• DOLAR 34.166
  • EURO 38.218
  • ALTIN 2920.218
  • ...
Boşanma davaları mahkemeye değil  Arabulucuya gitmeli
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mehmet Tahir Özsoy - DOĞRUHABER

Boşanma inanç ve kültürümüzde teşvik edilmese de toplumsal ve ekonomik sorunlar bunun artmasının önünü açıyor. Yuvaların dağılması özellikle kadın ve çocukları mağdur etse de erkekleri de bir o kadar zorluklarla yüzleştiriyor. Bazen küçük bir tartışma bile büyüyüp boşanmaya sebebiyet verebiliyor. Ancak hukuki mevzuat bu sorunları daha da büyütüp aileyi dağıtıyor. Örneğin; boşanma davalarında arabulucuya gitmek mümkün olmadığı için çözülebilecek sorunlar ailenin dağılmasıyla sonuçlanıyor. “Boşanma davalarının neredeyse tümünde psikolojik, sözel, ekonomik, cinsel, sosyal, fiziksel şiddet vardır” iddiasıyla Arabuluculuk Kanunu’nun 1/2. Maddesinde; “Aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli değildir“ hukuki müeyyidesine dayandırılarak boşanmada arabuluculuk engelleniyor. Mevcut uygulama birçok ailenin dağılmasına çocukların mağdur olmasına sebep olmaktadır. İki tarafın da kabul edeceği bir arabulucu, yuvanın dağılmasının önüne geçebilecekken bu işin mahkemeye verilmesi aileyi geri dönüşü zor bir yola yönlendirmektedir.

ARABULUCULUK İMKÂNI TANINMASI ÇOK OLUMLU OLUR”

Konuyla ilgili gazetemize konuşan Avukat-Sosyolog İlhami Sayan, boşanma davalarında arabuluculuk imkânı tanınmasının çok olumlu olacağının altını çizdi. “Maalesef bizim kanunlarımız kültürümüze göre değil” diyen Sayan, şöyle devam etti: “Arabuluculuk imkânı tanınması çok olumlu olur. Maalesef bizim kanunlarımız kültürümüze göre değil. Oysa dünyada sömürge ve işgal altındaki ülkeler hariç, her ülkenin kanunları genel veya özel, şahsi veya devletle olan ilişkiler de dahil hepsinin kanunları kendi kültürlerine göre. En özel alanlar bile; yani kültürle ilintili evlilik, boşanma, velayet anne babanın çocuklara karşı hakları, çocukların anne babaya karşı hakları gibi konularda bile bizim kanunlarımız kültürümüze göre değil, bunun da ötesinde kültürümüze karşı kanunlar var. Uygulamalar da bu şekilde.”

“BOŞANMA BU ÜLKEDE KANGREN DURUMUNA GELDİ”

Türkiye’de boşanma konusunun kangren haline geldiğini belirten Sayan, “Boşanma bu ülkede kanun ve kültür uyuşmazlığı nedeniyle kangren durumuna gelmiş. Birçok cinayetin, yaralamanın, evdeki kavga dövüşlerin, geniş aileler arasındaki kavga dövüşlerin nedeni boşanma ve boşanmanın oluşturduğu sorunlardır. Arabuluculuk olduğunda, iki tarafın da aynı arabuluculukta uzlaşma şartı getirildiğinde, iki tarafın seçeceği arabulucunun, iki tarafın da tanımadığı bir hâkim tarafından verilen karara göre daha sağlıklı olacağını ve iki tarafça kabulü daha mümkün olduğunu düşünüyorum. O yüzden boşanma kararının arabuluculuğa da yetki tanınmasının, yani ‘isteyen mahkemeye gitsin, isteyen arabulucuya gitsin’ şeklinde bir düzenleme yapılması çok çok olumlu olur. Kültürel uygulamalara da bir imkân tanınmış olur. Ben bu durumun şiddetin önüne de geçeceğine, sulha imkân ve fırsat vereceğine inanıyorum. Çok olumlu görüyorum.” ifadelerini kullandı.

 

Boşanma kararlarının arabulucuya gitmesinin önünün açılmasının önemine değinen Av. Sayan, son olarak şunları kaydetti: “Boşanma kararlarının arabulucuya gitmesine imkân tanınması gerekir. Bu şekilde bir düzenleme yapılırsa, 21 yıllık bir hukukçu olarak söylüyorum; Bu konuda birçok tartışmaya, kavga, dövüşe şahit olmuş biri olarak söylüyorum; gerçekten çok olumlu olur. İki tarafın da kabul edip benimseyeceği, rıza göstereceği bir arabulucunun bu konuda karar vermesi çok olumlu olur. Kaldı ki İngiltere gibi bir ülke dahi bu konuda Müslümanlara kendi hukuklarını ve kültürlerini uygulama imkânı tanıması Türkiye gibi çoğunluğu Müslüman olan ve kendini İslam’a nispet eden bir hükümetin yönettiği bir ülkede bunun olmaması garip olur zaten. Bunun hiçbir mahsuru olacağını da düşünmüyorum. Çünkü arabuluculuk zorunlu değil rızaya bağlı olacak. İsteyenler başvuracak. Buna rıza göstermek istemeyenler açısından hiçbir mahsuru yok. İsteyen yine hâkime gidebilir. İsteyene de en azından arabulucuya gitme imkânı tanınmalıdır.”

“AİLE İSLAM’DA TOPLUMUN ESASIDIR”

İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Molla Beşir Şimşek de gazetemize yaptığı açıklamada, evliliğin önemi ve boşanmanın kişisel ve toplumsal zararlarına değindi. İslam’ın aile kurumuna verdiği önemden bahseden Şimşek, “Bilindiği gibi dinimiz evliliği teşvik etmekte. Yuva kurmayı teşvik etmekte ve aileyi çokça önemsemektedir. Zira aile İslam’da toplumun esasıdır, çekirdeğidir. Toplum ailede yetişen fertler üzerine inşa edilir. Toplumun temel taşıdır aile. Bundan dolayı dinimiz evliliği ne kadar teşvik ediyorsa bu kurulan yuvanın sağlam olmasını, huzurlu olmasını o nispette önemsiyor. Zira evlenmenin, gerek fert, gerek aile olarak, gerek toplum olarak büyük faydaları vardır. Bundan dolayı Allah Teala bu konuda da kurallar koymuştur. Nikahın rükünleri vardır. Bunlar ayet-i kerimeyle ve Peygamberimizin (s.a.v.) hadis-i şerifleriyle sabittir. Yani bu kadar ehemmiyetli önemli bir hususun, kurumun kurulmasını dinimiz insanların aklına havale etmemiştir. Kurallar kaideler koymuştur. Ve bunun devamı için de aynı şekilde prensipler koymuştur.” cümlelerini kullandı.

“EVLİLİĞİN YIKILDIĞI DÖNEMLERDE, TOPLUMLAR YERLE BİR OLMUŞTUR”

Toplumun bugün çok büyük bir tehlike altında olduğunu kaydeden Şimşek, “Bu gün her zamankinden daha fazla toplum büyük bir tehlike içerisindedir. Çünkü evlilik ötelenmekte, zorlaştırılmakta evlilik kurumu adeta yerle bir edildiği için doğru düzgün ne iffet kalmış ne edep ne hayâ kalmış ne namus ve nesil emniyeti kalmış ne din emniyeti kalmıştır. Evlilik kurumu çok önemlidir ve bunun sağlam olduğu dönemlerde toplumlar da sağlam olmuştur. Temiz, terbiyeli, ahlaklı, dürüst fertler yetişmiş ve bu fertler üzerinden toplumlar inşa edilmiştir. Ama bunun tehlikeye düştüğü zamanlarda -günümüzde olduğu gibi- ne zamanki evlilik yıkılmış o zamanda toplumlar yerle bir olmuştur. Bundan dolayı dinimizde evliliğin büyük bir önemi ve kutsiyeti vardır ve bunun için Allah Teala kurallar kaideler koymuştur. Nasıl ki evliliğin, nikahın bir çerçevesi varsa şüphesiz ki boşanmanın da bir çerçevesi var. Boşanma bütün değerlerin yıkılmasının kapısının açılmasıdır. Çünkü insanlar boşandığı zaman temel esas sarsılıyor. Çocuklar bir taraftan mağdur oluyor. Bu gün toplumdaki huzursuzluğun sebebi olan hırsızlık, uyuşturucu, çeteleşme, kötü yollara düşen gençlerin kahir ekseriyeti huzursuz ailelerde yetişen veya bir anne babanın terbiyesinde yetişmeyen insanların oluşturduğu kitlelerdir. Böyle bir sıkıntı var çocuklar açısından. Diğer yandan fertler de aynı şekilde…” şeklinde konuştu.

“BOŞANMA, ALLAHU TEÂLÂ’NIN SEVMEDİĞİ BİR HELALDİR”

Boşanmanın helal olduğunu ancak dinen sıcak bakılmadığını kaydeden Şimşek, şöyle devam etti: “Bir araya gelmiş, bir yuva kurmuş ailenin yıkılması huzursuzluğun gelmesi demektir. Haliyle bu huzursuzluk nedeniyle özellikle kadın büyük mağduriyetler yaşıyor. Bugünün şartlarında bir kadının yalnız başına yaşamasının her yönüyle ne kadar büyük bir tehlike olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Erkek için de aynı durum söz konusu. Dolayısıyla bu yuvayı yıkmak büyük bir tehlikedir. O yüzden Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde “Allah katındaki en sevimsiz helal talaktır.” buyurmuştur. Yani helal kılınmış ama Allah Teâlâ’nın sevmediği, insanların bu noktaya gelmesini istemediği bir durumdur. Evet, boşanma yapılabilir, dinimizde helaldir ama İslam’ın sevmediği bir helaldir. Bu da ne demek oluyor; İslam, insanların bu noktaya gelmesini istemiyor.”

“ALLAH TEÂLÂ ÇIKIŞ YOLUNU AÇIK BIRAKMIŞTIR”

Evliliğin hikmetleri ortadan kalktığında boşanmanın bir çıkış yolu olarak kullanılabileceğini ifade eden Şimşek, son olarak şunları kaydetti:  “Bu bir çıkış yoludur. Çünkü evliliğin hikmetleri vardır. İnsanlar evlenirken bazı hikmetlere binaen evlenir. Mesela, dünya hayatının mutluluğunu temin etme ve ebedi hayatı kazanma yoludur. Diğer taraftan kendisini haramlardan uzaklaştırıyor. Neslinin devamını sağlıyor. Dolayısıyla bu ve bunlar gibi pek çok faydaları, hikmetleri vardır. Aynı şekilde evlilik iyi bir niyetle ibadet niyetiyle kurulursa, bununla beraber saygı, sevgi, güven ve fedakârlıkla da beslenirse o yuva da huzur ve mutluluk olur. Ama bunlardan eksik olan bir yuva şüphesiz ki yıkılmaya mahkûmdur. Bunlardan ötürü dinimizde boşanma var. Fakat Peygamber efendimizin (s.a.v.) ifadesiyle aslında istenilmeyen bir helaldir talak. Tabi bu olmasaydı insanlar büyük ıstıraplar yaşardı. Düşünün ki insanlar anlaşamıyor, sürekli kavga gürültü, birbirleriyle hayatlarını sürdüremiyorlar, evliliğin o hikmetleri ortadan kalkmış. Yani huzur, mutluluk, fedakârlık ortadan kalmış ve dolayısıyla evliliğin devamının bir manası kalmamıştır. Talak da olmasaydı bu sefer o insanlar ilelebet birbirleriyle huzursuz bir şekilde bir hayat sürdürürlerdi, belki de dinleri tamamıyla giderdi, ayaklar altına alınırdı. Bu yüzden Allah Teâlâ bir çıkış yolu açık bırakmıştır. Nikâhın hikmetleri ortadan kalktığı zaman bitmesi makul olan şeydir.”

Bu haberler de ilginizi çekebilir