• DOLAR 34.599
  • EURO 36.554
  • ALTIN 2928.431
  • ...
`Toplum çatışsın diye birçok şey yapıldı`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
VAN - Yüzüncü Yıl Üniversitesi`nin (YYÜ) 30. kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında düzenlenen "Hayalimdeki Türkiye" konulu konferanslar dizisi, devam ediyor. Prof. Dr. Cengiz Andiç Kültür Merkezinde düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Yasin Aktay, insanların gerçekçi hayaller kurarak bu hayalleri için mücadele etmesi gerektiğini söyleyerek gerçekleşme ihtimali olmayan hayalleri düşünmenin caiz olmadığını belirtti.
 
“İslami sorumluluk,  kendini değiştirmekle başlar”
İslam dininde,  yapılması gerekenleri erteleme gibi bir şeyin söz konusu olmadığını söyleyen Aktay, “Benim anladığım İslam, İslam’ı hemen bugün yaşamayı mümkün gören bir şeydir. Bugün sorumlusun, güler yüz göstereceksin. Olumlu olacaksın,  müspet olacaksın, kolaylaştırıcı olacaksın,  iyilik yapacaksın. İyilik yapma fırsatı bugün de var. Kötülüğü karşı çıkmak fırsatı bugün var. Bugün bir kötülük varsa o kötülüğe karşı çıkabiliriz. Onu ertelemeyiz. “Ya ne yapalım karşı çıksak bizi mahvederler. Zaten zayıfız güçsüzüz.” Olsun tavrını koy. Git İbrahim’in ateşine su taşı biraz karınca misali. Git taşı onu,  bu mümkündür. Sorumluluklar ertelenebilir şeyler değildir; ama hayaller bize bazı şeyleri ertelemeye fırsat verebiliyor. Onun için ben sorumluluk diyorum. Sorumluluk siyaset demektir. Siyaseti illa ki bir partiye mensup olmak olarak algılamayın. Dünyayı değiştirmeye azmetmek. Dünyayı değiştirmeye azmederken önce kendini değiştirmek. Bu, İslam’ın özüdür. İslami sorumluluk,  özü itibariyle kendini değiştirmekle başlar. Kendinde olanı değiştirmedikçe Allah onu değiştirmeyecektir” dedi.
 
“Allah’ın arzı geniş değil miydi?”
Kader konusunun yanlış anlaşıldığını ifade eden Aktay,  “Eğer siz derseniz ki kaderdir, ne yapalım “ o zaman Allah da sizi değiştirmez. Böylece nefsinize zulmetmişler olarak Allah’ın huzuruna çıktığınızda melekler size soracaklarıdır. Ne durumdaydınız? “Valla zayıftık. Yapabileceğimiz hiç bir şey yoktu. başımızda öyle  bir sistem vardı ki, öyle bir zalim vardı ki nefes aldırmıyorlardı.!” İyi de yanı başında bir sürü insan vardı, o insanlar biraz fakirdi sen ise onlardan biraza daha fazla imkana sahiptin. Onlara bir yardım ettin mi? Böyle şeyler sorulacak. Veyahut  da şöyle denilecek. Ayeti kerime böyle der “Allah’ın arzı geniş değil miydi?” şeklinde konuştu.
 
Milletinin emrinde bir devleti hayal ettiğini söyleyen Aktay, bu yolda mücadele verme kararlılığın içerisinde olmamız gerektiğini söyleyerek, devletin kendi vatandaşı için var olması gerektiğini aktardı.
 
“Toplum çatışsın diye birçok şey yapıldı”
Devletin, vatandaşlık tanımını eleştiren Aktay, “Devletin ideal vatandaşı tanımlamada dönem dönem sergilediği tavırlar, vatandaşın ne devletle barışık yaşamasının ne devletin vatandaşıyla barışık olmasına ne de toplumun ideal bir seviyede olmasına fırsat vermiştir. Adeta toplum çatıştırılsın diye yapılmıştır birçok şey… İdeal vatandaş olarak laik vatandaş tipolojisinin ortaya çıkarılması bu vatandaş tipolojisinin hem Alevi’yi hem Sünni’yi aynı anda küstürebilme başarısı göstermiş olması, üzerinde durulması gereken bir husustur.  Türkiye Cumhuriyeti’nin baştan itibaren dinle ilgili bir tercihi olmamıştır. Dini tamamen toplumsal hayattan çıkarmak şeklinde olmuştur. Dindarı yok sayan onun dindarlığını törpüleyen bir hayat.” diyerek devletin Türk, Kürt demeden bütün ırklara zulmettiğini dile getirdi.
 
Zannetmeyin ki halklar devlet kurar”
Ülkeler arasındaki yapay sınırlara da değinen Aktay konuşmasını şöyle sürdürdü: “Mısırla Tunus arasında neden bir sınır  olsun. Suriye ile Türkiye arasında neden bir sınır olsun ki? Hele hele Ürdün’le Suriye arasında. Tamamen suni biçimde,  cetvelle oluşturulmuş ülkeler. Bütün bu ülkeler parçalandığında hepsi yeraltı kaynakları sömürülmek üzere paylaşıldı. Ama bir şeye çok dikkat edildi. Bunların bir daha bir ve beraber olmaması için hepsine olabilecek en kötü aşıyı yaptılar. Milliyetçilik aşısı yapıldı. Ulusalcılık aşısı yapıldı. Diyeceksiniz ki Mısırlı da Arap Libyalı da Arap; Tunuslu da Cezayirli de… Bunlar nasıl ulusalcılık. Siz zannediyorsunuz ki burada birine Kürt birine Türk diyerek ayırabiliyoruz. Arab`ı nasıl ayırıyoruz bir birinden. Bunu ayırmayı başardılar. Önce komple bir Arap milliyetçiliği ortaya koydular. O Arap milliyetçiliğinin önüne geçilip bir de her bir ülkenin mikro milliyetçiliğini enjekte ettiler hepsine. Maksat Libyalı, “Libyalı kimliği” ne kimlikmiş! Dünyayı kurtaran Libyalı! Mısır,  Mısırlı kimliği. Dünyanın efendisi!... Bütün o kimlikler sadece bunlar birbirinden ayrışsın diye devlet tarafında üretildi. Zannetmeyin ki halklar devlet kurar. Bu bize yutturulan en büyük nanelerden!  Bir tanesidir. Devletleri genellikle ya profesyonel silahlı askerler kurarlar ya da diğer devletler kurarlar. Bütün amaçları birbirinde kopuk olmaları. Kopuk olunca zayıf oluyorlar. Evet, orada bir elit güçlü oluyor bir elit palazlanıyor. Ama ne uğruna başka ülkelerden kopuk olmanın halkın geri kalan kısmı üzerinde ortaya çıkardığı aşırı yoksulluk uğruna oluyor”
 
Aktay`ın konuşmasının ardından konferans soru cevap bölümüyle devam etti.  (Fırat Arslan - İLKHA)
 
 
 
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir