ANAYASA İDEOLOJİ DAYATMAMALIDIR
Yeni Anayasanın mutlaka yapılması çağrısında bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “Herkesin hassasiyetleri, siyasi düşüncesi ve yaklaşımı farklı olabilir. Ama bir araya gelinerek şu askeri cunta Anayasasından kurtulmak mümkündür. Bununla ilgili de biz prensip olarak dedik ki, yeni Anayasa herhangi bir ideoloji dayatmamalıdır. Yeni Anayasa’nın değiştirilemez hiçbir maddesi olmamalıdır. Gelecek neslin iradesini ipotek altına alınmaya kimsenin hakkı yoktur.” dedi.
DOĞRUHABER / Mehmet Erkan Yavuz
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, medreselerin önemi, yeni anayasa konusu, okul öncesi eğitim sistemi, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) sorunu, faiz sistemi ve ekonomi politikası, konularında açıklamalarda bulundu.
Yeni anayasa çalışmalarına ilişkin konuşan Yapıcıoğlu, “Yeni bir Anayasa ihtiyaçtır, mutlaka yapılmalıdır ve bu mümkündür. Bunun için siyasi partilerin bir araya gelmesi lazımdır. Herkesin kırmızıçizgileri olabilir ama yuvarlak masa olmalı ve tüm siyasi partiler bir araya gelmeli. Her bir parti kendi metnini yazıp ‘benim metnim budur, bunun üzerinde anlaşalım’ derse ortak bir mutabakat metninin ortaya çıkması neredeyse imkânsız hale gelir. Ama bir metin birlikte yazılabilir. Herkesin hassasiyetleri, siyasi düşüncesi ve yaklaşımı farklı olabilir. Ama bir araya gelinerek şu askeri cunta Anayasasından kurtulmak mümkündür.
Bununla ilgili de biz prensip olarak dedik ki, yeni Anayasa herhangi bir ideoloji dayatmamalıdır. Yeni Anayasa’nın değiştirilemez hiçbir maddesi olmamalıdır. Gelecek neslin iradesini ipotek altına alınmasına kimsenin hakkı yoktur. Beşerin kelamı eskir. Bugünkü beşer, geleceğin ihtiyaçlarının tamamını görerek ona göre bir metin kaleme alamaz. Vesayet kurumları yeni Anayasa’da olmamalıdır.
Vatandaşlık tanımı etnik aidiyete göre yapılmamalıdır. Hiç kimse inancına aykırı davranmaya zorlanamamalıdır. Asgari ücretliden vergi alınmamalıdır. Dar gelirliler için temel ihtiyaç maddelerinden vergi alınmamalıdır. Yeni Anayasa bir anne gibi tüm vatandaşları kucaklamalıdır. Anadilde eğitim teminat altına alınmalı, kadınları ve aile kurumunu koruyan tedbirler alınmalıdır. Gençlik kötü alışkanlıklardan korunmalıdır. Temsilde adalet sağlanmalıdır. Kuvvetler ayrılığı güçlendirilmelidir. Denk bütçe de zorunlu olmalıdır.” İfadelerini kullandı.
“İKTİDAR OLDUĞUMUZDA BİRİNCİ HEDEFİMİZ BİR İSLAM TOPLUMU OLUŞTURMAK”
“HÜDA PAR iktidar olduğunda birinci hedefi bir İslam toplumu oluşturmak olur.” diye konuşan Yapıcıoğlu, “Bir İslam hukuku, tepeden inmeci bir şekilde İslam toplumunu oluşturmaz. İslam toplumu oluşursa o toplum kendi hukukunu oluşturur. Bir İslam toplumu oluşursa o zaman, o toplum kendi kendini İslam’ın sabitelerine göre idare etmesini ister.
İslam; bir anayasa şeklinde inmemiştir, devlet şu şekilde örgütlenecek, şu kadar bakan olacak veya şu-bu sistem olacak gibi detaylara çok inmemiştir. Temel çerçeveyi çizer ve adaleti emreder. Birileri zannediyor ki, ‘Ben yarın-öbür gün geleceğim şeriatı ilan edeceğim, ben kâmil Müslüman oldum. Bir İslam toplumu oluşmadan, zekâtı hakkıyla fakir-fukaraya vermeden, hırsızlık yapanın elini keseceğim diyorsan adalet getiremezsin.” şeklinde konuştu.
“DEVLET, İNSANLARIN ELLERİYLE OLUŞTURMUŞ OLDUKLARI SİYASİ BİR ORGANİZASYONDUR”
Yapıcıoğlu, “Eğer devlet insanlara bir şey dayatıyorsa, ‘siz aynılaşacaksınız, farklılıklarınızı unutacaksınız, ben sizi bir kalıba sokacağım, ben size bir istikamet vereceğim’ diyorsa orada durup uyanık olmak lazım. Kimdir devlet? Bugün devletin başında biri var yarın başka biri gelecek. Devlet dediğiniz şey manevi bir şahsiyet değil. Devlet dediğiniz şey insanlardan oluşuyor. Vatandaş bunu görmeli. Devlet kutsal değildir, devlete kutsiyet atfetmek insanları devletin kulu, kölesi yapmaktır. Devleti putlaştırmak, ilahlaştırmak; insanları kendi eliyle kurdukları bir sisteme tapınmasıdır. Cahili Arap toplumunda olduğu gibi, kendi elleriyle yonttukları putlara tapmak ne ise insanların oluşturdukları siyasi organizasyona tapması da aynı şeydir.
Devlet gereklidir ama devlet, insanların eliyle oluşturmuş oldukları siyasi bir organizasyondur. Milletin hizmetini görmek içindir. Anayasadaki temel yanlışlardan bir tanesi de şudur: ‘ülkesi ve milletiyle bölünmez bir devlet’ tarifi yapılıyor. Asıl olan devlettir, millet; devletin milletidir. Ülke de devletin toprağıdır. Bu tanım yanlıştır. Asıl olan millettir, özne insandır. Devlet, milletin oluşturduğu siyasi bir organizasyondur. Ülke dediğiniz şey ise milletin vatanıdır. Tanım bu şekilde olursa o zaman düzelir. Ama siz milleti, devlete ait güdülmesi gereken bir sürü, ülke topraklarını ‘devletin toprağı’, vatandaşı da oraya gelmiş bir kiracı olarak görürseniz o zaman sorun başlıyor. HÜDA PAR olarak söylediğimiz şeylerden bir tanesi de bu: ‘siyaseti ve devleti yeniden tanımlamak…” ifadelerini kullandı.
“İSTİKLAL MAHKEMELERİ TARAFINDAN ASILARAK ŞEHİD EDİLEN KÜRT ÖNDERLERİ VAR”
Anadilde eğitim sorunundan başka Kürt sorunu var mı? sorusuna ise Yapıcıoğlu, “Var. Mesela Adına çözüm süreci dedikleri o çatışmasızlık sürecinde dediler ki ‘Biz bazı yerlerin isimlerini değiştirelim.’ Mesela dönemin Cumhurbaşkanı Güroymak’a Norşin dedi. Normalde de herkes oraya Norşin diyor ama resmi kayıtlarda orası Güroymak. Peki, ne oldu da isimler iade edilmedi? Bunlar vatandaşa verilmiş sözlerdi ama şimdi vatandaş kendisine verilen sözde cayma olarak görüyor bunları. Zamanında hükümet yetkililerine de Cumhurbaşkanı’na da dedim ki ‘Merhum İskilipli Atıf Hoca İstiklal Mahkemeleri tarafından zulmen asılıp şehid edildi. Mezar yeri belli değildi. Sonra onun mezar yeri açıklandı, İskilip’te bir anıt mezar yapıldı ve naaşı oraya nakledildi. Devlet Hastanesi’ne de onun ismi verildi. Bu doğru bir şey.
Ama İstiklal mahkemeleri tarafından asılarak şehid edilen Kürt önderleri var. Bunların mezar yerleri halen belli değil. Neden onlar için de benzer bir adım atılmıyor? Hadi anıt mezardan vazgeçtik, mezar yerini gösterseniz ya da söyleseniz onları seven akraba ve yakınları o naaşları çıkartıp kendi köyünde, şehrinde defnetse ve onların bir mezar taşları olsa sevenleri gidip başlarında bir Fatiha okusa devlette çok büyük bir eksiklik mi olacak? Ya da bununla devlet zayıflayacak mı? Ya da kardeşlik mi bozulacak?
HÜDA PAR-HDP DİYALOĞU
HDP’nin yanlışlarından vazgeçmesi durumunda görüşülmesinin mümkün olduğuna dikkat çeken Yapıcıoğlu, “Bütün Peygamberler bir nübüvvet zincirinin halkalarıdırlar. Hepsi bizim öncülerimizlerdir, rehberdirler. Yusuf Aleyhisselam kardeşleri tarafından kuyuya atıldı, köle olarak satılıp Mısır’a gitti. Sonra Mısır’da yönetime geldi ve kardeşleri ona muhtaç duruma geldi. Yusuf Aleyhisselam onlara ’Bugün sizin için bir kınama yoktur. Allah sizi affetsin’ dedi.
O nübüvvet zincirinin son halkası olan Resulullah Aleyhi Salatu vesellem kendi memleketi Mekke’den kendi halkı tarafından çıkartıldı, Hicret etmeye zorlandı. Ashabıyla birlikte türlü türlü zülüm ve haksızlığa uğradı. Sonra Medine’ye gitti ve orada bir devlet kurdu. Sonra da kurduğu devletin ordusuyla gelip Mekke’yi fethetti. Ama Mekke’yi fethederken ‘Kâbe’de olan, Ebu Süfyan’ın ya da kendi evine giren güvendedir.’ dedi. Hiç kan dökmedi.
Sonra Mekkelilere nasıl muamele edeceğini onlara sordu. Onlarda, ’Sen kerim bir kardeşsin. Kerem ve ikram sahibisin, senden iyilik umuyoruz.’ dediler. O da dedi ki ‘Ben kardeşim Yusuf’un dediği gibi diyorum. Bugün size kınama yoktur.’ dedi. Kim olursa olsun yapmış olduğu yanlışı fark etmişse, samimi bir şekilde pişman olmuşsa eski defterleri açmanın bir manası yoktur. Bu şartla görüşebiliriz. Ama geçmişte yaptıklarını doğru buluyorlarsa onlarla neyi görüşeceğim ki?” dedi.
“EYT’LİLERE BİR ÇÖZÜM BULUNMALI”
Emeklilikte Yaşa Takılanlar sorununa ilişkin de konuşan Yapıcıoğlu şöyle konuştu; “EYT’lilere bir çözüm bulunmalı. Şu anda emeklilik sisteminden kaynaklanan bazı problemler var ki insanlar iş bulsa bile çalışmak istemiyor. Çünkü emeklilik yaşı yükseldiği gibi aylık bağlama oranları kademeli bir şekilde düşüyor. Vatandaş asgari ücretle çalıştığı zaman kendisine bağlanan emekli aylığında düşüş olacağı bir pozisyon var. Bu nedenle diyoruz ki kademeli bir şekilde bunlara bir çare bulunmalı yaş düşürülmeli. Vatandaş işte çalışamayacak kadar yaşlı, emekli olamayacak kadar genç. İnsanlar iki arada bir derede kalmış durumda, onlara bir çözüm bulunmalı.”
“SADECE FAİZİ DÜŞÜRMEKLE OLMAZ, BAZI TEDBİRLER DE ALMAK LAZIM”
Faiz düşüşüyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu, “Faiz bırakın düşürülmeyi kökten kalkmalı. Sadece faizi düşürmekle olmaz, bazı tedbirler de almak lazım. Paranın bir yerden bir yere akışını faizsiz yöntemlerle sağlayabilmek lazım. Şu anda Merkez Bankası piyasayı kontrol etmek için bankalar üzerinden piyasaya para veriyor ve bu işi faizle yapıyor. Piyasada para fazlalaştığı zaman parayı geri çekmeyi de faizle yapıyor. Merkez Bankası faiz yerine başka enstrümanlar kullanabilir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘Faiz sebep enflasyon sonuçtur.’ diyor. Ben de buna ilave ediyorum ve diyorum ki faiz sebep; enflasyon, işsizlik, fakirlik, adaletsiz gelir dağılımı ve 10 yılda bir dünyada görülen ekonomik krizler birer sonuçtur. Bunların hepsinin altında yatan faizdir. Faiz, ekonomik bütün kötülüklerin anasıdır. Faizsiz sisteme geçilmelidir. Rahmetli Erbakan’ın yaptığı tüm kamunun paralarının bir havuza toplanması önemlidir. Havuz sistemi olmalı, denk bütçe mutlaka yapılmalı ama dediğim gibi paranın transferi faizli yollarla olmak zorunda değil. Servet Bayındır’ın dediği gibi ‘faizsiz çalışanlar da faiz köprüsünden geçirilmek zorunda bırakılıyor. Faizsiz köprüler de yapılmalıdır.” İfadelerini kullandı.
“BİZ SEÇİME HAZIRLIKLIYIZ”
Erken seçim olasılığını da değerlendiren Yapıcıoğlu, “Erken de olsa biz seçime hazırlıklıyız. Bizde hiç kimse çıkıp ‘Ben adayım’ demez. Genel Başkanlığa da ben aday olmadım. Hiçbir il başkanımız da il başkanlığına aday olmadı. Bizde görev istenmez, istişare vardır. Muhalefetin erken seçim ısrarı, hükümet kabul ederse ‘Bakın işte dayanamadılar, erken seçime gittiler.’ deme ihtimalleri yüksektir. Ama seçim olsa ve yeniden Cumhurbaşkanı seçilse de meşruiyet tartışmalarını bitirmeyeceklerdir. Bu meşruiyet tartışmalarını yapmaya devam edecekler.” dedi.
“GIDA KONUSUNDA KENDİMİZE YETER DURUMA GELMELİYİZ”
“Küresel bir kriz var. Salgın bu krizi tetikledi.” İfadelerini kullanan Yapıcıoğlu, “Bu süreçte dünya ekonomileri ortalama yüzde 3 civarında küçüldü. Üretim azaldı, bazı üretim yerleri kapandı ve tedarik yerlerinde aksamalar oldu. Pek çok ülke gelirlerinden yoksun kalan insanların rahatlatmak için çok sayıda karşılıksız para bastı. Biz de üretimimizi artırmalıyız, borcumuzu azaltmalıyız. Dış açığımızı kapatıp katma değeri yüksek ürünler üretmeliyiz. Biz ne olursa olsun mutlaka gıda konusunda kendimize yeter duruma gelmeliyiz.” diye konuştu.