En büyük övünç kaynağımız İslam’dır ÜLKENİN KADERİ AFGANLILARIN ELİNDEDİR ARTIK...
Afganistan’ın başkenti Kabil’de görüştüğümüz Prof. Dr. Nurullah Kevser, 20 yıllık işgali ve yeni Afgan yönetiminin dünyaya yansımalarını konuştuk. Prof, Kevser, işgalin bittiğini, ülkeye emniyet ve güvenin geldiğini belirterek yeni Afganistan hükümetinin tanınması sonrası ekonominin de düzeleceği umudunu taşıdığını ifade etti. Dünya basınının ülkedeki küçük sorunları çok büyük sorunlarmış gibi göstererek sanki işgal döneminde ülke güllük gülistanlıkmış gibi ters bir algı operasyonu yaptığını dile getiren Prof. Kevser, Batılı güçlerin Afgan halkının özgürlüğüne tahammül edemediğini belirtti.
Mehmet Sait Özcan-Doğruhaber / KABİL
Afganistan’ın başkenti Kabil’e geldikten sonra sık görüştüğümüz isimlerden biri de Prof. Dr. Nurullah Kevser oldu. Kendisiyle daha önce geldiği Türkiye’de tanışmış olduğu ortak bir arkadaş üzerinden ulaşıp tanıştık. Bir akademisyen, bir alim olarak kendisine işgal yılları, şu anki mevcut yeni Afgan yönetiminin işleyişi ve ülkenin tanınması noktasındaki görüşlerini sorduk. Prof. Kevser, işgalin bittiğini, ülkeye emniyet ve güvenin geldiğini belirterek yeni Afganistan hükümetinin tanınması sonrası ekonominin de düzeleceği umudunu taşıdığını ifade etti.
Dünya basınının ülkedeki küçük sorunları çok büyük sorunlarmış gibi göstererek sanki işgal döneminde ülke güllük gülistanlıkmış gibi ters bir algı operasyonu yaptığını dile getirdi. Batılı güçlerin Afgan halkının özgürlüğüne kavuşmasına tahammül edemediğine değinen Kevser, İslam ümmetinin bir parçası olarak Müslümanlardan isteklerinin bir bedenin azaları gibi birlikte yaşamayı arzuladıklarını ifade etti. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Selamünaleyküm. Ben Doktor Nurullah Kevser. Pehntİslun Üniversitesinde üniversite hocalığı ve Afganistan ilimler Akademisinin ilim kadrosunda görev yapmaktayım. Doktoram da şeriat ve kanun dalındadır. Onunla birlikte bir camide hatip olarak da görev yapıyorum.
“İŞGAL BİTTİ, ŞİMDİ SIRA; DİNİ, İNSANİ VE MİLLİ DEĞERLER ÜZERİNE BİNA EDİLMİŞ İSLAMİ BİR HÜKÜMETİN KURULMASINDA”
Ülkeniz büyük bir işgal geçirdi. Öncesinde İngilizlerin sömürgesi sonra Rusların işgali ardından Amerika’nın 20 yıllık işgali… Ve son iki aydır ülkenizi terk ettiler. Büyük bir yenilgiyle ülkenizden kaçtılar. Şu anda İslam emirliği yönetimde. Siz, öncelikle bu işgali nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şüphesiz Afganistan pek çok işgalle karşı karşıya kaldı. Tarih boyunca işgallerle karşı karşıya kaldık. Hem İngilizler tarafından Amerika, Rusya tarafından. Maalesef hem bölgeden ve hem bölge dışından yardımcıları ve destekçileri vardı. Elhamdülillah ilk defa tamamıyla özgürüz. Hiçbir kafir ve gayri Müslimlerin sultasında değiliz. Ülkemizin işgalden kurtulduğunu görüyoruz. Ülkenin kaderi Afganlıların elindedir artık. Afganlıların kendileri kendi kararlarını alıyorlar. Afganlar kendileri kendilerini temsil ediyorlar. Çünkü İslam’ın şemsiyesi ve hakimiyeti altında yaşayacağı için millet bundan dolayı sevinç içindedir. En büyük övünç kaynağımız İslam’dır. İşgal sonlanıp dini, insani ve milli değerler üzerine bina edilmiş İslami bir hükumetin kurulması için 30-40 yıl boyunca mücadele ettik. Ve bu milletimizin en büyük övünç kaynağıdır.
“DÜNYA BASINI KÜÇÜK SORUNLARI ÇOK BÜYÜK SORUNLARMIŞ GİBİ GÖSTERİYOR”
İslam Emirliği kurulalı iki ay geçti, gerek ülke içerisinde halkta gerek dışarıdan Afganistan’a bakışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her bir değişim-dönüşüm karşısında olayların, durumların değişmesi çok doğaldır. Burada büyük bir inkılap büyük bir değişim gerçekleşti. Var olan bir rejim tamamıyla yıkıldı gitti. Kökten yeni bir rejim kurulana kadar pek çok sorunlar olacaktır. Hem ekonomi hem siyasi ve askeri alanda düzenin yeniden oluşturulup kurulmasına kadar sorunlar olacaktır. Bu çok doğaldır. Bu sorunlar büyük bir inkılabın gerçeklemesi sonucudur. Mesela bazı ülkelerde darbe olduğunda düzen yerinde kaldığı halde ne kadar sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar. Burada bir rejim kökten değiştirildi. Onun için sorunların olması çok doğaldır. Ama maalesef dünya basını olayları ters yüz etmekle bu sorunları büyük göstermekle halkımıza zulmediyorlar. Basın borazanıyla küçük sorunları çok büyük sorunlarmış gibi gösteriyorlar. Neymiş efendim işsizlik, fakirlik şöyleymiş böyleymiş. Halbuki son 40 yılda hatırladığım kadarıyla hem fakirlik hem işsizlik hem sosyal adaletsizliğin hepsi vardı. Bunlarla beraber güvenlik ve asayiş da yoktu. Ama şimdi Elhamdülillah bütün Afganistan’da güven ve asayiş var. Sizler de gelip gördünüz. Her yer güven içindedir. Hiçbir sorunla karşılaşmadınız. Halbuki daha önce gelmek istediğinizde dünya kadar bürokrasi engellerine ek olarak güçlü nüfuzlu kişilerin size yardım etmesi lazımdı. Bugün ise bunların hiçbirine gerek kalmaksızın kalkıp geldiniz. Özgürce geziyorsunuz. Bu, burada bir güven ve asayişin olduğunu gösteriyor. İnşallah diğer sorunlarımız da yakın zamanda düzelecektir.
“MÜSLÜMAN AFGAN HALKININ KENDİ KANUNLARINI KENDİ DEĞERLERİNE UYGUN OLMASINI İSTEMELERİ ONLARIN DOĞAL HAKKIDIR“
Kabil Üniversitesinde öğretim üyesisiniz, alanınız Şeriat. İslam Emirliği ilan edildi. Bir İslami yönetim modeli gerekiyor. Yeni bir anayasa yapılacak. Sizce dünyaya da örnek olabilecek nasıl bir anayasa ve şeriatla yönetilebilecek bir İslam modeli ülkeye giydirilebilir?
Şüphesiz her milletin kendi değerlerini kendi devletlerinde görmek istemeleri doğal bir haklarıdır. Her bir millet inandıkları değerleri yönetimde, anayasada ve diğer alanlarda tatbik edildiğini görmek isterler. Afganlılar Müslüman bir millettir. Halkın yüzde 99,5’ten fazlası Müslümandır. Bu Müslüman halkın kendi kanunlarının kendi değerlerine uygun olmalarını istemeleri onların doğal haklarıdır. Değerimiz Kur’an’dır. Değerimiz İslam Şeriatıdır. Koyulacak olan kanunlar da bu İslam Şeriatına göre olacaktır. Evet, İslam şeriatı dünyanın kabul ettiği insani değerleri kendi içinde barındırıyor. Diğer ülkelerle olan arasındaki diyalogları değerlerimize tezat içinde olmamak kaydıyla insani değerler çerçevesinde kabul ederiz. İslam’ın insani değerler üzere olan ülkeler arasındaki konvansiyonlar, anlaşma ve bildirilere bir itirazı yoktur. Onu kabul eder. İslam’ın sahip olmuş olduğu geniş bakış açısıyla başka yerdeki var olan güzellikleri kabul eder. İslam’ın ilk geldiği zamana bakarsak İslam her şeyi değiştirmedi. İslam o zamanda var olan güzellikleri kabul etti. Altına imzasını attı. Bugünde de aynı şekilde ülkeler arasında olan konvansiyonlar, anlaşmalar, kanunlar İslam’a muhalif olmadığı müddetçe kabul ederiz. Dünyanın da kanunlarımızı inancımıza değerlerimize göre kurmamıza hak vermesi lazım. Ve başka birinin bize kendi kanunlarını dayatıp kanunlarımızı uygulamamıza izin vermemesi büyük bir haksızlıktır. Yani dünya kendi Demokratik anlayışını bize dayatmasın. Bıraksınlar sahip olduğumuz özgürlükle kendi değerlerimizi hayata geçirelim. Dünyanın bize bu hakkı vermesi lazım. Dünya bize “benim söylediğim daha doğrudur” diye bir şey dayatmasın. Belki bizim en iyi bildiğimiz şey bizim için daha iyidir. Eğer bizler ABD’de, Fransa’da Almanya’da, İngiltere’de dünyanın her bir yerine onlara gidip kanunlarımızı uygulayın dersek hiç kimse kabul etmeyecektir. Öyleyse bize de bu hakkı verin. Kanunlarımızı, anayasamızı, örfümüze, dinimize milli değerlerimize göre yapabilelim. Neden birden böyle ortalığı velveleye veriyorlar? İslam’dan neden korkuyorlar? Bu din korku dini değildir. Bu din rahmet dinidir. Bu ilahi rahmeti bizden almamaları lazım. Kendilerinin bıktığı kustuğu kanunlarını gelip bize dayatmaları insaf değildir. Öyleyse bırakın kendi kanunlarımızı kendi değerlerimize göre bina edelim. Anayasamız, adli, örfi kanunlarımız kendi dini ve milli değerlerimiz üzere olması lazım. Özgür ve hür bir ülkenin insanları olarak kendi değerlerimize göre kendi kanunlarımızı kurmak hakkımızdır.
“ŞÜPHESİZ DÜNYA GÜÇLERİ ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ ELDE ETMİŞ OLMAMIZA TAHAMMÜL EDEMİYOR VE BİZLERİ KENDİ ÇİZGİLERİNE GETİRMEK İSTİYORLAR”
Batı özellikle de Amerika işgalin sonlanması sonrası yenilginin şokunu yaşıyor ve özellikle Taliban’ın belki de tanınmaması için şu an bir baskı uyguluyor. İslam ülkeleri de korkar halde hareket ediyor. Yani şu ana kadar bir tanıma yok Afganistan İslam Emirliğini. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yani batının aslında şu anda işgali bitirmiş olsa da bu kez iş adamlarıyla Afganistan’ın yer altı zenginliklerini sömürmek için didindiğini görüyoruz. Batının bu tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Şüphesiz dünya güçleri özgürlüğümüzü elde etmiş olmamıza tahammül edemiyorlar. Ve onlar elinden geleni yaparak bizleri kendi çizgilerine getirmek istiyorlar. Hâlbuki hürriyet bizim hakkımızdır. Bu hakkın bize verilmesi lazım. Nasıl ki bizler başkalarının iç işlerine karışmıyorsak onlar da iç işlerine karışmasın. Başkaları da kendilerine iç işlerimize karışma izni vermesinler. İç işlerimize karışılması dünya için bir insafsızlıktır. Bırakın da huzur ve güven içinde yaşayalım. Bırakın da kendi milli ve dini değerlerimize göre yaşayalım. İster bölge ülkeleri olsun isterse de bölge dışı ülkeler olsun iç işlerimize karışması hem kendilerinin ve hem de halkın zararlarıyla sonuçlanacaktır. Öyleyse yabancıların iç işlerimize karışması zalimane bir tutumdur. Bu ülkeler ister bölge ülkeleri olsun isterse bölge dışı ülkeleri olsun böyledir. Kendilerine bu izni vermemesi lazım. Bırakın da Afganlılar kendi kaderlerini kendileri çizsinler. Ve bu hem Afganlıların ve dünyanın faydasınadır. Afganistan’ın istikrarı kesinlikle hem bölgenin ve hem dünyanın istikrarıdır. İkbali Lahori’nin tabiriyle onun salahı Asya’nın salahıdır. Ondaki kötülük Asya’nın kötülüğü olduğu gibi kesinlikle ülkemizin istikrarsızlığı bölgenin istikrarsızlığı anlamına gelmektedir. Ne bölge ülkeleri iç işlerimize karışmaya çalışsınlar ve ne de bölge dışı ülkeler. Hiçbiri kendilerine bu izni vermemeleri lazım. Belki şu an ülkemizde kısmen oluşan güven ve is tikrar ortamına şükretmeleri lazım. Ülkenin altyapısı için çalışalım. Halkımızı bu halden kurtarmak için çalışalım. Halkımıza başka bir savaşı dayatmayalım. Başka ülkeler bunu denemesinler. Bu hiç kimsenin faydasına değildir. Bu durum başka ülkelere de bir bedel ödetecektir. İstikrarsızlığımız başka ülkelere de sirayet edecektir.
“İSLAM ÜMMETİNİN BİR PARÇASI OLARAK MÜSLÜMANLARDAN ŞUNU İSTİYORUZ; BİR BEDENİN AZALARI OLARAK ONLARLA BERABER YAŞAYALIM”
Ülkeniz 20 yıllık savaşla büyük bir yıkım yaşadı. Ancak bu süreçte İslam ülkeleriyle de bir komşuluk ilişkisi geliştiremedi. Çünkü işgalciler vardı. Yeni İslam Emirliğini tanıma noktasında İslam ülkelerine seslenmek isterseniz, komşu ülkelere seslenmek isterseniz neler söylemek istersiniz?
Yıllar yılıdır Afganistan’ın diğer ülkelerle özgür ve bağımsız bir şekilde bir ilişki kurulmasına izin verilmedi. Özellikle de İslami ülkelerle. Ama beklentimiz bir Müslüman olarak şudur; diğer İslami ülkelerle kardeş ve uhuvvet çerçevesinde ilişkilerimiz gerçekleşsin. Bunu istemek bir Müslümanın hakkıdır. İslam ümmetinin bir parçası olarak Müslümanlardan şunu istiyoruz; bir bedenin azaları olarak onlarla beraber yaşayalım. Yabancıların iç işlerimize karışması ve İslam ülkeleriyle ilişkilerimizin kesilmesi hiç kimsenin faydasına değildir. Bunu bilin iç işlerimize karışılması düzensizlik ve istikrarsızlığı doğuracaktır. Ülkelerden de ricamız İslam ülkeleriyle olan ilişkilerimizde bizleri özgür bıraksınlar. İslam ülkeleri ve diğer ülkelerle özgür ilişkiler kuralım. Dünya ülkeleri bu hakkı bizim için tanımalıdır. İster yakın ve ister uzak ülkeler olsun İslam ülkeleriyle olan ilişkilerimize müdahale etmemeleri lazım. Çünkü İslam ümmeti tek bir parçadır. Allah Peygamberinin dediği gibi bunlar başkalarına karşı tek bir yumruk gibidir. Müslümanlar tek bir beden gibidirler. Ondan dolayı kendi değerlerimize özgür hür olarak sahip olmamız lazım. Allah sizleri korusun. Allah kardeşlik ve uhuvvetimizi korusun. Bütün İslam dünyası kardeşimizdirler. Allah tekrardan gerçek uhuvveti tekrardan tesis etsin. Asrı saadette şahit olduğumuz hali tekrar bize nasip etsin