HÜDA PAR’dan kaybolan Filistinlilere ilişkin açıklama
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Eşin, 9 Filistinlinin Türkiye’de kayıp olduğunu belirterek, bu Türkiye için bir güvenlik sorunu ve zaafı olduğunu ifade etti.
Haber Merkezi
Rehber TV'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Eşin, kaybolan Filistinlilere ilişkin hükümet cenahından ve emniyetten henüz bir açıklamanın yapılmamış olmasının endişeleri artırdığını belirtti.
“Siyah bir minibüse bindirilip kaçırılıyor”
Türkiye, güvenlik noktasında zafiyeti olan bir ülke olmadığını vurgulayan Eşin, kaybolanların Filistinli olması, MOSSAD gibi çok kirli bir yapıyı akla getirdiğinin altını çizdi. Eşin, "9 tane Filistinli Türkiye’de şu an kayıptır ki Türkiye güvenlik noktasında zafiyeti olan bir ülke değildir. Her tarafta kameralar, mobeseler var. Konya’da kaçırılan Filistinli öğrenci, insanların gözü önünde, kameraların olduğu bir yerde, tanıklar, şahitler var. Siyah bir minibüse bindirilip kaçırılıyor. Bu insanlara, araçlara ulaşılması kanaatimce çok zor değildir. Dolayısıyla bu noktada devletin güvenlik emniyeti, istihbarat görevlileri, istihbarat teşkilatı bu konuyu ortaya çıkarmakla mükelleftir. Bunu ortaya çıkarması lazım." dedi.
"Kaybolan Filistinliler basında fazla yer bulmadı"
Kaçırılan şahsiyetler ile ilgili basında çok fazla bilginin yer almadığını dile getiren Eşin, "Kimlerdir, hangi ailelere mensuptur, Filistin direnişinin önde gelen isimleri ile bir ilişkisi var mı akrabalıkları var mı oradaki direnişin önde gelen ailelerine mensup gençler midir? Tam olarak bunu da bilemiyoruz. Fakat bize gelen, Filistin büyükelçisi bu olayı takip etmektedir. Ama ne yazık ki şu anda hükümet cenahından, emniyet cenahından bir açıklama yapılmadı. Özellikle Türkiye'de bu tür olayların olması önemlidir. Endişelerimizi, korkularımızı artırmaktadır. Bize sığınan insanlar, hele hele mazlum Filistin halkı olunca, onlar bizim misafirimizdir. Örfümüzde, adetimizde, inancımızda, bize sığınan düşman da olsa eğer biz onu evimize almışsak, köyümüze topraklarımıza yurdumuza almışsak, onun canı, malı, izzeti, onuru, bizim izzetimiz, bizim canımız, bizim malımızdır. Dolayısıyla tamamen bizim sorumluluğumuzdadır, görevimizdir. Tabii kaybolanların Filistinli olması hemen MOSSAD gibi çok kirli bir yapıyı akla getirmektedir. MOSSAD’ın geçmişi çok kirlidir. Sicili çok kabarıktır. Sadece Filistin topraklarında değil, dünyanın birçok noktasında. Ürdün, Suriye, Katar ve birçok Avrupa ülkeleri dâhil. MOSSAD, bütün uluslararası antlaşmaları, diplomasi kurallarını hiçe sayarak Filistin direnişinin önde gelen liderlerine karşı, yöneticilerine karşı suikastlar, zehirlemeler, kaçırmalar yapmıştır."
"Türkiye için bir güvenlik sorunu, bir güvenlik zaafıdır"
"Bu aynı zamanda Türkiye için bir güvenlik sorunu, bir güvenlik zaafıdır." diyen Eşin, "Eğer bugün bu Türkiye'de 9 insan kaçırılıyorsa, hele hele şayet bunun arkasında dış güçler varsa, MOSSAD gibi kirli bir şebeke varsa, yarın öbür gün Türkiye'de çok farklı kirli işler yapabilir anlamına gelecektir. Dolayısıyla bu konu bir an önce açığa kavuşturulmalı ve varsa gerçekten de MOSSAD’la bir ilişkisi, Türkiye bu noktada diplomatik kanalları, farklı kanalları kullanarak en üst düzeyde tepkisini dile getirmesini istiyoruz, bekliyoruz." ifadesini kullandı.
"HÜDA PAR olarak, Kudüs davasını kendi davamız olarak biliyoruz"
HÜDA PAR tarafından bu yıl 3'ncüsü düzenlenen Selahaddin-i Eyyubi Sempozyumu'na ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Eşin, Kudüs davasını kendi davaları olarak gördüklerinin altını çizdi.
Eşin, "HÜDA PAR olarak, Kudüs davasını kendi davamız olarak biliyoruz. Yani bir yardım bir lojistik destek değil. Diyoruz ki Kudüs davası bizim davamız, biz bu konuda yardımcı değiliz, biz tarafız. Dolayısıyla 3 yıl önce, Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü fethinin yıldönümü olan 2 Ekim'de Diyarbakır'da bir program yaptık. O dönem hastalık olmadığından dolayı Diyarbakır'da bir salonda program yaptık. Önümüzdeki yıllarda bunu daha da ileri aşamaya götürmeyi hedefimize koyduk. Hastalıktan dolayı geçen sene ikincisini çevrimiçi yaptık. Bu sene tekrar çevrimiçi yapmak zorunda kaldık. Tabi orada Selahaddin Eyyubi’nin hayatını, mücadelesini okuyunca, araştırınca, şunu fark ettik. Selahaddin Eyyubi'nin tecrübesi, deneyimi, gerçekten de bugün Müslümanların, ümmetin, çok yönlü olarak ders alabileceği bir tecrübe, bir deneyimdir. Selahaddin Eyyubi üzerine Batı dünyasında, Avrupa üniversitelerinde, özellikle siyonist rejim çok yoğun olarak araştırma ve analizler yapıyor. Ekonomisti, güvenlikçisi, siyasetçisi, politikacısı, sosyologları, psikologları Selahaddin’in bu tecrübesini araştırarak kendileri de Haçlının durumuna düşmemek için tedbir ve önlem almaktadır. Geçmişe baktığımız zaman da İslam ümmeti, Müslümanlar, çok kısa sürede, çok büyük aşamalar yapabilecek bir potansiyele sahiptir."
"İslam ümmeti Selahaddin Eyyubi üzerine araştırma yapması gerekir"
İslam ümmetinin Selahaddin Eyyubi üzerine araştırma yapması gerektiğini belirten Eşin, şunları kaydetti: "Siyonistler haçlının durumuna düşmemek için Selahaddin üzerine yoğun olarak analizler, araştırmalar yapıyor. İslam ümmetinden maalesef Selahaddin üzerine bütün alanı İhtisas alanı olan düşünce kuruluşları hemen hemen yok. Var olanlarda yeterli değil. Dolayısıyla biz de Selahaddin Eyyubi'nin tecrübesini, deneyimini araştırmak ve bu deneyimden günümüz Müslümanlarının ders çıkarması açısından bir endüstri kurulmasını elzem gördük. Dostlarımız, kardeşlerimiz istişare yapması sonucunda böyle bir düşünce kuruluşunun gerekli olduğu, olması gerektiği kanaatine vardık. Günümüz şartlarında daha şu anki ümmet coğrafyasını baz aldığımız zaman bunun Türkiye'de ve İstanbul merkezli olmasının uygun olacağını düşündük. İstanbul, birçok ümmet coğrafyasından gelen akademisyenler, alimler, İslami hareket mensupları, şu an İstanbul'dadır. Müslümanlar birbirini görme, tanıma, istifade etme imkanı mevcuttur. Dolayısıyla biz de bu enstitünün İstanbul’da kurulmasına karar verdik. Elhamdülillah Selahaddin konuşuldukça, Aksa konuşuldukça, gündeme geldikçe, Kudüs’ün özgürlüğü, aksanın özgürlüğü de inşallah yakınlaşacaktır. Bu programların olması, enstitünün kurulması, düşünce merkezlerinin kurulması da Kudüs’ün özgürlüğünün yakınlaştığının inşallah alameti belirtileri olarak görmekteyiz."
"Kudüs'ün nasıl özgürlüğüne kavuşacağının somut bir planını ortaya çıkarmak hedefindeyiz"
"Sadece Kudüs'ün önemini anlatmak değil, Kudüs'ün nasıl özgürlüğüne kavuşacağının somut bir planını ortaya çıkarmak hedefindeyiz." diyen Eşin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunu ümmetle beraber, tabii tek başımıza yapacak durumda değiliz. Belki bunun içerisinde oluruz, belki öncü oluruz ama muhakkak içerisinde olacağız. Dolayısıyla bu tecrübeyi Müslümanlara aktarmak, Kudüs'ün özgürlüğüne kavuşacağı bir somut plan ortaya çıkarmak, Allah’ın izni ile bunun adım adım işlenmesini sağlamaktır. Kudüs’ün, Selahaddin Eyyubi’nin tecrübesini incelerken, aynı zamanda şu anda güncel olarak Kudüs'ün durumunu, Mescid-i Aksa'nın durumunu ve Filistin’de gelişen durumları, olayları da Müslüman kamuoyuna paylaşmak. Selahaddin Eyyubi’nin en büyük özelliği, Müslümanları Kudüs davası etrafında birleştirmekti. Kudüs, Müslümanların ortak davası, ortak paydası ise buna karşı da bütün ümmetin gücünün, kuvvetinin, birliğinin, bunu desteklemesi lazım. Temennimiz, umudumuz bu enstitü ile birlikte. Bu uzun vadeli bir projedir. Bu projeyi zamana yayarak, Selahaddin'in o dönemdeki tecrübelerinden istifade ederek Allah’ın izni ile bugün de Kudüs’ün özgürlüğüne kavuşturulmasını sağlamaktır."