Kanunlar İslami olmalıdır
Yüzde 99`u Müslüman olan bir ülkede Kanunlar İslamî olmalıdır
Yapılacak yeni anayasada inanç önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini belirten bölgenin kanaat önderlerinden Enver Kılıçaslan, yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede yapılacak kanunların da İslami kurallar esas alınarak yapılması gerektiğini söylediİbrahim Toprak / Doğruhaber
AK Partinin yüzde elli oy alarak seçimlerden galip çıkmasıyla gözler yapılacak yeni anayasaya çevrildi. Halk yeni anayasadan özellikle inanç önündeki engellerin kaldırılmasıyla ilgili çalışmaların yapılmasını beklerken Batman’ın tanınmış âlimlerinden ve kanaat önderlerinden Enver Kılıçaslan, hükümete önemli tavsiye ve uyarılarda bulundu.
“MÜSLÜMANIN KANUNU KUR’ANDIR”
İlk olarak, “Bu kâinatın yaratıcısı Allah’u Tealadır. Madem yaratıcımız yüce Allah’tır o zaman kanun koyucu da Allah’tan başkası olamaz” diyerek sözlerine başlayan Batman’ın tanınmış âlimlerinden ve kanaat önderlerinden Enver Kılıçaslan, her halükarda bir anayasa yapılacağını ve yapılacak yeni anayasada kesinlikle inanç özgürlüğünü güvence altına alan maddelerin olması gerektiğini söyledi. Kılıçaslan, “Bir Müslümanın kanunu ancak Kur’an olmalıdır. Olabilir ki bazı konularda yöneticilerin gücü bu doğrultuda kanun çıkarmaya yetmiyordur. Ancak kanunlar mümkün derecede, insanların inançları gözetilerek çıkarılmalıdır” dedi.
Unutulmaması gereken önemli bir konunun altını da çizen Kılıçaslan, “Bütün İslam âlimleri Şeriatın fıtri olduğunu söylüyorlar. Yani İslamî kurallar insanlar için en uygun olan kurallardır. Allah’u Teâlâ insanı yaratmış ve o insana göre de kanun çıkarmıştır.
Mesela İslam’a göre zina haramdır. Şimdi hangi insan yabancı bir kişinin kendi eşiyle, bacısıyla, kızıyla zina etmesini ister. Eğer bu insanın fıtratı bozulmamışsa o da başkalarının namusuna dokunmayacaktır” diye konuştu.
“İSLAMÎ OLMAYAN KANUNLAR DAYATILIYOR”
Dünyanın birçok yerinde anayasa hazırlanır veya kanunlar yapılırken insanların inançlarının göz önünde bulundurulduğunu dile getiren Kılıçaslan, ancak Müslüman ülkelerde tam tersi bir uygulamaya gidilerek halkın inançlarına zıt kanunların çıkarıldığını belirtti. Kılıçaslan, “Dünyanın birçok yerinde kanunlar çıkarılırken insanların inançları göz önünde bulundurularak çıkarılıyor. Ama maalesef İslamî toplumlarda insanların inançlarına göre kanunlar çıkarmıyorlar. İnançlara zıt kanunlar çıkarıyorlar. İnançları İslam olmayan kâfir ülkelerden aldıkları kanunları Müslüman ülkelerde uygulamaya çalışıyorlar. Böyle bir durum da ne insanlığa ne de İslam’a uygundur. Türkiye’nin yüzde 99’u Müslüman’dır deniyor. Eğer bu ülkede Müslümanlar çoğunluktaysa Müslümanların inançlarını içeren kanunların olması gerekmektedir” dedi.
İSLAM’DA ZULÜM YOKTUR
Çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede İslamî kanunları istemekten daha doğal bir durum olmadığını belirten Kılıçaslan, bu durumun başkalarına haksızlık etme veya haklarını gözetmeme anlamına da gelmediğini ifade etti. Kılıçaslan şunları söyledi: “Türkiye’de de çeşitli ırklardan, milletlerden insanlar yaşamaktadırlar. Ancak Türkiye’nin büyük bir kısmı Müslümandır ve Müslümanların inançları göz önünde bulundurularak kanunlar yapılmalıdır. Geri kalan kesimler için de Peygamber Efendimiz en güzel bir örnektir. Peygamberimiz Mekke’den Medine’ye hicret ettikten sonra Yahudilerle ve müşriklerle bir anlaşma yaptı. Dedi ki, ‘Burası bundan böyle bir İslam beldesidir ve bu İslam beldesinde sizin de haklarınız vardır.’ Böylelikle İslami kanunların uygulandığı Medine’de diğer inanç sahiplerinin de inançları gözetilmiş ve hiç kimseye zulmedilmemiştir.”
KENDİ YAPTIKLARI KANUNLARI YİNE KENDİLERİ ÇİĞNİYOR
Türkiye’de inançlı insanların göz ardı edilerek küçük bir azınlığın istekleri doğrultusunda kanunlar çıkarıldığını vurgulayan Kılıçaslan, şunları söyledi: “Büyük bir çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede bakıyoruz ki az bir kesimin istedikleri kanunlaşıyor. Onların istekleri göz önünde bulunduruluyor veya onların tepkileri kaale alınıyor. Kanunlar onların istediği gibi yapılıyor. Bu büyük bir yanlıştır, zulümdür ve adaletsizliktir. Ancak bakın ki onlar kendi yaptıkları kanunlara göre de hareket etmiyorlar. Uygulamada Müslümanlar için yaptıkları muameleler hiçbir kanunda yoktur. Birileri içtihatlarla, kanaatlerle kendi yaptıkları kanunların dışına da çıkarak Müslümanlara zarar veren her türlü kararı veriyorlar. Bu durumu zaten İslam kabul etmiyor. Ayrıca bu uygulama insanlık dışı bir uygulamadır. Bakın Elazığ İhya-Der yöneticilerine verilen ceza dünyanın neresine götürürseniz götürün, vallahi verilen kararın zulüm ve haksızlık olduğunu söyleyeceklerdir. Medeniyet görmemiş insanlara bile götürseniz aynı şeyleri duyacaksınız.”
ADİL KANUNA ADİL UYGULAYICI GEREKİR
Adil kanunlar yapılsa bile bu kanunları uygulayacak adil kişilerin olması gerektiğine dikkat çeken Kılıçaslan, “Sadece kanun çıkarmak yeterli olmamaktadır. Kanun başında Allah’tan korkmayan, kendi düşünce ve ideolojisine göre hüküm veren birileri olursa yine huzur olmaz. Yani hem kanunlar adil olmalı hem de uygulayanlar” şeklinde konuştu.
HÂKİMDEN DE HESAP SORULABİLMELİDİR
Yargı sistemindeki çarpıklıklara da değinen Kılıçaslan, bu çarpıklıklar içinde en büyük yanlışın haksız yere karar veren hâkimden hesap sorulamaması olduğunu söyledi. Bu durumun büyük bir zulüm olduğunu anlatan Kılıçaslan, İslam’ın bu konudaki uygulamasını şöyle anlattı: “Türkiye kanunlarına göre bir hâkim kendi keyfine, düşüncesine, ideolojisine göre bir karar verse ve bu kararı kanunlara aykırı olsa ve hakkında karar verdiği kişiye bilerek zulmetmiş olsa da o hâkimin dokunulmazlığı olduğu için verdiği ceza yanına kâr kalıyor. Ama İslam’da böyle değildir. İslam’a göre bir hâkim bir insanı yanlışlıkla veya inat ettiği için öldürürse ceza olarak o cezanın hakkı ondan alınır. Ama bu laik kanunlarda birisi dese bu taç altındır, hâkim dese yok bu kömürdür kimse bir şey diyemiyor. Hal böyle olunca adalet nerede olacak, hukuk nerede olacak?”
“HESAP GÜNÜNÜ UNUTMAYIN!”
Devletin başındaki yöneticilere de seslenen Kılıçaslan, yaptıkları her işte ahireti düşünmeleri gerektiğini belirterek, hesabını veremeyecekleri hiçbir işi yapmamaları tavsiyesinde bulundu. Seyda Kılıçaslan, “Bugün yönetici olanlar yarın mahşer gününde Allah’u Teâlâ’nın huzuruna çıktıklarında icra ettikleri görevin hesabını verebilecekler mi? Hz. Ömer ne diyor, "Bağdat’ta bir devenin ayağı burkulsa ben bunun hesabını nasıl veririm" diye korkuyorum. Baştakiler bu düşüncede olmadığı müddetçe adalet tesis edilmiyor. Bundan dolayı her ne yaparlarsa yapsınlar kesinlikle hesap gününü göz önünde bulundursunlar.” dedi.