HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, iktidar vaatlerini sıraladı
Denk bütçenin anayasal bir zorunluluk olması gerektiğini söyleyen Yapıcıoğlu, HÜDA PAR’ın iktidar olması durumunda gerçekleştireceği vaatleri net bir şekilde ifade etti.
HABER MERKEZİ
Çeşitli temaslarda bulunmak üzere Bursa’ya gelen HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Bursa ON TV’nin canlı yayın konuğu oldu, moderatörün sorularını cevaplandırdı. Yapıcıoğlu, “Biz iktidara gelirsek” diyerek HÜDA PAR’ın iktidarında gerçekleştirilecek vaatleri sıraladı.
‘Siyasetimiz İslam’ın belirlediği meşru daire içerisinde olacaktır’
Müslüman memleketinde siyaset yaptıklarını, bu yüzden HÜDA PAR olarak ölçülerinin İslam olduğunu aktaran Yapıcıoğlu, “HÜDA PAR, ‘siyasetimiz İslam’ın belirlediği meşru daire içerisinde olacaktır’ diye açıktan söyleyen ve bu doğrultuda siyaset yapan siyaset partidir. Adaleti en fazla önceleyen hemen hemen her konunun aslında adalet sorunundan kaynaklandığını ve bütün sorunlarımızın kaynağı olduğunu, ‘Önce İnsan Öncelik Adalet’ diyen ‘Dürüst Siyaset ve Gerçek Adalet’ sloganıyla yola çıkan bir siyasi partidir.” diye konuştu.
“Kimsenin yanlışına sahip çıkmayız”
HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu’nun gündeme ilişkin sorulan sorulara verdiği cevaplar şöyle:
Türkiye’de kendinize en yakın hissettiğiniz parti hangisidir, ya da dünya genelinde bir misyon olarak şu diyebileceğimiz bir parti veya örnek aldığınız var mı?
Hayır, dünya genelinde şu ve bu partiyi örnek aldık ondan ilham aldık bundan yola çıktık ya da onunla bağlantılıyız onun uzantısıyız diye hiçbir parti yok. Elbette parti kurarken çok partinin programını inceledik. Biz şöyle düşünüyoruz; hikmet müminin yitik malıdır. Onu nerede bulursa alır. Doğruyu kim söylerse söylesin hangi parti olursa olsun siyasi yelpazenin hangi tarafında yer aldığına bakmaksızın herkesin doğrusunu alıp kendi doğrumuz gibi sahipleniriz. Kim de yanlış yaparsa yapsın ona da karşı çıkarız. Yalova’da yapmış olduğumuz bir programda vatandaşlardan bir tanesi şöyle bir eleştiri yöneltti. ‘Sanki son dönemlerde siz AK Parti’ye yakınlaştınız, onu eleştirmiyorsunuz’ gibi bir eleştiri yaptı. Bırakın başka bir partiyi HÜDA PAR’ın içinden bizimle siyaset yapan bir kardeşimiz bile yanlış yaparsa biz asla onun yanlışına sahip çıkmayız. Yani bizim için kimin söylediği değil ne söylendiği daha önemli. Elbette kimin söylediğine bakarız çünkü bazıları hak sözle batılı kasteder. Veya batıla hizmet etmeye çalışır. O ayrı mesele. Ama yanlışı kim yaparsa yapsın. Biz şöyle inanıyoruz dedik ya ‘Ölçümüz İslam’dır’. Allah’a, Resul’üne İsyan konusunda itaatsizlik konusunda hiç kimseye itaat yoktur, hiçbir sözü dinlemeyiz.
“Anlaşırsak ittifak içerisinde yer alırız”
Önümüzdeki seçimlerde bir ittifak söz konusu mu? Öyle bir çalışma var mı?
An itibari ile yok, bu olmayacağı anlamına da gelmez. Özellikle şu anda mevcut kanunlar çerçevesinde siyasi partiler bu anlamda ittifaka zorlanıyorlar. Belki siyasi partilerin sayısının son dönemde artmasının sebeplerinden bir tanesi o da olabilir. Bundan dolayı mevcut partilerin herhangi birisinde kendisini temsil edilmediğini düşünen birileri bizim bazı farklılıklarımız var. Biz ayrı bir siyasi yapılanmasının içerisine girebiliriz diyebilirler. Bu doğaldır. Bu sistem aslında bir yönüyle iktidara gelebilmek için yüzde 50’den fazlasını almayı gerektiriyor. Ama öte taraftan çok az oy desteği alabilecek olan partilerin oylarının kıymete binmesi anlamına geliyor. Ne demek istiyorum, yani öyle bir sistem ki hem cumhurbaşkanlığı seçiminde hem de seçim barajı dolayısıyla meclis seçimlerinde bir anlamda partiler bir ittifak yapmaya adeta icbar ediliyor. Bunu covid tedbirlerine benzetebiliriz. Aşı zorunlu mu? Değil. Hükümet diyor işte aşı olmak zorunlu değil isteyen aşı olur. Ama aşı olmazsan iki günde bir PCR testi vermek zorundasın. Testin negatif olmak zorunda, yoksa otobüse binemezsin, vapura binemezsin, uçağı binemezsin veya bazı kamu binalarına giremezsin gibi. Zorunlu değil ama dolaylı bir icbar var. Şimdi bu sistemde de seçim sistemi ve siyaset partiler kanunu adeta partilere şunu söylüyor. Eğer herhangi bir ittifak içerisinde yer almazsan baraja takılma durumu vardır. Bundan dolayı işte mecliste kendini temsil ettiremezsin. Ya da cumhurbaşkanı adayı çıkaracaksan sen çok geniş tabanlı belki bir ittifak kurmak zorundasın. Aksi takdirde yüzde 50 hiçbir partinin tek başına aşamayacağı bugün yapılan kamuoyu yoklamalarıyla görünüyor. Sistem buna zorluyor. Fakat sistem buna zorluyor diye ne pahasına olursa olsun ittifak içerisinde yer alacağız demiyoruz. Nitekim 2018 seçimlerinden önce de aynı sistem vardı. Fakat biz iki ittifaktan herhangi birinde yer almadık. Müstakil olarak kendi logomuzla, kendi adaylarımızla iki ilde bağımsız adayları desteklemek suretiyle, diğer 79 ilin tamamında tam listeyle adaylarımızı belirlemek suretiyle seçimlere katıldık. Herhangi bir ittifakta yer almadık. İlkelerimize uygun bir ittifak teklifi gelirse elbette oturur konuşuruz, anlaşırsak ittifak içerisinde yer alırız.
“Herhangi bir ittifaka angaje olma durumumuz yok”
Sizin ilkelerinize hangisi daha yakın görünüyor. Cumhur İttifakı mı, Millet İttifakı mı?
Şu anda kaç tane ittifakın olabileceği belli değil. İttifakta ilkelerden bahsediyoruz. İttifak ilkeler üzerinde yapılır. Şu veya bu partiyle değil. O nedenle müsaade ederseniz ben herhangi bir isim belirtmeyeyim. Herhangi bir ittifaka şu anda angaje olma durumumuz yok.
“HÜDA PAR’a sadece Kürt partisi demenin doğru olmadığını düşünüyorum”
HÜDA PAR’ı İslami ve Kürt bir parti olarak Türk siyasetinde nasıl konumlandırıyorsunuz?
Evet, HÜDA PAR İslami çizgide siyaset yapmaya çalışan bir partidir. Belki yönetim kadrosunun önemli bir kısmı Kürt vatandaşlardan oluşuyor, ama biz sadece Kürtlerin değil bu memlekette yaşayan kaç farklı etnik grup varsa hepsine birden hitap etmeye çalışan ve inşallah bize vekâlet verilirse kendilerini temsil etme görevi verirlerse hepsini layıkıyla, hakkıyla temsil etmeye çalışan bir siyasi kadroyuz. Bu anlamda yani HÜDA PAR’a sadece Kürt partisi demenin doğru olmadığını düşünüyorum. Dediğim gibi hem Kürtlere hem Türklere hem Araplara hem Lazlara hem Çerkezlere kim varsa bu toplulukta yaşayan. Çünkü biz bütün farklı etnik grupların çok güçlü bir birliktelik ortaya koyarak bu topraklar üzerinde bin yıla aşkın süredir birlikte yaşadığı gibi bundan sonra da yine kardeşçe adalet temelinde kalacak bir birliktelik içerisinde birlikte yaşayabileceğini ve yaşaması gerektiğine inanan bir kadroyuz.
“Aşı zorlamasını doğru bulmuyoruz”
Hükümetin aşı politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aşı konusunda bir uzman tavrı takınarak ahkam kesecek değilim. Bu hakkı kendimde görmem. Fakat bu konuyla ilgilenen bu konu uzmanlarını dikkatlice takip etmeye çalışıyoruz. Partimizin içinde birlikte siyaset yaptığımız doktor arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlarımızdan aldığımız bilgileri üst üste koyarak şunları söyleyebiliriz. Hekimlerin çok büyük bir çoğunluğu bu aşının bir gereklilik olduğunu ve bu salgını atlatmanın en iyi yolu olduğunu söylüyorlar. Ben kendim aşılarımı oldum. Dünyanın herhangi bir ülkesinde seyahat etmek istesem aşı kartımla bir engelle karşılaşmadan seyahat edebilecek durumdayım. Fakat kafası bu kadar karışmış vatandaşların aşıyla ilgili zorlanmasını doğru bulmadığımızı belirtmek istiyorum. Partimizin kurumsal görüşüdür. Arkadaşlarımızla oturduk, konuştuk, değerlendirdik ve bu sonuca vardık. Aşı zorunlu olmamalıdır. Eğer olmak istemiyorsa güvenmediği bir ilacın kendi vücuduna zorla zerk edilmesi buna zorlanmasını biz doğru bulmuyoruz. Bu hem mevcut yasalara göre mümkün olmayan bir şeydir. Ve insan haklarına aykırıdır. Öyleyse ne yapılmalı. Aşı olmakta tereddüt eden vatandaşlar ilgililer tarafından ikna edilmeli. Eğer ikna olmuyorlarsa kendi hallerine bırakılmalıdır. İnsanlar bu konuda çok ciddi şekilde mağduriyetler yaşarlarsa partimizin yetkili kurullarında değerlendirip sadece söylemekle yetinmeyebiliriz de. Herhangi bir konuda partinin genel politikasını belirleme noktasında genel başkan da olsam tek başına hareket etme gibi bir eğilimim yok. Böyle bir hakkım olduğuna da inanmıyorum. Mutlak surette herhangi bir konuda toplumun genelini ilgilendiren ya da partinin genel politikası olabilecek bir şeyi belirleme ve onu kamuoyuna deklare etme öncesinde mutlaka istişare mekanizmasını çalıştırırız.
“Biz iktidara gelirsek…”
Şayet Cenab-ı Hak bir gün iktidarı nasip ettiğinde, aileden ekonomi bakanları seçecek misiniz? Türkiye ekonomisini, çiftçinin durumunu, esnafın durumunu, memurun durumunu nasıl görüyorsunuz?
Biz eğer herhangi bir konuda, herhangi bir alanla ilgili bir görevlendirme yapacaksak Rabbim lütfeder de iktidar olursak biz asla bize yakınlığına bakmayacağız. Çünkü dedik ki biz Müslümanız, ölçümüz İslam’dır. Kur’an-ı Kerim’de iki yerde çok kesin ifadelerle Allah size emreder diye söylüyor. Birisi Allah size adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder. Her cuma hutbe de okunur. Nahl Suresinin 90. ayeti. Bir diğer ayette ise, Allah size mutlak surette kesin olarak emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder. Şimdi bu şekil gelen iki ayet var. İkisinde de adalet vardır. Ama birinde aynı zamanda emaneti ehline vermek vardır. Kim ehil ise görevi o alacaktır. Bundan herkes emin olsun.
Biz iktidara gelirsek asgari ücretliden asla vergi alınmayacak. Biz iktidara gelirsek temel tüketim maddelerinden gıda maddelerinden vergi alınmayacak. Biz iktidara gelirsek ihtiyaç sahibi ailelere belli bir miktar elektrik, gaz ve su ücretsiz olacak. Biz iktidara gelirsek bütçeler denk olacak. Borçlar bitecek. Bir belediyemiz var. Bizim o belediyemiz seçildikten bu yana ki 2019’dan bu yana. 2,5 yıl bir zaman geçti. Bugüne kadar tek kuruş borç almamıştır. İller Bankası’ndan oraya giden ödenekten daha önceki yönetimlerin aldığı borçlar kesilmektedir. Buna rağmen borç almıyor. Biz hükümet olursak Allah’ın izniyle biz borç almayacağız. Çünkü borç almak faiz sarmalın içine girmek o girdabın içerisine girip boğulmak demektir. Denk bütçe anayasal bir zorunluluk olmalıdır diye bütün partilere de çağrıda bulunuyoruz.