• DOLAR 34.348
  • EURO 37.421
  • ALTIN 3016.675
  • ...
Prof. Dr. Tarhan: Ramazan yeniden düşünmek ve kendini revize için fırsat sunuyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Ramazan ayı ve inanç psikolojisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Ramazan’ın kişiye hayatla ve varoluşla ilgili önemli bir düşünme fırsatı sunduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "İnovasyonda yüzde 15 kuralı vardır. Bir insan girişimci olmak istiyorsa, genellikle bunun felsefesini yapanların tavsiyesi, ‘Yüzde 15 kuralını uygulayın’ olur. Yani buna göre, bir insan yaptığı işle ilgili düşünmek için zaman ayırsın. Kişi 100 saat çalışıyorsa 11 saatini yaptığı iş hakkında düşünsün. O işle ilgili yeni değerlendirme yapsın. 12 ay içerisinde yer alan Ramazan ayı da bu yüzde 15 kuralına çok benziyor. Kişi bu özel ayda diğer 11 aydan farklı olarak rutin dışına çıkıp hayat ve varoluşla ilgili durup düşünüp yeniden değerlendirme yapmak için bir fırsat olarak değerlendirebilir. Ramazan ruhsal açıdan da düşündüğümüz zaman insana farklı bakış açısı getirme ayı olarak değerlendirilebilir." dedi.

Dünyada yaşamıyoruz, dünyadan geçiyoruz

İnsanın diğer canlılar içerisinde soyut düşünce becerisine sahip olan tek varlık olduğunu kaydeden Tarhan, "İnsan dışında hiçbir canlı zihin kuramı, zihin teorisi üretemiyor, varsayım üretemiyor, hayal kuramıyor. Bir insan hayal kurduğu zaman hayalde kurduğu konular onun için ihtiyaca dönüşüyor. İhtiyaç önce isteğe dönüşüyor, o istek daha sonra kişiyi harekete geçiriyor. Yaptığın iş hakkında hayal kurmak, işin vizyon kısmını oluşturuyor. İnsani vizyonu oluşturmak demek, varoluşsal bir sorun aslında. Kişinin hayatın belli bir döneminde ‘Hayat nedir, neden varım, nereden geldim, nereye gidiyorum, hayatın sonu nedir, bir hiçlikten mi geldim diye sorması gerekiyor. Mevlana’nın dediği gibi ‘Dünyada yaşıyor muyum, dünyadan geçiyor muyum?’ Dünyada yaşamıyoruz geçiyoruz aslında." dedi.

Yeniden değerlendirme dönemi olarak görülmeli

Ramazan ayının insanın hayattaki anlam arayışı açısından düşünüp değerlendirme yapması için önemli bir fırsat sunduğunu kaydeden Tarhan, "Ramazan’ı hem psikolojik hayatına farklı bakış getirmek hem toplumsal hayatına hem aile hayatına, hem varoluşuna farklı bakış getirmek için bir durup düşünüp yeniden değerlendirme dönemi olarak ele alalım. Böyle bakıldığında kişi orucun verdiği yüksek anlamı yakalamış oluyor. Yoksa diğer türlü sadece açlık oluyor, sadece bedene ibadet oluyor." diye konuştu.

Bu çağın hastalığı: Hızlı yaşamak

Bu çağın hız çağı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Bu çağın bir hastalığı var insanlar çok hızlı yaşıyorlar. Aceleci ve sabırsız davranıyorlar. Bir şeyin sonunu düşünmeden hareket ediyorlar ve hemen olsun istiyorlar." dedi.

Ramazan kişiye sağlamlık eğitimi veriyor

Her insanın bir konfor alanı olduğunu, ortalama şartların insanı geliştirmeyeceğini kaydeden Tarhan, "İnsanı stres altında yetenekleri geliştirir. Böyle durumlarda insan kendini strese sokuyor. Kişide uyuyan şeyler, psikolojik alt yapıyı harekete geçiriyor. Buna psikolojik sağlamlık analizi deniliyor. Bu dayanıklılık eğitimi olarak geçiyor. Dayanıklılık eğitiminde kişi amacına ulaşmak için bekliyor, tahammül ediyor. Sabır şu anda yanlış bir kavram olarak anlaşılıyor. Sabır demek oturup kenara çekilip beklemek değil.  Sabır aktif sabır hareket halinde sabır. Sabır demek, hayatın ritmine uygun davranmak, ne zaman yavaşlayacaksın ve ne zaman hızlanacaksın bunu ayarlayabilmek demek. Ramazan aynı zamanda yılmazlık da denilen sağlamlık eğitimini kişiye veriyor." ifadelerini kullandı.

Genç kuşağın doyum erteleme becerisi zayıf

"Ramazan ayı ruhumuzun olgunlaşmasına, pişmesine vesile oluyor" diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Günümüzde özellikle genç kuşaklar çok sabırsız, hemen olsun istiyor. Doyum erteleme becerileri o kadar zayıf ki kolay elde etmek istiyorlar, emek vermeden ve yorulmadan elde etmek istiyorlar. Hayatta da gizli psikoloji yasaları var. Güzel şeyleri emek vermeden ve yorulmadan elde edemiyorsun. Başarıya giden yollar, eller cepte, çiçekli yollar değil. Dağlık taşlı yollar, zor yollar. Emek vereceksin ve katlanacaksın. Her zaman bir hedefin olacak. Hedonistik tatmini modernizm çok yüceltiyor. Hedonistik tatmin, ‘Hemen şimdi’ diyor." diye konuştu.

Doyum erteleme becerisine sahip olanların duygusal zekaları yüzde 20 yüksek

Kişinin doyum erteleme becerisini kazanmasının önemine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Duygusal zeka çalışmalarına referans olmuş bir çalışma var. 20 yıl süren bir çalışmada, anaokul çocuklarının bulunduğu sınıfa lokum götürülüyor. Tabii çocuklar hemen istiyor. Hemen isteyene birer tane, 15 dakika bekleyene bir avuç verileceği söyleniyor. Bir grup hemen istiyor ve bir taneye razı oluyor. Diğer grup ise 15 dk. kendini oyalayarak daha fazla alıyor. Bu iki grubu 20 sene izlemeye devam ediyorlar. Doyum ertelemeyi başaran grup, duygusal zekaları yüzde 20 daha yüksek çıkıyor. Arkadaş ilişkilerinde daha başarılılar, iş ortamında, sosyal ilişkilerde daha başarılılar. Doyum erteleme becerisi kendiliğinden olmuyor, öğretilmesi gerekiyor. Dini terbiyenin de kişiye bu anlamda önemli katkısı oluyor. Kişi haz ve zevkleri erteleyebilme becerisini öğreniyor." dedi.

İbadet ederek stres altında soğukkanlı kalma becerisi kazanılıyor

Kişinin ruhsal gelişimine önemli katkıları bulunan Ramazan ayının bir etkisinin de stres yönetimini öğrenmede katkısı olduğunu ifade eden Tarhan, "Ramazan'da vücudumuz aç kalıyor ve ister istemez vücudumuzu strese sokuyoruz. Kan şekeri düşmesiyle  sinirlilik oluyor. Özellikle yemek vakitlerinde bir şey yiyememek bir gerilim sebebidir. Böyle durumlarda stres altında soğukkanlı kalma becerisi de geliştiriliyor. Bu becerinin kazandırılması için 10-20 seanslık programlar yapılıyor. Başına elektrotlar takılıyor. Stresli olaylar hayal ettiriliyor. Bu olaya karşı bekleme becerileri, erteleme becerileri, stres altında soğukkanlı kalma becerilerini modüllerle çalışıyoruz. Burada kişi ibadet kavramı içerisinde bu konuda bir nevi stres altında soğukkanlı kalma becerisi eğitimini öğrenmiş oluyor." değerlendirmesinde bulundu.

Ailede Ramazan’ın ayrı bir önemi var

Ramazan ayının özellikle aile ilişkileri açısından da çok önemli bir yeri olduğunun altını çizen Tarhan, "Ramazanlarda aile hayatı çok farklı olur. İnsanlar bu ayda birçok şeye dikkat eder. Ailede sohbetin arttığı bir dönemdir. Paylaşımın arttığı dönemlerdir. Birlikte yemek yenilen ve sohbet edilen dönemlerdir. Onun için çocuklar, Ramazan'ı severler. Kişi normalde küfrediyorsa bunu azaltır, bağırıp çağırıyorsa sakin olmaya çalışır. Bu dönemde kişi kendini kontrol etmeye çalışır. Bu bir kontrol becerisidir. Bağımlılık tedavisinde de bu kontrol becerisi kazandırılmaya çalışılır. Madde ya da alkol bağımlılığı gibi birçok bağımlılık beynin kontrol kaybı olarak kabul ediliyor. Daha önce yoksunluklar tolerans gelişmesi kabul ediliyordu ama şimdi kontrol kaybı olarak değerlendiriliyor. Kişide iç kontrol var mı, yok mu? Kişi sadece dış kontrolle gidiyorsa yani başkalarının korkusu onu kontrol ediyorsa bu yeterli sayılmıyor. Dış kontrol var ama ideal olan iç kontrol ve iç denetim becerisi kazandırmak. Kişiye isteklerini, arzularını, dürtülerini değerlendirme ve iç kontrol becerisi kazandırmak için çok zor eğitimler veriliyor." dedi.

Yardımlaşma, paylaşma ve empati duyguları yoğun yaşanıyor

Ramazan orucunun da kişiye iç kontrol becerisi kazandırdığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Oruçta da kişi bütün gün yemiyor ve bekliyor. Doyumu erteliyor. İç kontrol becerisi gelişiyor. Bu aynı zamanda aile içerisindeki ilişkilerde de insanların birbirlerini karşı daha nazik ve düşünceli olmalarına katkı sağlıyor. Diğer kazandırdığı şey de empati duygusunu güçlendirmesi. Açları, yoksulları anlama konusunda ciddi bir şeydir. Empati geliştiriyorsun. Kan şekeri düşüyor ancak yiyemiyorsun. Bu durumda yemeyenleri daha çok düşünüyorsun. Onun için yardımlaşma ve paylaşma duygularının yoğun yaşandığı bir toplumsal ibadet boyutu da bulunuyor. Sadaka taşı ve askıda ekmek gibi uygulamalar Anadolu irfanından gelen geleneksel kazanımlardır. Bunları kazandıran en önemli şey ise Ramazan dönemidir. Ramazan ayı sosyal bilincin farkına varılmasında da önemli bir fırsat sunuyor. Yaşadığı toplumun bir parçası olduğunu fark etmek, hissetmek, yaşadığı toplumla empati yapabilmek ve dezavantajlı insanların da farkına varmak ve onlar için de bir şeyler yapabilmeyi istemek de önemli kazanımlar sağlıyor." dedi.

Ramazan iyilikte bulunarak mutlu olmayı da öğretir

Tarhan, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin yıllar önce yaptığı çalışmada Ramazan döneminde alkol kullanım düzeyinin yüzde 50 azaldığını, toplumda suç ve şiddet olaylarının azalmasının da Ramazan’a rastladığını söyledi. Tarhan, "Ramazan ayı dezavantajlı kişilerin fark edilmesi, yardım ederek ve destek olarak onları mutlu etmek, başkalarına iyilikte bulunarak mutlu olmayı öğretmesi için de güzel bir dönem olarak değerlendirilebilir." ifadelerini kullandı. (İLKHA)



Bu haberler de ilginizi çekebilir