• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Türkiye Rusya'ya yaptırım uygulayacak mı?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şu şekilde:

"Krizin daha fazla büyümeden çözülmesi için üzerimize düşeni yapmaya hazırız"

Almanya Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier ile görüşmemizde ise gündemimizdeki ikili ve bölgesel meseleleri ele aldık. Özellikle Ukrayna konusunda gelinen son durumu ve atılabilecek adımları değerlendirme fırsatı bulduk. Sayın Steinmeier ile bundan sonraki sürece dair iş birliği ve eşgüdüm içinde hareket etme kararı aldık.

Ülkemizin Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne verdiği önemi, telefonla görüştüğüm Sayın Zelenski’ye de ifade ettim. Minsk anlaşmalarını açıkça ihlal eden hiçbir girişimi kabul etmediğimizin, etmeyeceğimizin de altını çizdim. Krizin daha fazla büyümeden diplomasi ve diyalog yoluyla çözülmesi için üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu söyledim.

Karadeniz’in güvenlik ve istikrarını tehdit eden mevcut durumu önümüzdeki günlerde NATO müttefiklerimizle de istişare edeceğiz ki bugün NATO Liderler Zirvesi’ni video konferansla gerçekleştireceğiz.

Temennimiz, Karadeniz’den komşumuz Rusya ve Ukrayna’nın bir an önce müzakere masasına

NATO Zirvesi nedeniyle gezinizin üçüncü ayağını ertelediniz. Bu NATO Zirvesi’nden beklentileriniz nelerdir?

Şu anda tabii Rusya ile liderler çerçevesinde henüz ciddi bir görüşme performansı sergileyen çıkmadı. İşte biliyorsunuz Macron Moskova’ya geldi, tablo ortada. Arkasından Scholz geldi, o tablo da ortada. Biden ile ilgili ‘görüştü, görüşüyor’ vesaire dediler, herhangi bir şey çıkmadı. Olayı devlet veya kurumsal bazda ele alacak olursak, burada da şu anda ortada sadece NATO kalıyor.

NATO bu video konferans zirvesiyle beraber artık tavrını belirlemelidir, ne yapacaksa yapmalıdır. Malum, şu ana kadar Ukrayna’ya ciddi manada bir asker gönderme gibi durumla karşı karşıya henüz kalmadık. Herkes sadece laf yapıyor, iş yapan yok. Böyle bir durum söz konusu. Dolayısıyla Rusya artık sınırda ciddi denilebilecek sayıda asker yığınağı yapmış vaziyette.

Tabii bu tablo karşısında neticenin ne olabileceğini kestirmek için herhalde kâhin olmaya gerek yok. Bu bakımdan yapacağımız bu video konferansta NATO müttefiki üye ülkelerin liderleri bakalım neler söyleyecek. Biz de tabii söyleyeceğimizi onların da söyleyeceklerine göre belirleyecek, tavrımızı ortaya koyacağız.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin “Ülkelere Sovyetlerden ayrılma hakkını vermek, temeline döşenen bir mayındı” ifadelerini kullanmıştı. Türk Devletleri Teşkilatının kurulduğu bir dönemde Sayın Putin’in bu açıklamaları Türk devletlerini hedef gösteriyor diyebilir miyiz?

Ben burada Türk devletlerinin kastedildiğine dair bir ifade görmüyorum. Tabii, Türk Cumhuriyetleri de SSCB’yi oluşturan Cumhuriyetler arasındaydı. Bu tarihi bir gerçek. SSCB dağıldığında diğer Cumhuriyetler gibi onlar da bağımsızlıklarını ilan ettiler. Buradan 15 bağımsız devlet doğdu. Bu da tarihi bir gerçek ve hukuken de teyit edilmiş bir durum. Rusya keza bir Sovyet Cumhuriyeti olarak değil, Rusya Federasyonu olarak yoluna devam etti.

Dolayısıyla, burada Türk Cumhuriyetlerinin veya diğer ülkelerin kastedildiğini düşünmek istemiyoruz. Teşkilatımız, Türk Devletleri arasında başta ekonomik, ticari, kültürel ve beşerî konularda iş birliğini ve dayanışmayı artırmayı hedefliyor. Bu hiçbir ülkeye veya teşkilata karşı bir çaba değil. Bunu Sayın Putin de biliyor. Sayın Putin bu ifadeleri Ukrayna’nın doğusunda ayrılıkçıların sözde yönetimlerini tanıyan kararını açıkladığı konuşmasında söylemişti.

Tabii bizim Türkiye olarak Kırım’daki tavrımız ne olduysa, buralarda da tavrımız aynı oldu. Nitekim yaptığımız açıklamayla da Ukrayna’nın toprak bütünlüğü noktasında tavrımızı ortaya koyduk ve Rusya’nın bu takındığı tavrı reddettiğimizi bildirdik.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ile bir görüşmeniz olmuştu zaten Ukrayna’da. Zelenski de Türkiye’nin arabuluculuğuna hevesliydi, açıkça söylemişti “Türkiye’yi arabulucu olarak istiyoruz” diye. Sizin bunun yanında Putin ile de güçlü bir temasınız var, ikili ilişkiniz çok güçlü. Bu süreçte Putin ile ilişkilerde bir aksama olur mu? Bir de kamuoyunun merak ettiği bir durum var, o da Rusya ve Ukrayna arasındaki olayda kısa ve orta vadede Türkiye herhangi bir zarara uğrar mı?

Bu söylediğiniz kesinlikle hesap işi. Elbette bu görüşmeler yapılmalı. Bunların getirisi götürüsü nedir, ne değildir bakılmalı. Bunların kararını böyle heyecanla vermek yanlış olur. Biz burada çok hassas davranmalıyız, çok dikkatli adım atmalıyız. Çünkü önüne gelen garip garip şeyler söylüyor. Bakıyorsun, kimisi doğalgazın bedelini çok ciddi rakamlara çıkarıyor, kimisi doğalgaz vanalarını kapamaktan bahsediyor. Biz burada devlet yönetiyoruz, hassasiyetimizi korumamız gerekiyor. Bu hassasiyet içerisinde de adımlarımızı atmamız gerekiyor.

Tabii bütün ilgili arkadaşlarımızla istişarelerimizi en geniş anlamda yapacağız ve bu istişarelerden sonra da neler yapmamız gerekir, ne gibi adımları atmamız gerekirse onu yaparız. Hepsinden öte de bu işin zamanlaması çok önemli. Biz de bu zamanlamaya dikkat ederek adımlarımızı atacağız. Sayın Putin ile görüşme için arkadaşlar şu anda irtibatları kuruyorlar. Kendisiyle de telefon diplomasisini bu arada sürdüreceğiz. Temenni ederim ki inşallah hayırlı neticeler alırız.

Türkiye’nin Rusya’ya yönelik askeri, ekonomik veya siyasi bir yaptırımı olabilir mi? Hem Ukrayna ile iyi ilişkilerimiz var hem de Rusya ile birçok alanda birlikte hareket ettiğimiz noktalar var, ayrıştığımız noktalar da var. Bu iki ülke arasındaki net tavrımız kimden yana olacak veya nasıl bir süreç düşünüyorsunuz?

İkisinden de vazgeçmemiz mümkün değil. Rusya ile gerek siyasi gerek askeri gerek ekonomik ilişkilerimiz var. Ukrayna ile de aynı şekilde siyasi, askeri, ekonomik ilişkilerimiz var. ‘Ukrayna’dan vazgeç’ deseniz vazgeçemeyiz, çünkü ülkemizin buradaki çıkarları çok ileri derecede. ‘Rusya’dan vazgeç’ deseniz ondan da vazgeçemeyiz, çünkü onunla da şu anda gerçekten ileri derecede birlikteliklerimiz var.

Bizim derdimiz öyle bir adım atalım ki hiçbirinden vazgeçmeden bu işi inşallah çözelim. Bunun için de ekibimizle, heyetimizle görüşmelerimizi yapacağız. Onun için NATO Liderler Zirvesi’ni çok önemsiyorum. Burada bütün liderlerin ne düşündüklerini göreceğiz. Ondan sonra da biz kendi içimizde arkadaşlarımızla çalışmamızı yapacağız.

Gelişmelerden sonra Putin ile görüşmeyi NATO Zirvesi’nden önce mi yapmayı planlıyorsunuz?

NATO Liderler Zirvesi bizim için bu noktada isabetli olur. O görüşmeyi de ondan sonra yapmak çok daha hayırlı olur.

Almanya Cumhurbaşkanı ile bir görüşmeniz oldu. İkili ilişkiler, Ukrayna-Rusya gerilimi dediniz. Biraz daha bilgi verebilir misiniz bu görüşmeyle ilgili? Neler konuşuldu?

Almanya-Türkiye ikili ilişkileri noktasında Sayın Steinmeier ile birkaç ay önce bir telefon görüşmemiz olmuştu ama doğrusu uzun zamandır -yani 3 yıldır diyebilirim- yüz yüze görüşme yapamamıştık. Bu telefon görüşmesinden sonra bu ziyaret bir vesile oldu. Burada yaptığımız görüşmede Türkiye-Almanya münasebetlerinde savunma sanayinden ekonomik ilişkilerimize varıncaya kadar birçok konuyu ele aldık.

Mülteciler meselesini de yine Sayın Steinmeier ile görüşme fırsatımız oldu. Malum, mülteciler konusunda Almanya Avrupa’da başı çeken ülkelerden bir tanesi. Bunun yanında tabii ağırlıklı olarak Rusya-Ukrayna konusu gündemimize geldi. Bundan sonraki süreçte de daha sık bir araya gelme konusunda birbirimize bir sözümüz oldu. İnşallah Almanya-Türkiye ilişkilerinde çok daha farklı bir sürecin içerisine gireriz.

Tabii Sayın Steinmeier ile görüşmede özellikle İsrail Cumhurbaşkanı Sayın Herzog’un Türkiye ziyaretini de konuştuk. Sayın Herzog’un Türkiye ziyaretiyle Türkiye-İsrail arasında yeni bir dönem başlayacak. Sayın Steinmeier de bundan memnuniyet duyduğunu ve bunun isabetli bir adım olduğunu ifade etti.

Körfez’deki gelişmeleri ve özellikle Birleşik Arap Emirlikleri’ne yaptığımız ziyareti de kendisiyle paylaştık. Bunun da Körfez’e yeni bir heyecan getirebileceğini konuştuk.

Ukrayna hepimizin Afrika ziyaretiniz boyunca yakından takip ettiği bir başlık oldu ama onun dışında bölgede önemli başka gelişmeler de var merak ettiğimiz. Özellikle Ermenistan ile son dönemde yeniden başlayan görüşmeler süreci. Bu konuda görüşmelerden beklentileriniz nelerdir? Bunu öğrenmek isteriz. Bir de en önemlisi aslında Azerbaycan bu denklemin neresinde durmakta?

Sayın Steinmeier ile yaptığımız görüşmede de bu konu gündemimize geldi. Biliyorsunuz, ben zaten Ermenistan’ın atacağı olumlu adımlara aynı şekilde karşılık vereceğimizi söylemiştim. Barış, istikrar ve refaha ihtiyacı var bu bölgenin. Bu anlayışla ülkemiz ile Ermenistan arasında da bir normalleşme süreci başlatmak için samimi bir çaba içine girdik.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham kardeşim de bunu faydalı buluyor. Ermenistan’ın da bizimle normalleşme yönünde sergilediği iradeden memnunuz. Bu süreci yürütmek için karşılıklı olarak Özel Temsilciler atadık ve 14 Ocak’ta Moskova’da ilk görüşmeyi yaptılar. 24 Şubat’ta da bu defa Viyana’da bir araya gelecekler. Ermenistan’ın sınırların açılması ve diplomatik ilişkilerin kurulması gibi bazı somut beklentilerinin olduğunu da biliyoruz.

Ermenistan eğer şu anda Özel Temsilcilerle başlayan süreci devam ettirmekte kararlı olursa bizim için kapıların kapalı kalması diye bir şey söz konusu olmaz. Beşerî münasebetlerin güçlenmesi için aramızdaki doğrudan uçuşların yeniden başlaması kararını da aldık. Tarifesiz uçuşlar İstanbul-Erivan arasında bu ay başında açıldı. Ermenistan’dan da olumlu yaklaşımın devamını bekliyoruz.

6’lı Platform oluşturmak suretiyle de Türkiye-Ermenistan arasındaki bu sıkıntıları aşalım demiştik. Biz bu platformu açmaktan yanayız. Tabii tüm bunlar bir boşlukta olmuyor. Bu manada Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri ile Türkiye-Ermenistan normalleşme süreci birbirini destekleyerek ilerleyebilir.

Keza, bölgesel iş birliği fikrimiz de bu ikili süreçleri destekleyecek ve bu ikili süreçlerden beslenecek. Herkesin bu tarihi fırsatı iyi kullanmak için yapıcı davranması lazım. Biz tüm bu süreçleri, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Azerbaycan ile yakın eşgüdüm içinde yürütmeye devam edeceğiz.

Sayın İmamoğlu, Cem Özdemir ile bir görüşme yaptı ve fotoğrafları medyaya yansıdı. Cem Özdemir de biliyorsunuz sözde Ermeni soykırımı yasasının mimarlarından birisi. Bugün de Sayın Devlet Bahçeli çok büyük bir tepki gösterdi. Bu konuda yorumunuz ne olur?

Tabii ben Cumhur İttifakı’nın güçlü bir ortağı olan Devlet Bey’in bu tavrı sebebiyle Allah kendilerinden razı olsun derim. Cumhur İttifak için inşallah 2023 çok daha güçlü neticelenecektir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “S-400’lerin niye alındığını bilmiyorum, kime karşı kullanacağımız da açıklanmadı” şeklinde ifadeleri oldu. S-400’lerin iade edileceği iması da vardı Kılıçdaroğlu’nun açıklamasında. Bununla ilgili bir değerlendirmeniz ne olur?

Belirsizlik ve tehditlerin hiç azalmadığı bir bölgede Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi ihtiyacı kapsamında tedarik edilen S-400’ler hakkında polemik yaratılmaya çalışıldığını görüyoruz. Öncelikle akıldan çıkarılmaması, iyi idrak edilmesi gereken en önemli husus şu; savunma ve güvenlik konusu günlük siyasetin dışında tutulması gereken, 84 milyonun tamamını yani ülkemizin bekasını ilgilendiren bir konudur.

Özellikle bugün yaşadığımız Rusya-Ukrayna krizi bu silahların gerekliliğini yeniden ortaya koyuyor. “S-400 neden alınmış!” O kadar açıklandı; sebepleriyle, sonuçlarıyla, süreciyle kamuoyu bilgilendirildi. Buna rağmen, böyle ifadeler kullanmak, bölgemizde olup bitenlerden, dünyadan bihaber olmanın bir sonucu. Yaşadığımız coğrafya itibarıyla taktik balistik füzeler, seyir füzeleri, uçak, helikopter, İHA’ları önleyebilecek kabiliyette sistem ihtiyaçları bir zorunluluk.

S-400’ün bir savunma silah sistemi olduğu ve bu silah sisteminin tedarikinin bir tercih değil, zorunluluk olarak ortaya çıktığı devamlı olarak her seviyede vurgulandı. Milli Savunma Bakanımız da açık ve şeffaf bir şekilde herkese söyledi; ‘Herhangi bir saldırı, tehdit olmazsa kimseye zararı olmayan bir sistem bu. Önceliğimiz ülkemizin, 84 milyonun güvenliği. Müttefiklerimizin vermediğini Rusya’dan temin ettiğimiz bir sistem.’

Tedarik sürecini değerlendirmemiz gerekirse; ülkemiz Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi ihtiyacını karşılamak üzere yapılan birçok girişime rağmen NATO üyesi ülkelerden bu sistemleri tedarik edemedi. Tedarik sürecinde ‘Biz pazar değil ortağız’ anlayışıyla sistemi sadece satın alma değil yatırım, teknoloji transferi, ortak geliştirme üzerinde duruldu ve maliyet, teslim süresi dâhil tüm faktörler göz önüne alındı.

Bu sistem, NATO Komuta Kontrol sistemleri ve NATO’ya entegre millî sistemlere entegre edilmeksizin, müstakil olarak yalnızca Türk personel tarafından kullanılacak. Sistemde Rus personel görev almayacak. ‘Nerede kullanılacak?’ sorusunun cevabı gayet net; kim füzeyle ülkemize saldırırsa orda kullanılacak. Bir de ‘S-400’ler hangarda bekliyor’ deniyor. S-400’ler nerde beklemesi gerekiyorsa orda bekliyor. Tabii gizli konular bunlar. İhtiyaç duyulması halinde, bu sistemin kullanılmasına yönelik tüm hazırlıkların yapıldığı ve sürecin olması gerektiği şekilde ilerlediğini biliyoruz.

Bu hususta da gereken açıklamalar yapıldı. Sonuç olarak; ülkemizin bekasını ilgilendiren hususlarda herkesi daha dikkatli olmaya, tarafsız olmaya ve millî menfaatler kapsamında konuyu ele almaya davet ediyorum.

Son olarak ABD ile bir süredir F-35 ve F-16 müzakerelerini sürdürüyoruz. Bu konuda son durum nedir?

O süreç devam ediyor. Gerek Milli Savunma Bakanım gerek diğer görevli olan askerî erkan, üst kademe yöneticiler Amerikalı muhataplarıyla görüşmeleri devam ettiriyorlar. Şu ana kadar görüşmeler olumlu istikamette yürüyor. İnşallah bittiği anda da zaten gereği yapılacaktır. Burada çerçevemiz şu; ‘Ya bize bu uçaklarımızı verin ya da elimizdeki F-16’ların bakım onarımlarını yapmak, bunun dışında F-16’ların bir üst segmentini vermek suretiyle hesaplaşmaları yapıp yolumuza devam edelim.’

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir