Yapıcıoğlu: 6-8 Ekim vahşetinden önce kamuoyu psikolojik olarak hazırlandı
Genel Başkanımız Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu canlı yayın konuğu olduğu Kanal 23’te yıldönümü nedeniyle 6-8 Ekim vahşetine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yapıcıoğlu: 6-8 Ekim vahşetinden önce kamuoyu psikolojik olarak hazırlandı
Elazığ’da bir dizi temaslarda bulunan Genel Başkanımız Yapıcıoğlu 6-8 Ekim’de başta Diyarbakır olmak üzere yaklaşık 35 şehirde karışıklıklar olduğunu, en büyük tahribat ve en büyük can kayıplarının da Diyarbakır’da yaşandığını söyledi.
Yasin Börü’nün canice, vahşice katledildiğini söyleyen Yapıcıoğlu, “Tarih boyunca farklı farklı dönemlerde katliamlar olmuştur. İnsanlar tek tek öldürülmüştür, topluca öldürülmüştür. İnsanlar yakılarak öldürülmüştür, kurşunlanarak öldürülmüştür, kesici aletler ile öldürülmüştür. Bazen doğranmıştır, bazen ezilmiştir bazen yükseklerden atılmıştır, bazen boğulmuştur, boğdurulmuştur. Fakat ben zannetmiyorum ki tarih boyunca bir insan, bir kişi hem kurşunlanmış olsun, hem bıçaklanmış olsun, hem yükseklerden atılmış olsun, hem arabayla üzerinden geçilmiş olsun, hem taşlarla sopalarla vurulmuş olsun, hem de yetmedi bedeni yakılmış olsun. Yani bu kadar vahşet olabilir mi? İnsanları bu kadar vahşi bir noktaya, bu kadar kindar bir noktaya getiren şey ne olabildi? İnsan düşünmeden edemiyor. Maalesef bizim memleketimiz ki; İslam’la yoğrulmuş topraklarda bu kadar dehşet verici bir vahşeti de yaşadık. Ben yıl dönümü münasebetiyle tekrar Yasin Börü ve o dönemde mazlumca katledilen bütün vatandaşlara rahmet diliyorum, katillerini de bir kez daha lanetliyorum. Allah bir daha öyle acılar yaşatmasın inşallah.” dedi.
“Etleri dağıtmalarına fırsat vermeden onları vahşice katlettiler”
6-8 Ekim’e haftalar öncesinden hazırlıklarını yaptıklarını, önce kamuoyunun psikolojik olarak hazırlandığını kaydeden Yapıcıoğlu, “O dönem Diyarbakır il başkanlığını yapan bir kadın radyolarda IŞİD’in sadece Diyarbakır’da 400 derneğinin olduğundan bahsetti. Bize değil, İslami olan herkese, her sakallıyı IŞİD diye hedefe koydular. Van’da Latif Şener ve Yüksekova’da İrfan Atsız adında 70 yaşlarında 2 yaşlı insanı, Cizre’de 66 yaşında yaşlı bir insanı, Kızıltepe’de kıyafetinden ve Kürtçe bilmemesinden dolayı biraz da görünüşlerinden dolayı biri Sudi Arabistanlı, diğeri Suriyeli olan biri mühendis diğeri de teknik elemanı olan iki kişiyi arabada yakmak suretiyle öldürdüler. Yine Diyarbakır’da sadece kıyafetinden dolayı, daha doğrusu yanındaki eşinin çarşaflı olmasından dolayı Mahmut Enes adlı vatandaş katlettiler. Yasin Börü ve arkadaşları da belki ellerindeki poşetlerin üzerindeki yazılardan dolayı bir yardım derneğinin organizesindeyken belki Kobani’den savaş ortamından kaçıp buraya gelen insanlara kurban eti dağıtırken, onların kimisinin kılık kıyafetinden, kimisinin de ellerindeki poşetlerin üzerindeki yardım kuruluşunun adından dolayı o etleri dağıtmalarına fırsat vermeden onları vahşice katlettiler.” dedi.
“Halkın canını malını korumakla görevli olanlar vazifelerini yapmadılar”
Çözüm sürecine de değinen Yapıcıoğlu, şöyle konuştu:
“Adına ‘çözüm süreci’ dedikleri çatışmasızlık döneminde Başbakan Yardımcısı olan bir zat şöyle bir beyanda bulunmuştu: ‘Karakolların önünden el sallayarak geçiyorlar. Çözüm süreci hürmetine, çözüm süreci bozulmasın onlara müdahale edilmiyor.’ Biz zannediyorduk ki bunlar silahlarıyla birlikte sınır dışına çekilecekler. Hatırlıyorsunuz değil mi? Şimdi biz defalarca söyledik henüz bu olaylar patlamadan önce de söyledik. Dedik ki: ‘şehirler silah depolarına döndü. Bu kadar patlayıcı bu kadar silahı şehirlere yığıyorlar, bu hayra alamet değil.’ Bunu ben bir siyasi kişilik olarak görüyorsam istihbarat teşkilatı olan, emniyet teşkilatı olan, ordusu olan bu kurumların da ayrı ayrı istihbarat teşkilatı olan Devletten bahsediyoruz. Devletin tüm bu yapılanlardan habersiz olması mümkün mü? O zaman devlet kurumlarının başında ya da o bilgi kanalları nerelerden geçiyordu, vanaların başında kim vardı, kim kapatıp açıyordu ben onu bilemem, bunu ortaya çıkarmak da devletin işidir. Yargı işidir. Ama bir gerçek var ki o dönem halkın canını malını korumakla görevli olanlar, o üniformayı giyenler, bunun için maaş alanlar, halkın parasıyla silah alıp beline takanlar vazifelerini yapmadılar. Bunların önemli bir kısmı o şehirde oturan insanlardı, başka bir yerlerden gelenler de vardı. Hatta özellikle Suriye tarafından gelen insanlar da bu olaylarda kullanıldı. Bunlar tutanaklara da yansıdı.
Ama biz başından beri şunu söyledik. Şimdi o vahşet yaşandı. O görüntüler tesadüfen birisi onu çekmemiş olsa ki bu profesyonel bir basın mensubu değil çünkü görüntüler çok kaliteli değil muhtemelen cep telefonu ile çekilmiş. Belki inkâr edeceklerdi, belki de aslında kurban eti dağıtan kişilerin işte tırnak içinde IŞİD adına onlarla çatışmaya giren ya da onları provoke eden ya da ne bileyim onların eylemlerini sabote etmeye çalışan kişiler olarak tanıtacaklardı. Ama Allah’ın yardımı o görüntüler ortaya çıktı. Nasıl bir vahşet sergilendiği ortaya çıktı. Birisi cep telefonu ile çekmiş ve basına düşmüş. Basına düştükten sonra kamuoyunda bir infial oluştu. İnsanlığı ölmemiş, vicdanı ölmemiş insanlar ses çıkardı ve ayağa kalktı. Bundan tam 2 ay sonra operasyon başladı. 2 ay sonra… Bakın 7 Ekim Yasin Börü ve arkadaşlarının şehit olduğu tarih. 6 Aralık 2014’te 2 ay sonra, 60 gün sonra operasyon başladı. Bazı gözaltılar başladı.
O dönemde yani bir de o dönemde valilik yapan bir zat vardı. Onun bir açıklaması oldu. ‘Eğer biz polisi sokağa çıkartsaydık, şehit verecektik.’ demişti. Ama şu var, yani evet polisin vazifesi vatandaşın canını malını korumaktır. Bunun için maaş alıyor. Güvenliği sağlamak onun işidir. Vatandaş kendi güvenliğini sağlayamaz. Güvenlik zaafının oluşmasında kusuru olan kimse yok mu, bunlar soruşturulmayacak mı? O yüzden diyoruz ki 3 sınıf insanın yargılanması gerekir. Evet o gün sokağa salınan tetikçilerin bir kısmı yargılandı. Ama bazıları henüz halen yakalanmadı. Bir de onları sokağa çağıranlar vardı. Onları sokağa salanlar vardı. Onları azmettirenler vardı, onlara hedef gösterenler vardı. Onlar neredeler? Onlar da hesabını vermeli. Bir de sokağı onlara terk edenler, önlerini açanlar, malzeme verenler vardı. Bütün bunların soruşturulması, yetkili makamların işidir. Kolluğun işi, adliyenin işi, savcılıkların işidir. Devlet eğer vatandaşını koruyamıyorsa, hiç olmazsa vatandaş malını veya canını kaybettikten sonra o işin sorumlusunu bulup yargı önüne çıkarsın. En azından bunu yapsın. Bütün bir kamuoyu bunu bekliyor. Sadece Yasin Börü’nün veya onun arkadaşlarının ve onun şehit olan arkadaşlarının yakınları değil, sadece biz değil, sadece onların kardeşleri ağabeyleri değil, bütün bir kamuoyu bu vahşetin sorumlularının yargı önüne çıkarılmasını bekliyor. Biz de sabırla bekliyoruz ve inşallah bir gün onlar da yani onları sokağa salanların, onları azmettirenlerin ve onlara alan açanların, onlara sessiz kanların yargılandığını ve cezalandırıldığını göreceğiz inşallah.”