Şair İsmet Özel: Aklınızı bit coin kurcalıyor
Şair ve yazar İsmet Özel, 'Turnayı gözünden vuran adamın kabrine nur indiğini hayal edebiliyor musunuz? Edemiyorsunuz. Çünkü aklınızı bit coin kurcalıyor. Kendinizi uzak değil, yakın geleceğin krallığında tutacağınız yere hazırlamağa çalışıyorsunuz” dedi.
İsmet Özel'in ‘istiklalmarsidernegi.org.tr' de yayımlanan, “İltifatın marifete ettiği” başlıklı makale şöyle:
Türk ruhunun kuvvetlice estiği iklimlerde iki şey birlikte vuku bulur: Neyin iyi olduğu fark edilir ve fakat fark edilmesi zor olmayan o iyi şey dünya hayatının gerçekçi kıvrımlarında umursanmaz. Ahlaklı adamın tavrı ve tutumu, servetin aktığı yer, verilen eserdeki sadakat yabana gitmez. İyinin iyi olmadığına kimseyi inandıramayacaksınız. Buna mukabil toplumun sizi tam yerinde davranışınız sebebiyle ödüllendireceğini bekliyorsanız boşuna beklemiş olacaksınız. Türkler asırlar içinde bu çelişik veya birbirini dışlıyormuş gibi görünen hisse öyle derinden vâkıf olmuşlardır ki, şu söze bağlanmağı esas sayar hale gelmişlerdir: İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir. Öte yandan mugalataya meraklı Batılı bizim dediğimizin yerini tutar beklentisiyle şunu söylemiştir: Erdemin mükâfatı kendisidir.
Batılının dünyayı değerlendiriş tarzında bir isabet var mı? Erdemli adam kendini mükâfata ermiş hisseder mi gerçekten? Eğer erdemli davrandığını kavrayan kişi kendini mükâfatını almış hissi içinde bırakmışsa ona kendini beğenmiş denir. Her kimin erdemiyle övündüğüne şahit olursak ortadan hem erdemli sanılan davranış ve hem de bu davranışın ödüllendirilişi kalkmıştır. Erdemli davranmaktan bir gönül ferahlığı elde eden kişi erdemden uzaklaşmanın ne olduğu hususunda hiçbir fikri olmayan kişidir. Ahmaklıkla erdemi birbirine karıştıranlar topluma ahmaklığı bulaştıranlardır. Eğer idealimiz Türk istiklâlinin noksansız gerçekleşmesi seviyesini tutturmuşsa gözümüzü serçelerden ayırmayalım. Onlara, o minicik kuşlara kafeste yaşamadıkları (yoksa yaşatılamadığı) için mi, neden, ehlileşmemiş, yani vahşi diyoruz.
Serçeleri bahane ederek hayatın vahşet gölgesi altında idamesini teklif etmiyorum. Teklifim insanın içine alındığı kafesin reddine dairdir. Bize ilk bakışta vahşeti seçmenin kafesi reddetmekten daha kolay olduğu fikri yakın gelir. Dilimize sarf edeceğimiz dikkat ahlâkımızı doğrudan baskı altına alır. Hangi fikre kapılacağımız hangi fikrin isabetli olduğu gerçeğinden daha ön sırada yer almamalıdır. Coşumculuk ibaresinin romantizm kelimesi yerine kullanılmak gayesiyle türetildiğini hesaba katarsak bizi vahşeti benimsemeğe coşumculuğun sürüklediğini kolayca anlarız. Modern hayatın yaşama aygıtlarıyla (elektronik ev âletleri hesaba katılsın) kuşatılmış olduğumuzu dile getirmekle parlak bir söz ettiğimizi sanırız. Oysa bizi modern hayatın yaşama aygıtlarına karşı kışkırtan modern hayatın kendisidir. Modernliği öğrenim müfredatının müdafaa ettiğine hak ettiği dikkati göstermekten sarfı nazar ederiz. Gündemimize kapitalizmin bir memuru olup olmadığımız sualini almayız.
İltifatın marifete ne ettiğini anlamak için dikkatimizi neler alıp sattığımıza çevirmeliyiz. Ticaret hepimize neyin karşılığında ne alınabileceğini öğretmelidir. Dersimizin baş konusu para olmalı. Avrupa'da kavimlere mahsus paraların yok oluşunun neyi izah ettiğine kafa yormamız lâzım. İnsan rızkının onda dokuzunun ticarette olduğunu bir Hadis-i Şerif öğretti bize. Hem fertler arasında ve hem de kavimler arasında alış veriş olmadan insan hayatının devam edeceğini iddia eden herkes saçmalamıştır. Şerefli insan hayatı alış verişe konu olan şeylere hudut koyarak başlar. Hududu “serbest piyasa ekonomisi” koyuyor görüşünü savunanlar dünyada liberaller olarak tanınır. Liberallerin bizim gözümüzden büyük menfaat piramidini sakladığı hiç aklımıza gelmez. Zirvede en büyük birikime ulaşmış sermaye sahipleri vardır. Zemine yaklaştıkça emir altında olanların sayısı artar. Bu artış modern hayatı çok sayıda insanın benimsediği yanılgısına hak verdirir. Bu durumu Türk ikliminde iyinin fark edildiği gerçeğiyle birleştirin. Netice bizi önce küçük devletlerin akabinde kendilerini büyük güç gibi sunan devletlerin kapıldığı modernleşmekten başka çıkar yol olmadığı hatasına götürür.
"Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar"
Dranas'ın Olvido şiirinden bu iki mısra modern insanın düştüğü dramatizmi tasvir eder. Şikâyetimiz elimizden bir şey gelmediği değildir. Elimizden neyin geldiğinin kıymetinin bilinmeyişidir.
Sırtında pırıl pırıl ipekten cepkeniyle sofu rakı içtiğini gördüğü bektaşiye “Haram olduğunu bilmiyor musun? Neden içiyorsun bu zıkkımı?” diye sormuş. Aldığı cevap bir başka sual haline girerek gelmiş: “Haram olduğunu bilmiyor musun? Niçin giyiyorsun bunu?” Burnundan kıl aldırmayan sofu: “Cepkenim saf ipekten değil; içinde pamuk karışık” deyince bektaşinin cevabı hazırmış: “Ben de saf rakı içmiyorum. İçtiğim suyla karışık”. İltifatın marifete neler ettiği aklınızı karıştırdıysa meseleyi bu hikâye dolaylarında düşünün. Tıpkı alkolsüz biranın haram olmadığını düşündüğünüz gibi. Modernlik kendi ömrünü uzatacak her ne ise onu marifet sayar. Mü'minlerin kardeşliği marifet değildir. Küfrü imandan ayırmak modern akla göre marifet değildir. Nereden nereye geldiğimize dair kimin bir fikri var? Bir zamanlar turnayı gözünden vurmak marifet idiyse bu marifete iltifat edecek adam da mı vardı? Turnayı gözünden vuran adamın kabrine nur indiğini hayal edebiliyor musunuz? Edemiyorsunuz. Çünkü aklınızı bit coin kurcalıyor. Kendinizi uzak değil, yakın geleceğin krallığında tutacağınız yere hazırlamağa çalışıyorsunuz.
İsmet Özel, 23 Rebiülevvel 1443 (29 Ekim 2021)
Kaynak: istiklalmarsidernegi.org.tr - Time türk