Çin’in borç diplomasisi ve Latin Amerika’daki yansıması
Çin’in borç tuzağı Latin Amerika kıtasında, Asya ve Afrika’nın ardından kendini göstermektedir. Son on yıldır Çin, ABD ile mücadelesinde birçok bölgede farklı politika ve stratejiler ile öne çıkmıştı. Latin Amerika bölgesinde özellikle Arjantin, Meksika, Brezilya, Peru ve Şili bu tuzağa çoktan düşmüş olan ülkeler.
Özellikle 1950’den bu yana gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere kredi veren Çin son yıllarda bu borç ve kredinin karşılığında kabul edilemez taleplerde bulunmaya başladı. Literatüre Borç Diplomasisi olarak geçen, açık karşılığı Borç Tuzağı olan kavram küresel güç Çin tarafından uzun yıllardır kullanılmaktadır.
Çin bu stratejiyi ilk etapta Asya’da uygulamaya başladı. Çin’e olan borcunu ödeyemeyen devletler önemli liman ve topraklarını Çin’e bırakmaya mecbur hale getirildi. Stratejik anlamda bağımlı hale getirme ve akabinde o ülkelerin kritik noktalarını ele geçirme planı Çin’in çok net bir şekilde kullandığı ve kendisiyle özdeşleşen bir argüman haline geldi. Önceleri Asya ve Afrika ülkeleri ile başlatılan Borç Diplomasisi her geçen gün büyümekte ve farklı coğrafyalara yayılmaktadır. Çin, ekonomik olarak sorunları bulunan ancak kendisi açısından stratejik ve jeopolitik önemi olan, ulaşım ve yer altı kaynakları bakımından değerli olan bölgelere bu stratejiyle yaklaşmaktadır.
Bedava Peynir Sadece Fare Kapanında Olur!
Latin Amerika’da bölge halklarının büyük bir kısmı yoksulluk ve imkansızlıklar içerisinde yaşamını idame ettirmektedir. Öyle ki kıtanın ekonomik desteğe ihtiyacı her dönemde olmuştur. Uluslararası İlişkiler disiplininde sizin zaaflarınız başkalarının fırsatları olmaktadır. Bu bağlamda, bu yoksulluğu bir fırsata çevirmiş merkantilist Çin, bölgede her geçen gün daha çok yayılmaktadır. Bu fırsatı Latin Amerika kıta sakinleri vermektedir. Dr. Spencer’ın dediği gibi “Bedava peynir sadece fare kapanında olur”. Latin Amerika devletleri Çin’e güvendiği kadar herhalde birbirlerine güvense kıta huzura kavuşurdu.
Çin’in Latin Amerika ülkeleriyle 2000’de 10 milyar dolar olan ticaret hacmi, 2012’de 270 milyar dolara kadar çıktı. 2017 rakamları ise ABD ile yaşanan ticaret savaşına rağmen, kabaca 270 milyar dolar seviyesinde kaldı. Bu sebeple Çin, bölgede büyük bir yatırımcı haline geldi ve Latin Amerika ülkelerine milyarlarca dolar borç verdi. (www.aa.com, Hüsamettin Aslan, Çin’in Lâtin Amerika Politikası, 2018)
Çin’in borç tuzağı Latin Amerika kıtasında, Asya ve Afrika’nın ardından kendini göstermektedir. Son on yıldır Çin, ABD ile mücadelesinde birçok bölgede farklı politika ve stratejiler ile öne çıkmıştı. Latin Amerika bölgesinde özellikle Arjantin, Meksika, Brezilya, Peru ve Şili bu tuzağa çoktan düşmüş olan ülkeler. Bölgede ABD’nin ardından 2014 yılından bu yana ikinci ticari partner Çin olmuştur. Çin, Latin Amerika kıtasına İspanya, Portekiz ve İngiltere’den sonra gelip en hızlı ilerleyen ve planlarını gerçekleştiren aktör durumunda. Şayet Çin, Batı’nın ve özellikle ABD’nin kıtadaki siyasi, askeri ve ekonomik tahakkümünü sarsabilirse işte o zaman işler daha da karışacaktır.
Çin kıta ile kültürel alışverişi artırmak ve Çin kültürü ve inanış biçimlerini kıtaya yaymak istiyor. Bu sebeple Çince öğretimi en önemli araç. 2017 sonu itibariyle dünya çapında 138 ülkede, 525 Konfüçyüs Enstitüsü ve 1113 Konfüçyüs dersliği bulunuyor. Çin bu enstitülerin yaklaşık 40 tanesini Latin Amerika’da kurdu ve eğitmenlerini de kendisi atadı. Çin’in bölgedeki tek amacı kuşkusuz ekonomik çıkar değil. Çin, Latin Amerika’da bir etki alanı oluşturmak istemekte. Çin’in bölgeye gönderdiği eğitmenler yalnızca eğitim vermiyor elbette bu personel Çin’in her türlü menfaatini de gözetiyor. (www.aa.com, Hüsamettin Aslan, Çin’in Lâtin Amerika Politikası, 2018) Çinli bir milyarder, Panama boğazına alternatif oluşturmak ve iki okyanusu birleştirmek için Nikaragua’da yeni bir kanal inşa ediyor. Ayrıca Brezilya’da soya tarlaları da Çinli bazı yatırımcılar tarafından satın alındı. Tüm bunlara ek olarak, bazı Çinli yatırımcılar ise kısa bir süre önce muazzam stratejik öneme sahip bir adım atarak Brezilya elektrik sektörünün üçte birini ele geçirdi ve dijital bilgi alışverişini geliştirmek için Şili’den Çin’e uzanan bir Trans-Pasifik fiber optik kablo hattı döşemek için yatırım yaptı. Çin Brezilya, Şili, Peru ve Ekvator’daki otoyol inşaatlarından, Panama’daki liman projelerine, Meksika’daki hızlı tren projesinden Arjantin’in Patagonya Santa Cruz nehri bölgesindeki Çinli Shantui ve Gezhouba Grubu tarafından yapılan iki hidroelektrik santraline kadar birçok mega projeyi hayata geçirmeye çalışıyor. Tüm bu çalışmalar, Çin’in Lâtin Amerika’da 2030 yılı planları için uzun süredir uygulamakta olduğu politikanın yalnızca birer parçası. Ticaret hacminin karşılıklı olması beklenmekteyse de Çin’in Latin Amerika kıtasından az ithalat yaparken fazla ihracat oranına sahip olması da bir diğer önemli politikasıdır.
2000 yılında Çin’in Latin Amerika ticaretindeki payı yüzde 2, ABD’nin yüzde 53’dü. 2010 yılında ise Çin’in payı yüzde 11’e yükselirken, ABD’nin payı yüzde 39’a düştü. (www.aa.com, Hüsamettin Aslan, Çin’in Lâtin Amerika Politikası, 2018)
Sonuç
Sonuç olarak, yakın tarihte jeopolitik bir etki alanına sahip olabilmek adına Çin büyük yatırım ve borçlar verdi. Trump, Ulusal Güvenlik Stratejisi kavramıyla bugünlere bir ışık tutmuştur. ABD, o dönemde sıklıkla Trump sayesinde bunu tüm dünyaya duyurmuştu. Çin Borç Diplomasisi ile zor durumda bıraktığı devletleri kendi yörüngesine ve kontrolü içerisine sıkıştırmaya devam etmektedir. Latin Amerika devletleri birer birer bu tuzağa düşmeye devam etmektedir. 21. yy. ekonomik gücün en etkin ve yönlendirebilir bir güç olduğunu göstermiştir. 16 ve 17. yy. dönemlerinde büyük imparatorluklara verilen kapitülasyonlar bugünlerde modern diplomasi literatüründe bir başka şekilde yerini almıştır. Çin’in borç tuzağı Latin Amerika’da hareket alanı bulduktan sonra hızla ilerledi. Bu durumdan şimdilerde rahatsız olmayan kıta sakinlerinin yakın gelecekte çok pişman olmaları ise kaçınılmaz.
Baran