TBMM Başkanı Mustafa Şentop Mardin'de etkinliklere katıldı
Bir dizi temaslarda bulunmak üzere Mardin'e gelen TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Mardin Artuklu Üniversitesinde "Türkiye'de toplum, Siyaset ve Anayasalar" konulu konferansa katılım sağladı.
Mardin Artuklu Üniversitesi Vali Kılıçlar Salonunda gerçekleştirilen programa katılan Türkiye Büyük Millet meclisi Başkanı Mustafa Şentop, "Türkiye'de toplum, Siyaset ve Anayasalar" konulu konferansta konuştu.
Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Prof. Dr. İbrahim Özcoşar ve Mardin Valisi Mahmut Demirtaş'ın açılış ve selamlama konuşmalarından sonra konuşan Şentop, dünyadaki küresel salgın sürecine, akademi alanında yapılması gerekenlere, meclisteki "bilinmeyen dil" meselesine ve yeni anayasayla ilgili konulara değindi
"Henüz aşılarda küreselleşmeyi görmüyoruz"
Sadece kendi insanlarını düşünen ülkelerin uzun vadede zarar edeceğini ve dünya ülkelerinin salgına ortak çözüm bulmaları gerektiğini belirten Şentop şu ifadeleri kullandı:
"Bütün dünyanın çok ağır şartlar altında salgına maruz kaldığını hepimiz takip ediyoruz. Çokta uzun eski salgın dönemleriyle kıyaslandığında da çok uzun bir dönem yaşadık. Bundan sonra da belki buna benzeyen başka dönemler süreçler olabilir. Dünya küreselleşti, dünya küreselleşti deyince hep bugüne kadar başta öncelikle paranın küreselliği daha sonra üretilen mal ve eşyanın küreselliği konuşuluyordu daha sonra insanların küreselleşmesi konuşuluyordu. Fakat her şey küreselleşti. Hastalıklarda virüslerde küreselleşti tabi bunlara karşı üretilecek çarelerin, başta aşı olmak üzere ilaçlar olmak üzere banlarında küreselleşmesi gerekiyor. Henüz aşılarda küreselleşmeyi görmüyoruz. Halbuki bu işin mantığı orda da bir küresellik gerektiriyor. Yani sadece belli bir ülkelerin vatandaşlarını aşılması salgına karşı tedbir mahiyetinde yeterli değil. Kendi vatandaşlarınızı aşılmanız diğer insanlar aşılanmadığı takdirde kısa vadede sizin önünüze tekrar bu sorunu çıkartacak.
Şentop, "Türkiye de 131'i devlet üniversitesi 78'i de vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 209 üniversitemiz var. Bu üniversitelerimizde bu yıl 8 milyon 400 bin öğrencimiz öğretim görüyor. Bu bizim nüfusumuzun yüzde 10'unu teşkil ediyor. Aslında bakacak olursak dünyada birçok ülkenin nüfusundan da fazla sayıda öğrencimiz var. İlk ve ortaokul öğrencilerimizi de kattığımızda Türkiye nüfusunun 30 milyona yaklaşan kısmı öğrenci. Nüfus, özellikle iyi yetişmiş genç nüfus bütün ülkelerin en önemli sermayesi. Tabiri caizse söyleyebiliriz ki, çalışmamak için hiçbir mazeret ve bahane yok. Dolayısıyla devletin sunmuş olduğu bu imkanların içini doldurmak, bu potansiyeli kaliteye dönüştürmek başta akademisyenlerimize ve öğrencilerimize düşüyor." dedi.
"Batıdaki gelişmeler karşısında hep geride hisseden bir toplum olarak yaşadık"
Türkiye'nin kaybolan özgüvenini bulduğunu ve artık Türkiye ürünlerinin dünya pazarında marka haline geldiğine dikkati çeken Şentop, "Öncelikle özgüvene sahip olmamız lazım. Birçok alanda özgüvensizliği aştık, Türkiye'nin 2 yüzyıldır toplum ve fert olarak en önemli meselesi bu özgüven problemidir. Batıdaki gelişmeler karşısında kendisi hep geride hisseden, psikolojik olarak yetersiz hisseden onların yapacağını yapamayacağımız kanaatine sahip bir toplum olarak yaşadık. Ama son 20 yıldır bu özgüven meselemizi aştık. Her alandan aştık, Türkiye ürettiği mamullerde dünyada bir marka haline geldi. Bunu akademi dünyasında da yapacak güce ve potansiyele sahibiz. Özgüvenle ilgili geçmişimize bilhassa Mardin'deki geçmişimize dayanmak istiyorum. Kur'an-ı Kerim'de ifade edildiği üzere; "Allah gücü iktidarı olduğu gibi, onunla beraber kültür ve medeniyet bilgi ve teknoloji öncülüğünü de insanlar arasında çevirip duruyor." Bazen birileri üste çıkıyor, birileri alta iniyor. Bazen alta inenler üste çıkıyor." şeklinde konuştu.
Şentop şöyle devam etti:
Biz iki kanatla uçan ilim kuşunun bir kanadına ağırlık vermeye başlamışız ama öbür kanadını yavaş yavaş boşlamışız. Bu sebeple zamanla tek kanadı kalan kuş uçamaz hale gelmiş. Öbür tarafta İslam dünyasından alan batıda da bizim o ihmal ettiğimiz kanat büyütülmeye, geliştirilmeye başlanmış. O kadar büyümüş ve obez bir büyüme içerisine girmiş ki diğer tarafın ihmaliyle şüphesiz teknoloji ve bilim alanında çok önemli gelişmeler var ama bunların insanlık için bir fayda hasıl ettiği noktasında soru işaretleri var. Fayda zarar mukayesesinde yaşadığımız 20'nci yüzyılın ortaya çıkarmış olduğu o büyük felaketler, bugün karşı karşıya kaldığımız iklim değişiklikleri sebebiyle insanlığı tehdit eden tablo, aslında batıdaki o tek kanatlı olan bilimsel gelişmelerin ortaya çıkarmış olduğu bir sonuç.
"İlim bizatihi faydalıdır ama o ilimden istifade edebilmek önemlidir"
Faydalanılmayan ilmin faydasız ilimden kötü olduğunu belirten ve Peygamber Efendimizn hadisiyle devam eden Şentop, "Belki ilim-bilgi dünyasında örnek almamız gereken, bilgi dünyasını her alanıyla kapsayan bir yaklaşım, çıkışımız için önemli. Akademi ve bilim dünyasında öne çıkmış birçok ismimiz var. Bunlardan birisi Mardinli Aziz Sancar hocamız, onun dışında salgın sürecinde ilk aşıyı bulan Uğur Şahin ve Özlem Türeci hocalarımız ve bunun gibi birçok alanda meşhur olmuş isimlerimiz var. Üniversitelerin birinci amacı bilgi üretmek. İkinci amacı ürettiği bilgiyi aktarmak-öğretmek. Üçüncüsüyse bu bilgiyi toplumu istifadesine sunmak ve faydalı hale getirmek. İlim bizatihi faydalıdır ama o ilimden istifade edebilmek önemlidir. Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam da "faydasız ilimden, kendinden faydalanılamayan ilimden Allah'a sığınırım." diyor. Yani ilmi faydaya dönüştürmekte ayrı bir iştir." diye belirtti.
Şentop, "Bu noktada da geliyor yeni anayasa tartışmalarıyla ilgili konuya. Çünkü üniversitelerimizin katkı verebileceği en önemli alanlardan biriside bu. Üniversitelerimiz siyasetin tartışma alanlarına bir projektör tutabilir. Siyaset birçok alanda faaliyet gösterirken o çalıştığı alanın aydınlatılmasına ihtiyaç duyuyor. O aydınlatmayı yapacak olan üniversitelerimizdir. Türkiye'de tartışılan konular çerçevesinde akademik yaklaşımlar, siyasetin tartışmalarını o karanlık bölgede değil de aydınlatılmış alanda yürütebilmesi çok önemli. Türkiye 1982 de anayasanın yürürlüğe girdiği ilk günden beri tartışıyor. 2011 yılında Türkiye'de seçimin temel gündem maddesi yeni anayasaydı." dedi.
"Türkçe dışında bir dille mecliste tutanak tutulmuyor"
Mecliste Türkçe dışında hiçbir dilde tutanak tutulmadığını ifade eden Şentop, bunun sadece Kürtçeye uygulanan özel bir durum olmadığını aktardı. Şentop, "Mecliste, bir milletvekili Kürtçe konuşmuşsa "bu bilinmeyen bir dil olarak yazılıyor." diyorlar. Yalan, yalan. Meclis tutanaklarında aslında bu belli. Mecliste tutanaklar kanun ve mevzuat gereği Türkçe tutuluyor, çünkü resmi dil Türkçe. Türkçe dışında başka bir dilde kelimeler olabilir, bazı ibareler kullanılabilir. Ama cümleler kurulduğu zaman bir dipnotla "Türkçe dışında başka bir dil" diye yazılıyor. Bilinmeyen bir dil diye yazılmıyor, bununda ses kaydı var. Bu konuşma Arapçada olsa Farsçada olsa Almancada olsa İngilizcede olsa İspanyolca da olsa yapılan bu, çünkü resmi dil olması hasebiyle Türkçe dışında bir dille mecliste tutanak tutulmuyor. Bu belli bir dile, Kürtçeye karşı tavırmış gibi bir iftar ve yalan kampanyasıyla yürütülüyor." söyledi.
Şentop hükümet sistemiyle alakalı olarak da şunları söyledi:
Bahsetmiş olduğumuz hükümet sistemi meselesi, yürütmeyle ilgili bir konu. Yasamayla, yargıyla bir alakası yok. Bu hükümet sistemiyle ilgili tartışmalarda bunu bir çorbaya dönüştürmek isteyenler var. İşin içine yargıyı koyuyor, yasamayı koyuyor. Geçenlerde şunu söyledim, sadece başkanlık sisteminde değil parlamenter sistemde de nihai kararı veren tek bir kişidir. Birkaç gün önce bir istifa olayı yaşandı. Maalesef hiç kimsenin tasvip edemeyeceği, vahim ve belki bizim tarihimizde de benzeri görülmemiş, bir vatandaşa çok galiz bir şekilde küfreden bir milletvekili meclisteki görevinden istifa etti. İstifasında dedi ki "Genel başkanımızın talimatıyla istifa ediyorum." E demek ki tek kişinin kararıyla görevinden istifa etmişsin. Dolayısıyla esas mesele sadece metin oluşturmak değil. Esas mesela o metinlerle mutabık örfler, gelenekler, taammümler oluşturmak ve bunlara hürmetkar olmaktır. Bunu sağlamadığınız zaman yeni anayasada yapabilirsiniz. Türkiye'de herkes kendisi için istediği şeyi, başkaları içinde ister hale geldiği zaman hiç tartışmasız anayasalar yapabiliriz. (İLKHA)