Annesi ve kardeşinin dilinden Şehid Şahin Bünül
Bir gece vakti uğradığı saldırıda aldığı bıçak darbeleriyle ağır yaralanarak hastaneye kaldırılan Şahin Bünül, emellerine ulaşamadığını öğrenen saldırganlar tarafından hastanede şehid edilir.
Yaptığı İslami çalışmalarla şer güçlerinin hedefi haline gelen Bünül, bir gece vakti bıçaklı saldırıya uğrar. 17 yerinden bıçaklanan Şehid Şahin, Diyarbakır Dicle Üniversitesine ağır yaralı olarak kaldırılır.
Dönemin karanlık yapıları tarafından bıçaklanan Şehid'in henüz ölmediğini öğrenen hainler, katillerini yakından tanıyan Bünül'ün, kendilerini ifşa etmemesi için Dicle Üniversitesi'ne gelerek ameliyathane içinde onu şehid ederler.
İlkokulda çok başarılı bir öğrenci olan Şehid Şahin, çocukluğundan beri çok güzel ahlaka sahip bir insandı. İslami camiayla tanıştıktan sonra İslami çalışmalarda bulunmaya başladı. Çevresindekiler onun bu durumunu garipsiyor, ancak o güzel bir şekilde onlara İslam davasını anlatıyordu. Şehid Şahin, 3 Ekim 1998 yılında, Diyarbakır merkez Bağlar ilçesinde, dönemin karanlık yapıları tarafından acımasızca bıçaklanarak şehid edildi.
Şehid Şahin'in ilk, orta ve liseyi Diyarbakır'da, üniversiteyi ise Şanlıurfa'da okuduğunu belirten kardeşi Murat Bünül, abisinin okulda çok başarılı bir öğrencilik hayatı geçirdiğini söyledi.
Kardeş Bünül, "Şehid Şahin, benden bir yaş büyüktü. Biz 6 kardeşiz, en büyüğümüz Şahin idi. Şehid Şahin'in hayâ misali bir yaşantısı vardı. Özellikle terbiyesinden, ahlakından insanlar çok memnundu. İlkokulda çok başarılı bir öğrenciydi. Şu anki gibi takdir-teşekkür belgesi yoktu fakat öğretmen-öğrenci arasında hediyeleşme vardı. Şehid Şahin sınıfının en başarılı öğrencisiydi. Ortaokul ve lise dönemini başarılı bir şekilde geçirdi. Biz Diyarbakır'da yaşıyorduk, İslami bir hayata sahip olduğumuzu zannediyorduk fakat tam manasıyla İslamiyet'i yaşamıyorduk. İbadetlerimizden tutun İslami hassasiyetlere gösterdiğimiz özene kadar her şeyimiz eksikti ve cahili bir yaşantımız vardı. Elhamdülillah Şehid Şahin İslami bir camiayla tanıştı ve onda çok değişiklikler başladı, tabi bizler bunları garipsiyorduk." dedi.
"Önceleri savunduğu şeyleri garipsemiştik ancak sonradan hakikati anladık"
Abisinin yaşamından kesitler aktaran Bünül, Şehid Şahin'in bir gün babasına, "6 oğlun var, beni Allah yolunda zekât olarak ver!" dediğini anımsattı.
Abisinin hayatını anlatmaya devam eden Kardeş Bünül şöyle konuştu:
"Bir gün ben ve babam onunla tartışmaya başlamıştık. 'Üniversite mezunusun, niye bir işte çalışmıyorsun? Sana iş buluyoruz, kabul edip çalışmıyorsun. Namaz kılma demiyoruz, İslami çalışmada bulunma demiyoruz ama bir işte de çalış!' diye çıkışmıştım. Babam da bana destek çıkınca, Şehid Şahin babama dönerek: 'Baba! Senin 6 tane oğlun yok mu? 6 oğlundan birini zekât versen ne olur? Biz Müslümanız, beni Allah yolunda zekât olarak ver.' cevabını vermişti. O zaman İslami bir yaşantımız olmadığından söylediklerini çok garipsemiştik. Zamanla durumunu anlayıp anlayış göstermiştik." dedi.
"Şehid Şahin ağırbaşlı ve dinine bağlı olduğu için arkadaşları ona sofu diyorlardı"
Bünül, "Onun fikirlerini ilk benimseyen hacı annemiz oldu. Annem ona destek vermeye başlayınca onun da yaşantısı değişti. Bu durum üzerine annem, 'Evladım! Biz İslam'ı yaşadığımızı zannediyorduk meğer biz İslam'ın hiçbir şeyini yaşamıyormuşuz.' itirafında bulunmuştu. İlk İslami çalışmalarından sonra çevredekiler de garipsemeye başlamıştı. Çünkü çevremiz İslami bir hayatı tam olarak yaşamıyordu. Şehid Şahin ise bunlara karşı güzel yaklaşım gösteriyor, güzel üslupla, ayet ve hadislerle cevap veriyordu. Biz dille Müslümanız diyorduk fakat yaşantımız İslam'dan uzaktı. İslami camiayla tanıştıktan 3 yıl sonra evlendi, bir kızı oldu. Kızı henüz 6 aylıkken abim şehid edildi." ifadelerini kullandı.
Murat Bünül
"Polisler ne defin sırasında ne de taziyede bizlere rahat yüzü göstermedi"
Abisinin saldırıya uğradıktan sonraki durumunu anlatan kardeş Bünül, "Şehid olduğu zaman ben Bingöl'deydim. O gece saat 01.00'de bizi aradılar. Şahin'in vurulduğunu ve Dicle Fakültesi'nde olduğunu söylediler. Arayan kişi polisti ve evden arıyordu. Hastaneye gittik abimin na'şını mezarlığa götürüp defnettik. Definden hemen sonra terörle şube ekipleri bizleri bir saatliğine gözaltına alacaklarını söylediler. Fakat karakola götürdükten sonra, tavırları değişti ve bizi akşama kadar orada tuttular. Ben o güne kadar namaz kılmıyordum, Şehid Şahin benim namaz kılmam için çok uğraştı. Onlar bizleri 4-5 saat alıkoydular, hakaretler etmeye başladılar ve 3 kardeşimi farklı odalara götürüp işkence ettiler. İşkence sesleri gelmeye başlayınca babam ve ben müdahale ettik. Bunun üzerine onları bıraktılar ancak geldiklerinde çoğu yerlerinde işkence izleri vardı. O zaman tuttuğumuz avukatın araştırmalarından öğrendik ki emniyetin böyle resmi bir gözaltı kararı yokmuş. Zira ne resmi hiçbir giriş yapılmış ne de çıkış işlemleri… Taziyede de rahat bırakmadılar, Şahin'in taziyesine katılan arkadaşlarını da orda gözaltına aldılar. Polisler bir gece yine evimize gelip hakaret edince, onlara karşı çıkarak gördüğüm muameleye karşılık nefesimin yettiği kadar İslam davasına hizmet edeceğimi söyledim." dedi.
"17 bıçak darbesiyle şehid ettiler"
"Dicle Üniversitesi Hastanesi'nde yaralı olan abime müdahale edilmesine izin vermeyerek kan kaybından ölmesini istiyorlardı." diyen Kardeş Bünül, "Görgü tanıklarının aktardıklarına göre, Şehid Şahin, Kaynartepe Mahallesi'nde eve giderken bir grup tarafından 17 bıçak darbesiyle ağır yaralı olarak bırakılır. Onlar Şahin'in öldüğünü zannedip gidiyorlar. Mahalle sakinlerinden biri 155'i arıyor, 10 dakika geçmeden beyaz bir taksi gelip Şahin'i alıyor, Devlet Hastanesine götürüyorlar fakat müdahale edilmiyor, oradan da bir arabayla fakülteye götürüyorlar. Ambulansla değil normal bir arabayla onu alarak Diyarbakır içinde gezdiriyorlar ve o şekilde kan kaybından ölmesini istiyorlar. Dicle Hastanesinde de müdahale edilmiyor ve yarım saat boyunca o şekilde kan kaybından ölümüne neden oluyorlar."
"Dönemin Diyarbakır TEM müdürü, kurduğu bir çeteyle inançlı Müslümanlara saldırılar gerçekleştiriyordu"
Kardeş Bünül, "Taziyeden 15 gün sonra evimize gelip tehdit etmeye başladılar. O zamanlar Diyarbakır Terörle Mücadele Şube Müdürü olan A.Y., Diyarbakır'da devlet içinde kurduğu bir çete grubunu, Müslümanlığı yaşamaya çalışan insanların başına musallat ediyordu. Şu anda Silivri Cezaevinde FETÖ'den yatan dönemin TEM Müdürü Y., kandırdığı gençleri mütedeyyin insanların üzerine salıyordu. Paralel kumpaslarıyla Şahin ve Şahin gibi İslam davası için çalışan Müslümanları kendilerine düşman olarak görüyor ve düşmanlık yapıyorlardı." diyerek o dönemin karalık yüzünü dile getirdi.
Şehid Şahin, kanıyla ailemizde çok güzel değişikliklere vesile oldu
Hiç pişmanlık duymadığını söyleyen kardeş Bünül, "Yakın bir arkadaşı Şehid Şahin'in, dağa gitmeye karar veren bir genci saatlerce ikna etmeye çalıştığını ve sonunda o genci ikna ettiğini söylemişti bize. Öyle ki dağa gitmeye karar veren o şahıs sonradan çok güzel bir yaşantıya sahip oldu ve İslam'ı güzel bir şekilde yaşamaya başladı. Bir düşünelim toplumuna faydalı insanlar mı, yoksa İslam'a düşmanlık besleyen insanlar mı daha hayırlı? Şahin'in içki içtiği, faiz yediği görülmedi. Toplumun zararına bir çalışma yapmadı, peki niye şehid edildi? Onun tek bir amacı vardı, İslam'ı yaşamak ve yaşatmak… Çocukla çocuk oluyor, büyüklere saygı gösteriyordu ve çok şükür Şehid'in kanıyla ailemizde çok güzel değişiklikler oldu. Mutluyuz ve pişmanlık da duymuyoruz, Allah şehadetini kabul etsin." ifadelerini kullandı.
Sultan Bünül
"Şehid Şahin ibadetlerine bağlı biriydi"
Şehid Şahin'in ibadetlerine bağlı biri olduğunu aktaran anne Sultan Bünül, oğlunun küçük yaşta Kur'an-ı Kerim'i öğrendiğini söyledi.
Anne Bünül, "Şahinin fıtratı güzeldi, çocukluğundan itibaren çok güzel bir insandı. Huyu ve ahlakı çok güzeldi, bununla beraber çok başarılıydı, okulda derslerinde çalışkandı. Ev ahalisiyle çok güzel geçinirdi. Bana hiç karşı gelmezdi, küçük bir çocuk gibi beni dinlerdi, saygısı vardı. Evde kardeşleri bir şey kırsaydı, zarar verseydi kardeşlerine bir şey demeyelim diye, kırmadığı halde o hemen 'Anne ben kırmışım.' derdi. İbadetlerine bağlıydı, küçük yaşta Kur'an-ı Kerim'i öğrendi. Ortaokulda arkadaşları onu sofu diye tanıyorlardı, bütün arkadaşları o şekilde hitap ediyordu. Bir gün köyde sofrada yemek yiyorduk, Şeyh Selahaddin mevlit okudu, ondan öyle bir etkilendi ki, başladı ağlamaya… uzun bir süre ağladı. Ben ona baktım, hayret ettim, içimden dedim ki o daha küçük bir çocuktur, nasıl ağlıyor, niye bende bir şey oluşmuyor?" ifadelerini kullandı.
İslami davayı çok zorluklar içinde yaşadıklarını aktaran anne Bünül şöyle konuştu:
İlk 'Kutlu Doğum Etkinlikleri' başladığı zaman, açık alanda Müslümanların tekbirler getirdiğini gördüğüm zaman içim çok yandı. Zira onlar, böyle açıktan haykırmak istediler fakat İslam düşmanlarından dolayı hep gizli bir şekilde İslam davasını sürdürmek zorunda kaldılar, zorluklar içinde yaşadılar.
"Dışarda bu kadar fakir varken ben nasıl yeni elbise giyerim"
Oğlunun hayat hikayesini anlatmaya devam eden Anne Bünül, "Şehid Şahin çevresiyle çok iyi geçiniyordu. Ben bir kuşun bile ondan incindiğini düşünmüyorum. Mahalledeki insanlar o kadar ondan razıydı ki herkes onu oğlu gibi görüyordu. Yeni elbise giymezdi, dışarda bunca fakir insan varken ben nasıl bunları giyerim derdi. Unutmam, bir bayram günü için ona bir mont almıştım, ne ettiysem giymedi, dışarda fakir insanlar bu halde iken ben giyemem, demişti." diye konuştu.
"Gençlere tavsiyem: İnsanlara karşı güzel ahlaklı olsunlar, bu dava için koştursunlar, bu dava hak davadır, ayrılmasınlar"
"Allah şehadet mertebesini bize de nasip etsin" diyen anne Bünül, "Şehadet haberini gece vakti duyduk. İslami çalışmaları nedeniyle onu şehid ettiler. Toplum ondan razıydı, halka faydalı bir insandı, Kendisi önceden namaz kılıyor, Kur'an okuyordu, İslami camia ile tanıştıktan sonra daha sıkı bağlandı, İslami davası için daha çok koşturdu. Rabbim şehadetlerini kabul etsin, bütün Müslümanlara nasip etsin, bana da nasip etsin. Çok üzülüyorum fakat asla pişman değilim. Allah'a hamdolsun Rabbim şehadet mertebesini ona nasip etti. Gençlere tavsiyem insanlara karşı güzel ahlaklı olsunlar, bu davada koştursunlar, bu dava hak bir davadır ayrılmasınlar." tavsiyesinde bulundu. (İLKHA)