Çocukluk arkadaşının dilinden Şehid Gaib Kahraman
Henüz ömrünün baharındayken Rabbine kavuşan Şehid Gaib Kahraman'ı şehadetinin yıldönümünde anlatan çocukluk arkadaşı Muhammed Beşir Demir, şehidin Allah için sevdiğini, Allah için çalıştığını söyledi.
Mardin'in Nusaybin ilçesinde 1992 yılında daha 18 yaşındayken şehid edilen Şehid Gaib Kahraman'ı şehadetinin yıldönümünde arkadaşı anlatıyor.
1974 doğumlu olan Şehid Gaib, küçüklüğünden itibaren İslamla yetişmiş ve tarikat ekolü terbiyesiyle büyümüştür. Çocuk yaşında İslami davayla tanışmasına rağmen şehadete kavuşana kadar bir daha da bırakmamıştır. Onu yetiştiren Molla Osman, İslami hizmetten asla geri durmayan bir yapıya sahip olduğu ve sürekli her işe koştuğu için Şehid Gaib'e "Hazır" lakabını takmıştır.
İslam davasında olgunluk asla yaşla belirlenmemiştir. Kendi döneminde dahi çevresindeki İslami bilince sahip gençler arasında en hayalı ve takvalı olarak göze çarpıyordu. Sahabe hayatını andıran sade ve edepli bir hayatı vardı. Allah için sever, Allah için çalışırdı.
"İsmi Gaib olmasına rağmen rahmetli babam ona sürekli Hazır derdi çünkü her İslami hizmete koşardı"
Şehid Gaib'in çocukluktan şehadetine kadar yanında olan ve onunla beraber büyüyen, şehidin çok çalışkan ve tevazu sahibi olduğunu söyleyen arkadaşı Muhammed Beşir Demir, "Şehid Gaib Kahraman'ın çocukluk arkadaşıyım. Çocukluğumuzdan itibaren beraber büyüdük. Hacı İsa Dayı'nın oğluydu. İkimiz de Zaxran'ın Durikî aşiretindendik. İslami terbiyesini Molla olması hasebiyle babam Molla Osman'dan almıştı. Bizim mahallemizde 1984 yıllarında cami olmadığı için bir cami yaptırmak istedi ve inşaatına başladık. Çocuk yaşına rağmen sürekli cami inşaatına gelip çalışıyordu. İsmi Gaib olmasına rağmen rahmetli babam ona sürekli 'Hazır' derdi çünkü her İslami hizmete koşardı." dedi.
"Rahmetli hiçbir zaman cami ve çevresinden ayrılmaz, sabah namazlarında dahi camiye giderdi"
Şehidin çocukluk arkadaşı Muhammed Beşir Demir
Tarikat ekolünden yetişme oldukları ve İslam'a bağlılıkları yüksek olduğu için başlarında takke ve ellerinde tespih sürekli virt getirdiklerini belirten Demir, "İkimizde tasavvuf ekolünden geliyorduk. Küçük yaşlarda Şeyh Muhammed Arabkendi'nin yanında tövbe etmiştik. Başımıza takke elimizde doksan dokuzluk tesbihle sürekli zikir çekerdik. Kur'an-ı Kerim'i babamın yanında hatmetti. İslami terbiyesi tarikat ekolü üzerine o kadar çok ilerlemişti ki hocası olmama rağmen ben bile ona imreniyordum. Rahmetli hiçbir zaman cami ve çevresinden ayrılmazdı. Sabah namazlarında dahi camiye gelirdi. Vakit namazlarını devamlı olarak camide cemaatle kılardı. Pazartesi ve perşembe günleri sünnet oruçlarını tutardı. Kendi aramızda bir zikir halkası oluşturmuştuk, sürekli olarak kelime-i tevhid, İhlas suresi, salavatı şerifeler ve benzerlerini kendimize virt edinmiştik. Genel olarak günümüzü böyle geçiriyorduk. Ta ki İslam erleriyle tanışana kadar." ifadelerini kullandı.
"Kendisini İslam davasına feda etmişti"
İslami davayla tanışmasının şehidin hayatında bir dönüm noktası olduğuna değinen Demir, "1987 yılında İslami dava erleriyle tanışmamızdan sonra hepimiz İslam davetinin saflarına katıldık. Rahmetli Gaib tarikat ekolünden aldığı terbiyeyi İslami hizmetle daha ileri taşıdı. Şehid olana kadar sürekli olarak hizmet ederdi. Kendisini İslam davasına feda etmişti. Allah'u Teala'nın Kur'an-ı Kerim'de buyurduğu gibi, "Müminlerdendir öyle erler vardır ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahitlerini hiç değiştirmediler." (Ahzâb 23) der. İşte rahmetli Gaib o ahdi yerine getirenlerdendi. Allah'u Teala inşallah bizlere de şehadeti nasip edecek. Şehid olduğunda 17-18 yaşlarındaydı. Keşke yaşasaydı çünkü o zaman daha büyük hizmetler yapardı. Ama Allah'u Teala onun için o ömrü takdir etmişti." diye belirtti. (İLKHA)