• DOLAR 34.607
  • EURO 36.54
  • ALTIN 2926.136
  • ...
Prof. Dr. Süleymanlı: Sorunlara karşı ilgisizlik toplumsal duyarsızlaşmaya yol açıyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Toplumu oluşturan geleneklere, toplumun güncel sorunlarına ve toplumu sürdürecek tahayyüllere karşı gelişen yoğun ilgisizlik hali, toplumsal duyarsızlaşma olarak kabul ediliyor.

Duyarsızlaşmanın özellikle günümüz toplumlarının karşı karşıya olduğu en derin sorunlardan biri olduğunu ifade eden uzmanlar, sosyal sorunların çoğalmasında da önemli etkiye sahip bir fenomen olduğuna dikkat çekiyor.

Uzmanlar; otoriter siyasal idare, makineleşme, metropolleşme ve statükocu kültür tekelleri nedeniyle ortaya çıkan toplumsal duyarsızlaşmanın değerler eğitimi sayesinde önlenebileceğini vurguluyor.

Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, toplumsal duyarsızlaşma hakkında değerlendirmelerde bulundu ve nasıl önlenebileceği ile ilgili önemli bilgiler paylaştı.

Sorunlara karşı ilgisizlik toplumsal duyarsızlaşmaya yol açıyor

Toplumsal duyarsızlaşmanın toplumu oluşturan geleneklere, toplumun güncel sorunlarına ve toplumu sürdürecek tahayyüllere karşı gelişen yoğun ilgisizlik hali olarak tanımlanabileceğini belirten Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, "Toplumsal duyarsızlaşma; toplumu temellendiren vatan, dil, aile ve eğitim gibi ortak değerlere, toplumu süreklileştiren adalet, bayındırlık ve barış gibi acil ihtiyaçlara, toplumu geleceğe taşıyacak özgün maddi ve kültürel inşalara yönelik herhangi bir düşünce, duygu ve eylem bağlamı üretmeme durumunu ifade ediyor." ifadelerini kullandı.

Günümüz toplumlarının en derin sorunlarından biri

Duyarsızlaşmanın insanı diğer canlılardan ayıran önemli bir özellik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Süleymanlı, "Bu nedenle insan kendisine ve çevresine duyarlı yani etik bir anlayış sergiler. Duyarsızlaşmanın özellikle günümüz toplumlarının karşı karşıya olduğu en derin sorunlardan biri olduğu gibi, sosyal sorunların çoğalmasında da önemli etkiye sahip fenomen olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle günümüzde iklim krizi ve çevre yıkımlarının etkileri daha somut ve geniş ölçekli hissedilmeye, gözlemlenmeye başladıkça toplumsal duyarsızlaşma kapsamındaki eleştirilerin yapıya ve özneye ekolojik açılardan yöneltildiğini görmekteyiz." dedi.

Metropolleşme de toplumsal duyarsızlaşmaya yol açabilir

Toplumsal duyarsızlaşmanın otoriter siyasal idare ve statükocu kültür tekelleri nedeniyle ortaya çıkabildiği gibi metropolleşme  ve makineleşme gibi çağdaş yaşam unsurlarına bağlı olarak da meydana gelebildiğini dile getiren Süleymanlı,  "İktidarın kendi çıkarları dahilinde toplumun çıkarlarını tali bir hale getirmek için maddi ve kültürel anlamdaki tüm gücünü kullanması, toplumsal duyarsızlaşma durumuna neden olabilir. Bu nedenle de baskı veya rıza aygıtları kullanılarak toplumsal düşünce, duygu ve eylem gücünün sınırlandırılmasına binaen toplumsal duyarsızlaşma durumunun geliştiğini görmek mümkün." ifadelerini kullandı.

Süleymanlı sözlerini şöyle sürdürdü: "Toplumun kendi geçmişini unutması, bugün geldiği noktayı fark edememesi ve gelecekte var olma amacına yönelik olan motivasyonunu yitirmesi halinde toplumsal duyarsızlaşma durumunun varlığından söz edilebilir. Dolayısıyla belleğini, bilincini ve hayal gücünü kaybeden bir toplumun toplumsal duyarsızlaşma durumu içinde olduğu açıktır. Toplumsal duyarsızlaşma durumu önlenebilir. Bu noktada toplumsal yaşamı ve sistemi kapsayan disiplinler arası, derinlikli, bütüncül, eleştirel ve özgün bir eğitim-öğretim anlayışı inşa etmeye çalışmak zorunludur. Maddi ve manevi açıdan toplumun akli, hissi ve fiili yetilerini anmaya, anlamaya ve aşmaya çabalayan bir eğitim-öğretim anlayışı geliştirmenin, toplumsal duyarsızlaşmayı önleyebilir."

Değerler eğitimi ile duyarlılık artırılabilir

Toplumsal duyarsızlaşmayı önlemek için toplumun belleğini, bilincini ve hayal gücünü harekete geçirecek bir eğitim-öğretim anlayışının geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, "Toplumsal duyarsızlaşmanın önüne geçilmesinde çocukluk ve gençlik döneminde verilecek eğitim çok büyük önem arz ediyor. Çünkü bu dönem bireylerin toplumsal farkındalık  bilincinin oluştuğu, sosyal düzenin kavranmaya başlanıldığı ve temel değerlerin kazanıldığı bir dönemdir. Özellikle bu yıllarda değerler eğitimi sayesinde sosyal konulara ve sosyal problemlere olan duyarlılıklar artırılabilir. Ayrıca bu yaş kategorisinde toplumsal sorumluluk bilincinin arttırılmasına yönelik gönüllü faaliyetlere yönlendirilmesi de oldukça önemli. Toplumsal sorumluluk duygusu gelişen bireyler, bu sayede başkaları için endişe duyacak, toplumun daha iyi hale gelmesi için yapması gerekenleri bir görev olduğunu hissedecektir." dedi. (İLKHA)



Bu haberler de ilginizi çekebilir