• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
KÜRT MESELESİ NASIL ÇÖZÜLÜR? HÜDA PAR NE DİYOR?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

HABER MERKEZİ

Ülkenin en önemli gündem maddelerinden biri yıllardan beri çözülemeyen Kürt meselesi. HÜDA PAR, konu hakkında kapsamlı çözüm önerileriyle kurulduğu günden bu yana konuyu gündemleştiriyor. Parti yetkilileri ise her platformda konunun çözümüne vurgu yapıyor. Peki HÜDA PAR Kürt meselesi için ne diyor? İşte HÜDA PAR’ın Kürt meselesine çözüm önerileri

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu,  19 Nisan 2018’de “Kürt meselesine adil çözüm çağrısı” başlığı altında bir basın açıklaması düzenlemiş ve burada HÜDA PAR’ın Kürt meselesine bakışını ve çözüm önerilerini gündeme getirmişti.

“Kürtler vatanın sahibi ve devletin kurucu halklarındandır”

Ülke gündemindeki birçok meselenin de bu mesele ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgisi olduğunu belirten Yapıcıoğlu, “Kürt meselesinin çözümü, diğer sorunlarımızın çözümüne de katkısı olacaktır. Kürtler, Türkler’in Anadolu’ya gelişinden binlerce yıl öncesinden bu topraklarda toplu olarak yaşamaktaydı. Müslüman Türk kardeşleri ile tarihsel birliktelikleri tarihin akışını değiştirmiştir. 1071’de Malazgirt’teki birliktelik ile Anadolu’nun fetih kapıları açıldı. 1514’teki beraberlik ile diğer İslam kavimlerinin önemli bir kısmının birlikteliğine giden yol açıldı. 1915’teki birliktelik ile Çanakkale boğazı ve Anadolu’nun kapıları batılı emperyalistlere kapatıldı. Kürtler kiracı veya mülteci değil, bu vatanın sahibi ve devletin kurucu halklarındandır. Yüzyıllarca diğer Müslüman kavimlerle birlikte kardeşçe yaşayan Kürtler ulus devlet fikrinin revaç bulmasından sonra sorun olarak algılanmış, kimlikleri ve varlıkları inkar edilmiştir. Daha sonra varlıkları kabul edilip meseleye çözüm arayışları olmuşsa da sorun doğru isimlendirilmediği için doğru reçeteler uygulanamamış, doğru usuller kullanılmadığı için çözülemeyen sorun derinleşerek uluslararası bir nitelik kazanmış ve bu nedenle çözümü gittikçe daha karmaşık ve zor hale gelmiştir. Başarısız denemeler sonucunda yöntemin ve yaklaşımın düzeltilmesi gerekirken sorunun varlığı yeniden inkar edilmeye veya yapılması gereken her şeyin yapıldığı ve sorunun çözüme kavuştuğu iddia edilmeye başlanmıştır. Mesele bitmemiştir, devam ediyor. Sorun bizimdir, hepimizindir ve mutlaka çözüme kavuşturulmalıdır.” ifadelerini kullanmıştı.

“Kürt meselesinde çözümün tam zamanı”

Kürt meselesinin, şiddet ve terör, kısmen de ekonomik geri kalmışlık meselesi olmadığını ifade eden Yapıcıoğlu, çözüm önerilerini şu şekilde ifade etmişti.  “Devlete göre, Kürt meselesi bir şiddet, terör ve kısmen ekonomik geri kalmışlık meselesidir. Dış mihrakların tahrik ve kışkırtmasıyla ülkenin başına bela açılmasıdır. Hakikatte ise, hukuku olmayan ve bu nedenle sözde kalan kardeşliğin tahakkuk edememesidir. Adaletten sapma, ortak paydaları yok sayma suretiyle birliğin bozulmasıdır. İsimlendirmeyi, teşhisi yanlış yapanın sorunu çözmesi mümkün değildir. Kürt kavmi İslam ümmetinin asli unsurlarındandır. Yaşadığı coğrafyada ümmet coğrafyasının merkezidir. Meselenin çözümsüz kalması bütün bölgeyi olumsuz olarak etkileyecektir. Adil bir şekilde çözümü hem bölgeyi hem bütün İslam coğrafyasını rahatlatacaktır. Müslümanların sorunu araçsallaştırması mümkün değildir; meselenin çözümünü araması inançlarının kendilerine yüklediği bir yükümlülüktür. Kürtlerin yaşadığı Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri sorunu birbirlerinin aleyhine kullanma hesapları yapmamalı, çözümü için birbirlerine yardımcı olmalıdırlar. Çözümün tam zamanıdır. Yasal düzenlemeler, AB istediği için veya birileri silah bırakacak diye değil; milletimiz hakkına kavuşsun, haksızlıklar ve huzursuzluklar son bulsun, kardeşlik yeniden tesis edilsin ve adalet yerini bulsun diye yapılmalıdır. Meselenin çözümsüz kalmasının sonucu emperyalist müdahalelere açık hale gelmiş huzursuz bir coğrafya, heba olan nesiller ve kaynaklar, ekonomik çöküntüdür. Çözüm için ulus devlet paradigmasının terki, Kürtlerin de asli kurucu halk olarak kimliklerinin anayasal olarak tanınması, temel haklar konusunda şartsız adımlar atılması gereklidir. Ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ayrıcalık ve ayrımcılıklara son verilmelidir. Dil üzerindeki baskılar son bulmalıdır. Herkese anadilinde eğitim hakkı tanınmalı ve Kürtçenin de resmi dil olabilmesinin yolu açılmalıdır.”

“Erdoğan ile Kürt meselesini konuştuk”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Aralık 2020’de HÜDA Par heyetini kabul etmişti. Yapıcıoğlu, görüşmenin detayında ağırlıklı olarak Kürt meselesinin çözümüne ilişkin konuların gündeme geldiğini ifade etmişti. Independent Türkçe’den Abdülhakim Günaydın’a konuşan Zekeriya Yapıcıoğlu, görüşmenin önceden planlanmadığını söyledi.  Yapıcıoğlu, "Sayın genel başkanımızın görüşme talebi olmuştu. Randevu talebimize olumlu cevap gelince görüşme gerçekleşti" dedi. Genel anlamda memleket meseleleri ile ilgili görüş ve önerilerini birinci elden iletmek için randevu talebinde bulunduklarını dile getiren Yapıcıoğlu, "Ağırlıklı olarak Kürt meselesi konuşuldu. Faydalı bir görüşme oldu" diye konuştu. Yapıcıoğlu, "Zaman elverdiği ölçüde iç ve dış meseleler de konuşuldu ama dediğim gibi biz ağırlıklı olarak Kürt meselesi ile ilgili konuştuk. Memleketin yüzlerce meselesi var ve bunların hepsinin bir görüşmede ele alınıp konuşulması mümkün değil" ifadelerini kullandı.

"Kürt meselesi hak ve hukuk meselesidir"

"Kürt meselesi ile ilgili görüşlerimizi ve bu konuda adım atılması gerektiğini aktardık" diyen Yapıcıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü "Görüşmede çözüm süreci ele alındı mı?" sorusunu da "Fakat konuyu "çözüm süreci" parantezinde ve bu başlık altında konuşmadık. Malumunuzdur ki daha önce "çözüm süreci" adıyla yürütülen ve bize göre zaten başarı şansı olmayan sürece bizim ciddi eleştirilerimiz vardı. Yöntemin yanlışlığından sıkça bahsettik. Eksiklik ve diğer yanlışlıklarına da dikkat çekmiştik. Evet, ortada çözülmesi gereken meselelerimiz var. Bunların en önemlilerinden birisi de Kürt meselesidir. Eğer daha önceki gibi bir süreç yürütülürse yine bir sonuca ulaşma şansı yoktur. Meseleyi "terör" veya "ekonomik geri kalmışlık" olarak değerlendirmenin doğru olmadığını başından beri söylüyoruz. Evet, işin ekonomik boyutu ve şiddet boyutu da vardır. Ama zaten çözüm sürecinde Kürt meselesinin PKK veya onun temsilcileri ile konuşulması başlı başına bir yanlıştı. Maksat PKK'ye silah bıraktırmak ise PKK bu konunun muhatabıdır. Ama Kürt vatandaşların bazı talepleri varsa bunu "terör örgütü" olarak tanımladığınız bir örgüt ve onun temsilcileriyle konuşamazsınız. Mesele hak ve hukuk meselesidir. Talep edilen şey eğer temel bir hak ise, bunun pazarlık konusu yapılması da şarta bağlanması da doğru değildir. Bunun için illa bir masa kurulması ve birilerinin muhatap diye masanın karşı tarafına oturtulmasına da gerek yoktur. Kürtler bu ülkenin vatandaşları olduğuna göre vatandaşların sorunlarını çözmek ve meşru taleplerini karşılamak siyaset kurumunun ve özellikle de iktidarın görevidir. Hatta temel hakları tanımak ve güvence altına almak için bunun talep edilmesini beklemeye de gerek yoktur. Bir muhataba ihtiyaç duyuluyorsa muhatap hak sahibi vatandaşlardır, onların meşru temsilcileridir. Yıllardır bunu söylüyoruz.” 

HÜDA PAR parti programında, Kürt sorununun çözümü için şu önerileri dile getiriyor:

-Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu nitelemesinden vazgeçilerek Kürdlerin varlığı anayasal olarak tanınmalı; Türkler ve Kürdler, ülkenin asli kurucu halkları olarak kabul edilmelidir.

- Kürtçe, Türkçe ile beraber ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürtçe aynı zamanda eğitim dili olmalıdır. Yeterli talep olması halinde anadili farklı olan diğer vatandaşların da kendi dillerinde eğitim alabilmelerinin önü açılmalıdır.

- Zulüm ve ayrımcılık uygulamış olan tarihi şahsiyetlerin isimlerini taşıyan okul, kışla, cadde, sokak ve benzeri yerlerin isimleri derhal değiştirilmelidir.

- Başta vatandaşlık tanımı olmak üzere anayasa ve sistemin bütün resmi literatürüne hâkim olan Türklük esaslı dışlayıcı ve ayrımcı söylem terk edilmelidir.

- Başta Şeyh Said olmak üzere Kürdlerin büyük bir saygı ile andıkları Kürd âlimlerine zulmedildiği resmen kabul edilmeli, yakınlarından ve bütün halktan özür dilenmelidir. Said-i Nursi, Şeyh Said ve Seyyid Rıza gibi şahsiyetlerin mezar yerleri açıklanmalı, İstiklal Mahkemeleri ile ilgili arşivler derhal açılmalıdır.

- Vatandaşlığa kabul işlemlerinde başka ülke vatandaşı olan Kürdlere de Batı Trakya ve diğer bölgelerden gelen Türk kökenli kişilere sağlanan kolaylık ve ayrıcalıklar tanınmalıdır.

HÜDA PAR'ın bu önerilerin gerçekleşmesinden beklediği netice şudur:

Bir halkın devlet gücü ile diğerine uyguladığı baskı, inkâr ve asimilasyon politikalarının her iki halka da acı, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediği belirtilen öneride, "Bu adımlar her iki halk arasındaki kardeşliği tekrar pekiştirecek ve ülkenin her alanda kalkınabilmesi için büyük bir sinerji oluşturacaktır. Zaten tarih de göstermiştir ki bir halkın devlet gücü ile diğerine uyguladığı baskı, inkâr ve asimilasyon politikaları her iki halka da acı, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmemiştir. Ancak birbirini kabul edip birbirinin varlığına saygı duyan halkların ortak irade ile oluşturdukları gönüllü birliktelikler ise her zaman maddi ve manevi refahı beraberinde getirmiştir. Bu ülkede yaşayan bütün halkların kardeşliğine samimiyetle inanan bizler, bu halkların saadet ve refahı için bu kardeşliği pekiştirecek yukarıdaki adımların acilen atılması gerektiğine inanıyoruz."

Bu haberler de ilginizi çekebilir