BAE, Süveyş Kanalı'nın güney girişine yakın Ayn Suhna limanını işletmekle beraber, kanalda büyük bir sanayi bölge işletme anlaşması sağladı. Ayrıca Mısır’ın Akdeniz kıyısında da bir liman inşa etme projesi var.
Dünyada 40 farklı ülkede faaliyet gösteren ve 70’ten fazla limanı işleten şirketin adı, özellikle Afrika’da yolsuzlukla ilişkilendiriliyor.
Cibuti hükümeti, Doraleh limanı işletilmesi için “DP World” ile imzalanan anlaşmanın rüşvet yoluyla sağlandığı gerekçesiyle iptal ederken Somali, uluslararası tanınırlığı olmayan ve bölücü grup tarafından yönetilen Somaliland ile BAE arasında 2017’de imzalanan Berbera limanı işletme anlaşmasını kınayarak, onun geçersiz olduğunu açıklamıştı.
Etrafını yabancılarla sardı
MBZ'nin ülkesi ve bölge için karanlık vizyonunu hayata geçirmek adına yabancı isimlerle çalışmayı tercih etmesi de dikkat çekici bir başka husus.
MBZ, Beyaz Saray’ın eski terörle mücadele uzmanlarından Richard Clarke’ı danışman olarak işe alırken, kurduğu özel ordusunun başına Avusturalyalı General Mike Hindmarsh’ı getirerek, Orta Doğu’da kendi ordusunun başına yabancı bir isim atayan ilk lider olarak tarihe geçti.