• DOLAR 32.589
  • EURO 35.041
  • ALTIN 2459.246
  • ...
Yargı Paketi Aldatmacası -1
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Doğruhaber
 
ADALET UMUTLARININ PAKETLERE, PAKETLERİN İSE HAYALKIRIKLIĞINA DÖNÜŞTÜĞÜ YARGI PAKETLERİ
Türkiye’de, son yıllarda hukuk mevzuatı hızla değişmekte ve her bir değişim öncesi de bu değişimlere ciddi anlamda adalet umutları bağlanmakta ancak umutlar kısa bir süre sonra hayal kırıklığına dönüşmektedir. Şimdiye kadar özellikle “paket” isminde çıkarılan torba kanunlar toplumsal bekleyişleri karşılamamıştır. Son olarak kamuoyunda ‘4. Yargı Paketi’ olarak bilinen “İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” 11 Nisan 2013 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasallaşmış ve Cumhurbaşkanlığı onayına sunulmuştur. Bu paketin hazırlık sürecinde de kamuoyu nezdinde yüksek bir beklenti oluşturulmuş ve neticede kanun, daha Meclis Genel Kurulu aşamasında yapılan çok sayıda eleştirilere rağmen toplumsal beklentileri karşılamadan yasallaşma sürecine girmiştir.

Girilen çözüm süreci açısından dördüncü yargı paketine toplumda ciddi umutlar bağlanmasına sebep olunmuş ancak beklentilerin neredeyse hiçbir karşılığı olmamış ve beklentilerde bir hayal kırıklığı yaşanmıştır. Esasında her yeni kanun, adaleti sağlamak ile hak ve özgürlükleri genişletmenin aracı olması gerekirken Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen 4. Yargı Paketi yargı pratiğinde ciddi nitelikte olmayan birkaç soruna çözüm getirme dışında temelden hiç bir soruna çözüm getirmemiştir. Bununla birlikte söz konusu paket temel hak ve özgürlükleri olumsuz etkileyecek bazı değişiklikler de içermektedir. Örneğin, kanunda bazı ifadelerin yeterince açık olmamasından dolayı hâkimlere geniş takdir hakkı tanınmıştır. Genelde hâkimler takdir hakkını özgürlüklerden yana kullanmadıklarından bu durum olumsuz olarak değerlendirilebilir.

YASADA AİHM ÇELİŞKİSİ

Hükümet tarafından, paketin beklentileri karşılamadığı yönündeki eleştirilere cevap olarak paketin güncel konularla bağlantılı olarak algılanmasının doğru olmadığı açıklaması olmuştur. Ayrıca yapılan değişikliğin ana gerekçesi de “AİHM’nin gerekleri” olarak ifade edilmiştir. Nitekim TBMM Başkanı Cemil Çiçek: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) en çok ihlal kararı alan ülkelerden bazen birinci bazen de ikinci sıradayız” diyerek bu hususa vurgu yapmaya çalışmıştır. Çiçek ayrıca, “Dolayısıyla bu yargı paketi büyük ölçüde AİHM’nin verdiği ihlal kararlarını ortadan kaldırmak için getirilmiştir. Çünkü bir fikir, cebir ve şiddet içermiyor ve teşvik etmiyorsa, sorunun çözümünde bir yöntem olarak değer ifade etmiyorsa bu fikrin cezalandırılmaması gerektiği noktasında Türkiye müteaddit defalar AİHM’den ihlal kararı aldı.
Değişiklikler bu gereklilikten doğmuştur.” diyerek paketin gerekçesini belirtmeye çalışmıştır. Oysaki yasaların AİHM’de mahkûm edilmemesi için değil, bu ülke vatandaşlarının hak ve özgürlüğü için çıkartılması gerekmektedir. Öze dokunmayan kısmi değişikliklerle mevcut uygulamanın, biraz daha iyileştirilmek suretiyle veya adalet talepli tepkileri dindirmesi amacıyla devam ettirilmesi sorunları çözmeyecektir. Nitekim ana muhalefet lideri ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da 4. Yargı Paketi ile “haksız ve uzun süreli tutuklamaların önüne geçileceği”nin ve “bireysel hak ve özgürlüklerin genişletileceği” nin ifade edildiğini belirterek, “Ama öyle anlaşılıyor ki 4. paket bu amaca hizmet etmiyor.” diyerek paketin yetersiz olduğunu ifade etmiştir.

“REFORM” TABİRİ BEKLENTİLERİ ARTTIRDI

Toplumsal beklentinin yüksek olmasının nedenlerinden biri de iktidar partisi ve medya tarafından “paketin” reform niteliğini taşıdığının ifade edilmesidir. Esasında her gelen yargı paketi yargıda reform diye gelmektedir. Yargıda reform demek içerdeki tutukluların kamu vicdanını rahatsız eden uygulamalar nedeniyle bu haksızlıkları gidermek amacı taşıdığı ve bu itibarla militan yargılamalar, haksız kararlar ve hukuka aykırı ve uzun süreli tutuklamaların önüne geçileceği yönünde umutlar içine girilmiştir. Ancak yukarıda ifade ettiğimiz gibi bu beklentiler karşılığını bulamamış reform olarak nitelendirilen paket ise sıradan bir yasal değişikliğin ötesine geçememiştir.

Kanunun dikkat çeken belli maddelerini analiz edersek:

Örgüt Üyeliği, Propaganda, Örgüt Adına Açıklama Yapma, Yasadışı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Suçu açısından yapılan düzenleme, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının 6. Maddesi 2. Fıkrasının önceki halinde “Terör örgütlerinin bildiri veya açıklamalarını basanlara veya yayınlayanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.” şeklinde iken yeni düzenlemeye göre ise “Terör örgütlerinin; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösteren veya öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden bildiri veya açıklamalarını basanlar veya yayınlayanlar bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Buna göre terörle mücadele yasası kapsamında terör örgütü sayılan örgütlerin bildiri veya açıklamalarını basanlar veya bunları yayınlayanların cezalandırılabilmesi için bu bildiri ve açıklamaların cebir, şiddet ve tehdit yöntemlerine başvurmayı teşvik etmesi veya bunları meşru göstermesi veyahut bu yöntemleri övmesi gerekir.

TMK kapsamında propaganda suçunu düzenleyen hakkında 7. Maddede aşağıdaki gibi değişiklik yapılmıştır.

2. fıkra “Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır…”
Bu değişikliğe paralel bir diğer değişiklik de 5237 sayılı TCK 220. Maddesinin 8. Maddesinde yapılmıştır. Buna göre sekizinci fıkrasında yer alan “veya amacının” ibaresi “cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde” şeklinde değiştirilerek suç örgütünün propagandasının yapılması suçunun gerçekleşmesi için aranan unsur zorlaştırıldı.

DEĞİŞİKLİK KİMLERİ KAPSIYOR?

Hiç şüphesiz ki paket kapsamındaki en önemli değişiklik ise 3713 sayılı TMK’nın 7. Maddesine son fıkra olarak eklenen değişikliktir. 5237 sayılı TCK’nın 220. Maddesinin 6. Fıkrasında “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi ayrıca örgüte üye olmak suçundan cezalandırılır.” şeklinde bir düzenleme yer almaktadır. TCK’nın 220. Maddesi, gerek değişiklikten önceki 3713 sayılı TMK’nın 7. maddesi ve gerek 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 28. Maddesi ile beraber ele alındığında bu hüküm nedeniyle basit bir protesto gösterisi ya da afiş asmak dahi başlı başına bir suç olmasının yanında ayrıca örgüte üye suçu kapsamında da cezalandırılmaktaydı. Diğer bir ifadeyle bir fiilden dolayı iki ceza verilmekteydi. Bu değişiklik, silahlı olsun veya olmasın suç örgütü kurucusunu, yöneticisini, üyesini veya suç örgütüne yardım edeni kapsamamaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun 220. Maddesinin 6. Fıkrası net bir şekilde, suç örgütüne üye olmayıp da örgüt adına suç işleyen kişilerle ilgilidir.

3713 sayılı TMK’nın 7. Maddesi 3. fıkra (yeni eklenen)sına eklenen değişikliğe bakılırsa:

“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına;

a) İkinci Fıkrada tanımlanan suçu,

b) 6. Maddenin ikinci Fıkrasında tanımlanan suçu,

c) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 28 inci Maddesinin birinci Fıkrasında (Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşleri düzenleyen veya yönetenlerle bunların hareketlerine katılanlar, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır) tanımlanan kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma suçunu işleyenler hakkında, 5237 sayılı Kanunun 220. Maddesinin altıncı Fıkrasında tanımlanan suçtan dolayı ayrıca ceza verilmez.”

DÜZENLEMELER YETERSİZ

Buna göre TMK’nın terör örgütü olarak kabul ettiği örgütlere ait bildiri ve açıklamaları basıp yayınlayanlara, bu kapsamda propaganda suçu işleyenlere ve toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununa aykırı olarak toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanlara ayrıca ‘terör örgütüne üye olmak’ suçundan ceza verilmeyecek. Ancak kanuna aykırı olarak cebir ve şiddet içeren fiillerden de sadece bu fiillerle işlenen suçtan dolayı ceza verilecektir.

Diğer bir değişiklik de TCK’nın 220. Maddesi 6. Fıkrasına “Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.” cümlesinin eklenmesidir. Buna göre fıkra hükmü de sadece silahlı örgütler bakımından uygulanma alanı bulabilecek. Silahsız bir örgüt veya çeteye üye olmayan kişiler ise sadece işledikleri suçlardan ceza alacak.

Yapılan bu düzenlemelerin yetersiz olduğu aşikârdır. Diğer bir ifadeyle yukarıda izah edilen toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu ve propaganda suçları ile kanuna aykırı bildiri ve açıklama yapılması dışında kalan örneğin basit bir öğrenci kavgası dahi silahlı örgüte yakınlığı dolayısıyla örgüte üye suçlamasından ceza verilebilecek.

Belirtmek gerekir ki yapılan düzenleme sadece KCK davalarında açılan davaları kapsayacak şekilde daraltılmıştır. Yargı reformu adı altında yapılan bu kısmi düzenlemeler de anlamları ve kapsamları daraltılarak sadece belli bir kısım kesimleri ilgilendirecek şekilde düzenleme yapmak esasında adalet idesine aykırı olduğu gibi ceza hukukunun temel prensiplerine de aykırıdır.

4. Yargı Paketi’nin mevcut yasal uygulamalar üzerinde olabilecek etkilerini bir sonraki yazımızda ele alacağız.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir