• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Bosna'daki Sırp rahat durmuyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp üyesi Milorad Dodik, 10 yıldır belli aralıklarla yaptığı ayrılıkçı açıklamalarına bir yenisini daha ekledi. Sırp liderin, Dayton Anlaşması’nın özüne dönülmezse ordu, yargı ve vergilendirme sistemlerinde radikal adımlar atacağını söylemesi, zaten “barut fıçısı” Bosna Hersek’te gerilimin yeniden artmasına neden oldu.

Daha önce defalarca otoritesini kabul etmediğini söylediği Yüksek Temsilcilik Ofisi'nin (OHR) yürürlüğe koyduğu tüm yasal değişiklikleri inkar eden Dodik, 1995 yılında Bosna’daki savaşı sonlandıran Dayton’un aslına dönülmediği takdirde ülkedeki iki entiteden biri olan Sırp Cumhuriyeti’nin (RS) bağımsızlığını ilan edeceğini savunuyor. Sırp askerlerin Bosna Hersek Silahlı Kuvvetleri’nden ayrılarak entite ordusunun kurulması, aynı zamanda Bosna Hersek Anayasa Mahkemesi ile Başsavcılığının kararlarının bu entitede uygulanmaması için meclise teklif sunacağını söyleyen Dodik, RS’nin daha önce taraf olduğu anlaşmalardan (ortak ordu ve ortak vergi sistemi gibi) imzasını çekeceğini savunuyor.

2011 yılından beri çoğunluğu seçim arifeleri olmak üzere defalarca “Sırp entitesinin bağımsızlığını ilan edeceğini” söyleyen eski “sosyal demokrat”, yeni “aşırı sağcı” Sırp lider, “Dayton’un özüne dönülmesi” bahanesinin ardına sığınarak alenen darbe yapacağının mesajını veriyor. Zira mevcut Anayasa’ya göre ülke içindeki hiçbir entitenin tek taraflı bağımsızlık ilan etme hakkı bulunmuyor.

BAĞIMSIZLIK NARALARI

Dodik’in Sırp entitesini bağımsız yapacağına dair aleni ilk söylemi 2011 yılına kadar uzanıyor. Sırp lider, o tarihten itibaren farklı dönemlerde birçok kez bağımsızlık sloganları attı.

Son gerginlik ise aslında eski Yüksek Temsilci Valentin İnzko’nun temmuz ayında giderayak soykırım inkar yasasını yürürlüğe koymasıyla başladı. Srebrenitsa’daki soykırımı inkar edenlere hapis cezası öngören yasanın çıkarılmasının ardından devlet kurumlarındaki Sırplar boykota başladı.

Batılı kurum ve ülkelerin Dodik başta olmak üzere boykot yanlısı isimlere yaptırım uygulaması ve bu kişileri kara listeye alması, köşeye sıkışan Sırp liderin söylemlerini daha da sertleştirmişe benziyor. İyice gerginleşen Sırp lider, ortak ordudan ayrılma, vergi sisteminden çıkma ve mahkeme ile savcılığın yetkilerini inkar etme meselelerini entite meclisinin gündemine taşıyacağını, Dayton’un aslına dönülmezse de 6 ay içinde bağımsızlık ilanı teklifini meclis gündemine getireceğini açıkladı.

Sırp muhaliflerin desteği yok

Dodik, her ne kadar “Dünya üzerinde beni durdurabilecek bir otorite yok.” dese de ülkedeki tüm Sırpların desteğini almadan sonu savaş çıkaracak bir hamleye kalkışamayacaktır. Zira bugün rolüne soyunduğu 1990’ların savaş suçlusu Sırp lideri Radovan Karadzic’in arkasında o dönemde Yugoslav ordusu, istihbaratı, polisi ve paramiliter oluşumlar vardı. Oysa Dodik, en güçlü olduğu Sırp entitesi içinde bile hakkındaki görevi kötüye kullanma iddiaları nedeniyle ciddi bir muhalefetle karşı karşıya.

Örneğin, Muhalefetteki Sırp Demokrat Partisi (SDS), Dodik’in sözde bağımsızlık politikasının entitenin tamamını tehdit ettiği ve buna destek vermediklerini duyurdu. Dodik’in "savaş oyunlarının" en hafif sonucunun Bosna Hersek'te yaşayan Sırp nüfusunu tamamen yalnızlaştırılması ile sonuçlanacağı endişesini taşıyan muhalif kanat, bu hamlenin sadece entiteyi sarsan bazı skandalların üzerini örtmek için yapıldığı görüşünde.

BOŞNAKLARIN TEPKİSİ

Dodik’in “tehlikeli” açıklamalarının ardından ülkedeki en büyük Boşnak partisi konumundaki Demokratik Eylem Partisi'nin (SDA) tepkisi merak ediliyordu. Olası bir savaş senaryosundan kaçınmak istediklerini belirten SDA lideri Bakir İzetbegovic, zaten sayıları her geçen gün azalan gençleri cepheye göndermenin de günah olacağı değerlendirmesinde bulunuyor.

SİLAHLI ÇATIŞMA MÜMKÜN MÜ?

Açıkça görülüyor ki kendisine karşı uluslararası arenadaki baskı ve yaptırımlar arttıkça köşeye sıkıştığını görerek gerginleşen Dodik, bu uğurda Sırp Cumhuriyeti'nde yaşayan halkı da ateşe atmaya hazır. Fakat Dodik’in Sırp entitesi ordusunu kurmak istemesi, ileride olası bir bağımsızlık ilanı durumunda bölgede yeni silahlı çatışmaların olabileceği endişesine yol açıyor. Oysa özellikle Sırp entitesinde yaşayan halk, son savaştan sadece 25 yıl sonra yeni bir maceraya atılmaya hiç hevesli değil. Bu noktada aslında uluslararası toplum da yereldeki siyasiler de Dodik’in nereye kadar gidebileceğini görmek istiyor. Zira Dodik de bahsettiği hamleleri yapması durumunda bundan en büyük zararı aslında Sırp entitesinin göreceğini çok iyi biliyor.

Zaten çok kötü bir ekonomiye sahip olan, genç iş gücünü Avrupa’ya kaptıran Bosna Hersek’in ve özellikle de Sırp Cumhuriyeti’nin yeni ekonomik yaptırımlara ve izolasyona maruz kalması durumunda halk da Dodik’e sırtını dönecektir. Zaten gelinen noktada Dodik’in kendi halkının çıkarlarını ne kadar düşündüğü de ayrı bir soru işareti.

YENİ DODİK ARAYIŞI

İnzko’nun halefi yeni Yüksek Temsilci Christian Schmitd’in tüm bunlara karşı somut bir hamle yapıp yapmayacağı tartışılmaya devam ederken "Bonn Yetkileri" arasında devlet başkanını görevden almak da bulunan Schmitd’in böyle bir yetkiyi Dodik için kullanıp kullanmayacağı da merak konusu.

Tabii tüm bunlar olurken de bölgedeki Sırplar üzerine çok ciddi etkisi olan Sırp Ortodoks Kilisesi'nde ise Dodik'ten daha ırkçı ve şiddet yanlısı fikirlere sahip ama aynı zamanda adı kaçakçılıkla daha az anılmış yeni bir ismin arandığı söyleniyor. Görünen o ki “Sırp dünyası”, yeni bir isim bulana kadar Dodik'e, Bosna Hersek'e elinden gelen en büyük hasarı verme imkanı tanıdı.

Dodik’in tehlikeli söylemlerine sadece Bosna Hersek penceresinden bakmak da yanlış olur. Zira küçük bir coğrafya olan Balkanlar’da Bosna Hersek’te çıkacak olası bir çatışmanın domino etkisi ile Kosova’ya, Karadağ’a ve Sırbistan’ın Sancak ile Preşevo bölgelerine de sıçraması kaçınılmaz.

Çözüm, uluslararası toplumun ve büyük güçlerin konuya müdahil olup zaten acıların hala çok taze olduğu bu bölgede yeni çatışmalara neden olabilecek gerginlikleri sonlandırması ve sürdürülebilir çözümlere destek olmasıdır. Avrupa Birliği’nin de eski cazibesini kaybettiği bir dönemde bölge ülkelerini kendi hallerine bırakmak, sadece sorunların halı altına süpürülmesi anlamına gelecektir.

Ortadoğu Haber

Bu haberler de ilginizi çekebilir