Doğu Türkistan sadece Müslümanların değil bir insanlık meselesidir
Türkiye’deki Doğu Türkistanlılar, Çin’in yaptığı zulmün soykırım boyutuna ulaştığını belirterek, Doğu Türkistan meselesinin bir insanlık meselesi olduğunu, başta İslam ülkeleri olmak üzere her kesimin bu zulme karşı durması gerektiğini söyledi.
Eğitim amaçlı Türkiye gelen ve sonradan ülkelerine dönemeyerek ailelerinden ayrı Türkiye’de yaşamak zorunda kalan Doğu Türkistan Uygurlarından Mirzehmel İlyasoğlu, Medine Nazimi, Cevlan Şir Mehmet ve Nur Muhammed Uygur, Çin’in Doğu Türkistan’da yaptığı katliam ve soykırıma ulaşan zulmünü anlatmak için başlattıkları Anadolu Seferi kapsamında Malatya’ya geldiler.
Çin'in Doğu Türkistanlılara yönelik zulüm politikalarını İLKHA'ya anlatan Doğu Türkistanlılar, Çin’in yaptığı zulmün soykırım boyutuna ulaştığını vurguladı.
Türkiye’ye 2007 yılında eğitim amaçlı gelen lisansını Çin’de, yüksek lisansını ise Konya Selçuk Üniversitesinde bitiren Mirzehmel İlyasoğlu, Çin'in 1949’dan 2017’ye kadar Doğu Türkistan’da her türlü zulme imza attığını söyledi.
Bu durumun 2017’den sonra ise soykırım boyutuna ulaştığını vurgulayan İlyasoğlu, "Çin, devasa toplama kampları kurdu ve milyonlarca insanı toplama kamplarına aldı. Bu toplama kamplarında; ana karnındaki çocuktan tutun 93 yaşındaki dedelerimize kadar, normal bir vatandaştan tutun profesörlere kadar bu toplanma kamplarında işkence, zulüm görmekte ve hatta bazıları katledilmiş durumda. Kimisinin iç organları çalınarak Çin’in başkenti Pekin’de 'Helal Organ' olarak Müslüman ülkelere satılıyor. Kadınlara tecavüz edilmekte, kısırlaştırılmakta ve köle işçi olarak çalıştırılmakta ve aynı zamanda üzerlerinde türlü türlü ilaçlarla biyolojik deneyler yapılmaktadır." dedi.
"Müslümanların namusu, şerefi, izzeti Çin’in ayakları altında ezilmektedir!"
Doğu Türkistan meselesinin bir insanlık meselesi olduğunu ve başta İslam ülkeleri olmak üzere her kesimin karşı çıkıp bu zulme dur demeleri gerektiğini kaydeden İlyasoğlu, şöyle devam etti:
"Eğer Müslümansak, ilk önce Müslümanların Çin’in yaptığı soykırıma dur demesi lazım. Çünkü orada yapılan soykırım, silahla katledilerek yapılan soykırım değil, orada Müslümanların namusu, şerefi, izzeti Çin’in ayakları altında ezilmektedir. Bu namus şeref, sadece Doğu Türkistanlıların değil, tüm dünyadaki Müslümanların namusu ve şerefidir. Bundan dolayı öncelikle Doğu Türkistan’daki bu mezalime, soykırıma dur demek öncelikle Müslüman aleminin vazifesidir. Bunun yanında bütün dünyadaki insanların da bu zulme dur demesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"Kız kardeşim 4 yıldır Çin’in toplama kamplarında esir"
Üniversiteyi Çin’de bitiren ve 2009 yılında Türkiye’ye gelerek İstanbul’da yaşamaya başlayan Medine Nazimi, kız kardeşi Mevlüde Hihal'in İstanbul Üniversitesinden mezun ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasına rağmen 4 senedir Çin’in toplama kamplarında esir tutulduğunu aktardı.
Nazimi, "Orada her gün insanlar hayatlarını kaybediyor, organları çalınıyor ve maalesef kadınlara tecavüz ediliyor. Bunların kardeşimin başına gelmesinden korkuyorum. Kız kardeşim alındığı zaman yeğenim (çocuğu) bir yaşındaydı ve 4 senedir annesiz büyümekte. Yeğenim de tüm çocuklar gibi annesiyle mutlu yaşamaya hakkı var. Bunun için anne-kızın birbirine kavuşması için öncelikle devletimizin ve tüm insanlığın bize sahip çıkmasını ve bir an önce kız kardeşimi kurtarıp yeğenimle birlikte Türkiye’ye getirilmelerini istiyorum." dedi.
"Kamplardaki Uygurlardan hiçbir haber alamıyoruz"
Şu an da kız kardeşiyle birlikte Türkiye vatandaşı olan yaklaşık 500 Uygur Türk'ünün Çin’in kamplarında esir tutulduğunu belirten Nazimi, "Onlara hiç ulaşamıyoruz. Sağlık durumları nasıl, başlarında ne geldi bilmiyoruz. Öncelikle Türkiye’yi temsil eden Pekin’deki Büyükelçimizin bu konuların üzerine daha iyi çalışma yapmasını, diplomatik olarak ellerinden ne geliyorsa yapıp bir an önce kendi vatandaşlarına sahip çıkmasını, onları o toplama kamplarından kurtarmalarını istiyorum." diye konuştu.
Türkiye’de geldikten sonra bir defa Doğu Türkistan’a gittiğini belirten Nazimi, oraya gittiğinde Çin polisinin sürekli kendisini takip ederek rahatsız ettiği için geri döndüğünü ve bir daha gitmediğini söyledi.
"Dünyanın Doğu Türkistan’da yaşatılan zulme dur demesi lazım!"
Türkiye’ye 2011 yılında eğitim amaçlı gelen ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitiren Cevlan Şir Mehmet, kendisi hariç tüm aile fertlerinin Doğu Türkistan’da toplama kampında tutulduğunu ifade etti.
Annesini kurtarmak ve ailesine kavuşmak için mücadele verdiğini belirten Şir Mehmet, "Doğu Türkistan, günümüzün cehennemine dönüşmüş durumda. Doğu Türkistan’da insanlık, Müslümanlık, Türklük tamamıyla ayaklar altında Çinliler tarafından yok ediliyor. Eğer bugün Doğu Türkistan’daki bu zulme dur demesek, yarın çok geç kalacağız. Çünkü orada bir uygarlık, bir millet Çinliler tarafından yok ediliyor! Belki bugünkü sessizliğimiz başka diktatörleri de cesaretlendirecek ve başka toplumlara karşı aynı cinayetleri işlenmesine yol açacaktır. O yüzden artık bütün dünyanın Doğu Türkistan’da yaşatılan zulme dur demesi lazım." diye konuştu.
"Annem ve kardeşlerimin de cansız bedenlerinin teslim edildiği haberini almak istemiyorum"
Nur Muhammed Uygur ise 2016 yılından beri İstanbul’da ikamet ettiğini, aralarında eşi ve 4 çocuğunun da bulunduğu ailesinden yaklaşık 40 kişinin Doğu Türkistan’da olduğunu söyleyerek şöyle devam etti:
"Babam hapishanede şehit edilmiş, 4 yıl sonra haberini aldım. Şu anda aldığımız bilgiye göre annem abim, ablam, kardeşim olmak üzere ailemden 6-8 kişi cezaevinde. Neden cezaevine atıldıkları ile ilgili herhangi bir bilgi yok. Babamın cansız bedeni teslim edildiği gibi annem ve kardeşlerimin de cansız bedenlerinin teslim edildiği haberini almak istemiyorum. 5 senedir ne eşimden ne çocuklarımdan ne kardeşlerimden ne de akrabalarımdan hiçbir haber alamıyorum ve irtibatım yoktur. Orada sadece zulüm değil soykırımın olduğunu, Uygurların da Müslüman ve insan olduğunu unutulmamasını istiyorum. Buradan yetkililere ve tüm İslam alemine sesleniyorum. Bizlere sahip çıkmanızı ve sesimize ses olmanızı arz ediyorum." (İLKHA)