Gençliğinin baharında İslam düşmanlarının hedefi seçilen Şehid Resul Ekinci
1990'lı yıllarda yaşadığı köyde yaptığı İslami çalışmalardan rahatsızlık duyan İslam düşmanı yakınları tarafından katledilen Resul Ekinci'nin şehadetinin üzerinden 27 yıl geçti.
Gençliğinin baharında İslam davasıyla tanışan Resul Ekinci, doğup büyüdüğü Diyarbakır'ın Êyşıka köyünde yaptığı İslami çalışmalar ve ailesinin İslami hassasiyetini hazmedemeyen PKK'li yakınları tarafından 18 Aralık 1994'te katledildi.
Şehadetinin 27'nci yıl dönümünde Şehid Resul Ekinci'nin güzel ahlakı, kişiliği, İslam davasına olan sadakati ve üstün cesaretini anlatan ailesi, o dönemde PKK ve devletin içerisine çöreklenmiş karanlık güçlerin Müslümanlar üzerinde yaptığı baskıları anlattı.
Evladının güzel ahlakından bahseden anne Nuriye Ekinci, "Resul, henüz 7-8 yaşlarındayken ben hastalanmıştım. Oğlum o küçük yaşıyla yemeğimi pişirir, bakımımı yapardı. Resul'ün ahlakı Kur'an ahlakıydı. Kendisini 16 yaşına geldiğinde evlendirdim. Bana, 'Allah'a hamdolsun ki beni evlendirdin, günahlardan kurtuldum.' demişti. Bizler bilmeden günah işlerken her gencin Resul gibi İslam'a hizmet etmesini isterdim. Öyle bir azimliydi ki Allah'ın davası için bir gecede Dökmetaş (Qereklis) ve Bozek köylerinin tümünü gezebilirdi." dedi.
"Oğlumun şehadetinden pişman değilim, çünkü o şehadete layıktı"
Ailenin İslam davasıyla tanışmasıyla beraber mahalleden çıkarılmakla, öldürülmekle tehdit edildiklerini belirten anne Ekinci, "Bana, 'sen onlara uyma' dediklerinde 'Allah'ın dini uğruna bu başım fedadır' diyordum. Çünkü evvelinden Allah'a yakarışımda 'Sen Hazreti Meryem'e, İsa Aleyhisselamı, diğer analara veli evlatlar nasip ettin. Neden bana da bir veli nasip etmedin?' ifadelerini dile getiriyordum. Allah şahidim olsun ki oğlumun şehadetinden bu yana 'Resul neden şehid edildi, keşke şehid olmasaydı' ifadelerini kullanmadım, kullanamam da. Çünkü Resul şehadete layıktı, hak etmişti." ifadelerini kullandı.
Oğlu Resul'e olan sevgisini dile getiren Anne Ekinci, "5 erkek bir kızım var. Onlara '5'iniz bir yana oğlum Resul bir yana' derdim. Sebebini sorduklarında 'Allah onun sevgisini gönlüme nakşetmiş' cevabını verirdim." şeklinde konuştu.
"Bizler, insanlara tabi olmayı değil Rabbimize iman etmeyi tercih ettik"
İkamet ettikleri köyde sürekli mütedeyyin insanları ağırladıklarını ve bunun PKK'li yakınları tarafından hazmedilmediğini söyleyen Anne Ekinci, bu nedenle tehditler de aldıklarını ifade etti.
Bu durum nedeniyle aldıkları bir tehdit karşısında suskun kalmayarak karşı tarafa gerekli cevabı verdiğini anlatan Ekinci, "Beni tehdit eden kişi, verdiğim cevabın ardından eline aldığı kocaman taşla beni öldüreceğini söyledi. Allah şahidim olsun ki zerre kadar korkmadım. O esnada orada o kadar insan olmasına rağmen kimse karşı çıkamamıştı. Allah'ın emriyle bana hiçbir zarar veremedi. Onlara karşı durma cesaretini de nihayetinde Allah bizlere vermişti. Kayınpederim de dahil olmak üzere tüm akrabalarım bize karşı cephe almıştı. Bir tek bize yardımcı olabilen 70 yaşındaki ihtiyar annemdi." diye konuştu.
O dönemde PKK ile derin devletin zulmü arasında kaldıklarını söyleyen Anne Ekinci, "Bizler, insanlara tabi olmayı değil Rabbimize iman etmeyi tercih ettik. Mahalleye gelen askerler oğlum Ömer'e 'bize çalışıp ajan olacaksın' derken diğer yandan büyük kayınım 'gel bize katıl, devlete karşı beraber savaşalım' teklifini yapıyordu. Oğlumu 'Avrupa'ya da gitsen seni öldüreceğiz' şeklinde tehdit ediyorlardı. O dönemde herkes zulmediyordu ama devletin zulmü daha fazlaydı. Onlar Ömer'i öldüreceklerini söylediler ama Allah Ömer'in ruhunu teslim aldı. Resul ise gerçek manada şehadeti hak etmişti ve Allah da ona nasip etti. Bizler pişman değiliz. Allah'ın davası için 'başım-gözüm üstüne' deriz." diye belirtti.
"İslam düşmanları, bu davayı terk etmemiz karşılığında mal-mülk teklifinde bulundular"
Aile olarak o dönemde yaşadıkları zorlukları, şehid Resul'ün şehadet günü cereyan eden olaylar ve sonrasında yaşanan gelişmeleri aktaran kardeşi Remzi Ekinci ise şunları söyledi:
O dönemlerde bizim İslam davasıyla tanışmamızı hazmedemeyen İslam düşmanları, bu davayı terk etmemiz karşılığında mal-mülk teklifinde bulundular. Namaz kılmayan babam katıldığı bir cenaze töreninde imamın konuşmaların etkilenmiş namaz ve oruç ibadetlerini yerine getirmeye başlamıştı. Babam, İslam davasını terk etmemiz karşılığında teklif edilen dünya malını reddederek 'bu yolda başım da gitse vazgeçmem' demişti. Bu cevabı alan İslam düşmanları babamı ölümle tehdit ettiler.
Kaldıkları mahallede insanların İslam'ı bildiğini, kendileriyle beraber hareket etmek istediklerini fakat PKK'nin katliam yapacağı veya yapabileceğinden endişe ettiklerini söyleyen Ekinci, "O dönemde babamın cezaevine atılmasıyla amcam mahalleden ayrılmış, bizleri yalnız bırakmıştı. En büyük abimiz Lamih yeni askerden gelmiş ve şehid de henüz 17 yaşındaydı. Aylardan Recep ayıydı. Sabah namazından sonra bir traktörün arazimize girip bizden habersiz ekinlerimizi biçtiğini gördük. Kardeşim Resul, bu hareketin sebebini öğrenmek üzere traktöre doğru ilerledi. Meğer İslam düşmanları kardeşimin tarlaya gideceği vakit kendisini şehid etmeyi planlamışlar. Bunlar sadece Resul'ü değil tüm aileyi hedef almışlardı." şeklinde konuştu.
"Şehidin vücuduna sigara söndürülerek işkenceler yapılmıştı"
Evlerinin etrafına mevzilenip canlarına kastedenlerin, evi kurşun yağmuruna tuttuğunu belirten Ekinci, "PKK mensupları evimizin etrafını sararak Resul'e ateş etmeye başladı. Şehid, onlara karşı koymak için ileriye atılınca bir merminin isabet etmesi sonucu yaralanır. PKK'liler, daha sonra onu yaralı yakalayıp işkence ederler. Şehidin vücudunda sigara söndürürler. Resul'ü şehid ettikten sonra bir çuvala koyup yakındaki gölete atmak istemişler fakat bir türlü şehidin naaşını suya batıramamışlar. Bun nedenle şehidin naaşına ağır bir şey bağlayıp gölete atarlar. Olayın ardından yapılan arama çalışmalarından yaklaşık bir hafta geçtikten sonra şehidin naaşını suyun altında bulup çıkardık." diye konuştu. (İLKHA)