Türkiye'de son 10 yılda evlenen çiftlerin sayısı azalırken boşanan çiftlerin sayısı da yüzde 30 arttı. Her geçen gün evliliklerin azalması ve boşanmaların artması aile kurumunu zayıflatıyor.

İLKHA muhabirine konuşan Aile Danışmanı ve Yazar Saliha Erdim, ailenin korumanın Kur'an ve Sünnetten geçtiğini belirtti.

"Çocuklar kendi hayatlarında anne ve babalarında gördükleri gibi bir hayatı yaşamaya başlarlar"

Aileyi; dünyaya gelmenin eşiği ve insan olmanın beşiği olarak tanımlayan Erdim, "Aile bu dünya hayatını nasıl yaşayacağımızı, değerlerimizin neler olduğunu, insan olarak bu dünyada nasıl bir hayat sürmemiz gerektiğini, Allah'la ilişkimiz, O'nun güzel habibi Peygamber Efendimizle ilişkimizi belirler. Toplumsal veya aile aidiyeti olarak öğrenilecek bütün değerleri önce ailemizde yaşayarak öğreniriz. Aile sahip olduğu değerleri; davranış, hareket, tarz olarak hayata ne kadar geçirirse çocuğun zihninde fotoğraflar halinde bir anlama dönüşür, yer edinir ve en derinlere kodlanır. Çocuklar kendi hayatlarında anne ve babalarında gördükleri gibi bir hayatı yaşamaya başlarlar. Yerine, yenilerini daha iyilerini koydukları müddetçe bu gelişerek devam eder." dedi.

"Batı'nın fonksiyonu tahrip etmek, bozmak üzerinedir"

İnsan tahrip edildiği zaman aile diye bir şeyin ortada kalmayacağını vurgulayan Erdim, "Şu anda en çok hanımefendiler ve gençler üzerinden topluma yoğun bir saldırı var. Batı'nın fonksiyonu tahrip etmek, bozmak üzerinedir. İnsan olarak ilk yapacağımız şey, din açısından kendimizi bu dünyada anlamamız, değerlerimizi, bu hayata nelerle tutunacağımızı öğrenmemizdir. Başta aile olmak üzere bireyler olarak birbirimize kenetlenerek ve kendi değerlerimizi üreterek bunları yaşayarak ve ileterek bunu yapabiliriz. Dine sarılmadan, bunu doğru anlayarak Peygamber efendimizin Sallallahu Aleyhi Vesellem sünnet-i seniyyesini doğru yaşayarak birbirimize kenetlenmedikten ve değerlerimizle kendimizi korumadıktan sonra başka türlü korunmanın imkân ve ihtimali yoktur." diye konuştu.

"İnsan psikolojik olarak mutlu ve kendisini ait hissettiği yerde durmak ister"

Kendi ailesinde mutsuz olan gençlerin, mutlu bir yuva kurma ümidiyle hayata atılamadığına değinen Erdim, "Annesi, ablası, abisi mutsuz; hepsinin bir ilişkisi karmaşası var. Tahribat içeren üslup ve dil, yaklaşım biçimleri var. Böyle olunca bu caydırıcı oluyor. Bir de gençlere okullarda, sosyal hayatta ve arkadaş çevrelerinde kendilerine doğru rehberlik edecek kaynaklar olmadığı için şu anda insan psikolojik olarak mutlu ve kendisini ait hissettiği yerde durmak ister. Çocuklar evde mutlu değiller, dışarıya yöneliyorlar dışarıdaki arkadaş çevresi ve bilhassa da sosyal medyanın muhtelif mecraları olmak üzere kendilerine orada mutluluk kaynakları, kendilerini besleyecek ve destekleyecek ilişki biçimleri ya da ilişki muhatapları seçiyorlar." şeklinde konuştu.

"Önce Peygamber Efendimiz'i seveceğiz, Kur'an'ı iyi ve doğru anlayacağız"

Evlilik çağında olan bekar gençlere tavsiyelerde bulunan Erdim, "Mutlaka Peygamber efendimizin Sallallahu Aleyhi Vesellem hayatını çok iyi anlasınlar öğrensinler. Yürekten bağlanacakları derecede Allah onlara bir ilham versin. İnsan ancak sevdiği bir şeyin peşinden gider, sevdiği bir şeyin davası uğruna çalışabilir. Peygamber efendimizi Sallallahu Aleyhi Vesellem hayatımıza yerleştirmedikten sonra; örnek insan, model, davranış anlamında bireysel insanların doğru davranışları olabilir ama bir bütün anlayış ve davranış bütünlüğü açısından baktığımızda önce Peygamber efendimizi Sallallahu Aleyhi Vesellem seveceğiz, Kur'an'ı iyi ve doğru anlayacağız. Kişi bu ikisinin sentezini yaparak hayatını götürürken annesini ve babasını veya başka birini model almadan evleneceği şahısla yeni bir anlayışla yuva kurduğunu düşündüğümüzde yaşadığının dışında olan ve en iyisini yaşayabilecek bir birey olabilir. Bu hiç sorunsuz olma, sıkıntı yaşamama anlamında değildir ama doğru bir perspektifle olaylara bakarak ben değil biz olarak ailede iletişimi sürdürdüğümüzde bunun çok daha mümkün olacağına inanıyorum." ifadelerini kullandı. (İLKHA)