• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Sınava Hazırlanırken de ‘Hayatta Kalmak’
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Bakkala ekmek almaya gönderilen bir çocuk düşünün. Yarı yolda ‘yoruldum’ deyip ekmeği almadan eve geri dönen bir çocuk...

Yeteri kadar yoğunlaşmadan çalışmayı bırakan bir öğrencinin ‘emek tüketimi’ ile o çocuğun ‘emek tüketimi’ farksızdır.
Yarı yoldan dönen çocuğun eve dönüş hali öfkelidir ve evde oluşturacağı ortam da genellikle öfkedir, rahatsızlıktır.
Kesik kesik çalışan, sık sık ara veren öğrenci de emeğinin karşılığını almadığı için ‘öyleyse ben niye çalışıyorum’ der, öfkelenir, huzursuz olur; çalışma tarzı ve çalışmasının neticesi ev ve çevreyi de rahatsız eder. Amacını gerçekleştirmeyenin kendisine güveni kırılır, çevrenin de amacına ulaşmayana güveni kırılır. Biz, çalışmamıza destek çıktığımız sürece çalışmaya devam ederiz, hâlbuki amaç gerçekleşmediğinde çalışmamızdan önce manevi desteğimizi sonra da maddi desteğimizi çekeriz; bizi seven çevre de (aile ve yakınlar da) desteklerini çekerler. Çalışmamız sahipsiz kalır ve bir süre sonra hedefine ulaşmadan son bulur.

Ancak ‘çalışkan öğrenci’ de durmadan ‘çalışan’ öğrenci değildir. Çalışmanın ‘yoğunluk’ kadar aralara da ihtiyacı vardır.
Bilginin bir alınış süreci vardır, bir de özümseniş süreci. Eksiksiz öğrenme, bu iki sürecin birbirini tamamlamasıyla gerçekleşir. Siz dinlenirken de zihniniz alttan işleyerek daha önce öğrendiklerinizi kaydetmek, analiz etmek ve amacınıza uygun ayrıştırmakla uğraşır. Çalışırken hiç öğrenmediğinizi zannettiğiniz bir konuyla ilgili iki gün sonra test çözdüğünüzde o konuyu çok iyi öğrendiğinizi fark edip şaşırdığınız olmuştur. ‘Özümseme’ gerçeği bilinince bunda şaşılacak bir şey yok. Yine sürekli kitap okuyup okuduklarını ilme dönüştüremeyenler var. Bunun bir nedeni, onların okurken âlim olma niyetinin olmaması bir diğer nedeni de zihinlerinin özümseyeceği süreyi kendilerine tanımamaları, zihne peş peşe bilgi vererek zihnin ‘bilgi işleme’ sürecini tamamlamasına izin vermemeleridir. Böyleleri için okumak, sadece ‘zaman geçirmek’ halini alır. Önünde sınav olan bir öğrenci olarak bizim için ‘zaman doldurma’ lüksü yoktur.

Planlı olmak zorundayız. Planlı bir çalışmada başarısızlık bile başarıdır, plansız bir çalışmada ise başarı bile başarısızlıktır.
Belki sınav hazırlığından geleceğimize kalacak en büyük servetimiz, çalışma alışkanlığımızı keyfiliğin etki alanından dışarı çıkarıp plan temeli üzerine oturtmamızdır. Yorucu sınav çalışması, bize planlı yaşamayı öğretirse de ona verdiğimiz bir saniye bile boşa gitmiş sayılmaz.

Keyfiliği terk ederek çalışmada yoğunlaşmayı da çalışmaya ara vermeyi de bileceğiz.

Ancak bu aralar, kesinlik ‘sıfır işlem’ araları değildir. Ara vermek adına gün boyu uyumaya ya da gezmeye kalkışmak doğru değildir. En güzel ara hayırlı bir etkinlikle verilen aradır.

Kısa aralarda ‘Duha Namazı’ kılmak gibi bir etkinlik, çalışmamızı baştanbaşa hayra çevirir.

Haftalık bir gün veya bir öğünlük arayı ise sosyal etkinliklere ayırmak, arayı dahi çalışarak geçirmek anlamına geleceğinden, bizim kendimizle barışık olmamızı sağlayacağından, çevremizle bağ kurmamızı engellemeyen bir çalışmayı daha çok seveceğimizden hayırlı ve yararlıdır.

Unutmayın! Büyük başarılar elde eden öğrenciler, içeriye kapanan öğrenciler değil, sınava hazırlanırken de yaşayan öğrencilerdir. Siz de sınava hazırlanırken yaşamayı deneyin, başarılı olduğunuzu göreceksiniz. Allah’a emanet olunuz.
 
Abdulkadir Turan / Rehberlik / doğruhaber
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir