• DOLAR 34.571
  • EURO 36.169
  • ALTIN 2980.64
  • ...
Din kültürü nedir? Ahlak nedir?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Her dinde ve beşeri sistemlerde olduğu gibi İslam’ın da kendine göre bir ahlak sistemi vardır. İslam’ın ahlak sistemi Kur’an ve Sünnetten meydana geliyor... Peki, Din kültürü nedir? Ahlak nedir? Ahlak Felsefesi Nedir? Etik nedir? İşte merak edilen sorunun cevabı...

Din kültürü nedir?

Din ile kültür arasında karşılıklı ilişki söz konusudur. Yani din bir taraftan içinde doğduğu kültürü kendi esasları doğrultusunda dizayn etmekte, diğer taraftan kültürün değer ve imkânlarına göre kendisine yaşam ve uygulama alanı bulmaktadır. Zira dinler sosyal ve ahlakî değerlerle ilgili ortaya koydukları kurallarla kültürel sahanın biçimlenmesinde etkili olmuşlardır. Dinler sadece Allah’ın varlığı, sıfatları, âlemin var edilişi gibi ontolojik meselelere açıklama getirmemişler toplumsal hayatı düzenleyen ahlak ve hukuk kurallarıyla ilgili esaslar ortaya koyma suretiyle kültürlerin inşasında önemli rol oynamışlardır. Kutsal mabetler, dinî ritüeller, ayin ve törenler dinin kültürel tezahürleri olarak ortaya çıkmıştır.

Ahlak nedir?

Ahlâk Arapça ’da “seciye, tabiat, huy” gibi manalara gelen hulk veya huluk kelimesinin çoğuludur. Sözlüklerde çoğunlukla insanın fizik yapısı için halk, mânevî yapısı için hulk kelimelerinin kullanıldığı kaydedilir (Lisânü’l-ʿArab, “ḫlḳ” md.). Başta hadisler olmak üzere İslâmî kaynaklarda hulk ve ahlâk terimleri genellikle iyi ve kötü huyları, fazilet ve rezîletleri ifade etmek üzere kullanılmış; özellikle iyi huylar ve faziletli davranışlar hüsnü’l-huluk, mehâsinü’l-ahlâk, mekârimü’l-ahlâk, el-ahlâku’l-hasene, el-ahlâku’l-hamîde, kötü huylar ve fena hareketler ise sûü’l-huluk, el-ahlâku’z-zemîme, el-ahlâku’s-seyyie gibi terimlerle karşılanmıştır. Ayrıca ahlâk yanında yeme, içme, sohbet, yolculuk gibi günlük hayatın çeşitli alanlarıyla ilgili davranış ve görgü kurallarına, terbiyeli, kibar ve takdire değer davranış biçimlerine, bunlara dair öğüt verici kısa ve hikmetli sözlere ve bu sözlerin derlendiği eserlere edep veya âdâb da denilmiştir. İslâmî literatürde edep terimi ilk dönemlerden itibaren özel davranış alanları hakkında kullanılırken ahlâk, tutum ve davranışların kaynağı mahiyetindeki ruhî ve mânevî melekeleri, insanın ruhî kemalini sağlamaya yönelik bilgi ve düşünce alanını ifade etmiştir

Kur’an ve Sünnette Ahlâk: 

İslâm ahlâkının asıl kaynağı Kur’an ve onun ışığında oluşan sünnettir. Nitekim Hz. Âişe bir soru münasebetiyle Hz. Peygamber’in ahlâkının Kur’an ahlâkı olduğunu belirtmiştir (Müslim, “Müsâfirîn”, 139). Bu sebeple İslâm ahlâk düşüncesi Kur’an ve Sünnetle başlar. Bu iki kaynak dinî ve dünyevî hayatın genel çerçevesini çizmiş, amelî kurallarını belirlemiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de ahlâk kelimesi yer almamakla birlikte, biri “âdet ve gelenek”, diğeri de “ahlâk” mânasında olmak üzere iki yerde (Şuarâ 137; Kalem 4) ahlâkın tekili olan huluk kelimesi geçmektedir. Ayrıca pek çok âyette yer alan amel teriminin alanı ahlâkî davranışları da içine alacak şekilde geniş tutulmuştur. Bunun yanında bir (birr), takvâ, hidâyet, sırât-ı müstakım, sıdk, amel-i sâlih, hayır, mâruf, ihsan, hasene ve istikamet gibi iyi ahlâklılık; ism, dalâl, fahşâ, münker, bağy, seyyie, hevâ, israf, fısk, fücûr, hatîe, zulüm gibi kötü ahlâklılık ile aynı veya yakın anlam ifade eden birçok terim vardır. Hadislerde ise bu terimler yanında ahlâk ve hulk kelimeleri de kullanılmıştır.

Kur’ân-ı Kerîm’in insanın ahlâkî mahiyeti hakkındaki bu dengeli yaklaşımı, onun ahlâkî hüküm ve tercihlerini de aynı şekilde değerlendirmesine yol açmıştır. İşte Kur’an’ın insan hakkındaki bu ihtiyatlı iyimserliği İslâm ahlâkının temelde dinî kaynaklı olması sonucunu doğurmuştur. Kur’an ve Sünnete göre hakkında nas bulunan konularda yükümlülüğün kaynağı dindir. “Allah ve resulü bir şeye hükmedince, artık mümin erkek ve kadınlara işlerinde bir seçme hakkı kalmaz. Her kim Allah ve resulüne isyan ederse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur” (Ahzâb 36). Hz. Peygamber, ahlâkî hükümlerin de dahil olduğu helâlleri haram, haramları helâl saymaya yönelik bir anlaşmanın geçersiz olduğunu açıklamıştır.

Birçok eski milletlerin yıkılışlarında ahlâkî bozulma ve çöküntünün önemli ölçüde rol oynadığını haber veren ayetler Kur’ân-ı Kerîm’de büyük bir yer tutar. Bununla birlikte, ahlâk prensiplerine aykırı davranışların doğurduğu bu tür tabii ve fizikî zararlar, sosyal ve mânevî sıkıntılar İslâm’da ahlâkî müeyyide sayılmaz; dolayısıyla kişiyi sorumluluktan kurtarmaz.

 Ancak ahlâk kurallarının uygulanmasında, özellikle içtimaî düzenin sağlıklı işletilmesinde genellikle sadece bu motiflere dayanan bir ahlâk tam olarak saygıya değer sayılamayacağından, Kur’an ve Sünnette Allah’ı en yüksek derecede sevmek (Bakara 165), O’nun hoşnutluğuna lâyık olmak ve O’ndan hoşnut olmak (Mâide 119) temel ahlâkî motif olarak gösterilmiş, doğru inanç ve temiz yaşayışın en yüksek gayesinin Allah rızâsı olduğu vurgulanmıştır (Tevbe 72; Hadîd 27).

İslâm ahlâkının bu dinamik yapısı, onun sadece bir kitle ahlâkı veya sadece bir seçkinler ahlâkı olmadığı, aksine maddî, zihnî ve psikolojik bakımlardan her seviyedeki insanın kaygılarını ve özlemlerini dikkate alan, bununla birlikte ona, içinde bulunduğu durumdan daha ideal olana doğru yükselme imkânı sağlayan kapsamlı ve uyumlu bir ahlâk olduğunu gösterir.

Buna göre hayır statik olmadığı gibi gaye de statik değildir. Bütün insanların yapabilecekleri, dolayısıyla yapmak zorunda oldukları iyilikler (farzlar) yanında, yapılması kişinin fazilet ve kemal derecesine bağlı hayırlar da vardır. Ahlâk, bilgi ve fazilet bakımından sürekli bir yenilenmedir. Bunun için insan, Kur’ân-ı Kerîm’e göre, öncelikle inanç sevgisi kazanmalı, fenalıklardan ve isyankârlıktan nefret etmeli (Hucurât 7, 14), kalbini yani iç dünyasını Allah şuuru (zikrullah) ile huzura kavuşturmalıdır (Ra‘d 28). Bu suretle Allah şuuru insana ahlâkî ve mânevî hayattan zevk alma, hatalarının farkına varma, onlardan yüz çevirme ve Allah’tan bağış dileme fırsatı sağlayacaktır (Âl-i İmrân 135). İslâm’ın öngördüğü bu ahlâkî terakkinin ulaşacağı son nokta, insanın gaye bakımından çıkar kaygılarını aşması, hatta cennet ümidi ve cehennem korkusunun da ötesinde bütün düşünce ve davranışlarını Allah’ın emrine ve rızâsına uygun düşüp düşmeyeceği açısından değerlendirmesidir (Hûd 112; Şûrâ 15; İnsân 8-9). Bu son noktada İslâm ahlâkı pragmatik eğilimleri ortadan kaldırmakta ve kategorik bir ahlâk hüviyeti kazanmaktadır.

Ahlak Felsefesi Nedir?

 Ahlak felsefesinde din ve toplumsal sözleşme önemli bir yer tutar. Oldukça eski zamanlardan günümüze gelen ahlak kelimesinin felsefe içerisinde yeri ve önemi bulunmaktadır. Ahlak felsefesine göre ahlak durumunu din ve toplum kuralların belirlemektedir. Her toplumun benimsediği farklı dini anlayışlar ve yazısız toplum kuralları mevcuttur. Toplumun doğru olarak benimsediği hal ve hareketler ahlaklı içerik ve davranış olarak yorumlanmıştır.

 Ahlak Felsefesinin Temel Kavramları Nelerdir?

 Ahlak felsefesinin temel kavramları iyi, kötü, vicdan, ahlak yasası, kural, etik, irade ve ahlaki eylemdir. Bu kavramların tamamı soyut olduğu için her filozof tarafından farklı yorumlanmıştır.

 Ahlak Felsefesi ve Temsilcileri

 İslam filozoflarından Farabi, İbni Arabi, Gazzali ve İbn Tufeyl henüz 8. yüzyılda ahlak felsefesinin temelini atmıştır. Daha öncesinde ise Sokrates ve Platon gibi düşünürler erdem, etik, ilke gibi kavramlar üzerine birçok konuşma yapmıştır. Ahlak felsefesinin diğer temsilcileri şu şekilde sıralanabilir: Rene Descartes, David Hume, Franz Kafka ve İbn Miskev...

Etik nedir?

Etik doğru davranışlarda bulunmak, doğru bir insan olmak, ve değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik terimi Yunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.

Her ne kadar birbirlerinin yerine kullanılsalar da ahlak ve etik farklı kavramlar olarak değerlendirilebilir. Etik daha çok felsefenin bir alanı olarak doğru bir biçimde yaşamaya dair yapılan tartışmaları ve bu alanda geliştirilmiş iddiaları kapsarken, ahlak toplumsal kabuller, gelenekler, varsayımlar, kurallar ve yasalar üzerine kuruludur. Elbette bu kavramlara dair tartışmalar birbirlerine dair iddialarda bulunmaktadır.

Etik farklı disiplinlerdeki pek çok konuyu ve tartışmayı kapsamaktadır.  Pek çok alanda devam eden etik tartışmalar bu alanlara temel teşkil etmektedir. Etik evrensel değerleri konu edindiği için insanın bütün pratiklerini içerebilen yargılar ve doğrularla ilgilenir. İyi, kötü, doğru, yanlış, adalet, suç, değer, erdem, vicdan, gibi kavramları temel alan etik farklı alt dallara ayrılmaktadır.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir