• DOLAR 34.305
  • EURO 37.545
  • ALTIN 2928.218
  • ...
Ortada 38 ölü var, suçlu yok
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
DİYARBAKIR-  Şırnak (Şirnex) merkeze bağlı Beysukê (Koçağıl) ve Gever (Kuşkonar) köylerinde 19 yıl önce `teröristlerin` bulunduğu gerekçesiyle savaş uçaklarının köyleri bombalama sonucunda 38 sivilin katledilmesi olayı ile ilgili olarak, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Davanın avukatlığını ise Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi yapacak. Devlet eliyle gerçekleştirilen katliamı ve 19 yıl aradan sonra dava hakkında soruşturma başlatılmasını İlke Haber Ajansı’ na (İLKHA) değerlendiren Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, adaletin sosyal barışın temelini oluşturduğunu belirterek, bu katliamın Roboski katliamından den daha büyük bir katliam olduğunu söyledi.
 
Katliamı kısa bir şekilde hatırlatan Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Elçi, iki askeri helikopterin 26 Mart 1994 günü önce Şırnak merkeze bağlı Kuşkonar ve Koçağalı köylerinin üzerinde bir keşif uçuşu yaptığını söyleyerek, ardından her iki köyün semalarından askeri jetlerin görünmeye başladığını dile getirdi.
 
‘Aniden bombalama başladı’
Bir anda evlerinin önünde bekleyen, sokakta oynayan, damında oturup güneşlenen sivil insanların üzerine çok ağır bir bombalama gerçekleştirildiğini ifade eden Av. Elçi, “Her iki köye yönelik neredeyse aynı anda on dakika arayla iki askeri uçak tarafından bir bombalama yapılıyor.  Her iki köyde toplam 40’ı aşkın insan yaşamını yitiriyor” dedi.
 
‘Cenazeler topluca gömüldü’
 Koçağılı köyünün Cizre- Şırnak karayoluna ve Kumçatı Beldesine daha yakın mesafede bulunmasından dolayı cenazelerin taşınabildiğini ve Koçağıllı köyünde hayatına kaybedenlere otopsi işlemi yapıldığının altını çizen Elçi, “ Yaralılar hastaneye kaldırılıyor. Kuşkonar köyü açısında bu mümkün olmuyor. Çünkü köy yola daha uzak, dolayısıyla Kuşkonar köyünde bombalama sonucu yaşamını yetiren 25 kişi akrabaları tarafından köyde kazılan çukurlara topluca gömülüyorlar. Defin işlemini acele yapan köylüler devam eden askeri operasyon ve hava bombardımanı karşısında canlarını kurtarıp köyü terk etmek zorunda kalıyorlar” şeklinde konuştu.
 
‘Olay ortada, sorumlular yok’
Kuşkonar köyünde herhangi bir işlemin yapılmadığını ama Koçağılı köyü ile ilgili belirsiz bir soruşturma evresi yapıldığını belirten Elçi, “ Dosya görevsizlik kararıyla Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığına gönderiliyor ve on yıl boyunca orada bu şekilde takipsiz kalıyor. Köylüler 2004 yılında bana geldikten sonra, olayın gerçek boyutunu, olayın oluş biçimini, bu katliamın, insanlığa karşı işlenen suçun, askeri savaş uçakları tarafından hedef gözetilerek yapıldığını adli makamlara ifade ettik ve soruşturma sürecini başlattık. Bunun üzerine dosya görevsizlikle Şırnak’a, Şırnak’tan Diyarbakır’daki askeri mahkemeye, Diyarbakır’da ki askeri mahkemeden tekrar Şırnak’a, Şırnak’tan tekrar Diyarbakır’a, böylece 2012 ye kadar gidip geldi” dedi.
 
Askeri komutanlık: O saatte uçuş yok
Hava Kuvvetleri Komutanlığına, Genel Kurmay Başkanlığına ve bölgede ki Askeri Üst Komutanlığına savcılığın sürekli, o tarihte böyle bir uçuş var mı yok mu? Varsa bilgilerinin gönderilmesi gibi sorular sorduğunu söyleyen Elçi,  her seferinde ilgili askeri makamlar tarafından o tarihte bir uçuş faaliyetinin olmadığı şeklinde resmi belgeler, yazılar ve cevaplar gönderildiğini sözlerine ekledi.
 
Sivil Havacılık: ‘O saatte uçuş var’
Savcılığın, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne o günkü uçuşlarla ilgili soru sorduğunu belirten Elçi, “ Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, 26 Mart 1994 günü yani 10 yıldır şikâyetçilerin, mağdurların ve tanıkların anlatımlarını yüzde yüz teyit eden bir belge sundu. Bizde savcılıktan bu uçakları kullanan pilotların, onlara emir veren ilgili kamu görevlilerinin, tutanakların tespitiyle haklarında gerekli işlemlerin yapılması ve tutuklamalarını talep ettik. Ne yazık ki 19 yıldır bu soruşturmada kayda değer bir ilerleme görülmedi” dedi.
 
‘Uludere’den daha vahim bir olay’
Bu olayın Uludere (Roboski)’den daha büyük bir katliam olduğunu ifade eden Elçi, “ Uludere olayı sınırda gerçekleşen bir olaydır. Uludere ile ilgili de çok tatmin edici bir soruşturma yürütülmedi. Halen de gizli yürütülüyor. Ama 1994’te ki olay bizzat ülke sınırları içerisinde, iki yerleşim yerine yönelik ve doğrudan hedef gözetilerek, birden çok bomba atılarak, yani kaza olma ihtimali sıfır olan bir durumdur” şeklinde konuştu.
 
‘Bu katliam savaş suçudur’
90’lı yıllarda özellikle bölgede resmi görevliler tarafından çok ağır suçların işlendiğini ve bu suçların gerekli şekilde sorgulanmadığını söyleyen Elçi, “Ergenekon’a gösterilen ilginin yüzde 50’si bu bölgede ki suçlara gösterilse bu suçların çoğu ortaya çıkar. Bu iki köyde yaşanan katliam bir savaş suçudur. Hem ulusal hukukumuza hem de uluslar arası hukuka göre bu ağır bir suçtur. Bu suçun etkili bir şekilde soruşturulması gerekir. Uluslararası sözleşmelere göre bu tür suçların zaman aşımına uğramaması gerekir. Maalesef Türkiye’de bu tür dosyaların üzerinde 20 yıl geçerse zaman aşımı uygulanmakta” dedi.
 
Elçi son olarak, faillerini cezasız kalmamasını ve olayın üzerinde adil bir şekilde durulmasını istediklerini söyledi. (Osman İçli/M.Sait Adiyaman - İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir