Zilleti kabul etmeyip direnen iki şehid: Şehid Muhsin Musillioğlu ve Molla Hamdullah
1990'lı yıllarda bölgede mazlum Kürt halkının yolunu kesip mayınlar döşeyen PKK karşısında zilleti kabul etmeyip izzetlice çarpışan Şehid Muhsin Musillioğlu ve Molla Hamdullah'ın şehadetlerinin üzerinden 29 yıl geçti.
Bölgede kendisinden başka hiçbir varlığı kabul etmediği gibi Diyarbakır başta olmak üzere birçok ilde mazlum Kürt halkının yollarını kesen, nice zamanlar mayınlar döşeyen, evlatlarını zorla alıkoyan PKK, Çınar ilçesinde yaptığı bir yol kesme eyleminde Şehid Muhsin Musillioğlu ve Molla Hamdullah'ı şehid etti.
Diyarbakır'ın Çınar ilçesi sınırları içerisinde bulunan Tarihi Dilaver (Pira Xanê) Köprüsü mevkiinde yol kesen PKK, onlarca aracı durdurmuş ve yaklaşık 30 kişiyi dağa kaçırıp öldürmek için alıkoymuştu.
Şehid Muhsin Musillioğlu
29 yıl önce cereyan eden bu olayda evlerine gitmek üzere söz konusu Dilaver Köprüsü mevkiine gelen Şehid Muhsin Musillioğlu ve Molla Hamdullah, yol kesme noktasına geldiklerinde orada bekleyen PKK'lilerden birine 'sorumlunuz-komutanınız kimse onu çağırın' demiş, gelen sözde komutana silahla ateş ederek öldürmüştü.
Bu izzetlice direnişi gören PKK'liler karşılık verdiklerinde Şehid Muhsin Musillioğlu ve Molla Hamdullah'ı şehid etmiş, esir aldıkları şahısları orada bırakarak eylem yerini terk etmek mecburiyetinde kalmıştı. O gün esir alınan şahıslar, aradan 29 yıl geçmesine rağmen her iki şehidin kahramanlığını unutmamış, minnettarlıklarını dile getirmektedirler.
Şehid Muhsin ve Molla Hamdullah'ın İslam davasıyla tanışma süreci, güzel ahlakları ve bölgede yaptıkları İslami çalışmaları aktaran dava arkadaşları, söz konusu İslami çalışmaları hazmedemeyen PKK'nin Karacadağ halkı üzerinde yaptığı baskı ve zulümleri aktardı.
Mehmet Salih Gizli
"O dönemde İslami çalışmaları hazmedemeyen PKK bizleri tehdit ediyordu"
Şehid Muhsin Musillioğlu'nun dava arkadaşlarından Mehmet Salih Gizli, "Şehid Muhsin'in babası bize yakın bir köyde imamlık yapıyordu. Babası alim bir insandı. Birçok insan gibi bizlerde kendisinden çok fayda gördük. İslam davası vesilesiyle Şehid Muhsin'i tanıdım. Bizim aşiretimiz ile babasının imamlık yaptığı köyün aşiretleri ayrıydı. İslam'ın davasıyla tanışmamızla beraber aramızda aşiretlik ve akrabalık kalktı, kardeş gibi olduk." dedi.
Şehid Muhsin'le 16 yaşından itibaren sürekli beraber olduklarını söyleyen Gizli, "Şehid Muhsin'in ahlakı güzeldi, boylu poslu, kahraman ve cesurdu. O dönemde yaptığımız İslami çalışmaları hazmedemeyen PKK bizleri tehdit ediyor, faaliyetlerimizi sonlandırmamızı istiyordu. Bölgede Müslümanlar üzerine uyguladığı ambargodan dolayı buğday biçemiyor, tarlamızın yakılması endişesiyle ben ve şehid Muhsin geceleri nöbet tutuyorduk." ifadelerini kullandı.
"PKK'nin yolumuza döşediği mayınların patlaması sonucu birçok kişi hayatını kaybediyordu"
Gizli, "Uygulanan ambargodan dolayı mahallemiz tarafına kimse gidip gelemezdi. Arabası olanlar bizi araçlarına almadıkları gibi 'öldürüleceğimiz' endişesiyle dışarıya çıkmamız konusunda bize uyarılarda bulunurlardı. Bu süreçte PKK yolumuza mayın döşüyor, birçok kişi hayatını kaybediyordu. Bunlardan biri de traktörle giderken mayının patlaması sonucu şehid olan Hasan'dı." şeklinde konuştu.
Şehidin şehadet günü cereyan eden hadiseleri anlatan Gizli, "Diyarbakır'a giden Şehid Muhsin, Çınar'da Şehid Hamdullah'tan arabasıyla kendisini eve götürmesini istiyor. Şehid Muhsin Hamdullah ve bir arkadaşları mahalleye gelecekleri vakit hava sisli ve karlıydı. Yaklaşık 700 yıl önce yapılan Han (Dilaver) Köprüsü'ne geldiklerinde yoğun sisten dolayı önlerini göremeyerek PKK'nın yol kontrolüne girdiklerini fark etmişler. Bir kısım araçlar yakılmak üzere yolun kenarına çekilmiş, kimileri de öldürülmek üzere alıkonulmuştu. PKK, bizi ve çevredeki mahalleleri kendi elleri altına almak için böyle zulümler yapıyordu." diye belirtti.
Gizli, "Şehid Muhsin ve arkadaşları kaçamazlardı, önlerinde ve arkalarında nöbetçiler vardı. PKK'lilerden biri sağdan diğeri soldan kimlikleri istiyor. Onların kimlik istemesiyle çıkan tartışmanın çatışmaya dönüşmesi sonucu Muhsin şehid oluyor. Şehid Hamdullah karnından bir mermi alıyor, diğer arkadaşları ise sağ olarak kurtuluyor. Sabah bize haber gelince Muhsin'in şehid düştüğü, Hamdullah'ın ise kayıp olduğunu öğrendik." dedi.
Abdullah Muğuç
"Molla Hamdullah, kendisi alim olmakla beraber İslami bir ahlaka sahipti"
Molla Hamdullah'ın hem komşusu hem de dava arkadaşlarından Abdullah Muğuç ise şehidle tanışması sürecini anlatarak, "Geçmişte yaşanan bir meselemiz vardı ve Molla Hamdullah'da meseleye müdahil olanlardandı. Bu vesileyle tanışmıştık. O dönemde PKK'nin yaptığı baskılar neticesinde imamlık yaptığı köyden ayrılmış, Çınar'da iki katlı bir eve yerleşmişti. Birlikte aldığımız ev vesilesiyle daha da yakınlaşmıştık." ifadelerini kullandı.
Şehidin ahlaki yapısı ve karakterini aktaran Muğuç, "Molla Hamdullah, kendisi alim olmakla beraber İslami bir ahlaka sahipti. Güler yüzlü, sıcak kanlı, halim-selim, yardımsever, misafirperver, cömert ve akrabalarına düşkün bir kişiliğe sahipti. Nitekim akrabaları içerisinde ne tür bir sorun olsa bizzat ilgilenir, meseleyi hallederdi. Kimsenin arabasının olmadığı o dönemde kendi aracıyla hastaları hastaneye götürüp getirir, yardımcı olurdu. İki katlı evin bir katını bana vermiş, komşu olmuştuk." şeklinde konuştu.
"Gittiği her mahallede yaptığı İslami çalışmalar ve yaptırdığı camilerle büyük eserler bırakmıştır"
Mardin'in Işıkkaya Mahallesinden olan Molla Hamdullah'ı öksüz olması yönünden yaşantı olarak Peygamberimize benzeten Muğuç, "Kendisinden sonra doğacak olan kardeşinin doğumunda annesi vefat etmiş, 2 yaşından itibaren amcasının hanımının elinde büyümeye başlamış. Dedesinin de ikamet ettiği amca evinde kalan Molla Hamdullah, yaklaşık 12-13 yaşlarına kadar orada kalmış, ilkokulunu o süreçte tamamlamıştı. İlk okulunu bitiren Molla Hamdullah, ortaokul sürecinde medreseye başlamış; Çınar'da Aziziye Camii ve Şeyh Mehdi gibi ilim yuvalarında eğitimini tamamlamıştı." dedi.
Muğuç, "Askerlik çağı geldiğinde dedesinin tavsiyesiyle amca kızıyla evlenmiş, askerdeyken bir kız çocuğuna sahip olmuştu. Doğan çocuğu, babasını göremeden vefat etmişti. Askerlik sonrası Mardin ve Derik ilçesi çevrelerindeki kırsal mahallelerde fahri imamlığa başlamış, gittiği her mahallede yaptığı İslami çalışmalar ve yaptırdığı camilerle büyük eserler bırakmıştır. Nitekim aradan o kadar zaman geçmesine rağmen o mahalle sakinleri halen de kendisini rahmetle anıyorlar." şeklinde konuştu.
"Molla Hamdullah ve yanındakiler PKK'ye teslim olmamış mücadele yoluna başvurmuşlar"
Şehidin Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı bir kırsal mahallede imamlık yaptıktan sonra Çınar'ın Kürekli (Kanispi) Mahallesine yerleştiğini, imamlık yapması dolayısıyla kendisiyle sık sık görüştüğünü belirten Muğuç, Molla Hamdullah'ın şehadet anını şu ifadelerle aktardı:
İlk çocuğumun doğumunda eşimi Diyarbakır'a getirmiştik. Bana evde işlerinin olduğunu, bu sebeple gitmesi gerektiğini, eşimin taburcu edilmesi durumunda tekrar geri dönüp bizi alacağını söylemişti. Çınar'da evime gelmiş, annemle görüşmüş ve 'çocuklarım sana emanet' diyerek evden çıkmıştı. O dönemde PKK'nin Müslümanlara yönelik uyguladığı ambargodan dolayı kimse bizi aracına almazdı. Bizler kendi imkanlarımızla kiraladığımız taksilerle gider gelirdik.
Molla Hamdullah'ın görev yaptığı mahallenin yakınlarında yine imamlık yapan Molla Ubeydullah'ın oğlu Muhsin Musillioğlu ve şevket adındaki bir tanıdık, yolda Molla Hamdullah karşılaşınca kendilerini araçla Gözenek (Gurco) mahallesine götürmelerini istiyor. Beraber ilçeden yola çıkıp mahalleye doğru ilerlerken Tarihi Dilaver Köprüsü (Pıra Xané) mevkiine geldiklerinde PKK'nin yol kestiğini fark ediyorlar.
Muğuç, "Tabi ki PKK, bu yol kesme eyleminde kimlik tespiti yaparken Karacadağ bölgesinden birçok insanı dağa kaçırmak üzere rehin almış. Araç kontrol ve kimlik sorgulama sırası kendilerine geldiğinde Molla Hamdullah ve yanındakiler PKK'ye teslim olmamış mücadele yoluna başvurmuşlar. Çıkan çatışmada PKK'nin sözde komutanlarından biri öldürülürken Muhsin Musillioğlu şehid olmuş, Molla Hamdullah karın bölgesinden aldığı mermiyle yaralanmış, diğer arkadaşı ise kurtulmuştu." dedi.
"Cenazesini 3 gün sonra bulabildik"
Yaralı olarak olay yerinden uzaklaşan Molla Hamdullah'ın daha önce görev yaptığı mahalleye yetişmeye çalışırken köprünün yaklaşık 300 metre ilerisinde kayalıkların arasında geçirdiği iç kanama neticesinde şehid olduğunu söyleyen Muğuç, şunları söyledi:
Şehadetinden sonra 3 gün boyunca kendisini aramamız sonucu biz bulamamış, çobanlar bulmuştu. Ailesi ve akrabalarının ısrarı üzerine cenazesini kendi mahallesinde defnettik. O arayış içerisinde olduğumuz 3 gün kadar hiçbir zaman zorluk yaşamamıştım. Durumu ailesine nasıl söyleyeceğimi bilemiyordum. Hayatım boyunca hiçbir zaman o günü unutamadım. Molla Hamdullah, şehadetinin ardından 5 yetim çocuk bıraktı, en büyükleri 12 yaşında bir kız çocuğuydu. En küçük çocuğu 40 günlüktü. İsim bırakılırken Molla Hamdullah 'biz henüz şehadete layık olamamışız' diyerek kızının adını 'Şehadet' yerine 'Sümeyye' koymuştu. Şehadetinden sonra biz kızının adını şehadet koyduk.
Şehidin şehadeti sonrası yaşadığımız en büyük diğer bir acıyı da paylaşan Muğuç, "Diğer en büyük yaşadımız acı hadise, Molla Hamdullah'a en çok benzeyen oğlunun 9-10 yaşındayken bir aracın çarpması sonucu vefat etmesiydi. Allah geride kalan 4 çocuğa sıhhat-afiyet versin, hakkını zalimlere bırakmasın." ifadelerini kullandı. (İLKHA)