Gıda enflasyonu sarsıyor!
Gıda Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Onur Aydın, iktidarın hayat pahalılığı sorununa ve ekonomideki sıkıntılara yoğunlaşması gerektiğini belirterek “hayat pahalılığını önleyin” çağrısında bulundu.
Temel tüketim gıdaları başta olmak üzere birçok üründeki fahiş fiyat artışları devam ediyor. Her güne yeni bir zamla uyanan ve mağdur olan vatandaş, artık zamlara bir çözüm bulunmasını istiyor.
Son zamanlarda başta doğalgaz ve elektrik olmak üzere tüm gıda ürünlerinde dikkat çeken fahiş fiyat artışları halkı zor durumda bırakırken neredeyse her güne yeni bir zam haberiyle uyanan ve zamların bir türlü önüne geçilememesi nedeniyle mağdur olan vatandaş, artan gıda fiyatlarına tepki gösteriyor.
Her geçen gün artan hayat pahalılığına bir an önce yetkililer tarafından çözüm bulunması çağrısında bulunan Gıda Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Onur Aydın, gıda fiyatlarının ateş pahası olduğunu, birçok ürünün fiyatlarının katlanarak arttığını ve halkın tek derdinin ise hayat pahalılığı olduğunu ifade etti.
Vatandaşın artık çarşıya, pazara ve markete gidemeyecek duruma geldiğine dikkat çeken Aydın, gıda enflasyonundaki artışın vatandaşı ve özellikle de dar gelirleri mağdur ettiğini belirtti.
Aydın, mazot, gübre, yem ve elektrik gibi girdi fiyatlarındaki artışların, tarım alanlarının da tarım dışı kullanılması, köyden kente göç, üretimin planlı ve verimli olmamasının gıdada fiyat artışlarına neden olduğuna dikkat çekti.
Gıda enflasyonunun yüksekliği, halkın gıda harcamalarının toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturmasının dar gelirlileri çok fazla etkilediğini belirten Aydın, asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı Türkiye’de gıda harcamalarının çok büyük bir kesiminin hane bütçesinde de önemli bir paya sahip olduğunu vurguladı.
“Gıda ürünleri yüzde 50 arttı”
Türkiye'de son 2 yılda hayat pahalılığının gıda, tarım, hayvancılık alanında ve diğer maliyetlerin artmasından dolayı kontrol edilemez bir düzeye ulaştığına dikkat çeken Aydın, “Şu son 2 yıldaki toplam artışların miktarı birçok kalemde yüzde 100’ün üstünde, gıda ürünleri içinde son bir yılda ki artışlar ortalama yüzde 50 civarında diyebiliriz. İki yılı düşündüğümüzde artışlar, 2019'dan 2021'e geldiğimizde neredeyse iki katına çıktı. Vatandaşın maliyet gelirlerinin artmadan faturaların, gıda ve temel ihtiyaç malzemelerinin artması şimdiye kadar yürütülen, devlet ekonomik, tarım politikalarının ne kadar isabetsiz olduğunu, memleketin nereden nereye getirdiğini aslında çok somut bariz örneğini bugünlerde yaşamaktayız.” dedi.
“Asgari ücretle çalışanlar açlığa, yoksulluğa ve sefalete mahkum bırakılmıştır”
Türkiye’de halkın büyük bir çoğunluğunun dar gelirli olduğunu belirten Aydın, “Türkiye'deki yaşayan insanların büyük bir çoğunluğu yüzde 50'sinden fazlası asgari ücret ve asgari ücret civarında geçimini sağlamaktadır. asgari ücretin 2800 liralarda olduğunu, asgari geçimin indirimiyle birlikte 3000 bin lira civarında olduğunu düşünürsek 4 kişilik bir ailenin sadece gıda masraflarının 2 yılda yüzde 100 artmış olması şu an matematiksel, teorik olarak bu ailelerin açlıktan başka bir çaresi olmadığını göstermektedir. Yani düşük gelirli, asgari ücretle çalışan vatandaş açlığa, yoksulluğa, sefalete mahkum bırakılmıştır.” ifadelerini kullandı.
“Devletin, üreticisini ve satıcısını dolandırıcılıkla suçlaması doğru değil”
Ekonomi yönetiminin sorunlara zamanında isabetli müdahalelerde bulunmamasının sorunları daha da büyüttüğünü ifade eden Aydın, “Gelinen bu son noktada özellikle sorumlu ve yetkili makamlardan gelen çağrılara çok kulak kabartmış durumdayız. Vatandaşın alım gücünün düşmesinin arkasında sanki bazı tüccarların fiyat arttırması, sanki bu fahiş fiyatları maliyetlerden değil de satıcılar tarafından piyasanın manipüle edildiği gibi bir algı oluşturulmakta ve böyle bir algı yönetimi yapılmaktadır. Bu öncelikle hem ekonomi hem de sosyal gerçeklikten uzak bir yaklaşımdır. Devletin, üreticisini, satıcısını fahiş fiyatla veya dolandırıcılıkla suçlaması, vatandaş ile üreticiyi karşı karşıya getirmesini, buradaki sorumluluğunu ve yükümlülüğünü tamamen boşa çıkaran hamleler yapması ise devlet büyüklüğüne yakışan bir davranış değildir.” şeklinde konuştu.
“Fiyatlar artmıyor, TL değer kaybediyor”
Ekonomide yanlış atılan adımların faturasını halkın ödediğine dikkat çeken Aydın, “Türkiye, son 2 yılda yapmış olduğu yanlış ekonomik hamlelerle parasını değersizleştirmiştir. Boşaltılan Merkez Bankası rezervleri, ucuzdan satılan dövizler, dışarıdan alınan yüksek faizli borçlar ve iç piyasada vatandaşlara karşı döviz cinsinden borçlanması gibi arka arkaya yapılan yanlış ekonomik hamlelerin sonucunu şu anda vatandaş ödüyor. Vatandaş bu işin cezasını çekiyor. Genelde konuşmalarda, günlük hayatta ya da yöneticilerin yaptığı konuşmalarda gördüğümüz; ‘gıda fiyatları ya da her mamulün fiyatları artıyor’ gibi bir söylem var. Öncelikle bu söylem yanlıştır. Evet, gıda fiyatları pandemi geldiğinden beri bütün dünyada artıyor ama hiç bir ülkede 2 yılda yüzde 100 artmadı. Yanlış olan fiyatlar artmıyor, TL değer kaybediyor. TL’nin dünyadaki alım gücü düşüyor. TL'nin değeri kaybetmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası piyasalarda güven kaybetmesi, memlekette adalet, temel özgürlükler, ifade özgürlüğü ve temel haklar düzeyinde halen sorunların yaşanması, bugün ekonomik anlamda güvensiz, istikrarsız yatırım yapılmaktan kaçınılan bir Türkiye ve dövize karşı sürekli parası, emeği değer kaybeden bir Türkiye noktasına geldik.” diye konuştu.
“Yanlış yapılan uygulamaların özeti hal fiyatlarıdır”
Aydın, uzun yıllar benimsenen yanlış ekonomi politikalarının sürdürülemez hale gelmesiyle yaşanan kur yükselişi, buna bağlı ortaya çıkan hayat pahalılığı, enflasyon, iflaslar ve işsizlik başta geçim sıkıntısı yaşayan kesimler olmak üzere herkesin büyük bir yaşam zorluğuyla karşı karşıya gelmesine neden olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Bu geldiğimiz noktada suçlanacak kişiler üreticiler, satıcılar ve dağıtıcılar değil, TL'yi değersizleştiren, vatandaşı sosyal yardımlarla, dışarıdan desteklerle sürekli muhtaç sürekli bir desteğe, sosyal yardıma muhtaç hale getiren sistemlerin artık çöküşüdür. Yaşadığımız durum tam olarak neoliberal politikalar yürüten AKP ve AKP sermayesinin ülkeyi son 15-20 yıl da getirdiği tablonun özeti bugün budur. Yazın ortasında domatesi 5 liraya, salatalığı 8 liraya yiyoruz. Karpuzlu 2 liranın altında alamıyoruz. İktidarın, gelinen ve yanlış yapılan uygulamaların özeti aslında hal fiyatlarıdır .”
“Vatandaşın ucuz ürün alma eğilimi giderek artmaktadır”
Gıda enflasyonundaki artışın ekonomik, sosyal, coğrafi ve politik birçok nedeninin olduğunu belirten Aydın, “Gıda ve diğer tüketim malzemelerin tedarik zincirinde yer alan üretici, taşıyıcı, depolayıcı ve dağıtıcı gibi tedarik zinciri halkalarının kâr oranları bellidir. Özellikle de küresel tedarik zincirinde olan ürünlerin zaten fiyatlarında fahiş artışları söz konusu değil. Bunu hem piyasa kendi rekabet ve o özel piyasalar dengesinde kurmakta hem de vatandaşın ucuz ürün alma eğilimini giderek arttırmaktadır. Yani eskiden orta gelirli bir vatandaş aldığı domatesin fiyatını çok gözetmezken şimdi pazar pazar ve market market ucuz ürün arar duruma geldi. Böyle bir haldeyken yöneticilerin önce kendilerine düşen, kendilerinin yapabileceği alanda özeleştiri verip daha sonra gerçekten fahiş fiyatı arttıran varsa, bu işi suiistimal eden kurumlar, kişilerle yasal mekanizmalarla ve denetim yoluyla hesaplaşılmalıdır. Bunlara televizyondan gözdağı vermek, halkın dikkatini sürekli bu fahiş fiyatlarla ve bu fahiş fiyatların tedarikçilerinden kaynaklandığına dikkat çekmek çok tehlikelidir, sorumlu bir devlet anlayışına uzaktır.” dedi.
“Artık vatandaş algı yönetimine kanmıyor”
Gıda enflasyonundaki aşırı artışın vatandaşın da alım gücünü büyük ölçüde azalttığını belirten Aydın, “Vatandaşın artık resmi gördüğünü düşünüyorum. Bu yapılan uygulamaların, yanlış yönlendirmelerin, dezanformasyonların ve algı yönetiminin artık vatandaşta çalışmadığını görüyorum. Buradaki sorumluluğum ne üreticilerde ne taşıyıcılarda ne de depocularda olduğunu düşünüyorum. Çünkü tarım politikalarının sürdürülebilir olmadığını, ithalata bağlı bir gıda tarım politikasının artık alışıla geldik, artık Türkiye'de kanıksandık bir gerçek olduğunu, bu şekilde gelecekte gıda egemenliğinin söz konusu olamayacağını biz defaten belirttik.” diye konuştu.
Aydın, gıda, tarım ve hayvancılıkta tedarik zincirinin sağlıklı ve ekonomik olarak sağlanması gerektiğini de sözlerine ekledi. (İLKHA)