Karnesinde başarı elde eden ya da edemeyen çocuklara nasıl yaklaşmalıyız?
Eğitimciler, karnenin bir son olmadığını ve çocuklara ödül dahi verirken temkinli olunması gerektiğini hatırlatarak düşük not getiren çocuklara daha ilgili davranılması gerektiğini öneriyor.
Yaklaşık 2 yıllık çevrimiçi eğitimin ardından geçilen yüz yüze eğitimin ilk karneleri dağıtıldı. Bazı bölgelerde olumsuz hava şartlarından dolayı karneler dağıtılamadıysa da yaklaşık 18 milyon öğrenci bugün karnelerini aldı.
"Karnesinde başarılı ya da başarısız notlar alan öğrencilere anne-babalar nasıl yaklaşmalı? Öğrencilere ödül verirken göz ardı edilmemesi gerekenler nelerdir? Öğrenciler yarıyıl tatilini nasıl değerlendirmeli?" sorularını yanıtlayan Eğitimci Murat Dalkılıç, karnelerde yer alan notların sadece öğrencilerin değil eğitimcilerin, sistemin ve ebeveynlerin de notları olduğunu söyledi.
Salgın süreciyle birlikte çevrimiçi eğitimin öğrencilere ciddi zarar verdiğini ama bu zararın büyük oranda giderildiğini ifade eden Dalkılıç "Bugün itibariyle yaklaşık 18 milyon öğrencimiz karnelerini aldı. Pandemi sürecinde verilen uzaktan eğitim ile gerçekten ciddi öğrenim kayıpları yaşanmıştı. Öğrencilerin çalışma alışkanlıkları örselenmiş, sosyal, psikolojik ve ruhi anlamda sıkıntılar yaşamışlardı. Bugün itibariyle öğrenciler dijital değil de alması gereken normal karnelerini aldılar. Tabi Diyarbakır gibi birçok ilde yoğun kar yağışı nedeniyle karneler dağıtılamadı. Pandemi sonrası yüz yüze eğitim sürecinin ilk döneminde yaşanmış olan olumsuzlukların birçoğu giderildi. Yani salgın sürecinde öğrencilerin yaşamış olduğu sıkıntılar yüz yüze eğitim ile birlikte birçok noktada giderildi diyebiliriz." dedi.
"Çocukları notlarından dolayı değil sorumluluklarından dolayı ödüllendirmeliyiz"
Karnelerin her şeyin nihayete erdiği anlamına gelmediğini hatırlatan Dalkılıç "Biz karne gününü karnelerle birlikte günü cennet ya da cehennem gününe dönüştürüyoruz. Çocuklarımıza karnelerine bakarak ödül ya da ceza vermek çok ciddi hatalardır. Karnesi iyi olan çocuklara ebeveynler söz vermişlerse hediyelerini vermeliler ki anne-babaya güven sarsılmasın. Ama bu hediye ya da övgüler aslında çocuğun başarısından değil çocuğun okul sürecinde yerine getirdiği sorumluluklardan dolayı verildiği hissettirilmelidir. Eğer bu hissettirilmezse çocuk ileriki süreçte de tüm çalışmalarını ödül merkezli yapacak ya da başarılı olmama korkusuyla birlikte psikolojik sorunlar da yaşayabilecektir. Yani biz çocuklarımızı överken ya da ödüllendirirken bunu onların ellerinden geleni yaptıkları için olduğunu dile getirmeliyiz." şeklinde konuştu.
Eğitimci Murat Dalkılıç
"Karneler daha çok herkesin kendini değerlendireceği bir araç olarak görülmeli"
Karnesinde zayıf olan öğrencilerimize karşı takınılması gereken tavra da dikkat çeken Dalkılıç, "Bu öğrencilerimize 'sen tembelsin, başarısızsın' şeklinde yapılan bir takım çıkışlar kesinlikle yapılmamalıdır. Ayrıca bu çocukları kardeşleri ya da arkadaşlarıyla kıyaslamamamız gerekir. Biz karneyi daha çok değerlendirme aracı olarak görmeliyiz. Başarılı ya da başarısız olan çocuklara nedenlerini göstermeliyiz. Eğer bu şekilde davranmazsak ve ceza verirsek bize karşı nefret besleyecek. Karneye bakarak sonuca değil sebeplere odaklanmalıyız. Yani zayıf alan öğrencilerin neden zayıf aldıklarını onlara göstermemiz lazım. Hatta bazı öğrencilerin notlarının derslere olan ilgi ve alakalarından kaynaklandığını hatırlatmamız lazım." ifadelerini kullandı.
"Yarıyıl tatilinde anne-babalar çocuklarıyla birlikte kitap okuma programları yapmalılar"
Velilerin çocuklarına ilgiyle yaklaşmaları gerektiğine dikkati çeken Dalkılıç ayrıca yarıyıl tatilinde nelerin yapılması gerektiğini şöyle anlattı:
"Verilen bu karneler sadece öğrencilere değil aynı zamanda eğitim sistemine, milli eğitim yöneticilerine ve ebeveynlere verilmiştir. Bazı aileler çocuklarının eve getireceği karneleri bilirken bazılar ise şoke olabilmektedir. Eğer anne ya da baba, çocuğuna alaka göstermiş ve derslerini takip etmişse çocuk da başarı elde etmiştir. Ama ebeveynler bunların aksini yapmışlarsa öğrencinin başarısız olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla çocuklarımızın sorunlarını ilgiyle çözüme kavuşturulacağı bilincinde olmalıyız. İlgi bilgiye ulaşmanın en etkin yoludur. O yüzden biz öğrencileri aşırı derecede ödüllendirmek ya da cezalandırmaktan öte onları sevdiğimizi göstermeliyiz. Sömestr tatilinde de yorulan öğrencilerimiz dinlensinler, eğlensinler ve hafif bir çalışma programı oluşturabilirler. Benim tavsiyem aileler çocuklarıyla birlikte kitap okurlarsa fayda sağlayacağına inanıyorum." (İLKHA)