"İşgalcilerin Oluşturduğu Fitne Sonucu Binlerce Müslüman Şehit Oldu!
Başkent Kabil’de görüştüğümüz Tacik alim Şer Ahmed Hanifi, Sovyet Rusya’sının Afganistan’ı işgalle başlayan, ardından iç savaşın nüksettiği ve sonrasında ABD işgalinin günümüze kadar olan süreci gazetemize değerlendirdi. İşgalcilerin Afganistan’da büyük bir yıkım yaptığını ifade eden Hanifi, işgalcilerin Taliban diye vurdukları camiler, okullar, düğün törenlerinde ölenlerin hep siviller olduğunu anlattı. Önceki Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin kaçmadan 21 gün önce tüm banka kasalarını boşalttırdığını anlatan Hanifi, batılı işgalcilerin ise bugün kurulan İslam Emirliğinin tanınmaması, ekonomik kriz ve ülkede patlatılan bombalarla oluşmasını istedikleri kaosla hem Taliban’a hem de dünyadaki İslami hareketlere “Yıllarca direnseniz bile sonuç yine hüsran olacak.” mesajı vermek istediklerini ifade ederek, Müslümanların uyanık olması ve şer güçlerin oyunlarına gelmemesi gerektiğine dikkat çekti.
Mehmet Sait Özcan - Doğruhaber / Kabil
Afgan halkı dert yüklü, kime dokunsan anlatacak o kadar çok şey var ki... Kimisi eşini, kimisi evladını kimisi babasını, kimi de ailesinden birçok bireyi kaybetmiş... Evini kaybeden, yaşadığı topraklardan sürülenleri saymaya gerek yok, çünkü neredeyse tüm Afgan halkı savaş döneminde yer değiştirmiş. Görüştüğümüz, tanıştığımız herkesi dinliyoruz; Afganistan’ı viraneye çeviren işgalcileri, amaçlarını soruyoruz. Bir süre önce Hikmetyar’la görüşmeye giderken bir vesileyle tanıştığımız Afgan alimlerden Şer Ahmed Hanifi’nin ise anlatacak o kadar çok şeyi var ki.. O gün kendisiyle geniş bir vakitte yapmayı kararlaştırdığımız söyleşiyi bir akşam vakti kaldığımız otelin terasında yapıyoruz. Hanifi’ye işgal dönemini, işgal sonrası halkın durumunu ve İslam Emirliği’nin göreve gelmesiyle ülkedeki son durumu anlatmasını istiyoruz.
Kabil’de görüştüğümüz isimlere İslam Emirliği hükümetini sorduk. Siz, işgal döneminde de büyük mücadeleler vermiş bir alimsiniz. İşgal dönemini, Batı’nın buraya neden geldiğini ve burada yaptığı yıkımı bize anlatır mısınız?
Bismillahirrahmanirrahim. İlk olarak sizin gibi Müslüman, coşkulu, sadece kendi dertleriyle değil, İslam dünyasının, İslami hareketlerin dertleriyle de dertlenen kardeşleri ağırlamaktan mutluluk duyduğumu belirtmek isterim. Savaştan yıkılmış ülkeme hoş geldiniz. Sizi hakkıyla ağırlayamadıysak, bu bizim kusurumuzdur. İnşallah bunu telafi edeceğiz.
İkincisi, zaman az olduğu için hızlıca geçiyorum. Ben, elhamdülillah Müslüman ve dindar bir ailede dünyaya geldim. Rusların işgalinden önce babam ve abim, İslami Hareketle temas halindeydi. Ben de hicri şemsi 1352 yılında (Miladi 1974 yılında) böyle bir ailede doğdum. Rusların işgali ve sonrasında Amerikan işgalinden bu yana birkaç noktaya değineceğim. Sonrasında sorularınız olursa da cevaplandırmaya çalışacağım.
“RUSLAR, AFGANİSTAN’A GELDİĞİNDE 5-6 YAŞLARINDAYDIM”
Ruslar, Afganistan’a geldiğinde 5-6 yaşlarındaydım. Davut hükümetinin çöküp komünist hükümetin başa geçmesini çok az anımsıyorum. Dediğim gibi, elhamdülillah ailem Müslüman olduğu için Hizb-i İslami ile Kabil’deki genel merkezle olacak kadar aktif bir şekilde bağlantılıydı. O zamanlar, Kabil’e 15 kilometre uzaklıktaki Şekerdere’de yaşıyorduk. Rusların işgali sonrası bölgedeki ilk askeri baskın bizim eve yapıldı. O günün sabahında babam ve abim Kabil’e gelmişlerdi. Saat 8 gibiydi ve biz, sokakta oyun oynuyorduk. Askerler geldiler ve kadınları aradılar. Evimizde bir silah vardı. Annem silahı aldı ve elbisesinin içine sakladı. Diğer önemli eşyaları da gizlediler. Biz, güvenlik güçlerinin tekrar geleceğini anladık. Sonraki gün, kadın askerlerle birlikte geldiler. Sonraki gün annemler, silahı kuru üzümlerin olduğu komodinin içine gizlediler. Büyükbabam o zaman hayattaydı. Onu Kabil’e, babama haber vermeye gönderdiler. Askerlerin gece de geleceğini düşündüğümüz için babamlara eve gelmemelerini söylemiş. Askerler gece de geldiler. Evimizi kuşatmışlardı. Üzümlerin pişme mevsimiydi. Bütün üzümlerimizi ezdiler. Duvarlarımızı buldozerlerle yıktılar. Evimiz günlerce izlendi. Babam ve abim de eve gelmiyorlardı. Bir gece gizlice gelip sabaha doğru gittiler.
“TANIDIĞIM MÜCAHİDLER BİR BİR ŞEHİD DÜŞTÜ”
Sonraları evimizi, içindeki her şeyle birlikte terk edip Kabil’e geldik. Çıhılsütun’da bir ev kiraladık. Kabil’deki genel merkezde, büyük mücahitlerden Üstat Hamidullah Ekber vardı. Kendisini görmüştüm. Şekerdere’de de Kadı Metiyullah Cebbar vardı. Yine Kabil’de Şefiullah adlı bir mücahit vardı. Bu mücahitlerin hepsi şehit oldular. Yine şehitlerden adını hatırladığım Kadı Zübeyir ve Müdür Nusret dedikleri mücahitler vardı. Müdür Nusret’i zindanda komünistler idam ettiler.
Bu mücahitler bizimle irtibat halindelerdi ve evimize uğruyorlardı. İlk olarak 1360 yılında Üstat Ekber şehit oldu. Bir yıl sonra abimi tutukladılar. Abim serbest bırakılmadan hemen önce de babam tutuklandı. Babam tutuklandığında ben ilkokul ikinci sınıftaydım. Komünistler babam için evimizi bastıklarında beni de götürmeye gelmişlerdi. Benim yaşımı bile bilmiyorlardı. Halbuki o zaman 9 yaşındaydım. Babamla birlikte birçok kişi tutuklandı. Bir kısmı hapiste şehit edildi. Babam 5 sene tutuklu kaldı. Abim de tutukluydu. Serbest kaldıktan sonra Peşaver’e gitti. Yolda tekrar tutuklandı. Ancak sonrasında serbest bırakıldı. Bu süreç devam etti. Sürekli ya babam ya da abimi tutukluyorlardı.
Sonraki zamanlarda komünistler, mücahitlerin içine sızdı ve dışarı bilgi vermeye başladılar. İslam tarihine baktığımızda da Müslümanların her yenilgisinde içeriden birilerinin ihanetini görüyoruz. Afganistan’da da düşmanlar para ve maddiyatla içeriden bazılarını satın aldı. Bunlar, devrimin yolundan sapmasına ve hareketin önde gelen isimlerinin tutuklanmasına neden oldular.
“KOMÜNİSTLER GECE EVİMİZİ BASTILAR”
1365 yılında babamla birlikte Peşaver’e gittim. Karmal dönemi son bulmuştu ve Emin hükümetiydi. Her yerde kontrol noktaları vardı. Kabil’e döndükten sonra yine babamla birlikte Mezarı Şerif’e gittim. Babam sürekli geziyordu ve gittiği yerlere beni de götürüyordu. Benim gibi yaşı küçük olan çocuklar, Mücahitlerin odağındaydık. Çünkü kontrol noktalarında çocukların üstünü aramıyorlardı. Bu yüzden rahatça hareket edebiliyordum. Mücahitler arasında eşya taşıyabiliyordum. Abimin en güvendiği isimlerden biriydim. Bir kız kardeşim vardı – sonradan vefat etti-, o da yaşı küçük olduğu için rahatça hareket ediyordu. Mücahitlerin çoğunun evini biliyordu. Mektupları, eşyaları taşıyor, gerektiğinde mücahitlerin birbirine selamını iletiyordu.
1366 yılının başlarında Peşaver’den Kabil’e döndüm. Babam bir gün beni Şehrino’ya gönderdi. Gidip bir yerden bir not aldım. Komünist hükümetin polisleri peşimdeymiş. Gece eve döndüğümde anneme, “baba nerede?” diye sordum. “Dışarı çıktı, gelecek” dedi. Tabii babam gelmedi. Gece oldu, kardeşlerimle uyuduk. Gürültüyle uyandık. Babamın geldiğini sanmıştık. Ancak gelenler, komünistlerdi. Bir tanesi geldi ve elini cebime attı. Cebimden 3 adet fotoğraf ve mücahit kardeşlerden birine ait olan bir telefon numarası çıkardı.
“İŞGALCİLERİN OLUŞTURDUĞU FİTNE SONUCU BİNLERCE MÜSLÜMAN ÖLDÜ”
Hizbi İslami ve cemiyet arasında bir fitne oluşturdular ve iki tarafı birbirine düşürdüler. Sonra bunların adını halk arasında kötüye çıkardılar. Hizbi İslami boşu boşuna Kabil’i füzelerle vurdu ve 64 bin kişi öldü. Yine boşu boşuna diğer şehirlerde savaşlar çıktı. Bütün dünyaya ve sonraki nesillere şunu söylemeye çalıştılar: Eğer sizler de kıyam etmek ve gelecek nesillerinizi özgürleştirmek isterseniz, Amerika, Rusya veya başka bir güce karşı savaşırsanız, galip gelseniz bile ülkeniz yok olacak, ekonominiz yok olacak, halkınızdan şu kadar insan ölecek, şu kadarı yaralanacak. Her devrimin sonunda bunlar yaşanacak.
Kabil’deki güçleri birbirine düşürdüler. Sonunda mücahitler hükümeti başa geçti ve 5 yıl ülkeyi yönetti. Ancak maalesef o hükümet de etnik bir azınlıktan oluşuyordu. Biz de o dönem çok zarar gördük. Bizim evimiz de füzelerden nasibini aldı. Ne evimiz, ne malımız ve ne de mülkümüz kaldı. Sadece bize değil, kimseye kalmadı.
“‘TALİBAN DIŞ GÜÇLERİN DESTEĞİYLE KURULDU’ DİYENLER YALAN SÖYLÜYOR”
Sonuç olarak Mücahitlerin adı kötüye çıktı. Ancak Afganistan, Müslüman bir ülkedir. Halkı Müslümandır. Bu halk, alimlerinin arkasında durur. Alimler kimlerdir? Taliban’dır. Taliban’ın ilk kıyamı, halk hareketidir. “Dış güçlerin desteğiyle oluştular” diyenler, yalan söylüyor. İslami Hareket de bir halk hareketiydi. Zalim yöneticiye karşı oluşmuştu. Komünistlere karşı ayaklanmışlardı. Aynı şekilde mücahitlerin arasında bir kargaşa oluştuğunda alimler harekete geçti ve bu kargaşaya son vermek için Taliban’ı oluşturdu. Hareket Kandahar’da doğdu. Sonrasında güçlenince diğer istihbarat örgülerinin dikkatini çekti ve bazı şeyler yaşandı. Ancak dediğim gibi, Taliban’ın ilk doğuşu Molla Ömer’le birlikteydi ve tamamen içerideki çatışmaları ve etnik azınlıklardan oluşan hükümeti bertaraf etmek amacıyla oluşmuştu. Bir yandan Raşid Dostum vardı, diğer yandan Mücahitler vardı, Hazaralar vardı. Hazaralar da birkaç ayrı gruptan oluşuyordu. Kabil’deki ilk çatışmayı Hazara gruplarından Üstat Seyyaf ve Hizbi Vahdet başlattı. Hazaralar arasında çatışma çıktı. Bu savaşta da tutuklandığımı hatırlıyorum. Birkaç saat sonra serbest bıraktılar.
Taliban, çatışmaların arttığı bir dönemde ayaklandı ve Müslüman halk da onların yanında durdu. Onların 5 yıllık hükümetinde de Batı çok kötü bir propaganda yaptı. Amerika gelip Taliban hükümetini devirdi ve sonra yaşananları da biliyorsunuz.
“GEÇMİŞTE YANLIŞLAR DA YAPILDI”
Sizce Taliban’ın şu anki eksiklikleri nelerdir?
Taliban’ın şu anki sorunu, Batı’nın o dönem Mücahitlere yönelttiği suçlamalardır. Mücahitlerin, Ruslara karşı cihat ettiği dönemde ve sonrasında Amerika’ya karşı cihadındaki en önemli sorunlardan biri, cephedeki savaşçıların İslami fikrinin zayıf olmasıydı. Çünkü Rusların işgali çok ani oldu ve eli silah tutan herkes savaşa gitti. Planlarımızda, İslami bir düzen kurma düşüncesi yoktu. Savaşa gidenlerin çoğu Kur’an okumayı bilmiyordu, eğitim görmemişlerdi, İslami bir düzenin gerekliliklerinin ne olduğunu bilmiyorlardı. Öte yandan Ruslara karşı cihadın önde gelen isimlerinden bazıları fırsatçıydı. Onların tek amacı İslami bir düzen kurmak değildi. Amaçları maddiyat odaklıydı. Bir makam elde etmeyi hedefliyorlardı. Bir lider olarak adlarından söz ettirmek istiyorlardı ve bu amaçlarına ulaştılar. Ancak bu da geçici oldu. Çünkü bu Allah’ın sünnetidir. Allah’ın dinine ihanet edenleri Rabbimiz kesinlikle zelil eder. Onlar da İslam’ın ve cihadın adını kendi çıkarları için kullandılar. İslami bir düzenin kurulmasına engel oldular, yabancıların buradaki emellerine hizmet ettiler.
Taliban yenildiği zaman gayrete geldi. Afganlıların bir özelliği vardır. Düşmanı olan bir misafir gelip kapılarını çaldığında o misafiri düşmana teslim etmezler. Üsame Bin Ladin, Afganistan’a misafir olarak gelmişti. Amerikalılar onu istediklerinde Molla Ömer, misafirlerini kesinlikle teslim etmeyeceklerini söyledi. Bunu yapsaydı, Afganistan tarihine adını hain olarak yazdıracağını biliyordu. Şöyle söylenecekti: “Adamın bir misafiri vardı. Misafirinin bir düşmanı vardı. Bu düşman da kafirdi. Ve misafir de Müslümandı. Bu adam misafirini düşmana teslim etti.” Devletini kaybetti, ülkedeki hakimiyetini kaybetti, 52 ülke gelip Afganistan’ı işgal etti. Neden? Bir Üsame’yi teslim etmeleri için. Ancak Molla Ömer onu vermedi. Çünkü böyle yapsaydı tarihte hain olarak anılacaktı. Afganların dünyadaki onurunu ve izzetini tek başına yok edecekti. Molla Ömer bu onuru yok etmeyi göze alamadı.
Not: Röportajın ikinci bölümü yarın yayımlanacaktır.