Halk özel hastanelere muhtaç bırakılıyor
Gaziantep-Kilis Tabipler Odası Başkanı Doktor Ayşegül Tarla, kamu hastanelerinden randevu alamayan vatandaşların özel hastanelere muhtaç edildiğini söyledi.
Sağlık Bakanlığı'nın 2011 yılında faaliyete geçirdiği Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) ve ALO 182 üzerinden kamu hastanelerine randevu alınamıyor. Vatandaşlar, bazı polikliniklerde aylar veya haftalar sonrasına randevu verilebildiğini söyleyerek, randevu oluşturamadıklarını belirtiyor.
Covid-19 salgınıyla hastanelerin yükü iyice artarken, diğer hastalıklarından dolayı hastaneye gitmek isteyen vatandaşlar bir türlü randevu alamıyor. MHRS sistemi üzerinden randevu oluşturmak isteyen vatandaşlar, bir türlü randevu bulamayınca özel hastanelere gitmek zorunda kalıyor.
Kamu hastanelerinde randevu alamayarak özel hastanelere mahkum ve muhtaç edilen vatandaşlar, fahiş faturalarla karşı karşıya bırakılıyor.
Konu ile ilgili yazılı bir açıklama yapan Gaziantep- Kilis Tabipler Odası Başkanı Doktor Ayşegül Tarla, vatandaşların günlerce randevu kuyruğunda beklediğini belirtti.
Sağlık sisteminin çöktüğünü savunan Tarla, “Neoliberal politikaların sağlıkta çöküşü getiren ‘Sağlıkta Dönüşüm Projesi’ hekimler ve tüm sağlık çalışanlarını olanca acımasızlığı ile tüketerek olumsuzluklarını toplumun kılcal damarlarına dek yaydı. Koruyucu sağlık hizmetlerinin terk edildiği, sağlık hizmetlerinde basamaklandırmanın kaldırıldığı, kışkırtılmış sağlık talebi üzerine kurulan sistem toplumun nitelikli sağlık hizmeti alma hakkını ve hekimlik değerlerini derinden sarstı.” dedi.
“Türkiye Covid-19’a bağlı en çok vaka ve ölümün görüldüğü ülkelerden birisi olmuştur”
Covid-19 salgının Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyada koruyucu sağlık hizmetleri olmadan hastalık ve salgınların önlenemeyeceğini gösterdiğini ifade eden Tarla, “Tüm dünyada ekonomik öncelikler temelinde yönetilen salgının bedeli ağır olmuştur. Ülkemizde de iktidarın tercihini toplumdan yana kullanmadığı, salgının bilimin gereklerine göre değil, ekonominin ihtiyaçlarına göre yönetildiği bir sürece hepimiz tanıklık ettik. Toplumu, yerel yönetimleri, emek-meslek örgütlerini, bilim insanlarını, demokratik kitle örgütlerini salgınla mücadele sürecine dahil etmeyen iktidar, güvenlikçi anlayışın ötesine ve pandeminin yıkıcı sonuçlarının önüne geçememiştir. Bu yangın söndürülemediği gibi vatandaşlarımızın, sağlık çalışanlarının ölümleri durdurulamamış ve Türkiye tüm pandemi dönemi boyunca Covid-19’a bağlı en çok vaka ve ölümün görüldüğü ülkelerden birisi olmuştur. Pandeminin gerektiği gibi yönetilmemesi, sağlık sisteminin iflası ile ertelenmiş sağlık hizmetlerine bağlı pek çok hastalık sonucu çok sayıda insanımızı yitirdiğimiz fazladan ölümlerin acısı da buna eklenmiştir.” diye konuştu.
“Hastayı müşteri olarak gören sağlık politikaları sonucunda sağlık sistemi çökmüştür”
Tüm bu yaşananlara rağmen Sağlık Bakanlığı’nın 2021 yılı bütçesinin genel bütçenin ancak yüzde 5,7’ini oluşturduğunu belirten Tarla, “Salgında da koruyucu sağlık hizmetleri göz ardı edilmiştir. Bu bütçede halk sağlığı, salgınla etkili mücadele, sağlık çalışanlarının çalışma koşullarında iyileştirme yoktur. Ödeneklerin neredeyse dörtte üçü tedavi edici hizmetlere, bütçenin beşte biri şehir hastanelerinin kira ve hizmet bedellerine ayrılırken; koruyucu sağlık hizmetlerine kamu ve üniversite hastanelerine gerekli maddi kaynak ayrılmamıştır. Bu tutumla iktidar önceki yıllarda olduğu gibi pandemi sürecinde de halk yararını, işçiyi, emekçiyi, işsizi, yoksulu, dar gelirliyi, emekliyi koruyan değil; hastane patronu sermayedarları, iktidar yanlısı şirketlerin çıkarlarını gözeten neoliberal sağlık politikalarını özetle ‘Sağlıkta Çöküş Programı’nı sürdüreceğini göstermektedir. Hastaneleri işletme, hastayı müşteri olarak gören bu sağlık politikaları sonucunda sağlık sistemi çökmüştür. Sağlığa erişim giderek zorlaşmakta, katkı-katılım payları ile ekonomik krizin derinleştiği koşullarda yurttaşın cebinden giderek daha fazla para çıkmaktadır.” şeklinde konuştu.
“Özel hastaneler kamunun olanaklarıyla tekeller haline getirilmiştir”
Vatandaşların hastanelerden randevu alamadığına dikkat çeken Tarla, “Artık hastane önünde kuyruklar oluşmayacak’ diye övünenler aylarca randevu alamayan vatandaşları evlerinde, telefon hatlarının ucunda, bilgisayar ekranlarında sanal kuyruklara yerleştirmiştir. Sanal kuyruklar 5 dakikada bir randevu verilerek, hekimler bir günde 100’den fazla hasta bakmaya zorlanarak çözülmeyeceği gibi, insanların erişemedikleri sağlığın bedeli daha fazla başvuru, daha uzun kuyruklar ve sonunda sağlıkta daha da katmerlenen şiddet olacaktır. Birçok yerde devlet hastaneleri kapatılırken kamu sağlık hizmeti ‘şirketleştirilmiş’ şehir hastanelerine bırakılmış; özel hastaneler kamunun olanaklarıyla tekeller haline getirilmiştir.” ifadelerini kullandı.
“Halk nitelikli sağlığa erişemiyor”
Her gün bir yenisi açılan tıp fakültelerinde, eğitim araştırma hastanelerinde tıp ve uzmanlık eğitiminin gittikçe niteliksizleştiğini ileri süren Tarla, “Sağlık Bilimleri Üniversitesinde adrese teslim kadro açmalar, liyakatsiz atamalar, dayatılan performans sistemi, uzun ve yorucu çalışma şartları ile hekimler kamuda çalışamaz hale gelmiş, istifa sayıları hızla artmış, kamusal hizmetler iktidar eli ile tüketilmiş, halk özel hastanelere muhtaç bırakılmıştır. Sözün özü yirmi yılda iktidarın sağlık politikası iflas etmiştir. Bu iflasın altında ezilen vatandaş ve sağlık çalışanları yalnız bırakılmıştır. Halk nitelikli sağlığa erişemezken, sağlık çalışanları giderek daha zor şartlarda çalışmaya itilmiştir. Uzun zamandır çalışma koşulları, ücretlendirme, özlük hakları konusunda dillendirilen sorunların çözümsüzlüğü; erken emeklilik, istifa, hekim göçü, tükenmişlik ve hastalıklara yol açmıştır. Yaptığımız çalışmalar ve anketlerde hekimler ülkenin dört bir yanından ‘mesleğimizi yapamıyoruz. Nefes alamıyoruz ve geçinemiyoruz’ demektedir. Her gün kamudan istifalar artarken, diğer taraftan yılda binden fazla genç hekim çalışmak için yurt dışına gitmektedir.” dedi. (İLKHA)