Nekbenin Yıldönümünde Filistin Halkından Suriye Halkına Mektup
Nekbenin Yıldönümünde Filistin Halkından Suriye Halkına Mektup
Filistin halkı ve bu halkın büyük düşmanı işgalci İsrail’e karşı mücadelesiyle, Suriye halkı ve bu halkın Esed tağutuna karşı direnişi arasında önemli farklar olsa da, her iki halkı ve bu halkların düşmanlarını düşündüğümde aralarında büyük benzerlikler olduğunu görüyorum. Onları ifade etmek istiyorum:
Suriye rejimine bağlı güçlerin Suriye halkı üzerine attığı patlayıcı variller, işgalci Siyonist çetelerin 1948 yılında toprağından koparmak ve yurdundan çıkarmak için Hayfa ve Yafa şehirlerinin yüksek tepelerinden yuvarladıkları patlayıcı dolu varilleri hatırlattı.
İki rejimin katliamları da aynı, ama yöntemler farklı. Suriye rejimi halkı korkutmak, bulunduğu köy, kasaba, şehir ve mahalleleri terk etmelerini sağlamak için buraları yoğun bir şekilde bombalıyor, bombaladıktan sonra yerleşim birimlerine girip katliamlar yapıyor.
Aynı şeyi işgalci Siyonistler de Filistin’de yaptı. Nekbe yıllarında ve ondan sonra Filistin halkına olmadık katliamlar yaptılar. Bugün Esed Rejiminin Humus, Kusayr, Banyas ve başka yerlerde yaptığı, terör rejimi İsrail’in yaptığının aynısıdır. Aynı metot ve aynı etnik temizlik anlayışı ikisine de hâkim. Her iki rejim aynı medresenin çocukları gibi hareket ediyor.
Suriye’deki Filistinli mültecilerin kaldığı kamplar, Nekbe yıllarındaki Filistinlilerin durumunu andırıyor. Her şeyden mahrumiyet, kendilerini güvenli bir limana atmak için can havliyle bedenlerini örtecek bir elbisenin dışında bir şey alamadan kaçıyorlar.
Belki insanın aklını başından götüren, kalplere acı veren durum matkaba karşı ellerin kullanılmasıdır. Filistin halkı yıllardır olduğu gibi şimdi de işgalcinin ilk günden beri sömürgeci ülkelerden aldığı en kanlı, en yıkıcı, yakıcı ve yok edici silahlara karşı yalın elleri ve çıplak göğsüyle karşı duruyor. Bunun gibi masum, silahsız ve savunmasız Suriye halkı da rejimin sömürgeci ülkelerden aldığı en modern, yıkıcı silahlara karşı aynı yöntemle karşı durmaya çalışıyor.
İki rejimde de ırkçı azınlığı görüyoruz. Birinde içinde sadece Yahudileri barındırmak isteyen bir rejim. Bu rejimin temeli Filistinlileri yurtlarından etme, bunun için de onları yok etme üzerine kuruludur. Diğeri de rejimin sadece Nusayri azınlığın kontrolünde olmasını istiyor ve kendinden olmayanları temizlemeyi amaçlıyor.
İki bölge arasındaki en can alıcı benzerliklerden biri ise uzak yakın herkesin mazlum olan bu iki halkı yalnız bırakması, meydanda zafer kazanmalarına imkan sağlamayacak kadar sadece insani yardımlarla yetinmesidir.
1948 yılında işgal rejimi kurulduğunda Amerika istihbarat örgütü (CIA), komşu Arap ülkelerin başlatacağı gerilla savaşı sonucunda bu rejimin iki yıl içinde yıkılacağını rapor etmişti. Elinde modern silahları olan işgal rejimiyle bunlardan yoksun olan Arap ülkeleri arasındaki askeri dengesizliğe rağmen Amerika istihbaratı bu sonuca varmıştı.
Gerilla savaşının darbelerine karış ancak iki yıl yaşayabileceğini öngörmüştü.
Ancak Araplar işgal rejimiyle ateşkes imzalamakla tarihi büyük bir hata işlediler. Savaşı sürdüreceklerine, savaşa hazırlanmak için savaşı durdurmayı tercih ettiler. Tabi bugüne kadar da hâlâ hazırlanıyorlar. O gün on bin, yirmi bin veya otuz bin şehit daha verseydik, işgal rejimine son verebilecek ve tarihin seyrini değiştirebilecektik. Fakat onun yerine bugüne kadar çeyrek milyon şehit verdik, ama yerimizde saydık ve saymaya devam ediyoruz. Çünkü biz barışı tercih ettik ve ne yaptığımızı bilemedik.
Bugün Rusya ve Amerika Esed rejimine zaman kazandırmak ve küçük bir Nusayri devletçiği kurmak istiyorlar. Suriye devrimcilerinin oynanan oyunlara ve yola konulan tuzaklara karşı çok uyanık olmaları ve hiçbir zaman böyle bir oluşuma izin vermemeleri gerekir. Esed ve ona bağlı çetelerin yerinde kalmalarını ön gören hiçbir çözümü kabul etmemeleri gerekir. Yoksa Filistin halkı gibi onlar da bedelini çok ağır ödeyeceklerdir. Kanser için erken dönemde önlem alınmalıdır. Yoksa yayıldıktan sonra tedavisi mümkün olmayacak, organların tamamıyla koparılmaları gerecektir.
Suriye halkının rejimin oyunlarına karşı duyarlı olması, işin farkında olması, bedeli ne olursa olsun zafere kadar bedel ödemeye hazır olması büyük bir umut veriyor. Bugünden sonra bu rejimle, Siyonistlerle veya Batının pazarladığı suni varlıklarla ateşkes olmayacaktır.
Amerika ve Batı hegemonyası, Siyonist işgal rejimi ve Lübnan’daki Maruniler gibi ırkçı yapılanmalarla koalisyon ve ittifak esası üzerine kuruludur. Bugün de Suriye’de Nusayri bir oluşum istiyorlar. Bunlar kırmızıçizgiler olmalı. Binlerce şehit bile verilse çizgilerin aşılmasına izin verilmemesi gerekir. Yoksa hezimet veya eksik bir zafer için on binler hatta yüz binler kurban gidecektir.
Yasin İzzeddin/Filistinhaber