İnşirah suresi okunuşu İnşirah suresi Türkçe Arapça okunuşu İnşirah suresi anlamı meali İnşirah suresi tefsiri
İnşirah Suresi, Kur’ân-ı Kerîm’in doksan dördüncü suresidir. Mekke döneminde nazil olmuş ve 8 ayetten oluşmuştur. İnşirah kelime olarak açılmak ve genişlemek anlamını taşır. Halk tarafından Elemneşrahleke suresi olarak bilinen sure hakkında merak edilenleri ve İnşirah suresi okunuşu İnşirah suresi Türkçe Arapça okunuşu İnşirah suresi anlamı meali İnşirah suresi tefsirini haberimizde bulabilirsiniz.
İnşirah suresinde peygamber efendimizin karşısına çıkan sıkıntı ve zorlukları ve bunlara karşı Allah tarafından gönderilen ferahlık ve yardıma değinilmektedir. Bu bağlamda diğer kullara da sıkıntılar karşısında ümitsizliğe kapılmamaları nasihat edilmekte, her güçlükle birlikte mutlaka bir kolaylığın olduğu anlatılmaktadır. Peki İnşirah suresi okunuşu İnşirah suresi Türkçe Arapça okunuşu İnşirah suresi anlamı meali İnşirah suresi tefsiri nedir? Detaylar haberimizde.
İnşirah suresi okunuşu
Bismillahirrahmânirrahîm.
- Elem neşrah leke sadrek
- Ve vada'na 'anke vizreke
- Elleziy enkada zahreke
- Ve refa'na leke zikreke
- Feinne me'al'usri yüsren
- İnne me'al'usri yüsren
- Feiza ferağte fensab
- Ve ila rabbike ferğab
İnşirah suresi Türkçe Arapça okunuşu
İnşirah suresi anlamı İnşirah suresi meali
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
- Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?
- Ve ağır yükünü kaldırmadık mı?
- O senin sırtını ezen yükünü.
- Senin şanını yükseltmedik mi?
- Şüphe yok ki, her güçlükle birlikte bir kolaylık vardır.
- Evet, her güçlükle birlikte bir kolaylık vardır.
- Öyleyse (işlerinden) boş kalınca, hemen (ibadete) dur.
- Ve yalnız Rabb'ine yönel.
İnşirah suresi tefsiri
(1-4)
“Senin kalbini açıp genişletmedik mi?” diye çevirdiğimiz 1. âyetteki “şerh-i sadr” kavramını Râgıb el-İsfahânî, “kalbin ilâhî bir nur ile Allah tarafından bir huzur ve sükûnet, bir rahatlık ile genişletilmesi” şeklinde açıklamıştır (el-Müfredât, “şrh” md.). Hz. Peygamber’in kalbinin açılıp genişletilmesi ifadesini, Zümer sûresinin 22. âyeti de dikkate alındığında, onun beşerî idrak kapasitesinin vahiy ile arttırıldığına ve âzami seviyeye çıkarıldığına işaret olarak anlamak uygun olur. Müfessirler bunu, ona indirilen vahyi anlaması, koruması ve peygamberlik görevini yerine getirebilmesi için kendisine verilmiş olan zihin açıklığı, mâneviyat yüksekliği gibi mânalarla da açıklamışlardır. Bazı müfessirler ise Duhâ sûresinin devamı mahiyetinde olan bu âyetlerde, bir süre ara verilmiş olan vahyin yeniden başlamasıyla Hz. Peygamber’in mâneviyatının güçlendirildiğine değinildiği kanaatindedir.
2 ve 3. âyetlerde, Resûlullah’ın belini büktüğü bildirilen “yükün kaldırılması”ndan maksadın ne olduğu konusunda değişik açıklamalar yapılmıştır (bk. Râzî, XXXII, 4-5). Bize göre Allah’ın bir lütuf olarak onun omuzlarından kaldırdığı yük iki şekilde açıklanabilir: a) Arasında yaşadığı topluluğun inanç ve ahlâk yönünden içine düştüğü durumdan dolayı duyduğu ıstırabın, Allah’ın kendisini vahye mazhar kılıp kalbine ümit ve ferahlık vermesi suretiyle dindirilmesi veya hafifletilmesi; b) Tevhid inancını ve insan ilişkilerinde adalet, dürüstlük, merhamet, iyilikte yardımlaşma gibi erdemleri hâkim kılma mücadelesinde birçok ilâhî destek ve inayete mazhar kılınması.
Hz. Peygamber’in “şanının yüceltilmesi”ne müfessirler, Resûlullah’ın adının mukaddes kitaplarda zikredilmesini ve geleceğinin müjdelenmesini, kelime-i şehâdette onun isminin Allah’ın ismiyle birlikte yer almasını, gökyüzünde melekler, yeryüzünde müminler tarafından hürmetle anılmasını, Kur’an’da Allah’a itaatle birlikte ona da itaat edilmesinin emredilmesini örnek gösterirler (bk. Şevkânî, V, 542). Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olması da (bk. Enbiyâ 21/107) onun şanının yüceltildiğini ifade eder. Ayrıca erken döneme ait olan bu âyeti, ileride Resûlullah’ın isminin ve tebliğ ettiği dinin bütün dünyada tanınıp yayılacağını bildiren bir müjde olarak anlamak da mümkündür. Yine, Kur’an’da onun müstesna niteliklerini, Allah katındaki konumu ve değerini açıklayan âyetler de bu bağlamda “şanını yüceltme” olarak değerlendirilebilir.
(5-8)
Hz. Peygamber ve arkadaşları Mekke döneminde müşriklerin giderek türlü işkencelere kadar varan baskılarından acı çekiyorlardı. Bu durum hem peygamberi hem de müminleri üzüyordu. Yüce Allah resulünü ve müminleri teselli edip gönüllerini rahatlatmak için bu âyetleri indirerek sıkıntılardan sonra ferahlığın ve başarının geleceğini müjdelemiştir. Rivayete göre bu sûre inince Hz. Peygamber, 5 ve 6. âyetlerde güçlüğün yanında kolaylığın da bulunacağının iki defa zikredilmesini göz önüne alarak kendisine inananlara, “Müjdeler olsun! Size kolaylık geldi; artık bir güçlük iki kolaylığa asla galip gelemez!” buyurmuştu (Muvatta’, “Cihâd”, 6; Taberî, XXX, 151).
Oldukça muhtasar ve değişik şekillerde açıklanmaya elverişli olan “O halde önemli bir işi bitirince diğerine koyul” meâlindeki 7. âyetle ilgili olarak çok farklı yorumlar yapılmıştır (meselâ bk. Taberî, XXX, 152; Râzî, XXXII, 7). Bize göre İbn Âşûr’un, âyeti herhangi bir özel iş ve ibadetle sınırlamadan, “Önemli işlerden birini tamamlayınca ardından başka bir işe yönel ki böylece bütün vakitlerini önemli işlerle değer¬lendirmiş olasın” şeklindeki açıklaması isabetli görünmektedir (XXX, 416-417). Bu yoruma göre âyette Resûlullah’a ve onun şahsında müslümanlara bütün vakitlerini hayırlı ve yararlı faaliyetlerle değerlen¬dirmeleri, ibadet, dua, tebliğ ve irşad gibi dinî faaliyetlerin de; çalışma, üretme, öğrenme-öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi dünyevî faaliyetlerin de hakkını vermeleri istenilmiştir. Son âyette ise kişinin, gerek çalışmasında gerekse ibadetinde yalnız Allah’a yönelmesi, her işini öncelikle O’nun rızasını gözeterek yapması, ne diliyorsa O’ndan dilemesi, ne istiyorsa O’ndan istemesi emredilmiştir.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa:643-644