• DOLAR 34.663
  • EURO 36.365
  • ALTIN 2933.391
  • ...
HÜDA PAR: Kürtçe ve Zazaca öğretmeninin atanmaması hak gaspıdır!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

HÜDA PAR Eğitim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Metin Kaya, konuk olduğu Rehber TV’de Olcay Ersoy’un eğitim sistemine dair sorularını yanıtladı.

Kaya, eğitim sistemindeki çarpıklıklar başta olmak üzere; salgın sürecinde okulların açılması, öğrencilerin adapte sorunu, vaka çıkan sınıfların kapatılması, okullara yeteri kadar bütçe ayrılmaması, öğretmenlik mesleği, öğretmen açığı, mülakat sorunu, Kürtçe dili önündeki engeller ve mesleki liseler hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.

6 Eylül itibariyle eğitim ve öğretimin başladığını söyleyen Kaya, okulların tekrar açılmasının veli, öğrenci ve öğretmen adına sevindirici olduğunu ifade etti:

Pandemiden dolayı okulların 1,5 yıldan fazladır kapalı olduğunu, ara ara açılsa da bunun öğrenciler üzerinde etki bırakmadığını söyleyen Kaya, 6 Eylül’de başlayan eğitimin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi için ya da tekrardan kapanmaması için ciddi tedbirlerin alınması gerektiğine vurgu yaptı.

Salgının halen devam ettiğine dikkatleri çeken Kaya, “Vaka sayıları ve vefat sayıları halen yüksek. Daha tehlikelisi de önceki dönemlerde bu salgının yaş seviyesi daha yüksek iken şimdi artık çocuklara kadar indi. Şu son dönemde özellikle yoğun bakım servislerinde yatan veya vefat edenlerin büyük çoğunluğu genç insanlarımız. Bu anlamda bu öğrenciler için de ciddi bir tehlike arz ediyor ama tehlike vardır diye bir işten de vazgeçilmez. Yapılması gereken nedir? O işin tedbirlerinin alınmasıdır. 18 milyon üzerinde öğrencimiz bu hafta eğitim öğretime başladı. Fakat ciddi sıkıntılarla başladı. Son iki gündür takip ediyoruz. Daha önce alınması gereken tedbirlerle ilgili bazı önerilerimiz olmuştu. Bakanlık da bu konuda bazı açıklamalarda bulundu ama yerelde gördüğüm kadarıyla istendiği şekilde yansımamıştır.” dedi.

“Salgının öğrenciler arasına yayılmaması için ciddi tedbirler alınmalı”

Sınıflardaki öğrenci artışına dikkat çekerek bunun bir sosyal mesafe ihlali olduğunu söyleyen Kaya, “Birçok okulumuzun özellikle kenar semtteki okullarımızın öğrenci nüfusu çok fazla. Sınıflarda ortalama 40-60 arasında öğrenci mevcudu var. Malum sınıflarımızın durumu da ortada. Aslında bu öğrenci mevcuduna sahip olan sınıflarda sosyal mesafeyi sağlamak veya bu anlamda ciddi bir şey oluşturmak mümkün gözükmüyor. Bu çocukların yüz yüze eğitim görmesi lazım fakat bunun tedbirlerinin çok daha önceden alınması, bunun hazırlığının çok daha önceden alınması gerekiyordu. Merkezi birçok okulda da bu sorunlar halen devam ediyor. Okul bahçeleri teneffüs için yeterli gelmiyor. Evet, alınan tedbirler içerisinde farklı saatlerde teneffüs uygulanması olsun, farklı saatlerde teneffüse çıksınlar diye bir tedbir vardır ancak bunun okullarda uygulanma çerçevesinde ne kadar yeterli olacağını zaman gösterecek. Çünkü farklı saatlerde teneffüse çıkartmak çok zor görünüyor. Süreç içerisinde ciddi bir şekilde takip edilmesi lazım.

Bununla birlikte okulların temizliğinin sağlanabilmesi, düzenli olarak dezenfekte edilebilmesi için yeteri kadar personel olmadığı haberini aldık. Birçok okulda bir veya kimi okulda hiç yok. Daha önce İŞKUR elemanları üzerinden gideriliyordu ama maalesef birçok okulda veya birçok ilde, ilçede halen İŞKUR elemanı ataması yapılmamıştır. Yapılan atamalar varsa da daha önceden yapılanlardır. Bunlar da pek yeterli gelmiyor. Bu salgının okullarımıza, öğrencilerimizin arasına inmemesi, yayılmaması açısından ciddi tedbirlerin olması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

“Öğrencilerin okula adapte olması için rehberlik servisi oluşturulmalı”

Öğrencilerin adaptasyon sorununun giderilmesi için de değerlendirmelerde bulunan Kaya, “Normalde bir ara tatilde bile öğrenciler 15 günlük ya da 1-2 aylık yaz tatilinden bile tekrar okula döndüğü zaman uzun bir süre yani kimi bir hafta, kimi bir ay okula adapte olamıyor. Düşünün 1,5 yıldır bu çocuklar okul yüzü görmediler. Bunun adaptasyonu ciddi bir süre alacaktır. Ve bunun için de bizim sıraladığımız tedbirler arasında bununla ilgili de bir maddemiz de vardı. Bunun için bakanlığın hızlı bir şekilde bir rehberlik servisi oluşturması, bir psikolojik danışman servisin oluşturması gerekir. Çünkü bu çocuklar süreç içerisinde hep okuldan uzaklaştırıldı. Uzaktan eğitim adı altında öğrenciler internete bağımlı hale geldi. Düşünün bir çocuğun elinden bir anda oyuncağını alıp ‘hadi gel okulda kitapla, defterle, kalemle haşır neşir ol’ diyorsunuz. Şu anda veliler çocuğa kalem tutturmakta sıkıntı yaşıyor. Eğitim açısından, öğretim açısından bu ciddi bir sorundur. Ya da çocuğu kitabın başına oturttuğunda çok kısa bir süre sonra kitabı kapatıyor. Ama o tabletin başında aynı şeyi saatlerce sıkılmadan yapabiliyor. Biz çocuğu gerçek ve doğal hayatından bir anlamda uzaktan eğitim adı altında uzaklaştırdık. Belki o süreç için ihtiyaçtan dolayı böyle bir şey düşünüldü ama ileriki süreçte bunun sıkıntılarını hep birlikte göreceğiz. Şimdi okuma yazma öğretmede temel prensiplerden bir tanesi çocuğun el becerilerini geliştirmektir. Bu sene birinci sınıfa giden, geçen sene birinci sınıfa giden öğrencilerin neredeyse bu alanda el becerisi yok, kalem tutamıyorlar. Çünkü uzaktan gördü her şeyi. Yani daha önce eğer ailesi bir destek vermişse odur. Onun dışında çocuk kalemi nasıl tutabileceğini iki satır yazı yazdıktan sonra ya da iki satır çizgi çizdikten sonra vazgeçiyor. Bunların okula adapte edilmesi ciddi bir süreyi alır.

Ben okulun ilk günü bir iki okul bahçesine gittim. Çocuklar çok çekingen, çok pısırık ne olacak veliler halen endişeli. Konuşulan şu, ‘böyle giderse iki gün sonra bir daha kapanacak’ diye bir endişe halen hakim. Bu endişenin giderilmesi lazım. Bu endişeler nasıl giderilir? Alınan tedbirlerin sağlıklı olmasıyla giderilir. Yani öğrenci de veli de okula gittikten sonra sağlıklı tedbirlerin alındığını gördükten sonra bu veli de öğrenci de çok rahatlıkla, endişe duymadan okuluna gidecektir. Ama okulun ilk gününden itibaren şüpheyle, soru işaretiyle okulun bahçesine öğrenci ve veli adımını atıyor. O heyecanlı, o cıvıl cıvıl durum yok. Etrafına bakıyor. Arkadaşımla nasıl konuşayım? Herkesin ağzında maske var. Yani o psikolojik havayı biraz teneffüs etmek lazım.” diye kaydetti.

Okullar başlamadan önce çocuklara psikolojik destek sağlanmalıydı diyen Kaya, yaz boyunca buna dair hazırlık yapılmış olunsaydı, çocukların endişe duymadan daha rahat ve daha hızlı adapte olarak okullarına başlayacaklarını söyledi.

Vaka çıkan sınıfların kapatılması

Vaka hangi sınıfta çıkarsa o sınıfın 14 gün karantinaya alınacağı yönündeki beyanatları da değerlendiren Kaya, “En baştan itibaren bunun olması gerekiyordu. Hangi okul düzenliyse, hangi okul tedbirini alıyorsa, hangi sınıf bu işe riayet ediyorsa, düzeni sağlıyorsa eğitim ve öğretimine devam edecekti. Bu şekilde bir rekabet oluşacaktı. Düzenli olmayan okulda veli baskı yapacaktı. Düzeni sağlayacaktı. Toplum da ‘ Şu okul açık, bak düzen var, temizlik var, her şey yerli yerinde işliyor. Orada vaka yoktur.’ diyecekti. O zaman dikkat etmeyen okul bir anlamda hem kendisini hem çocuğu cezalandırmış olacaktı ki, bu sefer çalışan ve çalışmayan okul ortaya çıkacaktı. Ama bir bütün olarak kapattığınız zaman işte bu şekilde herkes mahkum oluyor.” dedi.

“Eğitim sisteminin temelden değişmesi lazım”

Müfredatla ilgili değerlendirmelerde bulunan Kaya, “Eğitim müfredatınız sağlıklı ise başarılı öğrenciler yetişir. Sağlıklı değilse sonuç işte bu seneki ÖSYM sınavına yani YKS sınavında bir milyon öğrenci barajı aşamadı. Sınava giren öğrenci sayısı ne kadar? 2 milyon 400 bin civarında öğrenci sınava girdi. Bir milyon öğrenci barajı aşamadı. Hangi barajı aşamadı? 150 puanlık barajı aşamadı. Yani bu ne demektir? Birkaç soruyu dahi çözemedi. Bu senin okullarda uyguladığın müfredattan kaynaklanır. Bu müfredat sıkıntılı olduğu için sonuç da yanlıştı. Yanlış yoldan gidersen yanlış yere ulaşırsın. Okullarda okutulan kaynaklarımıza bakın, kitaplarımızın içeriğine bakın. Tamamıyla bizim kültürümüzden, inancımızdan uzak bir eğitim programımız var. Tamamıyla Batı endeksli, Batı hayranlığı, Batı seviciliğiyle hazırlanan kaynaklarımız vardır. Bu nedir? Bu müfredatın verdiği sonuçtur. Bu eğitim sisteminin temelden değişmesi lazım.” diye konuştu.

“Milli Eğitim Bakanlığı’nın her okula bir bütçe ayırması lazım”

Milli Eğitim Bakanlığı’nın her okula bir bütçe ayırması gerektiğinin altını çizen Kaya, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Şu anda okullara ayrılan bir bütçe yoktur. Sadece belli başlı okullar. Hangi okullar? Pansiyonlu olan okullara bütçe ayırıyor. Diğer kalan okullarda ise ayrılan bütçe nedir? Onarımdır. Varsa yıkılan bir yer veya boya lazımsa okul idaresi defalarca sıkıntısını bildirir. Ne kadar ayrıldıysa, ayrılan bütçe bu. Ama okullarda eğitim öğretim için ayrılan bir bütçe yoktur. Ya öğretmen ya da okul idaresi kendi imkanıyla sağlamaya çalışır. ‘Zaten kitabı devlet veriyor başka neye ihtiyaç var’ denilir, o şekilde kendi haline bırakılır. Takip ettiğim kadarıyla hangi okula ne kadar gönderilmiş onu ben bilemem ama sorduğumuz, araştırdığımız okullara bir miktar temizlik malzemesi, maske, dezenfektan gönderildiğine dair elimizde net bilgi var ama bu yeterli gelir mi bilmiyorum. Zaman içerisinde gösterir. Bundan sonra ne kadar gönderilecek onu da bilmiyorum. Ama sadece bu değildir bir okulun sorunu. Yani bir okulu düşünün camı kırılır, kapısı kırılır, lavabosu bozulur. Yani okul içerisinde çok faklı ihtiyaçlar vardır, oluşur. Kenar semtlerdeki okullara gittim birçok okulda masa sıralarının büyük bir çoğunluğu kırıktır. Yani öğrenci rahat oturamıyor. Bu çocuğumuz orada gün boyunca eğitim öğretim görecek. Bunun ciddi bir şey ayrılması lazım. Bir de denetim sağlanması lazım. Sadece ayrılması yeterli değildir.”

“Çocuklardan nefret ediyorum’ diyor ama öğretmenlik yapıyor”

Öğretmenlik mesleğini zorunluluktan seçen çok sayıda insan olduğunu söyleyen Kaya, “Öğretmenlik mesleğini icra edenlerin birçoğuna sorun, sınava hazırlanan öğrencilere sorun ‘ilk olmak istediğiniz şey nedir?’ doktorluk diyeceklerdir. Neden? Çünkü kariyeri var, maaşı iyidir vesaire. ‘Ya doktorluk olmazsa ne olacak?’ Olmadıysa öğretmenlik. Sonra mecbur kaldığı için tercih eder ve gelir öğretmenliği okur. İstemeden okur. Bitirdikten sonra gelip öğretmen olacaktır ve KPSS ile ataması olacaktır. Bu psikolojiyle gelen bir öğretmenin kendi alanında başarılı olma ihtimali ne kadardır? Bu mesleği severek yapmazsan, bu mesleğin inceliklerini bilmezsen nasıl başarılı olursun? Düşünün hayatı boyunca çocuklardan nefret eden insanlar öğretmen oluyor. Görüyoruz, ‘çocuklardan nefret ediyorum’ diyor ama öğretmenlik yapıyor. Meslektaşlarımı eleştirmek açısından söylemiyorum sistemin yanlışlığını söylüyorum. Şimdi bu adam öğretmen olmak istemiyorsa bunu öğretmen yapma başka bir mesleğe yönlendir. Sevdiği iyi bir mesleğe yönlendirip başarılı olursa olsun. Ama iş bulmak için öğretmen oluyorsa öğretmen olmasın. Türkiye'de birçok meslek öyle değil mi. Bunun için başarı gelmiyor. Ha bu da o zaman nedir? Liyakat sorunu oluşuyor. Öğretmen sevmeden yaptığı için bu mesleği sınıfında da başarılı olmuyor. Burada da aranması gereken nedir? Liyakatle... Ayrıca öğretmenlerin de denetlenmesi lazım. Öğretmenin sadece kağıt üzerinde başarılı olması yeterli değildir.” dedi.

“Mülakatlarda ciddi bir adaletsizlik var”

Mülakatlarda yaşanan mağduriyetlere de dikkatleri çeken Kaya, “Şahıs KPSS’den 90-95 puan almış ve dereceye girmiş ama mülakattan geçemiyor. Hangi kriterden bıraktın bunu? O zaman ya bu KPSS’yi yapma ya da mülakatı. Güvenlik soruşturması nedeniyle mülakattan elenen bir sürü öğretmen adayımız var bildiğimiz. Şimdi bunun dayısıyla, amcasıyla ya da ne bileyim uzaktan bir akrabasıyla ne ilgisi vardır? Yani biz onun suçunu, onun günahını bunun boynuna mı koyacaksın? Burada ciddi bir adaletsizlik var. Bu adaletsizliğin giderilmesi lazım.” ifadelerini kullandı.

“150 binden fazla öğretmen açığı var”

150 binden fazla öğretmen açığının olduğunu hatırlatan Kaya, “Kaç tane okul var, kaç tane derslik var ve bu anlamda hangi branşlarda ne kadar eksik var bunun açıklanması lazım. Zaten pandemiden dolayı son iki yıldır bununla ilgili ciddi açıklamalar yapılmadı. Şubat ayında 20 bin sözleşmeli öğretmen ataması yapıldı. Şimdi sözleşmeli öğretmen belli bir süre bir yerde zorunlu kalmaya mahkum bırakılan öğretmendir bir anlamda. Yani neden sözleşmeli öğretmen? Şimdi aynı işi yapıyor, birlikte çalışıyor, biri kadrolu biri sözleşmeli, biri haklarından daha çok faydalanabilir, birinin hakları kısıtlıdır. Sözleşmeli öğretmenin hakları biraz daha kısıtlıdır. Kapanmayan açığa ücretli öğretmenle dolduruyorlar. Şimdi ücretli öğretmen ise dönemsel olarak alınan ve ataması o dönem içerisinde olmayan öğretmenler bu sefer kimsenin gitmediği ya da ücra dediğimiz yerlere gidiyorlar. O ücra bir yere verdikleri için oranın sıkıntılarıyla boğuşuyor. Aldığının birçoğu ya yol masrafına gidecektir ya işte günlük harcadıklarına gidecektir. İşte ben boşta kalmayayım diye bu şekilde giden birçok öğretmen arkadaşımız vardır.” dedi.

“Kürtçe ve Zazaca öğretmeninin atanmaması bir hak gaspıdır”

Kürtçe dili hakkında da konuşan Kaya şöyle devam etti:

“Okullarımızda ikinci sınıftan itibaren İngilizce veriliyor. Bütün üniversitelerde İngilizce bölümleri var ve İngilizce öğretmeni olabilmek için ciddi bir şekilde puan almak lazım. Şu anda ataması en fazla olan branşlardan bir tanesi de İngilizcedir. Evet, belki dünya bazında ihtiyaç vardır ama bu ülkede Kürtçe konuşan 25 milyon civarında insandan bahsedilir. Az bir sayı değildir. Bugün istatistiklere bakın bizim Doğu ve Güneydoğu Bölgesi'nde sınava giren öğrencilerin Türkçe netleri çok düşüktür. Niye? Çünkü bu çocuklar Türkçeyi çok geç öğreniyorlar ve mantığını da kavramakta zorlanıyorlar. Tabiri caizse Kürtçe düşünüyorlar Zazaca düşünüyorlar ama Türkçe çözmeye çalışıyorlar. Çünkü yetiştiği ailede Kürtçe konuşuluyor ya da Zazaca konuşuluyor. Anadilini konuşuyor, yapacak bir şey yoktur. Kimse kendi doğduğu coğrafyayı seçebilir mi? Kimse anne babasını seçebiliyor mu? Ben şu anne babadan olayım diye mümkün değil. Bu bir dildir yani. Bu dil gaspıdır. Şimdi evet bir dönem böyle bir şey başlatıldı. Bunun devam ettirilmesi lazımdı. Bu hakkın verilmesi lazım. Bu lütuf değildir. Bu bir haktır. Yani Allah indinde bu hakkı gasp eden mutlaka hesabını verecektir. Sadece 2 üniversitede Kürtçe dili bölümünü açtılar. Artuklu ve Bingöl Üniversitesi'nde açtılar. Hani o da işte ayıp olmasın diye onu da kapatmadılar. Yoksa belki onu da kapatacaklar. Şimdi açtınız oraya öğrenci aldınız ve yapılması gereken neydi? Bu bölge üniversitelerinin tamamında bu bölümün açılmasıydı. Diyarbakır gibi bir yere her yıl en az yüzlerce Kürtçe öğretmeninin veya Zazaca öğretmeninin atanması lazım ki bu insanlar anadilini unutmasınlar. Ana dilini konuşabilsinler. Evet konuşuyoruz ama yazmakta sıkıntı çekiyoruz. Bu bir hak gaspıdır. Hangi yıldır? Bulgaristan'da okullarda, Türkçe eğitime bir kısıtlama getirildi. Türkiye ayağa kalktı. Yani sen oradaki için tepki gösteriyorsun, kendi içindeki Kürt vatandaşlarının haklarını niye gasp ediyorsun?”

“Mesleki liseler cazip hale getirilmesi lazım”

Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mesleki Okullar ile ilgili konuşmasını da değerlendiren Kaya, “Evet önemli bir açıklamadır bizce, ancak bunun altının doldurulması lazım. Bunun sahaya inmesi lazım. Bunun için çalışmaların yapılması lazım. Bunun için okulların ya da eğitim sisteminin güçlendirilmesi lazım. Cazip hale getirilmesi lazım. Bugün atılan bazı adımlar var. Özellikle meslek liselerini teşvik etmek için öğrencilere farklı farklı öneriler sunuluyor. Ancak bu geç kalınmış bir adımdır. Bir de liseyle olacak bir şey değildir. Öğrenci veya veli ya da aile bunun ilerisini görmeli ki çocuğunu bu mesleklere yönlendirebilsin.” şeklinde konuştu.

Bu haberler de ilginizi çekebilir