Mustafa Karakaş/Doğruhaber

Bir yanda Rusya'nın yayılmacı ve SSCB günlerine dönme arzusu taşıyan hedefleri diğer yanda NATO'nun Rusya'yı çevreleme siyaseti.

Putin'in siyasi danışmanlığını yapan Dugin işgalden çok zaman önce Ukrayna'nın işgal edilmesi gerektiğini, zira bu ülkenin diğer halklara kötü örnek olduğunu dile getiriyordu.

Savaş başlamadan önce Donbass Bölgesindeki gerilimi azaltmak ve oradaki Rusların haklarını korumak için Ruslar diplomasi yürütüyordu.

Ana konu Donbass idi.

Oysa şimdi Kiev vuruluyor. Yani aslında Rusların olmadığı yerler vuruluyor.

O halde Donbass işgalin gerekçesi idi. Tıpkı Kuveyt'in bir gerekçe yapılması gibi.

Saddam Hüseyin on binlerce Kürd ve Şii'yi öldürürken Batı tarafından kollanıyordu ama ne zaman ki yeni bir süreç devreye girdi, Saddam'ın devrilmesi kararı alındı.

Korkunç bir propaganda savaşı başlamıştı.

Amerikan medyası bir yandan "nükleer silahları olan Irak'ı" işliyor, bir yandan "El Kaide'nin Irak merkezli olduğunu” haberleştiriyordu.

Tıpkı Ukrayna'nın işgalinde kullanılan "NATO'ya üye olacak ve bizi tehdit edecek" iddiası gibi.

Türkiye NATO üyesi olduğu halde Rusya ile arası en iyi ülkelerden biri. Hani NATO üyesi olmak savaş nedeni ise Türkiye ile nasıl dost olabiliyorlar?

Yani Putin'in işgal gerekçesi olan “NATO gerekçesi” çok da sağlam değil!

Savunma Bakanı Sergey Şoygu'nun bugünkü iddiası da oldukça problemli.

Şoygu, Batı'nın Ukrayna'ya silah sevkiyatını artırmasından hareketle Batılılar Kiev yönetimini "son Ukraynalıya kadar" savaşmaya kışkırtıyor diyor.

Garip!

Ya ne bekliyorsunuz!

İşgal etmeye çalıştığınız topraklarda insanların sizi kırmızı güllerle karşılamasını mı?

Elbette NATO/ABD Rusya'yı zayıflatmak için Ukrayna'yı silahlandıracaktır. Fakat garip olan işgale kalkıştığınız coğrafyadan "direnmemesini beklemek" gibi bir sapkınlığın içinde olmak.

Türkiye'nin neden NATO'ya olduğunu hatırlarsak aslında mesele çok daha net olur.

İkinci Dünya Savaşının sonunda bugünkü Rusya gibi yayılmacı bir siyaset uygulayan SSCB lideri Stalin Türkiye'den Kars ve Ardahan'ı ister.

Bununla yetinmez Boğazlarda üs inşa etme hakkı ister.

Osmanlının yüzlerce yıl Rusya ile savaştığı, Rusların Akdeniz'e inmeye çalıştığı belleklerde henüz yenidir.

Stalin'in bu talebi üzerine Türkiye Truman Doktrini ile ABD'nin şemsiyesi altına girer.

Sonraki yıllarda Kore'deki savaşa asker göndererek bir nevi siyasi rüşvet vererek NATO üyeliğine hak kazanır.

Yani Türkiye'yi bugünkü Batıcı çizgiye zorlayan Rus yayılmacılığı olmuştu.

Ruslar bugün aynısını Ukrayna'ya yapıyor.

Yıllardır NATO'ya üye olmayı düşünmeyen Finlandiya NATO üyesi olma girişimlerine başladı.

Yani aslında Ruslar dünyanın bir kısmını NATO'nun parçası olmaya zorluyor.

Elbette bu danışıklı dövüş değildir ama dünyayı iki kutup arasına sıkıştırmaktır. Üçüncü bir seçeneğin oluşmasını imkansızlaştırma çabası da olabilir.